25 Mayıs 2016 Çarşamba Saat 10:59
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 4 Nisan 2015 tarihinden
bu yana hukuksuz bir şekilde tutulduğu İmralı Adası’nda tecrit içerisinde
tecrit koşullarında tutuluyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, İmralı
Heyeti ile 27 Şubat 2014 tarihinde yapılan görüşmenin Mezopotamya Yayınları’nın
Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa/İmralı Notları kitabındaki tam metnini
yayınlıyoruz
(Önderlik ve devlet heyeti yemek salonunda ve ayakta
heyetimizi karşıladılar. Heyetimiz Önderlikle merhabalaştı. Hatip arkadaşla
merhabalaşırken)
Abdullah Öcalan:
(Müsteşar ve heyete bakarak) Hatip kilo vermiş, değil mi?
KGM: Doğru, sizin denetiminizle bayağı kilo verdi.
Abdullah Öcalan:
(Sırrı arkadaşa bakarak) Sırrı iyidir. (Heyete dönerek) Evet, geç geldiniz.
Heyet: Koster bozuldu Başkanım. Koster değiştirmek
zorunda kaldık.
KGM: Siz gecikince bize yöneldi. Bizden kaynaklanan
bir engelleme olduğunu düşündü.
Abdullah Öcalan:
Ben randevuları önemserim. Bir aksaklık mı oldu diye düşündük tabii. Alman
disiplini var mesela. Önemlidir. Biz ciddi bir iş yapıyoruz. Yarın açıklama da
yapacağız.
Bu giriş neden oldu, anlıyorsunuz değil mi? (Müsteşara
dönerek ve hükümeti kastederek) Randevulara sadık olunması gerek. Elli beş
yıllık maratondan bahsetmiştim. Bu elli beş yıllık maratondan sonra beni
yeniden maratona kaldırmayın. Hükümete de söyleyin. Kandil için de söylüyorum.
Sevgi, bağlılık, her şey ciddiyete bağlı. Yoksa bu sevgi ve bağlılığa inanamam.
Ben ciddi bir adamım. (Heyete dönerek) Size de eleştirilerim var. Büyük bir
emeğiniz var. Ama bu işin bir değeri ve ciddiyeti var. Burada çözüm masası var,
görüşmeler var, biz ciddi işler yapıyoruz.
KGM: Doğru, büyük bir disiplin içinde yürütmemiz
lazım. Ufak tefek aksamalar olur.
Abdullah Öcalan:
Bir de devlet diye bir olgu var. Ben devleti çözümledim.
KGM: Seçim atmosferinde bu açıklamanın sıkıntı
oluşturacağını söyleyenlere Başbakanımız güzel bir cevap verdi. “Bu süreç seçim
gündeminden ayrı ele alınmalı ve yürütülmelidir dedi.
Abdullah Öcalan:
Son yapılan açıklamalara bakıyorum, feci açıklamalar yapıyorlar.
KGM: Bildiğim kadarıyla güvenlik paketi ile ilgili
bir uzlaşma girişimi oldu.
Pervin Buldan: Hayır, bu konuda istenen yaklaşım
gelişmedi. M. bey bir girişimde bulundu. Ama istediğimiz düzeye gelmedi.
Abdullah Öcalan:
Sayın D., bize nasıl nazik bir uslupla aktarıyorsanız hükümete de aynı
nezaketle bu durumu aktarmanız iyi olur. Bu sürecin gelişmesi için çabalıyoruz.
Çözüm olmazsa binlerce insan ölecek. Ben bunu kavradım ve gereğini yapıyorum.
Onlar da bunun önemini kavramışlar mıdır, bilmiyorum. Onlarla iyi tartışın.
KGM: Ben bunların dışında bir şey belirtmek
istiyorum. Siz bütün olaylara günübirlik politikalarla yaklaşmadınız, stratejik
yaklaştınız. Tanığım, daha önce tespit ettiğiniz her şey gerçekleşti.
Abdullah Öcalan:
Hakan beyde görülen ciddiyet yüksek. Siyasi arenaya da giriyor artık. Umarım bu
yaklaşımını siyasete de taşıyabilir. Siyasete taşıması benim için önemlidir.
Şimdi siyaset sanatı lüzumsuz işler haline getirilmiş. (S. arkadaşa bakarak)
Sizi de eleştireyim, siyaset gibi çok ciddi bir iş ve sanat insanın
gündemindeyken siz gitmek istiyorsunuz. Buna sadece sağlık söz konusu olduğunda
değer veririm. Arkadaşlara bakıyorum. (Gülerek) Galiba bazıları çok koyun
yiyor. Kilo da alıyorlar, sağlık önemlidir.
KGM: TV insanları daha kilolu gösteriyor. Gerçi S. daha
iyi bilir bir sinemacı olarak.
Heyet: Video çekim formatı kareye yakındır. Plazma ekranlar
dikdörtgendir. Dolayısıyla yukardan ve aşağıdan görüntüye basar. Bu da
insanları, nesneleri olduğundan geniş ve kısa gösterir.
KGM: S. bey sinemaya fena bağlanmış. Her fırsatta
gitmek istiyor.
Abdullah Öcalan:
Çözüm sürecinin en büyük başarısı S…’yi kontrol altına almak olacak. Bir ben
varım, bir de dört kurumun müsteşarı burada. (Gülerek) Bizi hafife alma.
Sırrı S. Önder: Başkanım, sizin her sözünüz benim
için talimattır.
Abdullah Öcalan: O konuda çok yeteneklisin. Ben de korkunç
yetenekliyim. Marks, Lenin vb devlet çözümlemeleri yaptılar. Hükümet halen bu
devletin sırtına bir rodeo atına biner gibi biniyor. İşte Demirel bir gün
gittiği yerde bir çocuk ile karşılaşır. Çocuk kendisine, nedir rodeo atı gibi
böyle iniyorsunuz, kalkıyorsunuz diye sorar. Rodeo atına binen böyle göklere
uçuyor. Ben o çocuğun tarifine müthiş hayranlık duydum.
Bu rodeo atı örneği önemlidir. Üzerinden attığında felakete
de götürebilir. Yalçın’a da söyleyin. Nevzat Bölügiray “Biz Siverek’in
üzerinden giderken darbe yapmaya karar verdik diyor. Darbe tarihi 1979. 12
Eylül darbesi de bizimle alakalı yapıldı. Bugün bizim çaresiz olduğumuz
anlamına gelmiyor. Türkiye toplumu tekrar bu felaketleri yaşamasın diye on üç
yıldır bir şeyler geliştirmeye çalışıyoruz. Biraz saygılı olsunlar. Hala
idamımı tartışıyorlar. Ben Kandil’in savaş tarzını da benimsemiyorum. Zamanında
iki yüz bin insanı da AKP’ye kattınız. İşaret geldi Karayılan’dan. Cizre ayakta.
İşte H… Cizre’ye gitti, açıklama yaptı, çocuklar öldürülmeye çalışıldı.
Hiçbirinin hesabını soramadık. Devlet zaten bunun hesabını sormaz. AKP Kobanê
için silah götürdü. Kobanê’yi iki gün direnmeden alacaklardı. Öcalan’ı da,
kendinizi de kandırıyorsunuz deyin. Otuz yıllık savaş benim irademle olmadı.
