04 Kasım 2014 Salı Saat 16:11
Son günlerde AKP’nin yandaş medyası ve AKP devleti gerek hareketimize, gerek Kürt legal siyasetine ve gerekse de HDP’ye yönelik saldırgancı ve tahrik edici üslubunu her türlü sorumluktan uzak Türkiye’yi büyük bir açmaza sürükleyecek nitelikte geliştirmektedir. Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu tüm konuşmalarında ve her fırsatta Kürt halkını aşağılamakta ve tehdit etmektedir. AKP’nin tekçi ve oligarşik zihniyetine karşı mücadele eden ve direnen herkesi hedeflemektedirler. Erdoğan’ın tam bir diktatör edasıyla ‘sabrımızın da bir sonu var, bu tutumlarından vazgeçmezlerse, olabilecekleri aklımdan bile geçirmek istemiyorum’ yönündeki açıklamaları Türkiye halklarına karşı tam bir sorumsuzluk örneği olmaktadır. Belli ki Erdoğan, Kobani direnişi ekseninde yaşanan gelişmeleri, yine Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye’nin içinden geçtiği süreci doğru okuyamamaktadır. Bu nedenledir ki, Kürt halk Önderi Reber APO ve hareketimizin büyük bir sabır ve kararlıkla attığı tüm adımlar karşılıksız kalmış, somut hiçbir adım atılmamıştır. AKP devleti halen güvenlikçi, operasyonel ve baskıcı bir zihniyetle hareket etmektedir. Bu, Türkiye halklarına ve geleceğine yapılabilecek en büyük kötülük ve düşmanlıktan başka bir şey değildir. Sürekli Kürtleri tehdit etmekle, ‘sabrımızın da bir sonu var’ söylemi ile kastedilen yeni bir toplumsal soykırım ve özel savaş yöntemlerini geliştirmek olduğu açıktır. Türk devleti kırk yıldır bu zihniyetle Kürt soruna yaklaşmıştır. Oysa özgürlük mücadelesinin ulaşmış olduğu düzey ve kazanımları eksiyle kıyaslanmayacak kadar artmıştır. Aynı politikalarda ısrarın AKP’yi de önceki partiler gibi tasfiyenin eğişine getireceği açıktır. Böylesi bir politika da kaybedecek olan halklarımız değil, AKP olacaktır.
Türk sömürgeciliğinin 40 yıllık mücadele tarihimizde halkımıza, hareketimize ve devrimci-direnişçi güçlere karşı bu güne kadar denemeyip, bundan sonra kullanacağı hiçbir savaş yöntemi kalmamıştır. Tek denenmeyen, Kürt sorunun demokratik ve siyasi yöntemlerle çözülmemesi olmuştur. Kürt halkı ve direnen güçler bu gün de tutuklanmakta ve katledilmektedir. AKP açıkça Kürt düşmanı bir siyaset izlemektedir. Sadece Kuzey Kürdistan’da değil, Rojava’da, Kobani örneğinde görüldüğü gibi Kürdistan’ın diğer parçalarında da halkımızın varlığı, kazanımları ve özgürlüğüne karşı saldırgan bir tutum içerisindedir. Savurduğu tehditlerle özgürlük hareketinin tasfiyesini, Kürt legal siyasetinin ve HDP’nin teslim olmasını dayatmaktadır. Böylece AKP’nin Kürtlere, devrimci ve özgürlükçü güçlere legal siyaset yapma alanını ne kadar açtığı da ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Kürt halkı ve Türkiye’nin devrimci- mücadeleci güçleri AKP’nin bu tehdit ve saldırılarına karşı elbette direnecek ve mücadelelerini daha da yükselteceklerdir.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı