25 Ocak 2014 Cumartesi Saat 08:10
Cenevre 2 konferansı başladı. Öyle ki Suriye’yi kan deryasına çevirenler, kendi çıkarları için Suriye’deki iç savaşı körükleyenler yeni oluşturulacak Suriye için bir araya geldiler. Ama Suriye’de halkı temsil eden, barış ve demokrasiye en fazla hizmet edecek olan Rojava Devriminin temsilcilerini çağırmamışlardır.
Rojava Devriminin temsilcilerinin çağrılmamasının nedeni ne olabilir? Reddedilmesi bu devrimin hangi karakterinden kaynaklanmıştır? Tarafsız hiçbir kimse bu soruya bir cevap veremez. Eğer muhalefet içinde bir temsil gücü aranıyorsa en güçlü temsil Rojava halk meclisine aittir. Eğer demokratik karakter aranıyorsa Rojava Devrimi temsilcileri kadar demokratik olan hiçbir temsil yoktur. Eğer Kürtler içinde kimin temsil hakkı vardır denseydi, buna dünyada yüzde doksan Rojava Halk Meclisi (MRGK) cevabı verilirdi. Öyleyse neden reddedilmiştir? Tek nedeni var: bu devrimin temsilcileri hiç kimsenin dalkavuğu ve işbirlikçisi değildir. Başından beri hiçbir gücün yanında yer almadığı için, hiçbir gücün Suriye politikasına alet olmadığı için Cenevre’ye çağrılmamıştır. Başka hiçbir nedeni yoktur. Özcesi Rojava Devriminin demokratik karakterinden korkmuşlardır.
ABD ve Avrupa çok demokrasiden söz ediyor, ama pratik Cenevre’ye çağırdıklarından görüldüğü gibi böyle değildir. Çağrı yapılırken demokratik olma karakteri esas alınmamıştır. Tek bir muhalefet isteniyor. Muhalefet içinde farklı görüşlerin olması istenmiyor. Böylece nasıl bir demokratik zihniyete sahip oldukları anlaşılıyor. Rojava Devrimci Güçleri köklü demokratikleşme öneren tek muhalif güç olacaktı. İktidar ve muhaliflerin tümü iktidarın paylaşılması üzerinde bir uzlaşma arayacaklar. Rojava Devrimci Güçleri ise sadece hak ve özgürlükleri en geniş biçimde savunan ve toplumu güçlendiren önerilerde bulunacaktı. Demokratikleşme çıtasını hep yüksek tutacaktı. Rojava Devrimci Güçlerinin rahatsız edici karakteri sadece bu olurdu. Cenevre’ye gidecek Rojava delegeleri bu konferansta daha çok demokrasi isteyen herkesin destekçisi olurdu.
Cenevre’de Kürtlerin etkin olmamasının en büyük sorumlusu kendini KDP’ye yakın gören ve tabanı olmayan bir iki partidir. Yakın zamanda Hewlêr’de yapılan anlaşmaya göre ya Kürtler Cenevre’ye muhalefet çatısı altında ortak giderek orada iradeli duruş sergileyecekti ya da birlikte gidilmeyecekti. Ancak söz konusu partiler sözlerine sahip çıkmamışlar, Rojava Devrimci Güçlerini dışlamak için muhalefetin yanında bir sığıntı olarak gitmişlerdir. Bu duruşlarını da Rojava halkı unutmayacaktır.
Suriye’de rejim değiştirilmek isteniyor. Tabii ki artık eski Suriye olamaz. Kim eski Suriye olacak diyorsa kendini kandırır. Yeni Suriye herkesin demokratik haklarını tanıyacak demokratik Suriye olmak zorundadır. Türkiye, Esad gitsin, yerine başka bir “Esad gelsin mücadelesi verdi. Bu nedenle Suriye’de sistem dağılmadan hemen yeni bir otoriter rejim hakim olmalıydı. Yoksa Kürtler yararlanır, özgürlük isterdi. Ama Türkiye’nin dediği olmadı. Eski Suriye dağıldı, Kürtler özgürlüklerine kavuştular. Kim artık Kürtlere eski düzeni kabul edin diyebilir.
Suriye için en iyi model, her etnik kimliğin ve inancın demokratik Suriye’de kendi kendini yönetmesidir. Kürtlerin demokratik özerkliği olur. Süryaniler ve Ermeniler kendilerini ilgilendiren tüm konularda kendilerini örgütlerler. Kendi okullarında eğitim görürler. Tüm yerel ve genel meclislerde nüfuslarından daha fazla temsile sahip olurlar. Çünkü görünür olmaları için bu gereklidir. Alevilerin yoğun olduğu bölgelerde de demokratik özerklik olur. Bu özerklikler devletten özerk olmaktan çok, demokratik örgütlenme ve demokratik karakterleriyle yerelde kendi kendini yönettikleri için demokratik özerklik statüsündedirler. Kuşkusuz devletle ilişkilerinde de bu topluluklar özgürdür, demokratik yaşam içindedir. Yani özerklikleri olur. Devletle ilişkilerinde de farklılığın özgünlüğünü ve özerkliğini yaşarlar. Ama iktidar paylaşımı olan bölgesel özerklikten farklıdır. Bu özerkliklerin farklılıkların kendini örgütleyerek özgür ve demokratik yaşama karakteri öne çıkar.
Kuşkusuz dini gruplar kendi kendilerini örgütlerler, kendileriyle ilgili işleri inançlarıyla ilgili örgütlenmeler vasıtasıyla yaparlar. Devlet ya da demokratik öz yönetimler din işleriyle kendileri uğraşmazlar sadece her inanca aynı mesafede olan ve onlara hizmetlerini kolaylaştıran bir yaklaşım içinde olurlar.
Gelinen aşamada farklı etnik ve dinsel toplulukların özgür ve demokratik yaşama kavuştuğu ve kendi kendini yönettiği bir Suriye ancak demokratik olabilir. Artık şuna buna hak tanıyacağız demekle Suriye demokratikleşmez. Tüm farklılıklar kendi kendini yönetiyor ve kendi örgütlenmeleriyle haklarını kullanıyorlarsa orada demokrasi vardır. Yoksa şuna buna şu hakları vereceğiz diyerek demokratik olunduğunu söylemek aldatmadır. Suriye gibi farklı etnik ve dinsel toplulukların olduğu yerde gerçek demokratikleşme ancak bu farklılıkların özyönetime kavuşmasıyla olur. Suriye’nin de birliği böyle sağlanır. Böyle yaklaşmadan, böyle bir demokratikleşme anlayışına kavuşmadan Suriye’nin birliği sağlanamaz. Böyle bir politik yaklaşım içinde olmayanlar Suriye’yi bölerler. Suriye’nin bölünmesinin de kimseye faydası yoktur.
Hüseyin Ali / Yeni Özgür Politika
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info