İlk günden itibaren Özel Harp, Hogır, Şemdin vb çeteleri yönlendirdiler. Sonuç
felaket oldu. Devlet de, biz de sonuna kadar suça bulaştık.
Ben özgürlük savaşçısıyım. Savaş bu biçimde olmaz. Ben
yıllardır tedbir alın dedim. Orada bir koridor açın dedim. Yok, Barzani izin
vermemiş! Sen Barzani’den izin alarak gerillacılık yapamazsın. Barzani’ye
bakarsan bittin sen. Böyle bazı durumlar oldu. İşte anlatmıştım, Karayılan bir
haber gönderdi. İki asker varmış. Bunların Orgeneral Güreş’in kahvesine zehir
katma durumu var. Buraya bir binbaşı geldi ve bu örgütün yapmak istediği şey
nedir diye sordu. Ben de bu bizim işimiz değil dedim. Karayılan bana haber
gönderdi. Ben ne yapın ne de yapmayın derim, izleyin dedim. Karayılan
sorumluluğu üzerime atıyor.
Bu vahim bir hata, üzerime yıkacaklar. Êzidiler, Aleviler,
hepsi böyle üzerime yıkacak. AKP Hükümeti de üzerime yük bindiriyor.
(S. arkadaş Salih Müslim ile ilgili size yazılı olarak
gönderdiği notu olduğu gibi aktardı. Başkan sadece şu soruyu sordu:
Arabuluculuk mu teklif etmişler?)
Sırrı S. Önder: Geliş sebebi doğrudan arabuluculuk
teklifi değil. Bunu Kandil’deki arkadaşlardan da dinledik. Süleymanşah’la
ilgili bir geliştir. Gelmişken bu tıkanıklığın aşılmasında rol alıp
alamayacağını sormuşlar. Ben de buna bir tek sizin karar verebileceğinizi,
dolayısıyla sizinle görüşmeyi talep etmesini önerdim.
Abdullah Öcalan:
Doğru yapmışsın. Zaten o da olacak. Benim önerimdi.
Bu operasyonun gerekçesi nedir? IŞİD saldırısı mı? Tabii
Esad muhaberatı da var. Tahmininiz nedir?
Heyet: Başkanım, IŞİD türbeyi Türkiye’yle anlaşarak
komutanların karargahı gibi kullanıyordu. Bunun sebebi oranın rejim tarafından
dokunulmaz oluşuydu. Bildiğimiz kadarıyla IŞİD karşıtı koalisyona dahil oluyor
hükümet. Amerikalılardan da izin almışlar. Bence IŞİD’le de zımni bir anlaşma
yapmışlar. Tüm bu işleri yapabilmek için de PYD’den yardım istemişler. Genel
hatlarıyla budur.
Abdullah Öcalan:
O önemli, bu devletin politika değişikliğini gösterir. Kim aktarmış? Koalisyona
girecekler yani. Yani zımni uzlaşma ortadan kalkacak.
(S. arkadaş burada bu anlaşmanın kalkacağına güvenmemek
gerektiğini, Tayyip beyle yaptığı eski görüşmeye dayanarak ve Tayyip beyin “Her
şeyi yapacağım ama Rojava benim kırmızıçizgimdir söylemini referans göstererek
aktardı. Tayyip beyin tutumunda hiçbir değişiklik göstermediğini belirtti.)
Abdullah Öcalan:
Kırmızıçizgi tamamen şeyle ilgilidir. Açıklayacağım.
Heyet: Neden Rojava bu sürecin parçası oldu dediler.
Abdullah Öcalan:
Tarihin en tehlikeli anıdır. Yanlış anlamayın. Örnek verildi. Bu, Hitler’in ani
bir kararla Sovyetler’e saldırma kararı almasına benziyor.
Heyet: İnönü Birinci Dünya Savaşı sırasında sahra
yatağını alıp karargaha taşıyor. Hitler’in Türkiye’ye saldırma riski de var.
Emireri bir akşam uyandırıyor ve Hitler’in Rusya’ya yöneldiğini haber veriyor.
Aslında Türkiye için tehdit ortadan kalkmış değil, ama “Artık evime gidip rahat
uyuyabilirim diyor.
Abdullah Öcalan:
İnönü zekidir. Bizden kaç yüz kişi gitti. D…, belki anılarınızda yazarsınız bu
felaketi, bu felaket bir an. Komplo ile ilişkili yönü var. Dua etsinler ki
Kobanê direnişi bu hale getirdi. Böyle olmasaydı herkes pilot gibi cayır cayır
yanacaktı. Ben daha önce de söyledim. Bu Türk işi bir öldürme değil. Kırmızıçizgi…
İşte “Apo bebek katili, Ermeni’dir vb. Bunlar UTAH ve lobilerin işidir.
KGM: (Heyete bakarak) Daha aktaracaklarınız var mı?
(Heyet devam etti.)
Abdullah Öcalan:
Türk sistematiğinde devlet kararını belirtiyorsunuz. Otuz yıllık savaş
hesapları diyorum, bilmek zorundayım. Karayılan koridorun açılacağına inandığı
an bitti dedim ve gülünç buldum. Aynı şeyi HDP’ye de söyledim. (KGM’ye dönerek)
Sizin de öyle. Hakan Fidan yerine seçilen yeni müsteşar var. Bana geldiler o
gün. 6-7 Ekim olaylarını durdurmak için mektup yazdım. Yalçın Akdoğan bu
olayların gelişmesini benim açıklamalarıma dayandırmak istedi. Bizimki bir
emrivakiydi. Ama tereddüt etmedim ve yazdım. Bu olaylar bir tuzaktı.
KGM: Salih Müslim ile görüşüldü. İstedikleri önemli
hususlar oldu. Cezire ile Afrin arasında bir koridor açılmasına katkıda
bulunmamız ve kolaylaştırmamız istendi ve lojistik ihtiyaçların giderilmesine
dair talepler görüşüldü. En önemlisi, irtibat noktası tesisi, yani temsilcilik.
Kobanê ile Cezire arası koridor, Şenyurt-Dirbesiye kapısının açılması, STK’lara
kolaylık göstermek, yüz jeneratör ve sartları değiştirecek geniş boyutlu
ihtiyaçlar konuşuldu.
(Başkan’a dönerek)
Suriye ile ilgili olayın bütününe bakın isterseniz. Bu konu açıldığı için
bitirelim ve diğer önemli gündemimize geçelim.
Abdullah Öcalan:
Ben ilk günden beri söyledim. Suriye meselesi AKP Hükümetinin kaderini
belirleyecek. Üç şey var. Biri Suriye meselesi. Ben 20 yıl kaldım orada.
KGM: Biliyor musunuz, oradaki evlerde gördüm. Sizin
resimleriniz hala duvarlarında asılıydı.
Abdullah Öcalan:
Yıl 1982. Ben sınırı geçtim. Tabii ismim Ali’ydi, Ali ismi ile geçtim. Ne
Suriye ne de Filistin yönetimi biliyor, beni tanımıyorlardı. İki buçuk yıl
kaldım, Ali ismiyle kaldım.
