02 Mayıs 2010 Pazar Saat 09:27
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Öcalan, “Önümüzdeki haftalar kritik. Eğer demokratik
siyasetin önü açılmazsa bundan herkes zarar görür. Bunu söylüyorum, sonra Apo
söylemedi demesinler. İşte çözüm gelişmezse orta şiddette savaştan bahsediliyor.
Binlerce kişi gözaltına alınabilir hatta tutuklanabilir. Halkımız da
tedbirlerini almalıdır dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü.
Edinilen bilgilere göre görüşmede belediyeleri değerlendiren Öcalan, “Halk
belediyeciliğini geliştirmek önemlidir. Daha önce de buna ilişkin
değerlendirmelerim olmuştu. Para, maddi sıkıntılar bahane olmamalıdır, önemli
olan irade ve örgütlenmedir, halkla birlikte çok şey yapılabilir. dedi.
Sağlık sorunlarına da değinen Öcalan, “Sağlık sorunlarım eskisi
gibi devam ediyor. Nefes alma sorunlarım devam ediyor, bu yeni c.evinde
kaldığım yer çukur özelliği taşıdığından eski c.evine göre daha da olumsuz
etkileniyorum. Son zamanlarda belimde tutulma oluyor. Odadaki cereyandan mı
kaynaklanıyor, başka bir şey mi bilemiyorum. Oturup kalkarken zorlanmalar,
tutulmalar oluyor. Gözlerimde kızarıklıklar oluyor. Bazen ışığa bakmakta
zorlanıyorum. dedi. Öcalan, şöyle devam etti:
TÜRKİYE DEMOKRATLIĞI BAŞARILAMADI
“Demokratik anayasa isteğimizi tekrar belirtiyorum. Bu husus
anlaşılmalıdır. Anayasa’da yapılan değişiklikler demokratik bir anayasa için
değildir. 12 Eylül anayasasının ruhu ve özüne dokunulmuyor. İşte görülüyor 12
Eylül darbecilerine yargı yolu açılması için zamanaşımının kaldırılması
yönündeki önergeyi kabul etmediler! Yine çocuklarla ilgili yeni düzenlemeleri
yapmadılar! Kimse haddini aşmamalıdır. Ne demek CHP ve MHP ile aynı paralele
düşmek? Böyle şey olur mu? MHP-CHP çizgisiyle en fazla mücadele edenin biz
olduğu bilinmiyor mu? Bu saçmalıktır. MHP ve CHP ile bu konuda bir görüşmemiz,
diyalogumuz mu oldu ki! Böyle basitlik olmaz. Böyle mi Kürt haklarını
savunacaklar, böyle mi siyaset yapacaklar! Siyasette ilkeli tavır çok
önemlidir. İlkeli olunmazsa kuyrukçuluk olur. Sosyal bilimlerde bir olayı
değerlendirirken anlık, günlük düşünülmez, uzun vadeli on yıllık ve daha uzun
süreler düşünülür. Bunun bilimsel boyutu budur. Yemin töreninden hemen sonra
Türkiye demokratlığı yapın dedim. Türkiye demokratlığı Kürtlerin haklarını
savunmama anlamına gelmez. Kürtlerin haklarını da bu çerçevede savunun dedim.
Kürt milliyetçiliği yaparsanız ters teper, sizi boğar dedim. Yapamadılar.
Anlamlı bir demokratik birlik oluşturulamadı. Tabi bunda diğer sol grupların da
payı olduğunu iyi biliyorum ama sonuçta sizin başarmanız gerekiyordu.
AKP’NİN NE OLACAĞI BELLİ DEĞİL
“Bana göre hala Türkiye’de demokrasi temelli, sınıf temelli,
emek temelli siyaset yapmanın imkânları var, geniştir. Siyaseti
genişletemediniz, dar kaldınız. Türkiye demokratlığını ve bunu başarsaydınız oy
oranınız yüzde onlara ulaşırdı hatta geçerdi. Bunu başaramadınız. Oy oranınız
niye hala beşlerde altılarda kalıyor, bunu ciddiyetle değerlendirmeniz
gerekiyor. Demokratik siyaseti başarıyla uygulamak için defalarca söyledim
Siyaset Akademileri oluşturun dedim ama hala belirttiğim tarzda oluşturulmadı.
