18 Aralık 2009 Cuma Saat 10:16
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
DTP’li milletvekillerinin istifa kararını değerlendiren
Öcalan, “Milletvekillerinin istifası konusunda ben farklı düşünüyorum. Çözüm
demokratik mücadeledir. Bence henüz istifa edilecek aşamaya gelinmedi. Meclise
dönüp demokratik siyaset geliştirilebilinir dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü.
Edinilen bilgilere göre görüşmede hücresine ilişkin bilgi veren Öcalan, “Odamda
pencere açtılar. Havalandırmaya çıkarmayı da iki saate çıkardılar. Bir saat
sabah bir saat öğleden sonra olmak üzere iki saat havalandırmaya çıkardılar.
Dün dört arkadaşla tekrar görüştük. Onlarla da sohbet ettik dedi.
DTP’li milletvekillerinin istifa kararına da değinen Öcalan,
şu değerlendirmeleri yaptı: “Milletvekillerinin istifası konusunda ben farklı
düşünüyorum. Ben ‘siyaset bir tıkanma noktasına gelmiş’ demiştim. Ben bugünkü
durumu 1975-76 yıllarımdaki duruma benzetiyorum. Bir yıl ADYÖD Başkanlığını
yaptım. O zamanlar ADYÖD iki eğilimden oluşuyordu. DDKO ve Dev-Genç’in
birleşmesinden oluşuyordu. Ben hem Dev-Genç’e hem DDKO’ya üyeydim. Gönlüm her
ikisinden yanaydı. Biz ikisini birleştirmiştik. İki tarafı birleştirme,
kardeşliği ve özgürlüğü esas aldığımı, böyle bir eğilimde olduğumu
biliyorlardı. Birisi daha sonra küçük burjuva milliyetçiliğine kaydı. Diğeri de
milliyetçiliğe kaydı. Diğer taraf da “biz Kürtlerle birarada yapamayız
diyordu. Sonunda ben ortada kaldım. Ama gönlüm her ikisinin birleşmesinden
yanaydı. Daha sonra Kemal Pir ve Haki Karer’le birlikte Kürdistan’a geçtik.
Kemal Pir ve Haki Karer benim iki halkı birarada tutmak istediğimi gördükleri,
bildikleri için benimle beraber hareket ettiler. Biz bilinen tarihi Mart
çıkışını yaptık. Mart 1976. Benim 1975-76 arası çalışmalarım tarihi önemdeydi.
Her yıl dünya kadar çalıştım, çaba sarfettim. Her yıl bir kitap kadar
dökümanlar hazırlıyorduk. Kürdistan’da mücadeleyi başlattık. İlk olarak Ağrı’ya
gittim, Kars’a da gittik. Hatta oraya gidişim meşhurdur, Karslılar bilir halen
buna çok değer verdiklerini biliyorum. Doğubeyazıtlılar da değer veriyorlar.
Doğubeyazıt’ta gençlerle toplantılar yaptım, heyecanlı toplantılar oldu.
HERKES HALKLARA SAYGI GÖSTERSİN
“1970’ten bu yana çok büyük emeklerim oldu. Birçok kurum ve
derneğe üye oldum. Bir yıl İstanbul’da kaldım. O yıl Hukuk Fakültesine kaydımı
yaptırmıştım 1970-71 yılıydı. O tarihten itibaren çok düşündüm çaba sarfettim.
Bugüne kadar kırk yıl oldu. Halkın bana bu kadar bağlı olmasının temelinde bu
var. Halk beni bilir, halk tanır. Diyarbakır’dan çıkışım bu amaçlaydı. Kırk
yıldır bunun mücadelesini veriyorum. Böylece Kürdistan’da çok geliştik ancak
Türkiye boyutu gelişmedi. Türkiye boyutunu daha sonra Ergenekon ele geçirdi.
Mahirlere, Denizlere saygım vardır. Ben onlara saygı duyuyorum. Deniz de Mahir
de Kürtlerin varlıklarını ve haklarını kabul ediyorlardı. Deniz idam edilirken
bile -bu çok zor bir şeydir idam edilmek– bundan hemen önce “benim mücadelem
Kürt ve Türk halklarının kardeşliği mücadelesidir demiştir. Aynı şekilde de
Mahir de “Kürtler vardır, Kürt sorunu inkâr edilemez. Kürtlerin bütün hakları
kabul edilip verilmelidir diyordu. Ben bunu Mahir’in kendi ağzından duydum.
