19 Şubat 2010 Cuma Saat 08:50
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Kürdistan’da değişik yükseklik ve şekillerde arazilerin
bulunması, doğal bitki örtüsünün zengin olmasını beraberinde getirmiştir. Fakat
meşe (mazi, palamut), çınar, söğüt, kavak, alıç, ardıç ve ceviz gibi ağaçlar
giderek azalmaktadır. Yine bu zengin bitki örtüsü içinde yaşayan dağ keçisi,
ayı, kurt, tilki, vaşak, porsuk, sansar, tavşan, keklik, ördek, kaz, turaç,
bıldırcın, turna ve daha pek çok hayvan da hem sayıca hem de tür olarak hızla
azalmaktadır. Nadir bulunan ve nesli tehdit altında olan binlerce bitki de
vardır. Bu bitki türlerinin kaybolması
ve beraberinde ekosistemlerin bozulması önemle üzerinde durulması gereken
sorunlardandır.
Günümüzde geçerli bilgilere göre yeryüzünde mevcut 300.000
bitkinin yüzde 10’u üzerinde çalışılmıştır. Genel olarak tüm eksikliklere
rağmen ancak 25000-30000 bitki üzerinde çalışma var. Yabancı araştırmacılar 19.
yüzyıldan başlayarak Kürdistan’a yaptıkları çeşitli bilimsel gezilerle
topladıkları bitkileri yurt dışına götürerek değerlendirmişlerdir. Günümüze
kadar Kürdistan’da bu yönlü yapılan araştırmalar, Kürdistanlılar tarafından pek
bilinmemektedir. Bu yönlü, “hangi bitki nerede yetişmekte, türü tükenen
bitkiler hangileri, neden tükeniyorlar, doğal alanlar koruma altına alınmış mı,
bu işleri kimler yürütüyor? gibi pek çok soru sorulabilir. Bu konuların önemle
ve aciliyetle ele alınması gerekmektedir. Kürdistan’daki bazı üniversiteler bu
yönlü araştırma ve incelemeler yapmaktadır. Fakat doğa gibi hassasiyet isteyen,
duygu isteyen ve tek başına analitik zekanın eline bırakılamayacak bir alanı
salt “bilimsel kurumların, devlet kurumlarının araştırmalarına bırakmanın
doğru olmayacağı açıktır. Toplumun ve topluma ait oluşumların da bu
araştırmalarda ve doğayı korumaya almada rolü olmalıdır. Toplum aynı zamanda
doğanın da savunma gücü olabilir. Bir kaçını kısaca sıraladığımız yöreler
dışında Kürdistan’ın dört parçası botanik zenginliğe sahiptir. Fakat başta
savaşlarda kullanılan silah ve bombalar, Kürdistan bitki örtüsünü, bitki
hazinesini, orman çeşitliliğini ve sıklığını yine hayvan varlıklarını yok
etmektedir. Yanı sıra kurulan barajlar hem tarihi hem de doğal yaşam alanlarını
yok etmektedir. Ama Kürdistan tarihte olduğu gibi yine doğuşun ve umudun
coğrafyası olmaya devam etmektedir.
Kürdistan flora (bitki örtüsü) yönünden kendine özgü bir
coğrafyaya sahiptir. Anadolu’da bulunan bitkilerin yaklaşık yüzde 35’i Kuzey
Kürdistan’da yayılım göstermektedir. Bu coğrafyaya özgü olan bitki türlerinin
yüzde 86’sının Semsûr (Adıyaman), yüzde 81’inin Antep, yüzde 71’inin Mardin,
yüzde 66’sının Amed, yüzde 61’inin Siirt ve yüzde 58’inin Urfa’da olduğu
çeşitli araştırmalarda belirtilmektedir. Yine aynı coğrafyanın gül türlerinin
yüzde 56’sı ile papatya türlerinin yüzde 46’sı Kürdistan’da yetişmektedir.