KGM: Primakov o zaman KGB sorumlusuydu.
Abdullah Öcalan:
Asıl silahsızlanma kararını Andropov verdi. Suriye’de asıl bizimle görüşen
RIFAT’tır. 82’de kardeşi Esad’ı devirmek istedi. O zaman Hafız hasta mıydı
neydi, hastaneye yatırmışlardı. Tıpkı Erdoğan hastanedeyken Cemaat’in 7 Şubat
darbesiyle H. F.’yi alma girişimleri gibi. Rıfat iktidarı ele alacak, ama
Kürtler ne olacak? Rıfat alelacele “Gidin Ali’yi bana getirin demiş.
Helikopterler falan… Kürtlere kimlik verilmemesine rağmen bana Suriye kimliği
verdiler. O zamana kadar Filistinli lider Naif Havatme’nin bana verdiği kimliği
kullanıyordum. Hafız geldi ve Rıfat’ı alaşağı edip dürgüne gönderdi. O zamandan
beridir de sürgünde. Darbeye karşı darbe oldu. Onun yerine gelen Cemil Esad
benimle ilişki kurdu. Birlikte Lazkiye’ye gittik. Lazkiye’ye giderken yolda
balık yiyelim dediler. Hiç aklımdan çıkmaz: Evlerine gittik, gece keçe üzerine
oturduk. Onların giydiği elbiseler var. Cemil Suudi ailesinden bir eş almış. O
zaman bir Kürtle bile ilişkimiz yoktu, ben giderek ilişki geliştirdim. Resim
dediniz ya, sabaha kadar anlatsam bitmez. Bu da bir devlet ilişkisiydi.
Sınırı geçtiğim köyde yanımda Mehmet Sait vardı. Kaçakçı
kuryelere bizim oralarda Cani derler. 79 yılında sınırdan onların yardımıyla
geçtim. Yemek yiyordum. Cani geldi, işi ayarlamış. Kalk dedi. Pilav yiyorduk.
Haydi gidiyoruz dedi. Baktım askerler, şaşırdım. Önceden askerlere para
vermişler. Cani teli kaldırdı, geç dedi. Asker de gülerek “Çabuk hemşerim,
çabuk geç dedi. (Sırrı arkadaşa dönerek) Bu güzel anıların filmini iyi
yaparsın. Mehmet Sait nasıl geçileceğini biliyor böyle ayak parmaklarımızın
üzerinde yürüyoruz. O ayağını kaldırıyor, ben de onun ayağının yerine basıyorum
mayın tarlasında. Geçtikten sonra bir köyde yüksek bir betonun üzerine uzandım,
dünyalar benim oldu zannettim. Diğerlerini razı edemedim Suriye konusunda.
Suriye’ye girişimi bir nimet olarak gördüm.
Evlilik, aşklar… İşte bir kadınla evlendiriyorlar, aile
oluyorlardı ve liderleri bu yöntemle kontrol altında tutuyorlardı. Rahmi var
işte. Taner Akçam Türkiyeli bir kadın buldu ve örgütü bitirdi. Nasuh sevdiğim
bir adamdı. Taner’in yaptıklarına dayanamadı ve kanserden öldü. Onun adına bir
şeyler yapılmalı. Bu ittifak o yüzden önemlidir.
KGM: Selahattin bey on maddeyi açıkladı zaten, doğru
değildi.
Abdullah Öcalan:
Bunlar seçim hesapları. Zaten açıklama olacak yarın.
Pervin Buldan: Ama sizin köşe yazarlarınız da her
şeyi yazdılar. Abdülkadir Selvi de yazdı.
Abdullah Öcalan:
Doğru, Abdülkadir Selvi de yazıyor her şeyi. Selahattin’in yaptığı da doğru.
Zaten açıklayacağız on maddeyi.
KGM: Genel Başkanınızı savunma duygularınız depreşti.
Bu maddeleri direkt okuması doğru değil.
Abdullah Öcalan:
İşin özü dizayn ekibidir.
KGM: Ben eleştirmek için söylemedim. Hepimiz bu
kurala uymalıyız. Geç gelmenizin bile ihalesi sırtımıza kaldı. Kosterin
bozulduğunu döylediniz de durum anlaşıldı.
Abdullah Öcalan:
Resmiyete dökülmesi önemlidir. Bütün köprülerin üzerine çizgi çekilmiş.
Türk-Kürt ittifakı olmadan Şeddadiler var o zaman. 1071’deki Türk-Kürt İslam
ittifakı o dönem gelişti ve bin yıldır da sürüyor. Tuğrul ile birlikte İslam
aşkı adına fetihle ittifak kuruyorlar. Krallık tamamen Bizans’ın eline geçiyor.
Bizans İmparatorluğu Hakkari’ye kadar saldırıyor. Birleşerek Ortadoğu’da
devrimci hareket olarak karşı çıkıyorlar… Serhat’ı büyük bir zaferle
kazanıyorlar. Otuz yıllık ittifak var. Yavuz var, Abdülhamit var. Hepsini inkar
edeceksin. Mecliste neredeyse vekilleri yakacaksınız. Bu milliyetçiliğin
kaynağı Washington’dur. Kaşifoğlu Türkeş’in yanına gitti. Hoca… Hikaye uzun.
İşte Maraş katliamı oldu. Ardından da darbe geldi. İhsan Sabri Çağlayangil “CIA
altımızı oydu, darbe yaptı dedi. Kürtlerin korkunç öldürülme tarzı bu merkezin
imalatıdır. Köylerin yakılması olayları var. İşte Vedat Aydın’lar, Behçet
Cantürk, Savaş’ların korkunç öldürülmeleri var. İşte Kobanê. Koalisyon ne
yaptı? İstenseydi ilk gün bitiyordu. O kapı kapatılsaydı biterdi. Biz burada
konuşmuştuk, ben de güvendim. Bu bir uzlaşmaydı. Türk-Kürt kardeşliğinin
sürmesiydi. Ne oldu? Koalisyon bombaladı ve Kürtler o tarihten sonra şunu
hissettiler: Umutlarını yeniden Batıya bağladılar. Fransa, Almanya, Amerika
kapıları sonuna kadar açtılar: Yürü ya kulum, tarih senindir! Ve bütün dünyanın
kapıları bize açıldı. Elize Sarayına çağırdılar. Aynı oyun devam ediyor.
Bir yazı oluyayım. (Mücahit Bilici’nin makalesinden bölümler
okudu) Öcalan Bookchin’e dayanacağına neden Saidi Nursi’ye dayanmıyor diyor.
Mücahit Bilici de benim başdanışmanlığıma soyunmuş. Bu, Kürtlerin teori
hastalığı işte. Bu benimle ADYÖD’de çalışan biridir. Onun başkanlığını elinden
aldım. Profesördür. Bunların hepsi, muhalifi de iktidarı da, hepsi kontrol
altındadır. Siz de bunları araştırın, Apo kışkırtıyor demeyin.
