Faşist Kemalist rejim, Kürtlere kimliklerini unutturmanın en önemli şartının bu halka anadilini unutturmak olduğunu gayet iyi biliyordu. Bunun için Kürt kadınlarına Türkçe öğretilmesi ve yeni doğan Kürt kuşakların asimile edilmesinin kolaylaştırılması bakımından anaların dillerinin değiştirilmesi kritik önem taşıyordu. Ulusal bilincin en önemli aracının anadil olduğunun farkında olan Kemalist rejim, dil ve kültürün yaşatılıp korunmasında belirleyici konumda olan Kürt kadınlarına yönelerek soykırım cenderesine almaya çalışmıştır. Bir yandan Kürdistan’ın birçok yerinde kız mekteplerini açarken, diğer yandan da okul çağını geçen Kürt kadınlarına anadillerini unutturup Türkçe öğretmek için gece okulları adı altında asimilasyon kurumlarını günün her saatine yaymayı esas almıştır. Yasaklama ve cezalarla bir yandan Kürt dili yoğun baskı altına alınırken diğer yandan da çarşı-pazarda, evde Türkçe konuşma zorunluluğu getirilmiş, bunun da yetmediğini gördükleri noktada da “Vatandaş Türkçe Konuş”, “gece okulu” kampanyaları geliştirilmiştir. Yine, Kürdistan’da kurulan “Halk Eğitim Evleri”, değişik adlarla kurulan kız yurt ve kursları vb. sömürgeci kurumların temel amacı Kürtleri özellikle de Kürt kadınlarını kültürel soykırımdan geçirmektir.
Sömürgeci T.C. Devleti, Kürt kadınına dönük bu soykırım politikalarını değişen koşullara uyarlayarak süreç içerisinde daha da derinleştirmiştir. Bu bağlamda da din kisvesine bürünen tarikat ve cemaatleri de bu amaçla yoğun olarak kullanmaya başlamıştır. 2000’li yıllarında başında özellikle Kürt kız çocukları hedeflenerek geliştirilen “Kardelen”, “Anne beni okula gönder” vb. kampanyalar “Şark Islahat Planı”nın güncellenmiş ve derinleştirilmiş uygulamalarıdır. Kürdistan’da eğitim adı altında yürütülen bu kampanyaların geliştirildiği yıllarda Kürtlerin anadilde eğitim taleplerine ise baskı, işkence ve tutuklamalarla cevap vermiştir.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin gelişimiyle birlikte bilinçlenen ve örgütlenen Kürt kadını; mücadelenin, yaşamın her alanında öncü konumuna yükselmiştir. Tarihten aldığı Kürt kimliği ve kültürünü yaşama ve yaşatma öncülüğünü daha da derinleştiren bir tarzda sürdürür duruma gelmiştir. Sömürgeci T.C. Devleti bütün soykırım politikalarına rağmen Kürt kadını şahsında Kürt toplumunu tasfiye edememiştir. Tam tersine Kürt kadını yürüttüğü mücadele ile kendisini daha bilinçli ve örgütlü hale getirerek sadece Kürdistan’da değil, tüm dünyada tanınan ve demokrasi ve özgürlükten yana olan yapılar tarafından örnek alınan bir güç olmuştur. Sömürgeci T.C. Sistemi, Kürt kadınının hem geldiği düzeyden korkmakta hem de Kürt kadınını, onun şahsında da Kürt toplumunu asimile edemediği için bugün kadınlardan intikam almak istemektedir. Kürdistan ve Ortadoğu’da demokrasi mücadelesine öncülük eden kadınlardan intikam almak, onları sindirmek için “Şark Islahat Planı” uygulamalarını derinleştirerek Kürdistan’da kadın kırım politikalarını yoğun bir şekilde devreye koymuştur. Bu bağlamda da Kürdistan’da kadına dönük özel-kirli bir savaş biçiminde yürütülen katliam, tecavüz, taciz saldırılarını yoğunlaştırarak sürdürmektedir. Bundan dolayı da günümüzde Faşist AKP hükümetiyle birlikte sonuca götürülmek istenen Kürt soykırım politikalarında yine en çok hedeflenen Kürt kadınları olmaktadır. Bakuré Kürdistan’da en son Batman, Şırnak gibi yerlerde yaşanan tecavüz saldırıları da bu politikalardan bağımsız değildir.
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi, faşist sistem Kürtleri tasfiye etmenin önünde en büyük engel olarak Kürt kadınını görmektedir. Bunun için de dün olduğu gibi, bugün de Kürt kadınlarına yönelmektedir. Katliam, taciz, tecavüzlerle, okul, yurt, kurs gibi sömürgeci kurumlarla Kürt kız çocuklarını, kadınlarını soykırım cenderesine alarak Kürt kadınının şahsında Kürtleri tasfiye etmek planından vazgeçmiş değildir. Tam tersine bu planını hayata geçirmek için her türden faşist yöntemlere başvurmaktadır. Tüm bu kadın kırım politikaları/saldırıları karşısında yapılması gereken; sömürgeci sistemin soykırım saldırılarına karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir. T.C.nin Kürdistan’da “hizmet” adı altında yürüttüğü her faaliyetin Kürtlerin yararına değil, tam tersine Kürtleri kendi gerçekliğinden uzaklaştırmak, tasfiye etmeye dönük olduğunun bilincinde olmak lazım. Çünkü bu faşist sistem, Kürtlerin varlığını inkâr ve imha etme üzerinden inşa edilmiştir. Bundan ötürüdür de bu sömürgeci sistemin Kürtlere soykırımdan başka vereceği hiçbir şeyi yoktur. O halde yapılması gereken bilinçli, örgütlü mücadeleyi yükseltmek ve düşman bilincini sürekli canlı tutmak gerekir.
Firaz Garzan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi