19 Mart 2010 Cuma Saat 11:13
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Newroz sonrası yeni bir
sürecin başlayacağını belirterek, “Tehlike çok büyük. Bir Kürt-Türk
boğazlaşması yaratılmak isteniyor dedi. Kültürel soykırımın fiziksel soykırıma
dönüşebileceğini ifade eden Öcalan, Avrupa’daki operasyonlar için ise,
“Uyarıyorum, bu bir NATO kararıdır, Roj TV’yi temelli kapatabilirler diye
kaydetti. “Ben rolümü oynadım diyen Öcalan, PKK’ye de, BDP’ye de, Kürtlere şu
çağrıda bulundu: “Açık söylüyorum Kararlarını kendileri versinler. Öcalan,
ayrıca, “Barış çabalarının devamı için tutuklanan çocukların ve siyasetçilerin
bir an önce serbest bırakılması ve barajın yüzde beşe düşürülmesi gerekir.
Bunlar olursa süreç gelişir ben de üzerime düşeni yaparım mesajını verdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın haftalık olağan
görüşmesinde önemli açıklamalarda bulunduğu öğrenildi. Öcalan, tehlikenin büyük
olduğunun altını çizerek, Kürt-Türk çatışması tehlikesine dikkat çekti.
Öcalan şunları söyledi:
GÜNEY KÜRTLERİNE YÖNELEBİLİRLER
“Ben daha önce Lozan’ı güncelleyelim derken sadece Kuzey
Kürtleri’nin hakları için değil, Güney Kürtleri’nin hakları için de bunu
öneriyordum. ABD çekiliyor, Güney Kürtlerine yönelebilirler. Türkiye’de de
Kürt-Türk çatışması tehlikesi var. Ulusal Konferans bu tehlikelere karşı
önemlidir. İlkeleri ve öneriler konusunda düşüncelerimi daha önce belirtmiştim.
Beş ilke ve dört pratik öneriyi tekrar öneriyorum. Konferans bu ilkeler
temelinde geliştirilebilir.
BEN YARIN BİLE ÖDÜRÜLEBİLİRİM
“Ben yarın bile ölebilirim daha doğrusu öldürülebilirim.
Beni buraya getirip koyanlar burada beni öldürme gücüne de sahiptirler. Mesela
yemeğe bir ilaç katarlar, belki de katıyorlardır, çok da zor değil bu, buna
güçleri var, CIA’nın buna gücü var. Teslim edildiğimde Türkiye ile bir anlaşma
yapılmıştı. “Hemen öldürmeyin demişlerdi. Yani öldürebilirsiniz ama hemen
değil, öyle anlamak lazım. Bu nedenle belirttiklerim önemlidir diyorum. Newroz
sonrası yeni bir süreç başlıyor.
TEHLİKE ÇOK BÜYÜK
“Tehlike çok büyük. Bir Kürt-Türk boğazlaşması yaratılmak
isteniyor. Oyunlar var. Ama kimse bunu net olarak, ciddi olarak görmüyor. Ben
burada kendimi yırtıyorum. BDP, bunun ne kadar farkında bilemiyorum. Bu bir
İngiltere-ABD-NATO oyunudur. Kürt-Türk çatışması yaratarak Türkiye’yi kendisine
daha fazla bağlamak amaçlanıyordu. Benim buraya getirilmem Bağdat’ta
yapılanların Türkiye’de yapılmak istenmesiydi. Ama ben bu oyunu bozdum.
Halkların boğazlaşmasının önüne geçtim. Bu ne kadar anlaşılıyor bilmiyorum. Ben
11 yıldır bas bas bağırıyorum. Sorunu çözmezseniz olacakları kimse tahmin
edemez. Halkımız öyle 15 yaşındaki kız gibi kandırılacak bir halk değildir.
Halkımız uyanmıştır. Öyle oyunlara falan da gelmez.
