31 Ocak 2010 Pazar Saat 07:25
12.00
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Özgürlüğü, zekâyı, güzelliği, çeşitliliği arayanlar ve
gelişmenin kaynağını merak edenler yönlerini doğaya vermelidirler. Kaynak
oradadır. Toprağa bakmalıdırlar. Kökler oradadır. Toprak, yeryüzünün bereket
dolu örtüsüdür. Topraktaki temel maddeler, mineraller, elementler ve su tüm
canlılara hayat verir. Bitkilerin depoladığı enerji hayatın sürmesini
sağlar. Canlıları besler. Doğanın bu
dönüşümü hayatın ta kendisidir. Bitkilerin kimyası mevsimlere, iklimlere göre
değişir. Zifiri karanlıktan gündoğumuna ve batımına kadar tüm evreleri bitkiler
hisseder.
Eşsiz güzellikte ve çeşitlilikte yetişen binlerce bitki,
bakan gözleri adeta kıskandırır. Sanata ilham, yaşama estetik veren bu
güzellik, özüyle insanın gelişimini sağlar. Sağlık ve mutluluk verir.
İnsan, hayata gözlerini yeşil elbiseli toprak ananın
kucağında açtı. Milyonlarca yıl öncesinden günümüze dek yaşamın temel kaynağı
olan toprak üzerinde hayata hayat katmış bitkiler, insanların ilk laboratuarı,
ilk eczanesi olmuştur. Bitkilerin çiçeklerine, sapına, köklerine dokunan kadın
elleri artık şifa vermeye başlamıştır. Şifacı kadınlar, doğal tedaviciler ilk
insan topluluklarının hekimleri olmuşlardır.
Bitki dünyasını kendi dünyalarından ayırmayan, hayata bütünlüklü bakan
canlı doğa anlayışıyla her canlıya saygın bir yer verilir. Ateşlenen, ayağı
kırılan, bacağı yanan insanlar bitkilerle tedavi edilmiş ve bu yöntemler
günümüze kadar “şifacı larla gelmiştir.
Bitkiler sadece hastayı iyileştirmez, sağlıklı insanın
bağışıklık sistemini güçlendirir, beden ve ruh sağlığının ahengi olur.
İnsanları tehdit eden tüm hastalıkların (sistemsel
hastalıklar da dahil) ve çıkabilecek hastalıkların şifası doğadadır.
Güzelliğin, gücün kaynağı doğadadır. Yeter ki araştırılsın, elde edilen
tecrübeler toplanılsın ve insanlığa yaşam ve şifa versin.
Ne var ki, yaratıcı doğa, iktidarların elinde dengesiz
kullanılarak hızla yok edilmektedir. Binlerce hayvan ve bitki türünün o muazzam
çeşitliliğine her gün balta vurulmakta, evrenin mutlu ahengi büyük bir
cançekişe dönüşmekte, yaşamın en temel kaynaklarından toprak, su ve hava
kirletilerek, canlı doğanın sınırsız umut kaynağı kurutulmakta ve kanserleşme
toplumdan doğaya hızla yayılmaktadır.
Bilindiği gibi doğa tarihi insanlık tarihinden, toplumsal
tarihten çok daha eskidir. 15 milyar yıl önce büyük patlama ile başlayan
maddenin evrimi içinde yaklaşık 3,5 milyar yıl önce canlılığa ve tek
hücrelilere geçiş yaşandı. Dile kolay! Günümüzde canavarca yok edilen doğa ve
yaşam alanları, insanın aklına ve hayaline sığmayacak bir geçmişin ve doğal
emeğin ürünü. Bu gerçekliğe bu tür yok edici bir yaklaşımı gerçekleştirmek
ancak insani olmaktan başkalaşmakla izah edilebilir! Evet, ne yazık ki öyle!
Kapitalist Modernite denen olgu bir başkalaşım halidir. Doğadan, toplumdan,
insandan, etikten, estetikten….
Bunun önünü almak her şeyden önce esaslı bir zihniyet
dönüşümü ve devrimini gerektirir. Bunu başaran insanların kararlı mücadelesi
ancak doğamızı dolayısıyla toplumsallık ve insanlığımızı kurtarabilir…
Pelin Dicle
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info