Suriye’de kaldığım ev istihbaratın eviydi. Cemil “O ev benim
olacak demiş. Ben de her gittiğimde o evde kalıyordum. Bir gün bir kadın evin
bahçesinde ata binmiş, gülerek bir oraya bir buraya gidiyor. Apo, dikkat et
dedim. Miraç Ural’ın çocuğu oldu. General olmuş. Bu ilişkileri anlatıyorum.
Kadın yoluyla tuttular, general oldu, mareşal oldu. Taner’in derdinden Nasuh da
kanser oldu, öldü. Tek devrimci kaldı mı o dönemden? Nasuh kahroldu. Miraç da
öyle gitti. Suriye’ye nasıl girdiğimi anlattım. Bana da aynı yolları denediler.
Ama ben kendimi korudum. Beni Kesire ile olan evliliğim kurtardı. Evliyim
dedim, aile var dedim. O kadın ilişkilerine net sınır koydum. Onlar da öyle
vazgeçtiler. Kesire de “Asıl devrimci benim demiş Cemil’e. Benim için “O
Sünni, ben Aleviyim demiş. “Apo’yu ikinci plana atın demiş. Cemil “Biz sana
inanıyoruz, o kadına inanmıyoruz dedi. Cemil’in böyle doğru yönleri vardı. O
dönem Demirel beni Suriye’den istiyor. Hafız beni uzaklaştırmak isteyince Cemil
tepki göstermiş. “Apo giderse kalpten ölürüm demiş. O günden doğruyu görmüş.
Ben çıktım, Suriye çöktü.
Türk sol geleneği acaip bir sorumsuzluk içindedir. Devlete
karşı en büyük mücadeleyi ben geliştirdim. Devlet inkarcılığı da bir lobi
yaklaşımıdır. Deniz’lerin idamı, Mahir’lerin öldürülüşü bende büyük etki
yarattı. Beni mücadeleye iten de Mahir’lerin öldürülmesidir. Biz müzakerenin
önemini biliyoruz. Newroz mesajında da bunu ilan ettik. O mesajdan sonra Cemaat
darbe hamlelerini artırdı. H… ve Başbakanın tasfiyesini yapmak istediler. 7
Şubat darbe girişimini doğru okumak lazım.
KGM: KCK operasyonlarını da Cemaat yaptı.
Abdullah Öcalan:
Bunlar şimdi KCK’yi MİT kurdu diyorlar. C. Ö.’ye tüzüğü hazırlayan adam, E…
beye de programı hazırlamış diyorlar. (Başkan burada bir kahkaha attı) Burada
biz E… beylerle tartıştık. Onlara yeni bir örgüt gerekiyor dedim. PKK illegal
kalıyor. Legal örgütü KCK olarak kuracaktım. Cemaat bunun kokusunu alır almaz
yöneldi. MİT’i suçlamaları da buradan geliyor.
Sırrı S. Önder: H… beye çok sitemleri vardı. GES’in
alınmasıyla Cemaat rahatsız oluyor.
Abdullah Öcalan:
H… bey ketumdur, değerlidir.
KGM: H… bey darbe mekaniğinin önüne geçen biridir.
Buradaki çalışmaların bu aşamaya gelmesinde de payı vardır.
Abdullah Öcalan:
Darbeyi buradan önledim. O dönem Taraf Gazetesinin yayınlarına, Kandil’in
korkunç hazırlıklarına ve karakol baskınlarına bakarsanız, nasıl büyük bir
tehlikenin atlatıldığını görürsünüz. Besê de 2013 yılını savaş yılı ilan
etmiştik dedi. Karayılan’a 2013 yılı savaş çizgisi devam etmeli demişlerdi.
KGM: Aysel hanımlar da demokratik özerklik ilan
etmişlerdi o zaman.
Abdullah Öcalan:
Aysel gili de Kandil yönlendiriyor. Kandil aslında savaşın nasıl organize
edildiğini bilmiyor. Ben tüm bunları açığa çıkaralım diyorum. KCK tutuklamaları
bunun için olmuştu. Paris’te Sakine’leri onun için katlettiler. Sadece Paris
katliamını açığa çıkaralım yeter. Bu tarihi ittifakı canlandırıyoruz dedik.
Suçumuz bu. ize etme, kardeşleştirmeyi esas alıyoruz. Bu niye MHP’yi
kudurtuyor, incelemek lazım.
KGM: Yüz yıldır Türk-Kürt ilişkileri üzerinden
çatışma politikası uygulandı. Tehlike sadece Kürt milliyetçiliği değil, Türk
milliyetçiliğidir aynı zamanda.
Abdullah Öcalan:
O yüzden ateşe su dökmek istiyorum. Ama farklı yorumlayanlar da var. Yalçın
Küçük’ün son kitabını okudum. Siz de okuyun. Yalçın hastadır. Siz yine de ona
selamlarımı söyleyin. Öcalan kitaplarından faydalanıyor deyin, ona moral olsun.
Biz sanki cumhuriyete en büyük ihaneti yapıyormuşuz gibi değerlendiriyorlar.
Cumhuriyete burada komplo kuruyorlar diyorlar.
KGM: Geçenlerde Meclis Komisyonuna gittik. Orada bize
de “Sizi yargılayacağız diyorlardı.
Abdullah Öcalan:
Bunları küçümsememek lazım. Hükümete de anlatın. Darbe tehlikesi büyüktür. Apo
silahlı güçlerin darbe tehlikesine karşı güvencedir deyin. Darbe tehlikesi
kalktığı anda silahlı güçler de devreden çıkacak deyin. Yalçın’a da,
Davutoğlu’na da bunu anlatın. İran, Esad, IŞİD darbe tehlikesi olduğu müddetçe
benden çok Türkiye’nin silahlı Kürtlere ihtiyacı var. Biz bu güçleri nerede
konumlandıracağımıza karar vereceğiz. Suriye’de mi, Şengal’de mi, Kandil’de mi,
yoksa Cudi-Gabar’da mı konumlandıracağız? Buna karar vereceğiz. Devlet de bunu
anlasın. Bu gücü elli milyon Dolar verseniz oluşturamazsınız. Benim için
kaçacak diyorlar. Ben burada kalırım, Türkiye’den çıkmam, kovsalar da kalırım,
onları çıkarırım.
KGM: Burası sizin toprağınız, ülkeniz, kimsenin haddi
değil kovmak.
Abdullah Öcalan:
Bazı şeyleri aşmamız lazım. İşte burada benim için bin kişiyi tutuyorlar.
Burada geçmişte de özel harp uzmanları vardı. E… bey en son gelmeden önce bir
ekip geldi. Benim mektuplarım vardı. İple bağlamıştım. Böyle bir yüzüme
bakıyorlar, bir zarflara bakıyorlardı. Sonra mektupların iplerini koparıp
mektupları dağıttılar. Mektuplarımı darmadağın ettiler. Ben de onları öylece
izledim. Bir tepki gösterdim. Tam giderken birisi dönüp bana “Unutma, yüz elli
metre ötendeyiz dedi. Hiç unutmam, şimdi bile burada olabilirler. Beni
öldürebilirler ya da ben ölebilirim. Bunun korkunç sonuçları ortaya çıkar.