CUMHURİYET YARALI DOĞMUŞTUR
“Ben sık sık Mustafa Kemal’in 1920’lerde nasıl başardığını
belirtiyorum. Erzurum Cezaevinden Cahit İlboğa, Hüseyin Ahmet’in ortak
mektubunda 1920’ler, belgeler üzerinde ayrıntılı olarak incelenmiş, iyi
sonuçlara ulaşmışlar. Ben de aynı sonuçlara ulaşmıştım. İşte bunun için ben hep
Siyaset Akademisi diyorum. Tarih bilinmeden güncel yorumlanamaz, eksik kalır.
Bütün bunların akademilerde eğitim konusu yapılması gerekir. Şu önemlidir,
Mustafa Kemal’in bir kişilik olarak oluşmasında Çanakkale deneyimi önemlidir
ama asıl önemli olan 1916 ile 1919 arasında Kürdistan’da yaşadığı deneyimdir.
Neredeyse dört yıl oradan çıkmadı, oradaki güçleri örgütledi. Kürtler bu
süreçte Mustafa Kemal’in her şeyini karşıladılar, ekmeğini verdiler,
güvenliğini sağladılar. Mustafa Kemal’i Mustafa Kemal yapan Kürtlerden aldığı
bu destekti. Mustafa Kemal’i Mustafa Kemal yapan Kürtlerdir, Kürtler olmadan
Mustafa Kemal olmazdı. Bunu o sözde Kemalistler de anlamalı. Sabahtan akşama
kadar Atatürkçüyüz, Kemalistiz diyen ordu da anlamıyor. Bunların Kürtlerin bu
dönemdeki rolünü iyi anlamaları gerekir. İngiliz ajanı Lawrence ile Arapları
kopardılar. Kürtleri de Binbaşı Noel ile koparmaya çalıştılar. Noel,
Adıyaman-Sivas hattında çalışıyordu. Mustafa Kemal Sivas’tayken onu ortadan
kaldırmak istediler ama Kürtler Mustafa Kemal’i korudu. Biliniyor Misak-ı
Milli, Kürtler ve Türkler birlikteliğinin belgesidir. Cumhuriyet Misak-ı Milli
temelinde Türklerin ve Kürtlerin ortak mücadelesiyle kuruldu. Kürtler Araplar
gibi İngilizlerle birlikte hareket etmemiştir, Mustafa Kemal ile birlikte
hareket etmiştir. İngilizler hem bu nedenle hem de petrol nedeniyle Kürtlerin
parçalanmasına izin vermiştir. 1920’lerde yapılan Kahire Konferansı’yla
İngilizler tarafından bugünkü çözümsüzlük süreci başlatılmıştır. İngilizler
daha sonra Musul-Kerkük karşılığında ilk defa Türklere “Kürtleri öldürebilirsiniz,
asimile edebilirsiniz demiştir. Mustafa Kemal, Misak-ı Milli içinde yer alan
Musul ve Kerkük’ten vazgeçerek 1926’da İngilizlere taviz vermek zorunda
bırakılmıştır. O dönem Diyarbakır milletvekilleri bağıra bağıra buna karşı
çıkmış, Mustafa Kemal’e “Kürdistan’ın parçalanmasına niye izin verdiniz,
Musul-Kerkük’ü niye koparıyorsunuz? diye itiraz etmişler, Mustafa Kemal
“mecbur kaldım demiştir. Cumhuriyet bu nedenle yaralı doğmuştur, trajedi böyle
başlamıştır.
