04 Haziran 2010 Cuma Saat 15:14
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
(Saraylarda Ağlayan
İrade)
Üçüncü yazı dizimizde Siyasal İslam’ın doğrudan organik
bağlarını ve Kürdistan’daki toplumsal tabakalardaki etki alanlarını işlemeye
çalışacağız. Konunun detaylı incelenme gereğinden her dizide bir alanı
incelemek durumunda kalıyoruz ama işin gerçeğinde bir birlerinden koparılmayan
gerçeklerin tümünün PKK ve Özgürlük Hareketi’ne karşı Kürdistan toplumunu
ordulaştırmaya çalıştığı ve savaşın önemli bir kısmını bu ‘orduyla’ verildiğidir.
Elbette Kürdistan toplumunu kendi kendisine karşı sosyal ordu haline getirilme
mücadelesinin Kürtleri mi bitireceği yada gerçekte bu alt-üst oluşta
Türkiye’nin dahi ordusuz kalacağını bize tarih tarif edecektir.
Devletin Siyasal İslamı Kürt toplumu içerisinde
kurumsallaştırılmaya çalıştığı, yaklaşık 1800’lerin sonlarından itibaren
Kürdistan’da yaygınlaşan Nakşîliği irdelemek gerekirse peşin bir suçlamayla
bunun tabanını red edilmemesi gerektiği kanısındayım. Asıl olan toplumun
kendini ifade ettiği her kurumun yine toplumun kendisine karşı ordulaştırmaya
çalışıldığı gerçeğidir. Cumhuriyet Tarihi ve Kürtlerin son yüz yıl İsyanları
iyi incelenirse devletin tarikatların içerisinde devrimci katliamı yaptığı
anlaşılacaktır. Zaten Palu’nun, Bingöl’ün, Bitlisin, Adıyaman’ın ve Hatta
Erzurum’un bu günkü durumlarına bakılırsa katliamın boyutları anlaşılacaktır.
Nakşî tarikatının yer yer devletle çatışır durumdayken Saîdé Kürdî’nin esareti
bu isyanların esaretini sembolize etmektedir. Ağrı İsyanı sonrasında devletin ‘beton’
tanımlaması Kürt Ulusal Direnişlerine verilen mesaj neyse Saîdé Kürdî’nin
esaretli vefatı Kürt-İslam devrimcileri için aynı anlamı ifade etmektedir.
Gerek Şeyh Saît gerekse Kurdî’nin bu gün mezarlarının bile olmaması tarikat
oyunlarını görmeyen her Kürde sorulabilecek bir soru Kürt İslam Hareketi’nin
neden dikili bir mezar taşı bile yok? Sorular çoğaltıla bilinir: Neden Saîdé
Kürdî’nin fotoğrafları Kürdistan Newroz kutlamalarında suç? Ya da Kutsal kitap
Kuran-î Kerim dahi Kürtler için barış için havaya kaldırıldığında neden yasak?
Cevaplarımızı AKP’nin pratik örnekleriyle verebiliriz Kürt
Müslümanlara bir mezar bile çok, çünkü ancak Türkleşerek dua edebilir,
hissedebilir bir Kürt. Newrozda (Batmanda) Kürdî’nin fotoğrafları yasak çünkü
Kürdî Kürdî değil Nûrsî olarak Gülen cemaatinin Kürtlere karşı kullanılan bir
silah olarak serbest onun dışındaki her alanda yasak. Kuran bile yasak çünkü
AKP barış isteyen hak isteyen (Amed’te Mele Muhyeddin tutuklanması gibi) Kuranı
modernist kapitalizmin savaş istemine ters görüyor.
2007 genel seçimlerde Batmanda Adıyaman ve Siirt şeyhleri
üzerinden toplantılar yapan AKP bir çok yurtsever aileyi dahi sahtekarca
aldatmıştı. Ancak bunda DTP’nin neredeyse karşıtlık yapmayacak ve kısmen
desteklediği AKP politikasının da payı vardır. Özcesi tarikatlar ilişkisinde
cumhuriyet tarihi boyunca Siyasal İslam, devlete ve Türklüğe itaat eden
tarikatlar yaratılmaya çalışmış ve
giderek içleri boşaltılarak kendine organik bir alan haline getirmiştir.
Devletin ve sermayeci güçlerin Kürtlere karşı son halkası ve
platformu olan AKP ayrıca DYP’den boşalan korucu çevreleri, CHP’den boşalan
Atatürkçü kesimlerinde kırıntılarını kendisinde toplama hedefindedir. 29 Mart
seçimlerinde aslında Colemérg (Hakkâri) gibi yerlerde Kürt aşiretlerinden ciddi
bir darbe yesede rantçı aileler ve aşiret çevreleriyle halen daha kirli
ilişkiler içerisindedir. Kuzeyde kendilerini Kürt partileri diye tanıtan
partilerin Güney teşvikli AKP destekleri yetmiyormuş gibi özellikle sınır
hatlarındaki bazı aileler ve aşiretle sırtlarını Güneye dayayarak AKP’yi
desteklemektedirler örneğin sınırın sıfır noktasındaki Rûbarok (Derecik)
Beldesinde yerel seçimler döneminde AKP adayının halka ”eğer oylarınızı bize
vermezseniz Diyanayı size haram ederim” tehdidi dikkat çekicidir. Rubarok ve
Diyana hattı PDK’nin denetiminde sayılır, PDK’nin kontrol noktalarıyla Kürt
halkını tehdit etmenin mantığı nedir?
AKP’nin Kürdistan’da yaymaya çalıştığı ve partisinde yer
verdiği bir diğer kesim ise sermaye adacıkları haline getirmeye çalıştığı
tüccar, bey ve bunlara ideolojik öncülük eden eski ‘Kürt Devrimcileridir’. Bu
profil aynı zamanda Güney Kürdistan’a biçilen misyona en yakın profil olarak
durmaktadır. Sadece Güney Kürdistan’a biçilen misyon değil bundan sonra PKK’ye
karşı verilecek çoklu (çok boyutlu) savaşta yeni dönemin profili olarakta
ortaya çıkacaktır. İşin gerçeği ve acı olan tarafı HAK-PAR’ın KADEP’in ve
PDK’nin AKP’yi desteklemesinin önemli bir umut kaynağı olarak bu profil
durmaktadır. Kuzeydeki partilerin desteği karın tokluğuna bir yalakalığı ifade
ederken PDK ise iki gram diplomasiyi TC’yle geliştirme adına tonlarca Kürdü
buna sarf etmekte ve harcamaktadır.
Elbette yazı dizimizin üçüncüsüne kadar ele aldığımız
ilişkilenmelerin birde dış güçler gerçeği vardır. Kürt partilerin,
şahsiyetlerinin saraylarda iradesiz lüks karşılanmasında (karşılanan) Kürtler
ne kadar iradesiz ise Türk siyasetinde de AKP Türkiye’de dış güçlerin
oluşturduğu iradesizliği idare etme platformu oluşuyla o kadar iradesizliği
temsil etmektedir. Belki de bu güçleri bu kadar birbirlerine yakınlaştıran
iradesizliğin, dış güçlere dayanmanın amansız kader ortaklığıdır!
Ozan erdem
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info