İkinci önemli olay Leyla’ya ait olduğu söylenen bir
mektuptu. Silahların devrinin kapandığını söylüyordu. O dönem Leyla’ya çok
öfkelenmiştim. Sonra geldiğinde ona sordum. Benim öyle bir mektuptan haberim
yok dedi. Belli ki birileri yazmıştı. Üçüncü önemli bir olay vardı. Yine
buradaki görevlilerden biri gelmişti. Özellikle iki eliyle kemerini tutarak
bana mesaj vermek istiyordu. Kemerine baktım. Yahudi yıldızı, Davut yıldızı
parlıyordu. O da dakikalarca öyle bekliyordu. Benim ısrarla mesajı almamı
istemişti. Bana “Ben Mossad’ım, buradayım , bunu hissettirmek istemişti. Yani
buraya Mossad bile girmiştir.
Devlet Yetkilisi: Hatta buraya İngiliz istihbaratı da
gelmişti.
Abdullah Öcalan:
Evet. O Avrupa’dan gelen heyet içinde varlardı.
Devlet Yetkilisi: Gelen iki avukat İngiliz
istihbaratı adına gelmişti.
Abdullah Öcalan:
Şimdi koalisyon uçaklarına gelelim. Türklerden rol çalma, Kürtlerin kurtarıcısı
olma durumu var. Türkiye’nin yaptıklarına haklı olarak halk tepki gösterdi, HDP
tepki gösterdi. Son aşamada koalisyon uçakları devreye girdi. Yani filmin kötü
karakterini, Erol Taş karakterini Türk oynadı. İyi karakter ise bir kovboy
oldu.
Sırrı S. Önder: Bu konuyu bana sordular. Azrail’in
can kurtardığı görülmemiştir dedim.
Pervin Buldan: Biji Obama sloganı böylesi bir rol
üzerine kullanıldı.
Abdullah Öcalan:
Onu başardılar. Operasyon Suriye’nin kuzeyine yapıldı. Son aşamada da uçaklar
bombalama yaptı. Suriye meselesi hala Türkiye’nin başına bela olacak. Bu Aşme
meselesine değineceğim. Bunlar dışarda olduğu gibi içerde de müthiş bir
hazırlık yapıyorlar. Ergenekoncuların hepsi bırakıldı. Yeni Vatan Partisi’nde
olanlara bakın. Beni yargılayanlar orada. Atilla ve benzerleri orada.
Darbe mekaniği devredir, görmeleri lazım. Darbeciler
“Anticumhuriyetçiler cumhuriyeti toprağa gömüyorlar diyorlar. Onlara göre
toprağa gömen biz oluyoruz. Hükümete deyin sizi de götürecekler, sizi de yargılarlar.
(Sırrı’ya dönerek) Seni de pataklayacaklar. Bunlara karşı uyanık olmak lazım.
KGM: Kandil de bu işin farkında değil. Bizim buradaki
çözümümüze üçüncü göz diyerek başkalarını bulaştırmaya çalışıyorlar.
Abdullah Öcalan:
Kandil’i de değerlendirdim zaten. Yeri gelmişken söyleyeyim: Sol sosyalizm
kendini tekrar tanımlamak zorunda. İslam kültürünü içselleştirmek zorunda. Bu
coğrafyada sol İslam kültürünü üçüne yedirmezse bir başarı elde edemez.
Pervin Buldan: Dün Erciş’te partili arkadaşlar bir
basın toplantısı yapmak istemişler. E… aradı. “Büyük bir provakasyon devreye
girecek, saldırı olacak, basın açıklamasını erteleyebiliir misiniz diye sordu.
KGM: Emniyet Genel Müdürü de aynı bilgiyi akşam bize
verdi. Van Valisi ile de görüşmüşler.
Pervin Buldan: Van Valisi İl Başkanımızı çağırmış,
bilgi vermiş. Ayrıca Erciş Kaymakamı da İlçe Başkanımıza aynı bilgilendirmeyi
yapmış. Açıklamayı ertelemek zorunda kalmışlar.
Abdullah Öcalan:
Bu güçler iş başındadır. Bir Erciş değil kırk Erciş var işin içinde. E…’ye de
söyleyin, bu Güvenlik Yasası hiçbir şeyi çözmez. Güvenlik Yasası da dahil
asayiş önlemleri bir işe yaramaz. Biz kamu düzenine inanıyoruz. Bunu
tartışıyoruz burada. Bizim çalışmalarımız için “90 yıllık cumhuriyet devrimine
karşı Apo, MİT karşıdevrim gerçekleştiriyor diyorlar. Doğu Perinçek de öyle
diyor. Savaş derinleşecek. “Apo AKP ile ittifak yapıyor diyor. Bizi bir ihanet
hareketi olarak değerlendiriyor. Ben AKP ile demokratik ittifakın sınırlarını
çiziyorum. Demokratik vatan, demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet için
savaşıyorum. Karşı taraf bunu bir darbe olarak değerlendiriyor.
İlk kez Doğu’yu çözümleyeceğim. Babası Sadık Perinçek’ti.
Tüm veriler Doğu’nun dizayn edilmiş sahte bir Amerikancı olduğunu gösteriyor.
Tıpkı Rahim, yani Taner Akçam gibi. İbrahim Kaypakkaya bunu biliyor. O dönem
Doğu yakalanınca hemen teslim oluyor. 1971’de ajanlaşmıştır. Özel Harp
Dairesine girdiği kesin. Daha öncesi de olabilir. Hatta babasında da olabilir.
(Devlet Yetkilisine dönerek) Bunu araştırabilirsiniz. Aslında komuta da Doğu’da
değildir. Doğu sadece önde görünüyor. Komuta İsmail Hakkı Pekin’dedir.
Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanıydı. AKP’ye söyleyin: Doğu ile ittifak
yapıyorsanız kutlu olsun. İran ile ilişkisi önemlidir. İdamlarla İran IŞİD’den
daha beter şeyler yapabileceğini de gösterdi. İran bunlarla ilişkiye girmişse
bu İran’ı da götürür. İran’da da şu anda müthiş bir iktidar mücadelesi var.
Ruhani, Ahmedinejat, diğer kanatlar iktidar müzadelesi yapıyorlar. Bu ittifak
İran’ın yıkımını hazırlar.
Devlet Yetkilisi: Son dönemde İran Kandil’e de top
atışı yapıyor. Buradaki gelişmelerden oldukça rahatsızlar.
Abdullah Öcalan:
Yanlış anlaşılmasın. Arkadaşlar benden daha fedakar ve benden daha fazla bana
bağlıdırlar. Ama politik yönetmek başka bir şeydir. Arkadaşlar bunu
anlamıyorlar. Oysa benim somut taslaklarım var. (Bu sırada elindeki taslak
belgesini devlet yetkilisine vererek) Siz de okuyun, daha sonra arkadaşlara
verirsiniz. Bunlar basit anlaşılır taslaklardır. Bizim güncelleştirdiğimiz
Türk-Kürt ilişkilerinin normalizasyonudur. Bu ittifakın düşmanı çok olur.
