08 Şubat 2010 Pazartesi Saat 15:05
12.00
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Yaşamı yeniden kurmak için en uygun iklim koşulları, bitki
ve hayvan varlıkları, Zaxros-Toros eteklerinde giderek ana-kadın etrafında
yeşerip, büyümüştür. MÖ. 15.000’lere kadar giden tarihlere ait bulunan
kalıntılar, Kürdistan’ın birçok yöresinde verimli bitkilerin gelişimini,
kullanımını, hayvanların evcilleştirildiğini göstermektedir. MÖ.6000-4000 arası
tarım-köy toplumu en yaratıcı ve zengin dönemini yaşar. Toplayıcılık bir sanat
olarak büyük bir gelişme kaydeder. Binlerce buluş ana kadının eseridir. İnsan zekâsı bitkileri hastalıkların
tedavisinde de kullanır.
Bugün Avrupa uygarlık merkezli bilim, derin krizler
yaşamaktadır. Bilim nasıl ki, tapınaklarda merkezileşti, şimdi yine iktidarla
bütünleşmiş, onun kopmaz bir parçası olmuştur. Tıp bilimi de devlet ve
iktidarların tekelinde seyretmektedir. Oysaki Neolitik dönemde bilimin
karakteri farklılık taşımaktadır. Kadınların bitkiler hakkındaki bilgileri
bugünkü tıbbın ve biyolojinin temelini oluşturmaktadır. Tarım-köy
topluluklarının binlerce yıl biriken yaşam tecrübeleri insanlık için derin bir
bilgi deryasını yaratmıştır. Uygarlık ise, yaşamın bu kutsal bilgilerini
iktidarlarının tekeline almıştır.
Bitki toplayan, koyun ve keçilerin sütünden, yününden
yararlanan, hastaları iyileştiren, çocuk büyüten tarım-köy topluluklarının ana
kadını, toplumuyla biriktirdiği bilgileriyle uygarlık boyunca bastırılmış ve
yok edilmişlerdir. Avrupa’da yüzyıllarca süren ‘Cadı Avı’ bu bilgi ve bilim
katliamının, bir parçasıdır. Her şeye rağmen doğa tutkusu, bitki-hayvan sevgisi,
bitkilerle tedavi günümüze kadar Kürdistan’ın, Doğu dünyasının ve bugün dünyada
tek tük kalan doğal toplulukların yaşamında kendisini korumuştur.
Zerdüşti doğal yaşam direnişi
Zaxros dağlarında doğup yükselen, tarım ve hayvancılığa
dayalı felsefi-dini karakterli Zerdüşt öğretisi, daha sonraları geliştirilecek
olan ahlakbilimin ve felsefenin can kaynağı olacaktır. Yine, dualistik (ikili)
düşünce tarzı (aydınlık-karanlık, iyilik-kötülük) da diyalektiğin temelini
oluşturur.
Zerdüşt öğretisi, Kürdistan’da Neolitik ve Neolitik öncesi,
MÖ. 15.000’lere kadar giden toplumsal yaşamı yaratma gücünün, derin doğa
bilgisinin ve aşkının köklerine dayanmaktadır. Asıl kutsallığını buradan
almaktadır. Yine, Zerdüştlük, aynı kaynağın değerleri üzerinde yükselen ve uygarlığı
başlatan Sümer uygarlığının eseri olan hegemonyaya karşı başkaldırının, ahlaki
savunun sembolüdür.
Zerdüşti yaşamda kadın hala etkinliğini korur. Tarım işleri
kutsal işlerdir. Hayvanlara acı çektirilmez, eti de genellikle yenilmez. Daha
çok hayvanların ürünlerinden faydalanma vardır. Hayvanların varoluş nedenleri
insanları beslemek için değildir. Ancak gereksinmeler karşısında hayvanlar
yenebilir. Zira hayvanlar atmosfer dengesini sağlarlar. Varoluşlarına saygı ve
sevgi beslenmelidir. Yaşam ahlaka dayalı sürdürülür. Doğaya, evrene bütünlüklü
bakılır. İyilik-kötülük, karanlık-aydınlık, yaşamı yorumlayışın, algılayışın
derin sezgisel iç yoğunlaşmasıdır.
Daha sonraları bu kutsal öğretiyi, Mani (MS. 3.yy.) savunsa
da, Sasani imparatorluğu tarafından bu çıkış engellenir. Mani-Zerdüşt geleneği,
kendisinin devamı olarak günümüze kadar özünü Êzidilik ve Alevilik’te sürdürür.
Konfüçyüs ve Buda, Zerdüştle aynı dönemde gelişen
ahlaki-felsefi öğretilerin öncüleridir. Bugün Çin ve Hindistan Tıbbı denilen doğal
tedavi metotları bu öğretilere dayanmaktadır.
Zerdüştvari iç yoğunlaşma
Zerdüşt, Zaxros dağlarında, binyıllarca insanı ısıtan özgür,
doğal yaşam ateşini söndürmeye çalışan uygarlık tanrılarını sorgular. Ateş
başındaki yoğunlaşmalarıyla evrenin armonisini yakalar. Hayatın en küçük
zerresinde bile soruların cevaplarını bulur. İnsanın evrendeki varoluşu
hissedilir. Özce, insanın evrendeki tüm varoluşların farkına
varabilmesidir. Derin sezgiler, yaşam
çemberinde iç yolculukların kapısını aralar.
Diğer bir adıyla meditasyon olan bu iç yoğunlaşmalar iyi,
doğru, güzel ve özgür yaşama götüren, evreni sezişlerin, kavrayışların kutsal
metotlarıdır.
Günümüz için mucizevî bir sağaltıcılığa, her tür hastalığa
karşı koruyucu, özgürlüğe, doğaya dönüşü sağlayıcı, kapitalist-modern
tahribatlardan arındırıcı felsefi bir öğretidir.
Güneşin doğuşunu karşılamanın ruhumuzda yarattığı tazeliğin,
bir ağacın dibinde oturup yoğunlaşmanın, ateş başında binyılların insani iç
sıcaklığını hissetmenin, bir bitkiye, bir hayvana sevgiyle eğilmenin,
dokunmanın bizleri ne kadar iyileştireceği, derinleştireceği ve anlamlı
kılacağı bizce uygulanmaya değerdir.
Pelin Dicle
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info