Günlerdir MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin gurup toplantısında yaptığı açıklama konuşuluyor. Herhâlde bu açıklama üzerine yapılmadık yorum ve yazılmadık senaryo kalmamıştır. Bahçeli’nin yaptığı açıklamaya dönecek olursak, ne demişti Bahçeli: “Sayın Öcalan gelsin DEM grup toplantısında PKK’nin lağıv edildiğini, bittiğini ve silah bıraktıklarını söylesin ve umut hakkından faydalansın”.
Tabi ben Bahçeli’nin söylediği tarzda saldırgan bir dil ile yani onun tarzıyla yazmadım söylenenleri. Şimdi asıl soru şu. Barış ve çözüm Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrının neresinde? Siz gerçekten de bu saldırgan dilde barış ve çözüm görüyor musunuz? Aksine, açıklamada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ya her şeyden vaz geçersin ya da son nefesine kadar İmralı’da kalırsın tehditti var. Bahçeli’nin açıklamasında ne barışçıl bir yaklaşım ne de çözümcü bir tutum var.
Buna ancak şu belirleme ya da soru sorulabilir, siz silah üretirken neden Kürtler ellerindeki silahı bıraksın ki? Ya da şöyle söyleyeyim; dünyadaki tüm ülkeler tüm maddi güçlerini silah sanayisine yatırırken neden Kürtler kendilerini silahsız bıraksın? Neden size mubah olan Kürtlere günah, size hak olan Kürtlere kabahat olsun. Sizin Kürtlerden ayrıcalığınız ve üstünlüğünüz nedir? Varlığını Türk milliyetçiliğine yani kendi ulusları dışında ulus tanımayan, yok sayan, her fırsatta farklılıkları yok etmeye çalışan Bahçeli gibi bir zihniyet mi barış yanlısı olacak? O mu Kürtlerin temel haklarını görecek ve de tanıyacak? Yok arkadaş zorlama barış olmaz, zorla, şiddetle asla barış olmaz. Karakterler uyuşmaz.
İşin aslı bambaşka değerli dostlar. Mesele yeniden bir çözüm süreci başlatmak değil. İşin aslı daha fazla çözümsüzlük dayatmadır. Barış hayali istemler ile, barış zor dayatmalarla sağlanmaz. Barış eşit haklarla, barış koşulsuz ve şartsız tarafsızlıkla sağlanır. Henüz Kürtleri bile tanımamış, Kürt kelimesini, Kürdistan Kelimesini sindiremeyen bir kişilikten barış ummak hayalciliğin de ötesinde bir şeydir. Bir diğer gerçek ise Kürdistan’ın Kuzeyi, Güneyi ve Rojava olmak üzere her yerine her türlü savaş biçimiyle saldıracaksın. Kürtleri soykırımdan geçirmek isteyeceksin. Sonra da barış diyeceksin, kardeşlik diyeceksin. Madem o kadar barış yanlısıysalar ve de çözüm yanlısı, bunca saldırganlık nedendir? Bahçeli çıkıp açıklama yapacağına operasyonları durduruyoruz desin barış koşulları kendiliğinden oluşur. Askerlerini, toplarını, tüfeklerini, kirli kanlı ellerini Kürdistan’dan çeksinler, çatışmasızlık ortamı kendiliğinden oluşur.
Peki bu gündeme nasıl geldik dersiniz? Ya da neden Bahçeli’nin yaptığı açıklamaları Erdoğan yapmadı? Bu gündemin açılmasının temel sebeplerinden biri Türkiye’ye doğru yaklaşan savaş. Anlayacağınız bu sefer çanlar Türkiye için çalıyor. PKK öncülüğündeki Kürtler Ortadoğu’da temel bir aktör durumuna geldiler. Ve PKK güçlü bir pozisyonda. Kim PKK ile ittifak kurarsa bölgede üstün durumda olacaktır. Türkiye Kürtlerin, İsrail ya da ABD ile olası bir stratejik ittifakının önüne geçmeye çalışıyor. Bir başka değişle Kürtlerin Orta Doğu’da gelişen yeni dengelerden faydalanmasının önüne geçmek istiyor. Değerli dostlar Bahçeli’nin açıklamalarına iyi bakarsanız geçmiş açıklamalardan ve yaklaşımlardan farklı bir yaklaşımın olmadığını görürsünüz. Hala klasik biz Kürtlerle kardeşiz PKK ye karşıyız yaklaşımı var.
Oysa kendileri de iyi biliyorlar ki PKK=Kürtler, Kürtler = PKK.
İlginçtir savaşı PKK ile yürütüyorlar yalnız barış müzakeresi muhatabı olarak da PKK’yi görmüyorlar. Bir de yine aynı Devlet Bahçeli çıkıp Kürt ve Türklerin birbirini sevmesi dini olarak farzdır gibi laflar söylüyor. Bu sözleri sarf ettiği anlarda da Rojava‘da vurmadık yer bırakmıyor. Arkadaş demezler mi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Devlet Bahçeli bir yönüyle aynı zamanda devlet aklının temsilidir. Yani MHP sıradan bir parti değil Devlet Bahçeli‘de sıradan bir parti başkanı değil. Mesela Erdoğan ve partisi seçili bir hükümet partisi. Yalnız Devlet Bahçeli devlet adamı, devlet aklının temsilcisi. Bizi şaşırtan bu düzenek değil bizi şaşırtan Devlet‘in aklı bu denli karmaşık ve çelişkili oluşu. Bu Devlet bu akıl ile nasıl böyle ayakta kalıyor o da ayrı bir soru. Ve de derin bir mevzu.
Serdar ALİ