Yasal-anayasal çözümün eşiğindeyiz. Bunun için daha yeni sabotaj teknikleri,
kurumları devreye girebilir. Yoğun bir toplantı, kararlaşma ve tartışmalar programı lazım. Silahlı güçler
Türkiye için de altın değerinde bir potansiyel olarak görülmelidir. Kobanê
direnişi halkın kaynağıdır. Mustafa Kemal bile o haliyle Afrin’de örgütlendi.
Afrin’i almak istedi. Ama gücü yetmedi. Urfa’yı Fransızlara karşı Berazi
aşireti korudu.
Karayılan da, ben de, Salih Müslim de aynı aşiretteniz.
Meşhur bir aşirettir. Ben aşiretçilik yapmasını bilmem. Bundan pek memnun da
değildim. Ama Urfa’nın kurtuluşu işgale giden 300 kişilik Fransız askerinin
Suruç önlerinde pusuda öldürülmeleriyle oluyor. Antep’te de Karayılan vardır,
meşhur. Onların direnişi önemlidir. Yani iyi kötü bir şeyler yaptık. Şimdi o
tarihe dayanarak yeni bir ittifak yapmak istiyoruz. Ancak koalisyon elimizden
alındı. Kürtler bir anda kıymete bindi. Bu Elize Sarayında karşılamalar vb.
bilinçlidir.
Heyet: Danimarka da PYD heyetini çağırmış.
Abdullah Öcalan:
Daha hepsi de çağıracak. Ben gitmelerinden rahatsız değilim. Asya Abdullah
onları tanırım, bana bağlıdırlar. Ama bunları da bilmek lazım. Benim karşımda
içerde de Doğu öncülüğünde bir cephe var. Her biri bir yerden yıpratmaya
çalışıyorlar. Bookchin’den yararlanıyorum, onu bile sorguluyorlar. Marks’ı,
Nursi’yi bıraktın diyorlar. Hepsinin merkezi aynı yerdir. Washington’dur. Ben
buraya geldiğimden beri Türk düşmanlığım bitti. Korktuğum ya da burada olduğum
için değil, sorguladığım için bu sonuca ulaştım. Teorim doğru, tüm liderlerden
fazla çalışıyordum, ama başarı neden yeterli değil diye hep düşünürdüm. Bunu
sorgulayınca sömürgeciliğin tarihini inceledim. Pek çok sonuca öyle ulaştım.
Vadettin İnce, Muhsin ve benzerleri bizim teorimizi satmaya çalışıyorlar. Ben
iğne ile kuyu kazar gibi teori ile uğraştım.
Heyet: Hepsi şimdi milletvekili olmak için kuyruğa
girdiler.
Abdullah Öcalan:
Bizim teorilerimizle prim yapmaya çalışıyorlar. Ben 95’e kadar Stalinci bir felsefe,
95’ten itibaren kendi felsefemle yürüdüm. Teorimi geliştirdim. Şimdi buna
saldırı var. Biz iki şey üzerinde anlaşacağız: Birincisi, özgür yurttaş
temelinde olacak. Mustafa Kemal’in de yazdığı ilk kitaptır özgür yurtttaş.
Benim kitaplarımdan derlesinler. Özgür yurttaşlık nedir, toparlasınlar, broşür
haline getirsinler. Ben de özgür yurttaşlık temelinde bu devlete üye olacağım.
Bu devlete en büyük zararı ben verdim. Kanı, ölümleri saymasak bile 1,2 trilyon
kayıp var. Bunun sebebi benim. Ama şimdi özgür yurttaş temelinde nasıl üye
olacağız, Kandil nasıl üye olacak, onu tartışmamız lazım. Şimdi biz üye
değiliz, yasadışıyız. Erdoğan da ‘Yeni Türkiye’ diyor. Yeni Türkiye’nin ikinci
üyesi ben olacağım. İkincisi demokratik kimlik statüsüdür.
İnsan toplumsuz olmaz. insanlık başından beri topluluklar
halindedir. Klanlarla başlayan yürüyüş ulusla devam ediyor. Yeryüzündeki tüm
halkların bir ulus karakteri vardır. Göbeklitepe’deki kazılarda da ortaya
çıkmıştı. Kürtler de en eski halklardandır, en eski kavimlerdendir. Biz bu
halkı demokratik bir statüye kavuşturmak istiyoruz. Demokratik statü bir devlet
değildir, bir kimlik statüsüdür. Erol Katırcıoğlu partiye üyedir, yazılarını
oluyorum. Kimliksiz siyaset yapılıyor diyor. Ben buna açıklık getireyim: Üniter
devlete göre herkes bireydir, bağımsızdır. Bir oy hakkı vardır. Ulus-devlet
faşizmdir. Bunu Hitler tek tip ırk yaratmak için kullanmak istedi. Hitler,
Musollini insanları nasıl öldürdüyse ulus-devlet de onu yaptı. Türkiye’de de bu
yönlü arayışlar oldu, ama gerçekliğe uymadı.
Farklılık olmadan yaşam olmaz. Evren her an farklılaşarak
evren oldu. Türkiye’de de farklılıklar temelinde kimlikler vardır. Örneğin
dini, etnik, inanç kimlikleri var. Tek bir insanı kimliksiz yapamazsın.
Toplumda birçok kimlik var. Yan farklılıkları inkar etmek evrenin oluşumunu
inkar etmek gibidir. MHP böyle yapıyor. Biz bu bahçede tek tip çiçek olsun
istemiyoruz. Hatta tek tip olsa bile, örneğin lale tek tip lale yoktur. Lalenin
tüm cinsleri olmalıdır. Teorimiz budur. Biz cumhuriyeti kimliğini herkesin
seçeceği bir temelde ele almalıyız. Devlet üstte en gelişmiş üst akıl olarak bu
kimlikleri içerde ve dışarda koruyacak. Benim çözümüm budur. AKP’ye
anlatacaksınız.
Şimdi bu hazırlanan taslağı tartışmak istiyorum. Bunu heyet
olarak siz nasıl değerlendirdiniz? Kandil nasıl değerlendirdi? Benden aldığınız
alıntıyı okuyorum. Temel maddeler bunlar. İyi düzenlemişsiniz. Benim sözlerimle
yazılmış. Asgari müştereğin yaslandığı ilkelerde stratejik temelde karar vermek
üzere yazılmış. Ben bu cümleye karşı değilim. On maddeye de karşı değilim. Bunu
siz hazırladınız. Bana getirildi. Ben de okudum ve imzaladım. Sizin karşı
çıktığınız yerler neresi, onu öğrenmek istiyorum.
Sırrı S. Önder: Birincisi, metinde müzakereye geçiş
aşaması yazıyordu. Onu metinden çıkarmışlar. Müzakereye henüz geçilmediği için
biz de ona çok takılmadık. İkincisi, metinde ateşkes yazıyordu, onun yerine
çatışmasızlık yazmışlar. Ona da çok takılmadık. Üçüncüsü, on temel başlıkla
ilgili maddeleri öne ve çağrının üstüne yazmıştık, onlar bu maddeleri çağrının
altına çekmişler. Böylece bu on başlıkın yeterince görünür olmasını
gölgelemişler.