Ahmet Türk’e atılan yumruğun kimler tarafından ve hangi amaçla yapıldığı iyi
bilinmelidir, iyi çözülmelidir. Bunlar organizelidir, sistemlidir. Böyle
yumrukla filan korkutarak sindirmeye, kendilerine bağlamaya çalışıyorlar. Bu
anayasa meselesinde de halka gidilebilir, bol bol halk toplantıları, bölge
toplantıları yapılabilir. Halk doğrusunu bulur.Ortada iki oligarşik
gücün-blokun çatışması var. Bu çatışmaya biz taraf olamayız. Zaman zaman AKP’yi
çözmeye çalışıyorum, hala karanlıkta kalan yönleri var ama güncel gelişmelere
göre de bazı sonuçlara ulaşıyorum. AKP’nin ne olacağı aslında henüz tam olarak
belli değil, AKP de kendini henüz net olarak tanımlamış değil. Bir partiden
ziyade bir bloktur AKP. AKP bütün bu olan biten içinde bir aktör değil bir
figürdür. Oluşmasında klasik İngiliz hakimiyetinin etkisinin olduğu açıktır.
Aynı zamanda ABD’nin de etkisi var, İsrail’de de Ehud Barakların etkisi var.
Bir taraftan Suudi sermayesinin desteği var. İran zanedersem daha çok Saadet
Partisi ve Hizbullah üzerinden müdahil oluyor. Geçmişten, tarihten beri İslami
harekette bu iki etki var birincisi Suudi etkisi diğeri İran etkisi.
Türkiye’de de bu iki eğilim etkili oluyor.
BÜYÜK PARALAR DÖNDÜ
“Biliniyor bir süre önce Güney Kürdistan’da Demokratik
Çözüm Partisi seçimlere sokulmadığı halde Kürdistan İslam Partisi seçimlere
girdi ve birkaç milletvekilliği de aldı. AKP’nin de bunlarla irtibatlı olduğunu
düşünüyorum. Benzer bir süreci Türkiye’de de cemaatler üzerinden denemek
istiyorlar. Bazı Kürtleri de yanlarına almışlar, AKP içinde buna destek veren
Kürtler var. PKK içinde de bunu denediler. İşte Osman-Botanlar, o zaman çıkıp
söylemediler mi işte “biz muhafazakar demokrat Kürdüz diye. İşte aynı oyunun
parçası. AKP de o zaman bunlara bizim tasfiyemiz yönünde yol verdi. Büyük
paralar döndü. Bunlara, “ne ihtiyacınız varsa karşılarız, siz devam edin, biz
size Silopi kapısını ardına kadar açarız dediler. Bu tasfiye sürecine
Talabani’yi de katmak istediler. Halen bu arayışları devam ediyor ama
Güney’deki halkımızın buna destek vereceğini zannetmiyorum. Sekiz yıllık AKP
pratiğinden anladığım sonuç şu: AKP tüm bu bileşenlerle birlikte politik Kürt
hareketini tasfiye etmek istiyor, bu husus kesindir.
HALK DAĞDA MI YAŞAYACAK?
“Ayşe Hür’ün de iki gün önce benzer bir değerlendirmesi
vardı “İlk başlarda AKP’nin sorunu çözeceğine dair bir umut yarattığını ama
geldiğimiz aşamada politik Kürt hareketini tasfiye ederek Kürtleri kendisine
bağlamak, kendi Kürdünü yaratmak istediği anlaşılıyor diyordu. Evet, bu tespit
doğru bir tespittir. AKP siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik tüm boyutlarıyla
bu tasfiye politikasını hayata geçirmeye çalışıyor. Örneğin son bir yıl içinde
1500 BDP li tutuklandı. Bu tutuklananlar arasında kadınlar, çocuklar var. Bu
kadar kadın, çocuk, siyasetçi ve BDP kadroları cezaevindeyken nasıl siyaset
yapılacak? 400’den fazla çocuk, yüzden fazla kadın cezaevindedir. Yüzde onluk
barajın tek amacı BDP yi parlementoya koymamaktır. Siyasi partilere hazine
yardımını bile sırf BDP ye yaramasın diye değiştirmiyorlar. Yine bölgede
yapılan ve yapılacak barajlar var. Şırnak’ta 12 baraj yapıyorlar. Ilısu barajı
var. Bunların amacı ekonomik değildir. Ilısu barajı 190 köyü su altında
bırakacak. Doğa soykırımıdır bu. Bunları niye yapıyorlar? Hem askeri yönü var,
gerillaya dönük yönü var hem de kültürel yönü var tarihi dokuyu ortadan
kaldırmayı amaçlıyorlar. Bu baraj yapımlarının sosyal yönü de vardır vadileri
insansızlaştırmak, yaşam alanından koparmak istiyorlar, peki soruyorum halk
dağda mı yaşayacak?