Bunu söylemek büyük cesaret istiyordu. Biliniyor Mahir de vuruldu. Vurulduğunda
da bunları söylemişti. Herkesin bunlara saygı duyması gerekir.
MECLİSE DÖNÜŞ YAPABİLİRLER
Öcalan, DTP ile ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Çözüm demokratik mücadeledir. Bunu halka danışabilir ve karar alabilirler ama
öyle yüzeysel değil, gerçekten halka sorarak, bunu kararlaştırabilirler.
Diyarbakır’da binlerce kişiyle halk toplantıları yapabilirler, daha sonra il il
halk toplantıları yapabilirler. Onlar da halka gidebilirler. Meclis’e dönüş de
yapabilirler. Biz böyle gerekli gördük de diyebilirler. Bence henüz istifa
edilecek aşamaya gelinmedi. Bizler henüz o aşamada değiliz. Meclise dönüp
demokratik siyaset geliştirilebilinir. Ufuk Uras’ın teklifi
değerlendirilebilir. Milletvekilleri Meclisi iyi kullanmalıdırlar. Demokratik
kanalları açamadılar. Bu şekilde Kürtlerin demokratik kazanımları da boşa
harcanmamalıdır. Meclis’te herşeyi tartışabilmeliler. Demokratik mücadele için
demokratik siyaset gerekiyor. Bunun yapılabilmesi önemli. Şimdi yeni parti var
deniliyor. Ben buna bir şey demiyorum. Devlet birisini kapatır, birisi açılır
ancak hukuk tekniği açısından bir parti olabilir. Ama bu siyasi-demokratik
mücadeleye tek başına çare değil. Yeni bazı şeylerin olabilmesi gerekiyor.
Demokratik siyaset yürütülmesi gerekir. Demokratik siyasetle ancak barış gelir.
Türkiye’de hukuk zaten yok. Ben söylediklerimi legal ya da illegal olarak değerlendirmiyorum.
Benim söylemek istediğim demokratik siyaset kanalıdır, mücadelesidir.
GENİŞ KESİMLERLE BULUŞABİLİRLER
“Türkiye’de ortak bir çalışma yürütülebilir. Demokratik
kesimlerle geniş bir şekilde biraraya gelinebilir. THKO, Dev-Genç gibi bunların
devamı olan kesimlerle ilişkiler kurulabilir, bunlar da içinde yer alabilirler.
Aleviler de dahil olabilir. Diğer demokratik kesimler de dahil olabilir. Böyle
demokratik bir oluşum olursa kırk elli milletvekili çıkarabilirler. Bunlar
önemli şeyler yapabilir, demokratik siyasetin önü açılabilir. Bunu yaparlarsa
demokratik siyasetin önü açılabilir. Demokratik mücadelenin Türkiye tarafı da
bu şekilde oluşturulabilir. MHP herkesi teslim almak istiyor. CHP, MHP faşist,
katı tutum ve çizgilerini aşabilmek için Meclis’ten çıkıp gitmekle olmaz.
Mecliste kalıp bu anlayışa karşı mücadele etmeliler. Bahçeli’nin Baykal’ın
arkasında çok güçlü örgütleri vardır. Bahçeli muazzam örgütlüdür, bunlar
örgütlü olma konusunu çok iyi biliyorlar. Baykal da aynı şekilde örgütlüdür.
