Türkiye’deki siyasi ve ekonomik kriz bir periyodik hükümet sorunu olmaktan çıkmış ciddi bir rejim sorunu haline gelmiştir. Aslında yüz yıldır kendi içinde sessiz bir iç savaş yaşayan bir rejim sorunu var. Türkiye’deki siyasi ve ekonomik krizin ve demokrasinin gelişememesinin en büyük nedeni kuşkusuz Kürt sorunudur. Bir devlet içinde genel olarak farklı görüşler olsa da, Türkiye’deki rejim söz konusu olduğunda bu rejimin en büyük sorunu Kürt sorunu olmaktadır ve rejim Kürtlere düşman olduğu için demokratik olamıyor, bundan dolayı bütün toplumsal kesimlere düşmanlık yapıyor. Gerçek bu olduğu halde, Türkiye’deki rejim, ülkedeki sorunların kaynağının Kürt sorunu olduğunu kabul etmek istemiyor, böyle bir sorun olduğunu bir türlü kabullenmiyor. Türkiye Kürt sorununun var olduğunu kabul etmemesi, hasta bir insanın hasta olduğu halde hasta olduğunu kabul etmemesi ve tedaviye ihtiyacı olmadığını kabul etmemesine benziyor. Kürt sorununun varlığı ama kabul edilmemesi ve çözülmek istenmemesi Türkiye’nin felaketi oldu, oluyor. Bütün imkânlarını Kürtleri soykırıma harcayan Türkiye dünyaya rezil olmuş durumdadır.
Sanırım, dünyada en çok yalan söyleyen ve özel savaşı rutin hale getiren Türkiye’deki inkâr rejiminin sözcüleri ve uygulayıcılarıdır. Kırk yıldır fiili olarak direnen Kürt halkı inkâr rejimi karşısında ideolojik bir zafer kazandı, demokrasinin inşacısı olmayı başardı. Askeri ve siyasi olarak yenilgi yaşayan inkâr rejimi, zaman zaman çeşitli taktiklerle Kürtlere yaklaşıyorlar. Bu yaklaşımlarında hep kendilerini çok akıllı sanıp, Kürt halkının eski Kürtler olduklarını düşünüyorlar. Kürt sorununu çözeceklermiş gibi görünüp, sanki devlet Kürt sorununu çözmek istiyormuş da PKK siyasi çözüme yanaşmıyormuş gibi bir hava yaratmak istiyorlar ve böylece kendilerince kafa karışıklığı, muğlaklık yaratıp mücadeleyi bitirmeyi hayal ediyorlar. Kavga eden biri, kavgayı bitirmek istiyorsa önce karşıdaki insana saldırmaya son verecek. Kürdistan’a, gerilla alanlarına, sivil siyasete, Kürt halkına her gün saldıran bir özel savaş rejiminin sözcüleri ne oldu da Öcalan gelsin mecliste örgüte silah bırakın diye çağrı yapsın diyor? Abdullah Öcalan ve PKK, elli yıldır Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ediyor ve 26 yıldır Kürt halkının özgürlüğü için İmralı tecrit sistemine karşı direniyor.
Abdullah Öcalan, kendisi için özel olarak bir istekte bulunmuyor ama demokrasi ve özgürlük için serbest bırakılması gerekiyor yani fiziki olarak özgür olması gerekiyor. Önder Apo, artık bir kişi değil bir yaşam felsefesi olmuştur. Yüz yıllık inkâr rejiminin artık bunu kabul etmeleri gerekmektedir. Türkiye’deki, Türkiye’yi seven, aklı başında olan herkesin Kürt sorununu çözmek ve Türkiye’yi düze çıkarmak zorundalar. Bir taraftan her türlü özel savaşı Kürtlere dayatan bir taraftan da çeşitli oyunlarla taktiklerle, Kürt sorununu çözecekmiş gibi görünüp Kürt halkının özgürlük mücadelesini bitirmeye çalışın. Gerillanın büyük fedai direnişi karşısında zorlanan ve birazda, düşük yoğunluklu 3. dünya savaşının getirdiği atmosfer ve korku AKP MHP faşizan Rejimini hem içte hem dışta zorluyor ki, yine Kürt halkına ihtiyaç duyuyorlar. Ama bu zorlanmayı ve ülkenin birikmiş sorunlarını Kürtlerin ulusal varlığını kabul edip genel bir demokrasi programıyla değil, Kürtleri soykırıma uğratma zihniyetiyle aşmak istiyorlar.