LOZAN’I GÜNCELLEYELİM
“1920’lerde ülkeyi ele geçiremeyenler 1926’dan itibaren ve
bugün ülkeyi ele geçirmişlerdir. Buna karşı demokratik çözüm ve ittifak
şarttır. Kürtlerle Türklerin 1920’lerde yaptığı ittifakı bugün demokratik
temelde yeniden gerçekleştirmeye ihtiyaç vardır. Şimdi yaşadığımız Sevr
tehlikesi deniyor ya, ben de diyorum ki, Sevr tehlikesine karşı Lozan’ı
güncelleyelim. Lozan’ın güncellenmesinde hem Kürtler hem de Türkler
kazanacaktır. Lozan’ın güncellenmesi demokratik ulus, demokratik cumhuriyet,
demokratik vatandır. Ben bu temelde buradan demokratik çözüm için, barış için
çok çabaladım. Ama çabalarım ortada kaldı. Buraya getirildiğimde Kıvrıkoğlu’nu
temsilen gelenler vardı. O zaman dikkatimi çekmişti, çok ürkeklerdi adeta kısık
sesle konuşuyorlardı. Ben şaşırıyordum, bir Genelkurmay Başkanı’nı temsilen
gelenler nasıl böyle korkar diye. Sonradan farkettim ki Kıvrıkoğlu NATO’dan
habersiz olarak birşeyler yapmak istedi. Kıvrıkoğlu gerçekten kıvrak
zekalıymış, tehlikeyi görmüştü, birlikte çözümden yanaydı ama izin vermediler,
o ekibi tasfiye ettiler. O zaman Ecevit de dürüsttü bir şeyler yapmak istiyordu
ama etkisizleştirdiler. Ecevit’e yapılanlar ortada. Daha önce Özal da kendi
inisiyatifiyle çağrı yapmıştı, ben de kabul ettim, tam bir şeyler olacakken
tasfiye edildi. Erbakan da bir şeyler yapmak istiyordu siyasi hayatına mal
oldu. İşte buradan Erdoğan’a söylüyorum saydıklarım sorumluluk aldılar bir
şeyler yapmak istediler, ama Erdoğan çözümden kaçıyor, sorumluluk almak
istemiyor. Bunların zihniyeti Türk-Sünni zihniyetidir.
ERDOĞAN ÇOK ZİK-ZAK ÇİZİYOR, ÇOK TEHLİKELİ OYNUYOR
“Erdoğan çok zik-zak çiziyor, çok tehlikeli oynuyor. İşte
şimdi Londra’da tam olarak ne görüştüğünü bilmiyorum ama ‘93’te Güreş’in
Londra’ya gidip icazet alması gibi o da icazet alıyor. Ne demek Roj Tv’nin
kapatılması? Ne demek yüzde on barajının devam etmesi? Ne demek Türkiye
milletvekilliği? Roj Tv’nin kapatılması öyle basit bir TV kanalının kapatılması
değildir, Çiller bile o dönemde Kürtlerin televizyonuna bu kadar yönelmemişti.
Bu, bizi imhaya hazırlıktır. Kültürel soykırım fiziki soykırıma da dönüşebilir.
BU BİR NATO KARARI, ROJ TV’Yİ TEMELLİ KAPATABİLİRLER
“Uyarıyorum, bu bir NATO kararıdır, Roj TV’yi temelli
kapatabilirler. NATO’nun etkisi dışındaki bir yerde kendilerine yeni bir
alternatif aramalıdırlar. Avrupa’daki tutuklamalar devam edebilir, Heronlarla
üst düzey PKK kadrolarını vurabilirler, beni de burada öldürebilirler de. Yüzde
on barajı öyle basit bir düzenleme değil. Niye yüzde 5’e indirmiyorlar? Bu,
siyasi soykırımdır. Baraj sadece bir seçim tekniği değildir, bunun nedenini
görmek gerekir. Bununla bir iradenin ortaya çıkması engellenmek isteniyor. Tabi
ki herşeyi baraja bağlamayalım ama barajın da gündemleşmesi lazım. Türkiye
milletvekilliği de yine buna yöneliktir, grup kurulması engellenmek isteniyor.
AKP ZİHNİYETİ ÇOK TEHLİKELİ
“Son günlerdeki tutuklamalara yönelik sessizlik beni de
etkiliyor, benim onurumu da zedeliyor, ne demek bu tutuklamalar? Önüne geleni
tutukluyorsun, çoluk, çocuk, yönetici, belediye başkanı herkesi tutukluyorsun!
Ben seni içeri kapatıyorum ama sen ses çıkarma, deniliyor, böyle şey olur mu?
