11 Mart 2020 Çarşamba Saat 06:55
AKP, Osmanlıcık hayallerini gerçekleştirmek için yürüttüğü Suriye politikasındaki tutumlarını, yalanın sınırları zorlayarak, yeni kavramlar uydurarak, toplumu bastırarak haklı göstermeye çalıştı.
Tüm yalanlar, uydurmalar, dokuz yıldır
ısrarla sürdürülen kirli Suriye politikalarına zemin bulmaya dönük arayışların
sonucudur. Tüm bu gelişmeler AKP iktidarının mezhepsel bir refleksle,
emperyalist ve gerici güçlerle işbirliği içerisinde, Kürtlerin kazanımlarını yok etmeye yöneliktir.
Ancak şimdiye kadar soykırımcı TC’nin girdiği savaşta
hiçbir stratejik amacına ulaşamadı. Stratejik bir amaca ulaşmadığı gibi İdilb’te de iktidarın stratejisi
kendisine dönmüş durumda. İktidar idlib’te dibe vurduğunu söylesek gerçek dışı
bir yaklaşım olmaz. İç ve dış siyasette yanlızlaşan ve daha da yanlızlaşacak
olan işgalci TC ve şövenist Erdoğan’ın sonun hazin olacağını söylemek yerinde
olacaktır.
İdlib’te dibe
vuran AKP/MHP iktidarı, NATO, ABD ve bu güne kadar iç işlerine çomak sokmakla
suçladığı Avrupa ülkelerine yalvararak uzattığı eli boşta kaldı. İktidarın
sadece dış siyasette eli boşta kalmadı, iç siyasette de giderek çürüyen ve son
demlerini yaşayan bir rejim haline geldi. Şövenist Erdoğan’ın
yalnız kaldığı ve Suriye’deki diğer önemli oyuncularla da ciddi anlamda tersyüz olduğu da görünen bir gerçekliktir.
Türkiye’de bu güne kadar faşist iktidarın destekleyecileri olan Ulusalcılar,
Milliyetçiler, cemaatçiler ve Ergenekoncular yönlerini AKP/MHP iktidarına
verimiş durumda.
Nasıl mı?
AKP iktidarının
baştan beri Suriye’de yanlış bir politika izlendiğini dile getirenlerin büyük
bir çoğunluğu Ulusalcı’lar ve Ergenekoncu’lardır. Oysa derin devlet
teşkilatlanmaları bugüne kadar AKP/MHP iktidarının güçlenmesini sağladılar.
Faşist iktidarla birlikte Kürtlere yönelik katliamlar gerçekleştirdiler. Hem içte
hemde dışta Kürtlerin bütün kazanımlarına göz diktiler ve yok etmeye
çalıştılar. 15 Temmuz’dan sonra AKP, paralal devlet yapılanması adı altında
Gülen cemaatine büyük operasyonlar yaparak, binlerce asker ve generali
gözaltına aldı, cezaevine attı. TSK’yı kendine bağlayarak kendi yandaşlarını
yerleştirdi. AKP ve Erdoğan rejimi böylece ilerde önüne çıkacak ve ona muhalif
olabilecek bütün kesimleri ortadan kaldırmaya başladı. İşte tam burada Ulusalcılar,
Ergenekoncular ve Gülen cemaati, AKP’yi bitirmenin zamanı geldiğini düşünerek
seslerini çıkartmaya başladılar. Çünkü artık AKP onlar için de bir riskti.
Oysa Erdoğan’ı ve AKP iktidarının alt
yapısını ve teşkilatlanmasının ilk temel taşlarını örenler Gülen cemaati ve
Ulusalcıların ta kendisiydi. Onun için AKP’nin yıkılmasının alt yapısını
oluşturmaya çalışanların başında yine Gülen cemaati, Ulusalcılar ve
Ergenekoncular gelmektedır. Faşist AKP/MHP iktidarının yardımıyla devletin
bütün kurumlarını ellerine geçiren Gülen cemaati, Ergenekoncular ve Ulusalcılar
şimdi ise diktatör Erdoğan’ın iktidarı tek elde toplamaya başlamasıyla birlikte
ters düştüler. Tek ortaklaştıkları nokta ise Kürtlerdir. Kürt katliamları ve
soykırımı üzerinde ortaklaştılar ve Kürtlerin önüne geçmeye çalıştılar ama
başaramadıar.
Özellikle
Ulusalcılar bu dönemde kendi basın yayın organlarında bas bas bağırarak
Erdoğan’ın sonunun geldiğini ve yargılanması gerektiğini söylüyorlar. Diğer
taraftantan Ergenekoncular AKP’nin ülkeyi büyük bir felakate sürüklediğini
söyleyip duruyorlar. Şu anda iç siyasette Erdoğan ve AKP/MHP iktidarını
destekleyen sadece ittifak kurduğu MHP’nin bir kesimidir. Diğer kesim ise, milliyetçi
ve ülkücü kesim diyebileceğimiz bir kitle şu anda AKP’nin çöküşünü dört gözle
beklemektedir. AKP rejiminin kutuplaştırıcı politikasından nasibini alan diğer
parti örgütleri ise kısık olsa da seslerini çıkartmaya başladılar. Özellikle bu
dönemde ulusalcı ve milliyetçi kesimin gazetecilerine yapılan gözaltı ve
tutuklama furyaları ise tepkinin zirveleştiği son noktadır. Şimdi Erdoğan’a
karşı politika yürütenler sadece Ulusalcılar, Ergenekoncular ve cemaat değil,
bunun yanında eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan ile Eski Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün kurduğu Deva Partisi ve eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun
kuracağı yeni partinin de AKP ve Erdoğan karşıtlığı üzerinde bir siyaset
yürüteceği kesinlik kazanmıştır. Şimdiye kadar AKP’den istifa edip diğer
partilere geçişler büyük bir oranda artış göstermektedir. Bu da iktidarın gün
geçtikçe zayıfladığını ve artık uzun süreli bir politika üretemediğinin
göstergesidir. Şu anda iktidar günü kurtarmaya ve zaman kazanmaya dönük politikalar
yürütmektedir. Günübirlik politikalarla ömrünü uzatacağını ve bunun üzerinden
kendi aile şirketini kurtaracanağını zannetmektedir. Ancak bunun çok kolay
olmayacağı kesindir.
Özellikle
İdlib’den sonra bu güne kadar dile gelmeyen sorunlar yavaş yavaş dile gelmeye
başladı. Faşist AKP iktidarının 18 yıllık icraatlarına baktığımızda elde sadece
ölüm, katliam, tutuklama, ekonomik kriz, işsizliğin patlaması, Kürtlere yönelik
yapılan siyasi soykırım operasyonları ve katliamların yanı sıra, dış siyasette
ABD ve Rusya arasında gidip gelirken, halkın bütün değerlerini peşkeş çeken
şövenist bir iktidar karşımıza çıkıyor. Sadece bunlar da değil AKP içinde
kopmalar ve istifaların başlamasıyla birlikte, bugüne kadar Kürtlerin
katliamları üzerinden ortaklaştığı Ulusalcılar, Ergenekoncular ve cemaat de
artık iktidara karşı politikalar yürütmektedir. Bu da iktidarın içten ve dıştan
çöküşünü göstermektedir.
Sara GULAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
Sara GULAN