Görünen o ki, inkâr rejiminin Kürtlere yaklaşımında olumlu bir yaklaşım yoktur, hala Kürt halkını asimile etme zihniyeti aşılmış değildir. Kürt halkının özgürlüğü ve ulusal varlığı kabul edilmeyene kadar gerilla güçleri ne dağdan iner ne de silah bırakır. İnkâr rejiminin sözcüleri bunu bilemeyecek kadar cahil değiller. Kürt halkının özgürlüğü ve ulusal varlığı kabul edilmeyene kadar Öcalan ve PKK gerillaya silah bırakın demez/ler ve daha çok mücadele edin derler taki zafere kadar. Ancak, Kürt sorununun çözümü için siyasi olarak gerekli koşullar oluşur, inkâr rejimi Kürt halkının ulusal varlığını kabul ettiğini dünyaya ilan eder, BM’ye bildirir, gerilla güçlerine yönelik bütün operasyonlara son verilir, Önder Apo başta olmak üzere zindandaki bütün siyasi tutukluları serbest bırakır, yasal siyaset üzerindeki baskılar ve gözaltılar biter, bu durumda Önder Apo ve PKK yönetimi gerekli rollerini oynarlar ve çözümün siyasi, kültürel, ekonomik ve teknik boyutları üzerinde çalışırlar ve Türkiye düze çıkar, demokrasinin gelişim imkanları ortaya çıkar ve bunun Orta Doğu üzerinde de etkileri olur ve Filistin/İsrail sorunu da çözülür, Orta Doğu’ya yeni bir siyasi hava hakim olur. Ekim Devrimi 1. dünya savaşı koşullarında doğru ve bir umut oldu. Şimdi Kürt halkının ulusal/sınıfsal mücadelesi de ikinci bir Ekim Devrimi olarak göreceğiz. Öcalan gelsin mecliste konuşsun diyen Devlet Bahçeli ve meclisteki bütün parti liderleri Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul ettiklerini ilan etsinler, sonrada desinler ki, Öcalan Kürt halkının siyasi iradesidir gelsin mecliste konuşsun derlerse bunun bir önemi olur. Ama alavare dalavere Kürt Memet nöbete diye düşünüyorlarsa hata yaparlar. Kürt halkı yüz yıl önceki örgütsüz, bilinçsiz ve Önderliksiz Kürt halkı değil. Önder Apo dünyanın en politik ve en öngörülü lideridir. Kimse kendini kandırmasın. Önder Apo, PKK ve Kürt halkı ciddiyeti de, oyunları da taktikleri de anlayabilecek düzeydedir, herhalde bir oyuna gelmezler. PKK’ye ateşkes ilan edin diyenler neden AKP MHP faşizan rejimine Kürdistan’a ve gerillaya yönelik operasyonlara son verin demiyorlar? Kürt sorununu Kürtler yaratmadı yüz yıllık inkâr rejimi yarattı ve Kürt sorununu Türkiye devlet yönetimi çözmek zorundadır. Ya Kürt sorununu çözerler ya da kendileri çözülürken, ki zaten çözülmüşler. Bundan sonrası uçurumdan aşağı düşmektedir. Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var ve demokrasinin anahtarı da Kürtlerin elindedir. Kürtlerin ulusal varlığını kabul edin, Kürtlerin kıymetini bilin ki demokrasiye kavuşasınız. Kürtler dışında Türkiye’yi kurtaracak başka bir güç yoktur. NATO, ABD, AB, hatta Rusya bile Türkiye’yi kendi çıkarları için kullanırlar, kullandılar. Bakın, Kürtlere muhtaç oluyorsunuz. Türkiye’nin önünde iki yol var. Türkiye ya Kürtleri kabul eder düzelir ya da Kürtleri kaybeder yalnızlaşır belkide tarihten silinir. Kürtlere dayanarak var olanlar Kürtleri kaybederlerse bitişi yaşarlar. Önder Apo, Kürt halkının özgürlüğünün ve ulusal varlığının kabul edildiği koşullarda bir Önderlik olarak gerekli rolünü oynar. Ama Abdullah Öcalan, umut hakkını kullanıp serbest kalmak istiyorsa, PKK’ye silah bırakın desin, silah bıraktırsın, Kürtler için bir hak talep etmesin diye düşünen varsa boşuna kendilerini yormasınlar.
Önder Apo, Kürt halkının özgürlüğü ve ulusal varlığının kabul edilmediği, sadece kendi fiziki özgürlüğü için, gerillaya silah bırakın demez. Önder Apo, kendisi için zindanda durmuyor, bir halkın özgürlüğü hatta insanlığın özgürlüğü için zindanda dünyayı yeniden keşfetti. Türkiye’nin devlet yönetimi bu gerçekleri bilsinler ona göre hareket etsinler. Önder Apo, PKK ve Kürt halkı siyasi çözüme hazırlar, peki karşı taraf nasıl hareket ediyor? Operasyonlara son versinler, siyasi çözüm koşullarını oluştursunlar. Önder Apo, PKK 1993’ten beri siyasi çözüm diyorlar ama inkâr rejimi hep bu baharda bitireceğiz dediler, hala diyorlar ama Orta Doğu’da tansiyon biraz yükselince durumlar değişti Kürtleri hatırladılar tıpkı 1914/1922 arasında olduğu gibi. Kürtsüz bir Orta Doğu olmayacak. Kürtleri kabul etmeyenler Orta Doğu’da güç olamazlar. Herkesin bu gerçekleri bilmeleri gerekmektedir.
Kemal SÖBE