Abdullah Öcalan:
Bunlar çok önemli değil. On maddenin önde arkada olmasına da çok fazla
takılmayın. Başka ne gibi çekinceleriniz vardı?
Sırrı S. Önder: Niyet beyanı olarak sizin
yazdırdığınız paragrafta “On maddede mutabakat sağlanırsa PKK yi kongreye davet
edeceğim diye yazdırmıştınız. Onlar ise bunu ‘davet ediyorum’ diye
değiştirmişler.
KGM: Burada birbirimize karşı dürüst olmalıyız. Bir
önceki görüşmede de aslında çağrı böyle yapılmıştı.
Sırrı S Önder: Bu dürüstlük meselesini birkaç kezdir
söylüyorsunuz. Uygun kaçmıyor. Burada birbirimizin dürüstlüğünü sorgulayacak
konumda olmamamız lazım. Eğer dürüstlüğümüzden şüpheniz varsa bu heyette
olamam.
İdris Baluken: Geçen görüşmede de Başkan’ın
söylediklerini biz dikkatli bir şekilde not aldık. Siz metin değişikliğiyle
Başkan’ın yapması gereken çağrıyı bize yaptırmak istediniz. Başkan’ın rolünü
heyete vermek istediniz.
Pervin Buldan: Bu dürüstlük meselesiyle ilgili
vurgularınızddan hepimiz rahatsızız. Biz işimizi en doğru şekilde yapmaya
çalışıyoruz. Böyle bir suçlamayı kabul etmemiz mümkün değildir.
KGM: Beni yanlış anladınız. Ben hepimizi dahil ederek
konuşuyorum.
Sırrı S Önder: Bu dürüstlük olayını birkaçtır
söylüyorsunuz. Eğer bir şey varsa burada açıklığa kavuşturalım. Başkan da
yanlış anlayacak.
Abdullah Öcalan:
Buraya çok takılmanıza gerek yok, dövüşmeyin. Biz mevcut durumu netleştirmeye
çalışalım.
Sırrı S Önder: Ayrıca şöyle bir yöntemsizlik var:
Bizim hazırladığımız metin Başkan’a getirilmedi. Üzerinde uzlaşmadığımız metni
Başkan’a getirdiniz.
Abdullah Öcalan:
Bu da önemli değil. Bu metinde karşı çıkılan hususları öğrenmek istiyorum.
Heyetin kaygıları doğrudur. Bu duyarlılığınız için de size teşekkür ediyorum.
Ancak ben her şeyi okuyarak imzaladım. Şimdi de okuyarak size görüşlerimi
söylüyorum. ‘Davet edeceğim’ yerine ‘davet ediyorum’ demenizde hiçbir sakınca
yoktur. Zaten bir iyi niyet beyanı olduğu da burada yazıyor. Asıl çağrıyı
hükümetin tutumuna göre ben yapacağım. Bunun için Meclis bünyesinde bir
komisyonun kurulması gerektiğini, İzleme Heyetinden insanların olması
gerektiğini daha önce de ifade etmiştim. Eğer bunlar yapılırsa Newroz
Bildirisini aşacak olan bir çağrı yapacağım. Hükümet de bunu böyle
değerlendirmelidir. Ortak açıklama olarak bu metni okumanızda hiçbir sakınca
yoktur. Benim imzam sıradan bir imza değildir. Ben 55 yıllık ömrümü bu
mücadeleye verdim. Benim imzamın anlamı bilinmelidir. Bu imzanın 55 yıllık emek
değeri vardır. Bana Kandil’in çekincelerini aktarın.
Sırrı S. Önder: Elimize bugün ulaşan bir not var.
Daha önce de iki kez heyetimiz Kandil’e gitti. Ayrıntılı toplantılar yaptı.
Oradaki görüşler bu yazılı notta var. İsterseniz bunu size vereyim, aynı
zamanda okuyayım.
(S… arkadaş iki sayfalık notu Başkan’a verdi.)
KGM: Bizim bu nottan haberimiz yok.
Abdullah Öcalan:
Önemli değil. Şimdi arkadaşlar okusunlar. Birlikte değerlendirelim.
(Sırrı heyetimize gönderilen notu okumaya başladı. Başkan
büyük bir dikkatle okunan notu dinlerken iki sayfayı kendisi de okudu.)
KGM: Ne söylendiği biliniyor. Kandil bu işten
rahatsızmış gibi duruyor.
Abdullah Öcalan:
Heyet benim demokratik çözüm ve müzakere taslağımdan güzel bir derleme yapmış.
Burada bazı eksikler var. Çözüm ve müzakere taslağında dört başlıktan
bahsetmiştim. Birincisi yöntemdi. İkincisi, Giriş. Üçüncüsü, Başlıklar, eşittir
Ana İlkeler. Dördüncüsü, Pratikleşme idi. Benim eksik gördüğüm yan pratik
yanlardır. Biz asgari şartla anlaştık. Geriye pratik eksik kalıyor.
Sırrı S. Önder: Başkanım, bu dördüncü başlığın
açıklanmasına siz şerh koymuştunuz. Çünkü diğer üç başlıkta adım atılırsa
dördüncü başlık geçerli olacaktı. O nedenle biz de metni hazırlarken sizin bu
hasssasiyetinizi dikkate aldık.
Abdullah Öcalan:
Evet, bu dört başlık birbirine girmiş zincirin halkaları gibidir. Benim çağrım
Meclis ve sivil toplumdan karma bir komisyonun önünde olacak. PKK’yi olağanüstü
bir kongreyi toplamaya davet edeceğim. Siz bu ortak açıklamayı yarın hükümet
yetkilileriyle birlikte yaparsınız. Onların da üç kişi olması lazım. O konuda
sanırım bir sorun yok.
KGM: İçişleri Bakanı ve Grup Başkanvekili de gelecek.
Abdullah Öcalan:
Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın gelmesi önemlidir. Çünkü yasalar Mecliste
yapılacak. O da Meclisteki grubun başındadır. Böylece kamuoyuna karşı bu
yasaların yapılacağını taahhüt etmiş olacak.
İdris Buluken: Başkanım, bir kaygımı paylaşmak istiyorum.
Bu on madde tam bir demokrasi manifestosu ve bu konuda toplumda Türkiye’ye
demokrasi Kürt Hareketi sayesinde gelecek algısı giderek oturmaya başladı. Oysa
şu anda Mecliste bütün toplumca otoriter olarak değerlendirilen bir güvenlik
yasası görüşülüyor. Biz de Mecliste buna direniyoruz.
Abdullah Öcalan:
Evet, izledim. Saç saça, baş başa kavga ediyorsunuz. Kavga edebilirsiniz tabii.
Ama uzlaşmaya da açık olun. Müsteşar bey de böyle bir arayışın olduğunu
söyledi.
Pervin Buldan: Grup Başkanvekilleri bize önerilere
açık olduklarını söylediler, ama çok samimi bir çaba olduğunu düşünmüyoruz.
İdris Baluken: Biz komisyona geri çekilerek istişare
edilmesini önerdik. Onlar bu öneriye olumlu cevap vermediler.