SORUMLULUK HEP BANA YÜKLENİYOR
“Sayın Başbakan’a çağrıda bulunuyorum. Benim yol haritamda
mevcut şiddetin önlenmesi için gerekli ilkeleri belirtmiştim. Biraz aceleye
gelmişti. Ama yine de yeterli şeyleri söylemiştim. Sorumluluklar hep omuzlarıma
yüklenmiş. Bu şekilde Hükümet de bütün yükü bana bırakıyor. Bu da benim
sağlığımı bozuyor. Biz savaşın değil, barışın gerçekleşmesini istiyoruz. Barış
projenizi ortaya koyarsınız. Benim rolümü oynayabilmem için barış projesinin
ortaya konulması gerekiyor. Herşeyi benim omuzlarıma yıkmasınlar. Dürüstlükle
bir demokratikleşme projesi hazırlanmalıdır. Ve hemen harekete geçilmelidir. CHP
ve MHP zaten çözümsüzlükten yanalar. Yedi yıldır da demokratik bir çözüm
gelişmedi. Ben demokratik olan hiçbir şeye de karşı değilim. AKP’nin içinde
biraz samimi İslami demokratik bir çizgi de var. Ben buna da karşı değilim. MHP
ve CHP dışında AKP’den de çözüm istemeyen kişiler var, isteyenler de var. Eğer
bu sorun çözülmek isteniyorsa bu demokratik çizgi harekete geçirilmelidir. Ve
Başbakan demokratik bir projeyi hayata geçirmelidir.
TÜRKİYE’DE İKİ GÜÇ VAR
“Türkiye’de aslında şu anda iki güç var. Bunlardan biri
ittihat terakki çizgisinde olan sert-katı, faşist güçtür. Diğeri de kısmen AKP
-AKP içinde kısmen demokratlar var, kısmen de askerlerin de içerisinde yer
aldığı yumuşak güçtür. Aslında şu anda çatışan bu iki güçtür. Her gün subaylar,
generaller tutuklanıyor. Tutuklanmalarının nedeni bu iki gücün çarpışmasıdır.
“AKP içinde islami demokratik bir çizgi var. Bu Erbakan
onların çizgisidir. Yedi yıldır AKP’deki bu demokratik çizginin içi
boşaltılıyor. Demokratik İslam anlayışının içini ılımlı İslam’la boşaltıyorlar.
AKP’nin hem Kürtler için hem Aleviler için hem de demokratikleşme için
yaptıklarının içi boştur. Alevi çalıştayına Şendiller’i çağırmışlar. Bu da
yapmış oldukları Alevi çalıştayının içinin boş olduğunu gösteriyor. Kürtleri
Kürtlerle pasifize etmeye çalışıyorlar. Bu da benim söylediklerimi doğruluyor.
Biz demokratik İslam çizgisine karşı değiliz. Demokratik bir çıkış yapılabilir.
Anadolu kapitalizmi dünyanın en vahşi kapitalizmidir. Bu kapitalizm, kumar
kapitalizmidir. Dünyanın hiç bir yerinde uygulanmayan kapitalizm Anadolu’da
uygulanıyor. Bunlar bir aile kurdular mı, biraz da para kazandılar mı, bir
kadın, bir araba bir ev edindiler mi toplumsal mücadeleden vazgeçiyorlar.
Toplumsal gerçekleri görmezlikten geliyorlar. Hatta toplumsal mücadelelere
müdahale ediyorlar ve onların önünde engel haline geliyorlar. Demokratik
siyaset ve barışla bunun önüne geçebiliriz.
ANADOLU KUZULARI ÖLMESİN
“Ben 1986’da Kürdistan’a ilk birlikleri, gerillaları
gönderdiğim zaman onlara çok şey söylemiştim, onları uyarmıştım. Ancak ben her
şeyi de bilemiyorum. Mesela Hogir’in Ergenekonla bağlantılı olduğunu yirmi yıl
sonra öğrenebildim. Bunun gibi birçok kişinin Ergenekonla bağlantısını çok
sonraları fark edebildim. Herşeyden de beni sorumlu tutmasınlar. Bizim mücadele
tarzımız bu şekilde değildi. Bunlar birçok çete oluşturdular, Dörtlü çete,
Hogir ve Şemdinler. Ergenekonla da işbirliği yaptılar. Bilge Köyü gibi birçok
köy basıp çoluk çocuk katlettiler. Bunlar beni de öldürmek istediler. Hasan
Bindal olayı biliniyor. Ben dikkatli olmasaydım beni de öldürürlerdi. Daha
sonra bu anlayış Osman-Botanlarla devam etti. Bunlar bizim mücadelemizi de heba
ettiler. Birçok insanın infazına göz yuman, öldürülmelerini sağlayan bu
insanlar rahatlıkla gidip diğerleriyle işbirliği yapabildiler. Bunlar bizim
mücadelemizi, demokratik mücadele anlayışımızı, değerlerimizi de boşa çıkarmaya
çalıştılar. Ben askerlerin de gerillaların da ölmesini istemiyorum. Ve
gerçekten buna çok üzülüyorum. Anadolu insanları ölmesin. Anadolu kuzuları ölmesin.