AKP’YE DESTEK VERİLEMEZ
“Bu koşullarda AKP’ye destek verilemez. AKP samimi değil,
dokuz günde birçok anayasa maddesini değiştirebilen bir parti bu yasal
düzenlemeleri kolaylıkla yapabilir, isteseler yapabilirler. Tüm bunlar
görülmeden AKP’yi desteklemek kuyrukçuluktur, kendini inkar etmektir. Kendini
inkar etmek de ahlaksızlıktır. Bu koşullarda BDP evet derse siyaseten kendisini
bitirir, kendisine olan saygısını azaltır. AKP’yi desteklemek siyaseten çok zarar
verir, bunu halka da anlatamazlar, dönüşü zor bir yoldur. Anayasa
değişikliklerin daha ikinci turu var, referandum var. Demokratik bir anayasa,
demokratik siyaset anlayışımız temelinde MHP ve CHP ile bile görüşülebilir.
ERGENEKON’DA BİLE BUNLAR YAŞANMADI
“1999’da ben buradan yeni bir süreç başlatmak istedim.
Yalman-Kıvrıkoğlu çizgisi biraz farklı bir çizgiydi. Yalman “aslında biz Apo’yu
yanlış anladık diyordu. O dönemde Ecevit vardı. Ecevit dürüsttü ama tasfiye
edildi. Ben AKP’ye de çeşitli defalar şans tanıdım ama olmadı, hiç bir şey
çıkmadı. Sonuçta bugüne geldik. İşte yol haritasını vermiyorlar, beni bu çukura
koydular, DTP’yi kapattılar, işte yasaklar getirdiler, operasyonlar yaptılar,
yapıyorlar, binlerce arkadaşımız cezaevinde. Şimdi soruyorum bütün bunlar o
AKP’nin tasfiye ettiği söylenen Ergenekon’un hakim olduğu dönemde bile bu
düzeyde yaşandı mı? Hayır yaşanmadı. İkisinin de tasfiye amacı var ama AKP daha
tehlikeli geliyor. İşte AKP bugünlerde Dalan’ı Başbakan yapmak isteyen blokla
çatıştı. İki blok çatışıyor derken bunu kastediyorum. Dalan şimdi Avrupalar’da
geziyor. Onlar da ABD’ye dayalı ama ABD’nin desteğini şu an AKP almış durumda.
İkisinin de ipleri ABD’nin elinde, ABD ile işbirliği konusunda yarışıyorlar.
İki blok, iki hegemonik güç çatışıyor ama Kürtlerin tasfiyesi konusunda
uzlaşıyorlar. ABD şu an AKP’yi destekliyor ama bu her zaman böyle olacak
anlamına gelmiyor. AKP’nin ne olacağı belli değil derken bunu kastediyorum.
Tabi Ecevit farklıydı o biraz daha ABD’den farklı bir politika uygulamak istedi
ancak onu da tasfiye ettiler.
ÖNÜMÜZDEKİ HAFTALAR KRİTİK
“Bu vesileyle her kesime sesleniyorum sorunun çözümünde
herşey bana yükleniyor. Herşey benim sırtıma yükleniyor. Ben gereken herşeyi
söyledim, koşullarım ortadadır, daha benden ne beklenebilir ki! Herkes kendi
kararlarını kendileri verebilmeli ve yürütebilmelidir. Benim burada yaşam
garantim yok. Bu gerçeklik bilinerek hareket edilmelidir. Önümüzdeki haftalar
kritik. Daha önce üçüncü dönemin kapandığını söylemiştim, Devleti bu konuda
ciddiyete davet ediyorum. Burada Sayın Başbakan’a da sesleniyorum. Gücü mü
yetmiyor, güç mü getiremiyor, iradesi mi yok bilemiyorum. Eğer demokratik
siyasetin önü açılmazsa bundan herkes zarar görür. Bunu söylüyorum, sonra Apo
söylemedi demesinler. İşte çözüm gelişmezse orta şiddette savaştan
bahsediliyor. Orta-şiddette savaş gelişirse binlerce kişi gözaltına alınabilir
hatta tutuklanabilir. Halkımız da şimdiden tedbirlerini almalıdır. Ben buradan
en yakın tehlikelere işaret ediyorum. Ben buradan kimseye talimat vermiyorum,
veremem de, bunu ahlaki de bulmuyorum. Demokratik çözüm ve barış için çok çaba
harcadım. Ama şimdi farklı bir noktadayız. Çok çabaladım hala da çabalıyorum.
Ben burada ancak çözüm ve diyalog için demokratik siyaset çerçevesinde kendi görüşlerimi
söyleyebilirim. Daha fazlası bu koşullarda doğru olmaz. Herkes kendi
kararlarını kendisi vermelidir.
SİİRT’TE YAŞANANLAR VAHŞETTİR
“Siirt’te yaşananlar tam bir vahşettir. Bölgede yatılı
okullarda on bin dolayında Kürt çocukları var. Yatılı bölge okullarında
çocukların anadili yasaklanıyor. Onları anne babalarından kopararak,
anadilinden kopararak tam bir asimilasyona tabi tutuyorlar. Bu, bir
soykırımdır. Soykırım, bir topluluğun diğer bir topluluğu fiziksel,
kültürel-dilsel ve sosyolojik olarak yok etmesidir. Yatılı bölge okullarında
çocukların anadilleri unuttturulup başka bir dil öğretiliyor. Bu, apaçık
kültürel bir soykırımdır. BM sözleşmelerinde de tanımı bu şekilde yapılmıştır.