Kısaca bazı yörelere bakarsak
Van Gölü’ndeki 4 adada yapılan incelemeler sonucunda 190
cinse ait 346 bitki türünün yetiştiği söylenmektedir. Yine Van’a komşu
Hakkari’nin yüksek kesimlerinde yetişen nadide nergis ve süsün çiçekleri,
güzelliği ve zarafeti yanında şifa kaynağı olarak da değerlendiriliyor. Nergis
çiçeğinin kurutulup içildiğinde ağrı kesici etkisinin olduğu araştıran
uzmanlarca ifade edilmektedir. Ama bunun da ötesinde dayanılmaz güzellikte bir
kokuya sahip süsün çiçeği ise nefes açıcıdır.
Dünyada yalnızca Kürdistan’da yetişen “şilêr (ters lale) çiçeği aynı
sap üzerinde duran dört lalesiyle dört parça Kürdistan’a benzetilir. Özellikle
Hakkari ve Van çevresinde yetişen ‘ters lale’ yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Her sabah içinden su sızdığı için ‘ağlayan lale’ olarak da
adlandırılan ters laleyi Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın çarmıha gerilişini
simgelediğine inandıkları için kutsal kabul ediyor. BM’nin parasal desteğiyle
Hakkari’de üretilmesi için özel alanlar kurulan ters lale, kaçakçılar
tarafından sökülmektedir. Bu durumun devam etmesi halinde 10 yıl sonra ters
lalenin bu alanlarda yok olabileceği söylenmektedir.
Urfa’da bitkiler üzerine son on yılda yapılan çalışmalarda
700 bitki çeşidine rastlanılmıştır. Özellikle Karacadağ’da 1000’e yakın bitki
çeşidi olduğu tahmin ediliyor. Genel olarak Urfa’da 1500’e yakın çeşit
bulunmaktadır. Ayrıca yapılan araştırmalarda, yüz yıldır varlığına rastlanmayan
ve soğanlı bir bitki olan ‘Mezopotamya Sümbülü’ne rastlanılmıştır. Bunun gibi
akyıldız, dağ sümbülü, taş sarımsağı, Halep lalesi, kar çiğdemi ve Karacadağ
süseni gibi bitkileri de bulunur. Dünyada yalnızca Urfa’da yetiştiği bilinen ve
116 yıl önce keşfedilen “Mezopotamya sümbülü”ne, Harran Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerince yapılan bir araştırmayla yeniden
rastlanır. 4 yıl boyunca sürdürdükleri araştırma sonucunda, literatürde ‘Scilla
Mesopotamica Speta” olarak adlandırılan çiçeğe, Halfeti ilçesi yakınında
rastlanılmıştır. Bitki, Alman eczacı ve bitki toplayıcısı Paul Sintenis
tarafından ilk kez 1888 yılında Halfeti’den toplanır ve çiçeği, 1977 yılında
“Speta” isimli yabancı bir araştırmacı tarafından bilim dünyasına tanıtılır.
Adını yetiştiği bölgeden alan Mezopotamya sümbülü, bugün yalnızca Halfeti’de
yerel bir yayılış alanına sahip durumdadır.
Yine Halfeti’de görülen mikroklima iklimi sayesinde bölgede
yetişen siyah güller herkesin ilgisini çekmektedir. Yöreye özgü olan siyah
güller gonca iken siyahtır. Bahar ve sonbaharın ilk günlerinde yetişiyor. Bu
nadide siyah güllerin, kesilip başka yere götürüldükten sonra rengini
değiştirdiği, tohum olarak başka bir bölgeye ekildiğinde de siyah açmadığı
belirtiliyor.
Semsûr’da Semsûr lalesi (Fırıtıllaria Persica), Ağlayan
gelin (Fırıtıllaria İmperialis), Ayı üzümü, Sumak, Sakız, Melengiç, Ardıç, Çam,
Sedir, Çayır otları, Domuz ayrığı, Geven, Sütleğen, Orman çileği, Menekşe,
Sarmaşık, Gıcır, Kekik, Eğrelti ve Yavşanlar bitkileri yetişmektedir.
Siirt’te orman arazileri, açık otlaklar ve meralar flora
(bitki örtüsü) ve fauna (bir yöredeki hayvanların tümü) bakımından zengindir.