AKP’nin zihniyeti çok tehlikelidir. Tehlike sadece Kürtler için değildir. AKP
kadınlar için de büyük bir tehlikedir. Kadınlar şimdi buldukları özgürlük
kırıntılarını bile arar hale gelebilirler. Adıyaman’da Menzil tarikatı etkilidir,
burada bir kız çocuğu diri diri gömülüyor, bu recmden de daha tehlikelidir.
İşte AKP’nin zihniyeti budur. Diri diri gömülmede yavaş yavaş toprağı yutar
ölürsün, oysa recm’de en azından nefes alabiliyorsun. Yine gazetelerde hergün
kadınlara yönelik şiddet haberleri var. İşte adam sokak ortasında kadını sözde
“beni sevmedin diye öldürmüş, başka bir yerde kulak kesmiş, burun kesmiş,
bunların hepsi bu zihniyetin tezahürüdür. Bunun için diyorum ki felsefe
temelinde yaklaşılmalı, felsefik çalışmalar yapılmalı, tartışılmalı,
örgütlenilmeli. Bunları, bu zihniyeti ancak bu şekilde durdurabiliriz. Yoksa
varılacak son budur, şimdiki sınırlı özgürlükler bile kaybedilir.
ORDUDAKİ İNTİHARLAR
“Aytaç Yalman bir demecinde “biz Apo ve PKK’yi yanlış
değerlendirdik, Kürtlere yanlış yaklaşım gösterdik demişti. Önceleri çok
önemsememiştim, üzerinde durmamıştım ama dikkat çekicidir. Son günlerde artan
bu asker intiharları nedendir, özellikle Deniz kuvvetlerinde neden bu kadar çok
intihar var diye düşünüyorum! Ordu içinde de bir tasfiye var. Ergenekon diye
soruşturulanların hepsi Ergenekoncu olmayabilir. Tamam Veli Küçük gibi, Temizöz
gibi JİTEM’ci olanlar var ama hepsinin böyle olduğunu düşünmüyorum. Özellikle
bu deniz kuvvetleri içinde intihar edenler oyunları görüp güç
getiremediklerinden midir, içlerinde 9 Mart-Celil Gürkan benzeri radikal
demokratlar olabilir mi bilemiyorum. Bunların içinde bizimle bir diyalog ve
çözüm isteyenler olabilir. Büyükanıt ile Başbuğ ikili oynadılar, bir taraftan
diyaloga-çözüme yakın duranlarla öte yandan JITEM’cilerle temas içinde oldular,
kendilerini böyle korudular. Özkök bu iki eğilimin çatışmasından sıyrılarak
ortaya çıkmıştı.
YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR
“Yeni bir dönem başlıyor demiştim. Bu PKK için de böyledir.
Aslında PKK’yi dönemlere göre şöyle ayırıyorum. Birinci dönem 1973-84’e kadar
olan dönem. İkinci dönem 1984-93 arasıdır. Üçüncü dönem ‘93’ten bugüne kadar
olan dönemdir. Biliniyor ‘93’te Özal’ın bize bir çağrısı olmuştu, biz de buna
yanıt verdik. ‘93’ten bugüne kadar hep çözüm, uzlaşma, diyalog arayışı içinde
olduk. Newroz’dan sonra yeni bir dönem başlayabilir. Ülkelerin tarihlerinde
devrim dönemleri vardır. 1789 Fransız Devrimi’nden sonra Napolyon dönemi, 1917
Sovyet Devrimi’nden sonra 1918-22 arasında yaşanan iç savaş durumu var. Bunlar
bu ülkelerin tarihinde önemli dönemlerdir. Türkiye’de bilemiyorum bir çözüm
süreci gelişebilir mi, biraz zayıf görünüyor. Ama az da olsa hala umudum var.