AİLELERE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM
“Muş’taki olaylarda iki kişi yaşamını yitirdi. Bu öyle
sıradan bir esnaf değil, devletin özel görevlisidir. Bunun gibi Bitlis, Siirt
birçok yerde bunların hepsi bölgede örgütlüdür. Bunların etrafında daha bir çok
kişiler vardır. Ben gazetelerdeki bazı başlıklardan bunları anlayabiliyorum, bu
sonuçları çıkarabiliyorum. Bunun gibi Diyarbakır’da bile akla hayale gelmeyecek
köşe başlarında bekleyen binlercesi vardır. Bunlar katliam gününü bekliyorlar.
Ne zaman katliam olacak diye bekliyorlar. Katliam olsa bunların hepsi Kürtlere
saldırmak için, Kürtleri öldürmek için bekler vaziyetteler. Daha öncesinden de
Ceylanpınar’da, Viranşehir’de, Urfa’da, Diyarbakır’da bir çok kişi taranarak
öldürüldü. Bunlar da her an beş kişi on kişi öldürebilirler. Buna karşı halkın
kendini savunması gerekir. Buna karşılık savunma hazırlığın yoksa insanların bu
şekilde ölmesini doğru ve sağlıklı bulmuyorum. Bulanık’ta yaşamını yitirenlerin
ailelerine başsağlığı dileklerimi sunuyorum. Diyarbakır’da yaşamını yitiren
gencin, Aydın Erdem’in ailesine de başsağlığı diliyorum. Ailelerine selam ve
sevgilerimi iletiyorum.
HÜCRE CEZASI TEBLİĞ EDİLDİ
“Benim burada devleti tehdit ettiğimi söylüyorlar. Hayır ben
kimseyi tehdit etmiyorum. Onlara ‘alçaklar ordusu’ dediğim söyleniyor. İnfaz
Hakimliği hücre cezamı onaylamış. İnfaz Hakimliği cezayı onamış itiraz hakkım
var. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulunacağım. Bu bana verilen 12. Hücre
cezası oluyor. Tabi bunlar doğru şeyler değil. Ben kimseyi tehdit etmiyorum,
sadece tespitte bulunuyorum. Ben Meclis’te bireylere karşı bir şey söylemedim,
bireysel olarak kimseye bir şey demiyorum. Kişiliklerine bir şey söylemiyorum.
Benim söylediğim şey demokratik siyaset ve barış çizgisi seviyesinin altında
kalan zihniyet içindir. Benim şahıslara karşı olumsuz bir şeyim olmaz. Ben
Meclis’te bulunup da sorunu çözmek istemeyen anlayışa karşı söyledim bunları.
Bu anlamda kullandım o kelimeyi. İnfaz Hakimine yazdığım dilekçede de bunları
belirttim. Benimle görüşme yapan heyete de söyledim. Hakimler hukuka, yasalara
bakıyorlar. Dar hukuk tekniği bağlamında olayı değerlendiriyorlar. Sonuçta
önündeki hukuk neyse onu dar olarak yorumluyorlar, gereğini o şekilde
yapıyorlar. Benim söylediğim şey hukuku aşan bir şeydir. Ben burada konuşurken,
eleştiri yaparken de kimseye dayanarak söylemiyorum. Bana inanan halkım ve
dostlarım vardır. Ben halka dayanıyorum. Ayrıca beni destekleyen dostlarım var.
Zor zamanlarda bunlar yardım da eder. Ben kendi gücüme güveniyorum, kendi
gücüme dayanıyorum.
Öcalan, sözlerini “Bingöl, Bitlis, Diyarbakır ve Siirt
cezaevindeki arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Halkımıza selamlarımı
iletiyorum diyerek tamamladı.-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info