Bölgede doğal olarak bulunan kültüre alınmamış tıbbi bitki yoğundur. Kuşburnu,
kekik ve son zamanlarda kullanım alanı yaygınlaşan ve aranan bitki türlerinden
meyan ve kapari yörede bol miktarda bulunan aromatik bitkilerdir.
19. yüzyıl ‘Diyarbekir salnameleri’nde, ‘gülistanlar tesis
ve teksir edilmiştir’ ibaresi geçmektedir. Amed’le ilgili kitaplarda Amed’de
yetişen 24 gül ismi verilmektedir.
Bitki örtüsü bakımından çok zengin olan Munzur Vadisi Milli
Parkı florasında 1518 çeşitli bitki kayıtlıdır. Munzur Dağları’ndan başka
hiçbir yerde bulunmayan endemik (yöreye özgü) bitkiler arasında Çan Çiçeği,
Erzincan Kirazı, Bindebir Keklik Otu, Munzur Kekiği, Munzur Düğün Çiçeği,
Dağçayı, Munzur Dağı Oltuotu ve Menekşe sayılabilir.
Kars’ta bitki çeşitliliği oldukça fazladır. İlkbaharda karın
erimesiyle meralarda çok miktarda çiğdem görünür. Yabani armut, elma ve
vişnelere rastlanılmaktadır. Kuşburnu, kekik, salep yörede bol miktarda bulunan
aromatik bitkilerdir. Kars balı da bu zengin floradan elde edilir.
Elazığ’da çeşitli türlerde buğdaygil ve baklagil, yem
bitkileri, kuşburnu, kekik, geven bol miktarda bulunur. Işkın, soğanımsı
bitkilerden ilaç sanayinde kullanılan dombala, meyvesi kahve yapımında
kullanılan menengiç ağaçları vardır.
Bitlis yine flora ve fauna bakımından zengindir. Üçgül ve
yonca bölgede doğal olarak bulunan bir yem bitkisidir. Kuşburnu ve kekik yörede
bol miktarda bulunan aromatik bitkilerdir. İlkbaharda okşin, jal çiviş olarak
adlandırılan bitkiler dağlarda bol
miktarda bulunur. Yayla balı bu yerel floradan elde edilmektedir.
Malatya’da meşe, ahlat (yabanarmudu), alıç, kara çalı,
sakız ağacı, keven, potaryum, ayrık, kekik ve yumak otu başlıca yetişen zengin
bitkilerdir. Muş otlak ve mera alanı bakımından oldukça zengin olup buğdaygil
yem bitkileri (Kamışsı Yumak, Kılçıksız Brom, Çayır Üçgülü, Domuz Ayrığı, Mavi
Ayrık, Yüksek Otlak Ayrığı vb), Baklagil yem bitkileri (Adi Yonca, Şerbetçi otu
yoncası, Geven, tarla Üçgülü, Melez Üçgül, Kekik, Çayır Düğmesi vb.), Köpek
dişi, koyun yumağı, çayır sazı, vb. bitkiler botanik zenginliğini
oluşturmaktadır. Ardahan’da yaban eriği, ahlat, üvez, karaçalı, laden,
böğürtlen, kuşburnu, yaban gülü yaban fıstığı ve otsu türlerden üçgül,
karanfil, ayı üzümü, çan çiçeği, kuzu kulağı, salkım otu, geven, çilek, düğün
çiçeği, salan pençesi, kekik, gelincik bulunmaktadır. 600 adet çeşit polen veya
ballı bitki mevcuttur. Iğdır’da Korunga, fiğ, çayır salkım otu, sinir otu,
hindiba, aküçgül, şerbetçiotu, geven, leylek dagası, kağıt otu, sarı çiçekli
civan perçemi, krizanten, çoban çantası, ballıbaba, domuz ayrığı gibi çayır
mera bitkileri bölgede doğal olarak
bulunan bitkilerdir. Erzurum orman arazileri, açık otlakları ve meraları flora
ve fauna bakımından zengindir. Korunga, aküçgül
bölgede doğal olarak bulunan bir yem bitkisidir. Kapari, kuşburnu,
kekik, salep yörede bol miktarda bulunan
aromatik bitkilerdir.
Pelin Dicle
Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org
– www.lekolin.net – www.lekolin.info