BEN ROLÜMÜ OYNADIM, PKK VE KÜRTLER KARARLARINI VERSİN
“Gelişmezse ne olur? Ben rolümü oynadım. Zaten buradaki
koşullarım da sağlığım da, fiziğim de artık elverişli değil. Bir hükümlü
durumundayım, bir hükümlüden daha fazla şey beklenemez. Şimdilik yaşıyorum ama
yarın ne olacağım belli değil, ölebilirim, öldürülebilirim. Bu kuyunun dibinde
fiziğim de eski esnekliğini kaybetti. Bu koşullarda önderlik yapmayı ahlaki de
bulmuyorum. Ne ahlaki anlayışım ne de fiziki durumum buna elvermiyor. PKK’ye
de, BDP’ye de, Kürtlere de açık söylüyorum Kararlarını kendileri versinler.
PKK zannedersem dört parçada da güçlenmiştir, güçlerini toparlamıştır. BDP de
dilerim barış sürecini başarıya ulaştırır, sağlığım ve koşullarım elverdiği
ölçüde ben de barışa yardımcı olurum.
ÇABALARIN DEVAMI İÇİN ÇOCUKLAR SERBEST BIRAKILMALI, BARAJ
İNDİRİLMELİ
“Yeni dönemin demokratik çözüm ve barış yönünde gelişmesi
için önümün açılması lazım. Ben yazdığım mektuplara cevap bekliyorum. Barış
çabalarının devamı için tutuklanan çocukların ve siyasetçilerin bir an önce
serbest bırakılması ve barajın yüzde beşe düşürülmesi gerekir. Bunlar olursa
süreç gelişir ben de üzerime düşeni yaparım.
SORUN DİYARBAKIRSPOR’UN LİGDE KALMASI DEĞİL
“Böyle ciddi ve dağ kadar sorunlar varken ciddi
yaklaşılmıyor. Diyarbakır Spor’un ligde kalması için herkes Erdoğan, Baykal,
Bahçeli uzlaşmış. Yani Diyarbakır Spor ligde kalırsa sorunlar çözülecekmiş gibi
basit yaklaşıyorlar. Diyarbakır Spor’u bile tasfiyenin bir aracı gibi kullanmak
istiyorlar, işi buraya kadar düşürdüler. Sanki Diyarbakır Spor ligde kalırsa
Kürtlerin ulusal onuru kurtarılıyormuş gibi yaklaşanlar da var. Bu işler bu
kadar basit değil. Tehlike gerçekten büyüktür.
PKK, EL KAİDE’Yİ CEBİNDEN ÇIKARIR
“ABD’ye söylüyorum, Taliban’a yalvarıyorsun görüşmek için
ama biz silahları gönüllü bırakmak istediğimiz halde bizimle görüşmüyorsun,
bitireceğim, tasfiye edeceğim diye PKK’yi sıkıştıracağım diyorsun. Bir kediyi
bile sıkıştırdığın zaman kedi yüzünü tırmalar. PKK’yi sıkıştırırsan PKK de
kendini korur, savaşır. Gerilla savaşını mı yükseltir, şehir eylemleri mi yapar
bilemiyorum ama kendilerini her türlü savunurlar. PKK’yi tanıyorum. PKK, El
Kaide’ye benzemez, El Kaide değildir, El Kaide’yi cebinden çıkarır. PKK gücünü
geliştirmiştir, yükseltmiştir. PKK de üç kuşak vardır eski, orta ve yeni kuşak
güçleri vardır, deneyimleri vardır, önderlikleri vardır. Süleymaniye’den
Karadeniz’e kadar gerilla gücü vardır, direnir. Bu direniş sadece PKK-Kürt
direnişi de değildir, halkların direnişidir, Türkiye adına Türkiye halkları
adına da bir direniş olacaktır.
KÜRTLER ESKİ CAHİL KÜTLER DEĞİLDİR
“PKK sınırları değiştirmiyor, ABD’nin çizgisine gelmediğimiz
için sınırları değiştireceğimizi söylüyorlar, öyle olmadığını ABD’de iyi
biliyor. Bizim sınırları değiştirmek gibi bir hedefimiz yok. Silahlar da bizim
için vazgeçilmez değildir, kendimizi korumak ve savunmak içindir. Çözüm
gelişirse silahlar bırakılır. Kürtler eski cahil Kürtler değildir, Kürtleri
kandıramazlar.