Abdullah Öcalan:
Buralara takılmayın. Güvenlik yasası çıkarsa en çok onlara zarar verir. AKP
otoriterleşmek isterse kendini bitirir. AKP hakiki olmazsa bu sefer gerilla
hakiki savaşı başlatır. Anlaşma yok, çözüm yok, barış yok, faşizmi dayatırsa
savaş başlar. Bunu onlara da söyleyin. Sizin bu açıklamayı yapmanız önemlidir.
Yarın yapmalısınız. Yarın 28 Şubat, bir darbenin yıldönümüne denk geliyor.
Bizim gibi darbe karşıtı olanlar için önemlidir. Müsteşar bey de açıklamaya
katılabilir ya da katılmayabilir. Kendisi bilir. Çok emeği var. Katılması uygun
olur, ama dayatmıyoruz. Katılırsa bir hakem gibi her iki heyete de iki metre
mesafede durmalıdır. Bu daha uygun olur. Taraflar arasında bir hakem gibi
görüntü olur. Ama dediğim gibi bu konuda bir dayatmamız yok. Altı yıllık
korkunç bir çalışmanın getirdiği bir sonuçtan bahsediyorum.
Sırrı S. Önder: Başkanım, sizin tespitleriniz bizim
için önemlidir. Biz fazla seçenek yaratamamış olabiliriz. Ama bu sizin yeni bir
hamleniz olarak değerlendirilecektir.
Abdullah Öcalan:
Kandil kırk yıldır beni bilir. Beni en iyi bilenlerden biri Abbas’tır. Tarihte
Zorun Rolü kitabını Abbas düzenlemişti. Hala anlamadılar. Cizre olaylarına, 6-7
Ekim olaylarına müdahale etmeseydim tüm Cizre ve Diyarbakır’ı katledeceklerdi.
Dağda gerilla hazırlıksız, Kobanê’de durum kötü, iki yüz bin Kobanêli kaçmış.
Bu durumda ne yapabilirlerdi? Ya kaçacaklardı ya da intihar edeceklerdi. Ben
bir mektup yazmıştım. O verilmeyen 25 sayfalık mektuptur. Mektubumun iki
eleştiri noktası vardı. İlk başladığında bir köylü “Bize bunları anlatıyorsun,
ama biz kütüğüz, anlamıyoruz demişti. Kandil’in durumu da aynıdır. Kuru bir
kütükten farkı yok.
İkinci önemli eleştiri, ikide bir “Ey halkımız, kalk ve
diren, kalk ve savaş diye çağrı yapıyorlar. O zaman halk sizi dinleyip ayağa
kalksaydı belki katliam olurdu. Cizre neredeyse gitmişti. Hatip arkadaş kendisi
gidip gördü. Benim mesajımı götürmüştü. Ben onu bardağın dolu tarafını
gösterdin, boş tarafını göstermedin diye eleştirmiştim. P… Erciş’ten
bahsediyor. Ben Hasso Hüsso değilim derken bunları kastediyorum. Kandil, Cizre,
Kobanê… Diyarbakır da katliama karşı hazırlıksızdı.
Silahlı mücadeleyi sonlandırmaya giderken yasal güvence
arayacağım. Askerler bile güvence almadan bu adımı atma demişlerdi.
Şimdi bizim yaptığımız niyet beyanıdır. Newroz için daha
geniş ve her tarafı gözetecek bir mesaj yazabiliriz. Kandil’e sormanıza gerek
yok. HDP ve AKP Heyeti olarak açıklayabilirsiniz. Benim imzam var altında.
Devlet de imzalayabilir ya da imzalamaz. Kendileri bilir. İmzası olursa daha
ciddi olur. Bu birinci aşamadır, yani niyet aşamasıdır. İkinci aşama onama
aşamasıdır. Parlamento ve İzleme Kurulu huzurunda uygun görülecek, Anayasa
Mahkemesini de dahil edeceğiz. Devletin huzurunda, parlamento huzurunda
yapacağız. Anayasa Mahkemesinden gelene de yaptığımız iş anayasaya uygun mudur
diye soracağız. Anayasa mahkemesi Başkanlığına seçilen Zühtü bey de olumlu
biridir.
Ulusal konferans için Leyla ile Sırrı gelecekler. Gecikmeden
gelmeleri lazım.
KGM: Zamanımız da doldu. Çünkü belli bir saatten
sonra helikopterin kalkma şansı yok.
S…: Bu işin en kesin çözümü 3-5 gün burada kalmaktır.
KGM: S… bey her durumu fırsata çevirme konusunda
yeteneklidir.
Abdullah Öcalan:
O da olacak, oraya doğru gidiyor.
Sırrı S. Önder: Bu Leyla ile geliş işini şimdi
netleştirelim.
KGM: Meteoroloji hariç çarşamba gelirsiniz.
Sırrı S. Önder: Biz çarşamba gelelim ki siz de
cumartesi gelin.
Abdullah Öcalan:
(S…’nin omuzuna vurarak) Ne gelmesi, siz de geleceksiniz, İzleme Kuruluna dair
isim önerin.
KGM: Biz sayın vekillerle ortaklaşarak isimleri
belirleyeceğiz.
(Başkan ayağa kalktı ve hepimiz ayağa kalktık.)
Sırrı S. Önder: Bu gelinen durumu arkadaşlara iletip
bir kez daha değerlendirmemiz daha doğru olmaz mı?
Abdullah Öcalan:
Bunu konuştuk, söyledim size. Yarının anlamı büyüktür. Ciddi sabotaj ve provokasyon
tehditleri var. İran olur, İsrail olur, lobiler olur. Bu açıklamayı yarın
yapacaksınız. Siz de kendinize dikkat edeceksiniz, hepiniz. Biçimlere
takılmayın. Demokratik siyasetin önünü açıyoruz. Esas tarihi açıklamaları ben
yapacağım.
C…: Başkanım, 8 Mart ile ilgili kadınlar sizden
heyecanla mesaj bekliyorlar.
Abdullah Öcalan:
Öncelikle şunu belirteyim: Kadınların ilk defa bir müzakerede bulunmasını
kutluyorum. Tarihsel değerdedir. Özgür
yaşamı Kobanê şahsında yeni yaşama Arin Mirkan’ların direniş ruhuyla
taşıyacağız. Siz bunu daha önce yaptığım değerlendirmelerle hazırlarsınız. Ben
belgelerinizi inceledim. Kongre tarzı örgütlenmenizi de kutluyorum. Ama daha
yapılacak çok şey var. Evlilikler, genelevler tarihini inceleyin. C… arkadaş,
kusura bakma, sana ilişkin değerlendirmem olacaktı. İkinize de ayrı ayrı
değerlendirme yapacaktım. (P.’ye dönerek) Sen bir roman yazabilirsin. Edebi
yönün var. Senin için dört belirleme yaptım. Bunun üzerine yoğunlaşırsın. Bir,
keçika aşir iki, buka sati üç, pireka bêçare dört, jina azad. Daha konuşacak
çok şey var. Seçimler vardı, adaylar konusu vardı. Neyse, bir dahaki sefere
konuşuruz. Bundan sonra İzleme Heyeti gelecek.
27 Şubat 2015-İmralı
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa: İmralı
Notları/Mezopotamya Yayınları
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com