Bana göre bu olayların devlet tarafından yapıldığı bellidir. AKP de bunların
üzerini kapatmak istiyor. Ama benim asıl öfkelendiğim, Kürtlerin bu vahşete
neden daha fazla ses çıkarmadığıdır. Bu konuda kıyametin kopartılması
gerekmektedir. Bu Kürt çocukları şahsında tecavüze uğrayan bütün Kürtlerin
kardeşleri, eşleri, anneleridir. Toplumsal onur ve toplumsal sorumluluk
anlamında bunu söylüyorum.
KÜRT KÜLTÜRÜ AŞAĞILANIYOR
“Siirt’te bir mahalle muhtarı Vali’ye dilekçe vererek bazı
okullarda fuhuş yapıldığından şikayet ettiğinde Vali “çocuklar taş
atacaklarına fuhuş yapsınlar cevabını vermiş. İşte Vali’nin bu sözü manşete
çıkacak bir sözdür. Bunun devlet politikası olduğu gayet açıktır. Devletin
yıllardır bölgede uyguladığı özel savaş taktiklerinden biridir. Bu olaylarla
birlikte Kürtlük ve Kürt kültürü aşağılanmak isteniyor. Halkımız namus
konusunda hassastır. Bu hassasiyetleriyle oynanmak isteniyor. Kürtlerin
direncini kırmak, Kürt kültürünü aşağılamak için medya üzerinden bunu iyi
yapıyorlar, bu sistematik bir şeydir. Zaten olayda da izlediğim kadarıyla Müdür
yardımcısı, bazı asker ve polisler de yer alıyor. Hükümet örtbas etmeye
çalışıyor ama bütün bunlar teşhir edilmelidir, açığa çıkartılmalıdır.
HAKPAR VE KADEP DTK’YE KATILABİLİR
“Diyarbakır’da yapılan Kürt Ulusal Kadın Konferansı’na
katılımları olumlu buluyorum. Gelecek konferansın Güney’de yapılması önerisini
de olumlu buluyorum. Daha önce önerdiğim Kürt Demokratik Ulus Kongresi de
benzer bir şekilde Güney’de toplanabilir, Erbil veya başka bir yerde olabilir.
Daha önce belirttiğim beş teorik dört pratik önerme çerçevesinde bir kongre
olabilir.Bu bağlamda, HAK-PAR ve KADEP ile görüşmeler yapılabilir. Zaten DTK
bünyesi farklı partilerin, kesimlerin, grupların bir araya gelmesine müsaittir.
HAK-PAR ve KADEP DTK bünyesinde yer alabilir.
1 MAYIS’I KUTLUYORUM
“1 Mayıs kutlamaları vesilesiyle şunları belirtebilirim
Benim sosyalizm konusundaki düşüncelerim biliniyor, bu konudaki düşüncelerimi
sürekli geliştiriyorum. Özellikle Özgürlük Sosyolojisi kitabımda beş bin yıllık
iktidar ve devlet çözümlerimde Gramsci’nin bu konudaki görüşlerini de
değerlendirdiğim geniş çözümlemelerim var. Beş bin yıllık kapitalist geleneğini
şu an Avrupa temsil ediyor, bunlara ilişkin değerlendirmeler de var. Türkiye’deki
tekelci kapitalist sisteme gerçekten karşı olan tutarlı demokratik sosyalist
çevrelerle dayanışma içerisindeyim. Bu yönümü hep koruyacağım. Bu vesileyle
herkesin 1 Mayıs’ını kutluyorum, selamlarımı iletiyorum.
TAŞLIÇAY’A ÖZEL SELAM GÖNDERİYORUM
Öcalan, sözlerini şöyle tamamladı: “Cezaevinden ve birkaç
tane de dışarıdan gelen mektuplar var. Özellikle Mardin, Siirt, Tekirdağ
c.evlerinden gelen mektuplar aldım. Diyarbakır Bağlar 5 Nisan Mahallesi’nden
mektup aldım. Kendilerine selamlarımı iletiyorum. Ağrı Diyadin’li İzmir
C.evinde İsmet’in mektubunu aldım selamlarımı iletiyorum. Diyarbakır c.evinden
Mehmet Açar’ın mektubunu aldım. Sanırım babası c.evinde ölmüş. Kendisine özel
selamlarımı ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Ağrı ve Siirt’teki halkımıza
selamlarımı iletiyorum. Taşlıçay’daki halkımıza özel selamlarımı iletiyorum. – ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info