BAYKAL VE BAHÇELİ JİTEMCİ-FAŞİSTTİRLER
“Tehlike büyük, bunu herkese anlatmak gerek. Daha önce bir
saatte yapılanlar, şimdi bir dakikada, bir haftada yapılanlar bir günde
yapılmalı. Mustafa Kemal neden acele etti, oyunu gördü, şimdi de böyle, şimdi
de oyun var. Öyle beklemekle olmaz. Ben eminim ki iyi anlatılırsa Türk halkının
yüzde doksanı bu sürece gelir. Zannedersem altı-yedi parti var, EMEP, ÖDP de
var herhalde. Bunlar hızla bir araya gelebilir, bir çatı olur. Şimdi EDP de
var. Gerekirse çatının çatısı gibi EDP’yi de içine alan bir oluşuma gidilir.
Hatta bütün demokratlara gidilebilir. AKP içinde, CHP içinde de demokratlar
var. Bunlarla da görüşülür. Bu oluşum daha da genişletilebilir. Genişlemeye
göre yeni modeller de bulunabilir. Bu çalışmalar hızlandırılmalıdır. Sol
hakkında şunu söyleyebilirim bu işler öyle lafla falan olmaz. Pratik gerekir.
Siyaset ciddi iştir, halkın işleri ciddi işlerdir. Sorumluluk alınmalıdır.
Böyle yapılırsa AKP de boşa çıkarılır. Aslında AKP perdedir, arkasında başka oyunlar
var. Küresel sermaye, Finans Kapital Türkiye’yi ele geçirmiştir, AKP bunlara
teslim olmuştur. Baykal ve Bahçeli Jitemci-faşisttirler. ABD’de bunlardan
desteğini çekti. Paniklemeleri bundandır. Ama AKP’de de CHP’de de demokratlar
vardır. Bu konular onlarla da görüşülmeli. Hızla yeni bir alternatif yaratmak
gerekiyor. Tekrar ediyorum. Mustafa Kemal nasıl ki Kürtlerle ittifak yaparak
başardıysa ben de Türklerle ittifak yapmak arayışındayım. Rolümü abartmıyorum
ancak yapmak istediğim budur. İngiltere, ABD-NATO oyunları ancak böyle boşa
çıkarılabilir.
MÜSLÜM DOĞAN MALATYA KÜRTLÜĞÜNÜN ONURUDUR
“Aslında daha önce üzerinde duracaktım. Kendini yakan
Malatyalı genç arkadaşa, Ebu Müslüm Doğan’a ilişkin bir şeyler söylemek
istiyordum. Ben geçmişte Malatya Kürtlüğünü eleştirmiştim, sert de
eleştirmiştim. Ancak bu genç arkadaşla Zeynep Kınacı şahsında yeni bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile
bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum. Geçmişte Zeynep
Kınacı’nın sesini de dinlemiştim. Bence bu arkadaşlar için Malatya’da bir anıt
yapılmalıdır. Malatya Kürtleri bu arkadaşların yüce kişiliğini, bu arkadaşların
anısını yaşatmalıdır.
GENÇLERE SELAM
“Cezaevlerinden gelen mektuplar var. Veysel Avcı Feminizmle
ilgili yazmış. İyi yoğunlaşmış. Erzurum cezaevinden Cahit İlboğa, Hüseyin
Ahmet’in mektubunu aldım. 1916-1919 arası Mustafa Kemal Kürt ilişkilerini
yazmış. İyi sonuçlara ulaşmışlar. Adıyaman cezaevinden Gülizar Akın’ın
mektubunu aldım. Diyarbakır cezaevinden Nesrin Akgül’ün mektubunu aldım. Daha
cezaevlerinden birçok mektuplar geldi. Hepsine selamlarımı iletiyorum.Batman
halkına özellikle gençlere ve kadınlara özel selamlarımı iletiyorum.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info