Irak seçimleri oldu bitti. Fakat Irak’ta her zaman gerçek seçim, seçimden sonra başlar. Irak seçimleri, çoğu dış güçlere dayanarak içerde devlet ve hükümet olmak isteyen gurupların boy gösterisi şeklinde geçmiştir. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde seçimli demokrasinin ne ilginç bir oyun olduğunu Irak’taki kadar açık görmeyiz. Halkların bu oyuna karşı tavrı da Irak halklarının seçimlere yaklaşımı kadar başka hiçbir yerde çok net ortaya çıkmaz.
Irak seçimlerini 2003’ten bu yana halkların demokrasi talebi kazanıyor. Halklar en büyük zaferini de 10 ekim seçiminde ilan ettiler. Ancak halklara öncülük edecek kimsenin olmaması ya da zayıf olması, halkların talep ve istemlerini sadece seçimleri boykot sınırında kalmaya neden oluyor. Tüm devrimci yurtsever Iraklılar için bu çok büyük bir özeleştiri konusu olmalıdır.
Yurtsever Demokratik Irak için her şey hazırdır, hazır olmayan tek şey öncüdür.
10 Ekim seçimi Saddam’la yıkılanın sadece ulus devlet olmadığını bir kez daha, fakat çok daha güçlü gösterdi. İçerden ve dışarıdan halkın taleplerini dikkate almayan kim olursa olsun bunların da artık Irak halkları açısından bir anlamının olmadığını da gördük. Böylece birinci dünya savaşı ortamında kurulmuş, ikinci dünya savaşında yeni kurulan dengeler üzerinden kendine yer bulmuş devlet yanında, batılı güçlere dayanarak ve onların elbiselerini giyerek gelen yeni gurup ve kişilerin de artık bu ülkede yerlerinin olmayacağı çok net ortaya çıkmıştır.
Halklar kendi demokratik siyasetlerini örgütlemedikçe, devlet, hukuk, siyaset, uluslararası ilişkiler, diplomasi adı altında halkın seçmedikleri, dışarıdakilerin de dayatmasıyla halkın başına bela edilecekler. Örneğin Kürtlerin dörtte birinin oyunu dahi alamamış Barzanilerin kendilerini Kürtlerin temsilcisi sayması, caka satması aslında Irak’ın genel havası. Irak’ta neredeyse her kes kendini bir yerlere pazarlamaya çalışıyor. Bunu belirtirken Irak halklarının çıkarını düşünerek ilkeli ve yurtseverlik temelinde komşu ve diğer güçlerle ilişki kurmaya çalışanları tenzih ediyorum.
Irak’ta bundan sonra ne olacak sorusu her seçimden sonra olduğu gibi bu seçimde de konuşulmaya başlandı. Ne mi olacak Irak’ta? Irak biraz ısınacak! Çünkü Irak’ta ateşi körükleyen çok fazla devlet var.
İran bir kesim Şiilerle Irak’ta tarihsel bağlarını, mezhepsel yakınlığını kullanarak hem güç olmak istiyor hem de desteklediği kesimlerin güçlenmesini istiyor. İsteyecek de. ABD, Saddam’ı ben yıktım, bundan sonra da Irak’ı kimseye terk etmem diyor. Ve toplumsal desteği olmadığı için devletin içinde örgütleniyor. Kasım Süleymani ve Mühendisi cinayetlerinde gördüğümüz gibi tehlikeli işlere de girişebiliyor. Türkiye, Irak’ın kuzeyi dediği, Güney Kürdistan doksan yıl önce Misakı Mili sınırlarım içindeydi. Bu bölge benimdir iddiasını sürekli dilendiriyor. Bir avuç kadar olan ve tümü çete tarzında örgütlendirilmiş Türkmenleri kendi çıkarlarına gerekçe oluşturacak adımlar attırıyor. Ancak Türkiye’nin asıl dayanağı Barzani ailesi ve kendisine KDP’li diyen bir kesim hain Kürt’ten müteşekkil. Türkler ulus devletlerini kurarken de Kürtleri kullandılar. Şimdi de Barzani ailesini kullanıyorlar. Ancak hem ailecilik hem de malum Türklük bittiği için bunlar ancak insan öldürebilir. Yani katilikten başka bunların eline bir şey geçmez. O nedenle Irak’ı karıştıracakların başında bu cenah geliyor. Yani kabul edilmese de İran ve ABD bir biçimde bir şeyler yapmak istiyor. Ancak Barzaniler ve babaları rolündeki faşist ırkçı Türklük ancak kan dökebilir. Ortaya çıkan tablo seçimlerden sona Kürtler için durumun hiç de iyi gitmeyeceğini gösteriyor. Tüm propagandalara rağmen her ne kadar Araplardan daha fazla sandığa gitmiş görünüyorsa da, boykot Kürdistan bölgesinde de tüm zamanların en üst düzeyinde olmuştur. Özellikle KDP denetiminde yapılanın ne kadar seçim olduğu her zaman tartışmalıktır. KDP bölgesinde her zaman iki ayrı sadık olmuştur. Önceden hazırlanmış sonuçlar vardır. Hele ki YNK’nin büyük apolitikliği nedeniyle seçimlere gitmeye çok az bir zaman kala kendi iç sorunlarını, oldukça yöntemsiz bir şekilde patlatması, YNK’nin kendi içiyle meşgul olması da yaşanıyorken güneyde kimse KDP bölgesinde yapılanın seçim olduğunu iddia edemez. Etmemeli de. Bilmeyenler için söyleyelim, KDP Kürtçe konuşan AKP-MHP’dir. KDP’de oylar sayılırken ‘trafolara giren kediler’ o kadar çoktur ki! Her KDP’li bir kedi olarak görülebilir. Güney halkı içinde özellikle de seçimler sürecinde sıkça dilendirilen rahmetli Mam Celal’in bir sözü var. Halk Mam Celal’in “parti (KDP) Çin Halk Cumhuriyetinde de seçime girse kazanır” dediğini söyler. Mam Celal’in böyle bir söz kullanıp kullanamadığını bilmiyorum. Ancak ister kullanmış olsun ister olmasın bu KDP’yi çok iyi anlatıyor. Bunun için KDP’nin azalmış oyuna rağmen sandalye sayısını artırmasında anlaşılmayacak bir şey yok yani.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi