Suriye ve dünyada gün yüzüne çıkan değişimler, yeni gelişmeler ve anlaşmaların önünü açabilir. Geçtiğimiz günlerde Kuzey ve Doğu Suriye’de önemli değişim ve anlaşmaların olduğu söylenebilir. Birincisi 29.07.2020 tarihinde ENKS ve Demokratik Asuri örgütü arasındaki anlaşması, ikincisi de 30.07.2020 tarihinde QSD ve Amerika arasında petrol üzerine yapılan anlaşma oldu. Kuşkusuz ki Kürt toplumunu etkileyen bu adımlar, tüm bölgede de etkisini gösterip bölgeyi sakin atmosfere doğru götürdü.
Bilindiği üzere, değil ki sadece 9 yıldır Suriye Devrimi devam ediyor, bunun yanında talan ve göçü de beraberinde getirdi. Fakat bu durum birçok tarafın kazanç elde etmek ve çıkarlarını korumak için Suriye’deki çatışmların içine girmesine neden oldu. Suriye’yi vekalet savaşlarının yürütüldüğü bir alanına çevirerek savaşla askeri anlaşmaları ve terör sorununu çözebilecekleri inancındaydılar. Bunun aksine uluslararası topluma ve herkese ispatlanmış oldu ki savaşın devamı varolan krizi daha da derinleştirmekte ve kaosu harlamaktadır. Ayrıca içerdeki toplumu dağılmaya ve ötekileştirmeye götürmektedir. Zaten bunun somut halini Libya, Suriye ve Irak’ta görebiliyoruz.
Güya uluslararası güçler Suriye sorununu bitirmek için siyasi bir çözüme doğru götürmek istiyorlardı. Bunun için de birçok toplantı ve görüşme yapıldı. Cenevre, Astana ve Riyad da dahil olmak üzere, son zamanlarda Suriye muhalefet partileri arasında bir dereceye kadar anlaşma sağlanacak şekilde Suriye için bir anayasa taslağı hazırlayacak bir Anayasa Komitesi kurulması planı vardı.
Fakat belli oldu ki uluslararası güçlerin çözüm düzeyi uzun süreli siyasi bir görüş içermiyor ya da Suriye krizine cevap olamıyor. Çünkü bu siyasi çözüm ruhunu bir yöntem olarak kullanmadılar. Ancak askeri yöntemleri tümüyle kullandılar. Uluslararası güçler siyasi bir çözümün davasını yaparken yanlarında herhangi gerçekçi bir proje yok iken yine askeri bir çözüm bulmaya çalışan bu güçlerin amaçlarını belli ettiriyor ve hiçbir zaman başaramayacakları kanıtlanmış oluyor.
Bu talanın durdurulması ve yeniden gerçekçi bir oluşumun sonuç vermesi için sorunlar uygun bir zaman ve mekanda çözüme kavuşturulmalıdır. Bunu için Suriye halkının görüşlerine göre Suriye krizinin çözümü ve tartışılması başat gerekliliktir. Önemli olan sermayedarların ne düşündüğü değil Suriye halkının istek ve görüşleridir.
Tüm Ortadoğu rahatsız edici bir durumdan geçiyor ve özellikle Suriye. En ilginç nokta bu; gücünü halka temellendiren gücünü halktan alanlar, sorunları çözmek isteyenler tepkilerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Terör güçlerinin Suriye topraklarını talan etmesiyle yüz yüze geliyorlar.
Tüm değişik oluşum, mezheplerden Suriye krizinin çözülmesi ve destek verilmesi istenmektedir. Bu yönteme göre ilk adım 17.06.2020’de Kürt sorununun çözümü ve siyasi bir anlaşmayanın yapılması amacıyla tüm Suriye’yi etkileyecek bir anlaşma sonuçlandı. Bu anlaşma milliyetçi BAAS rejiminin zihniyetine sahip olanların dışında tüm oluşumlar tarafından sevinçle karşılandı. Zaten bu girişim Suriye’deki tüm oluşumları birbirne yakınlaştırma ve Suriye krizini başıçıl bir yöntemle çözmeyi amaçlamaktadır.
İkinci adım, Barış ve Özgürlük cephesinin oluşturulmasıydı. Bu da ENKS, Tiyarûlxed ve Demokaratik Asuri Örgütü arasında planlandı. Bu noktada demokratik partilerden bazı açıklamalar olsa da, ancak bu yaklaşımın Suriye toplumunun tüm bileşenlerinde güven inşa etme yolunda bir adım olacağına inanıyoruz
Üçüncü adım son günlerde mühürlenip medyaya dağıtılan QSD ve Amerika arasındaki anlaşmaydı. Bu anlaşma petrol üzerine olup birçok dedikodu konusu oldu. Mecut tarafların petrol hırsızlığı suçlamalarından uzak olarak;
Suriye toplumunun bu adımdan nasıl faydalanacağını ve nasıl oluşturulacağını, Suriye toplumunun bu anlaşmadan nasıl faydalanacağını anlamamız gerekiyor. Bu sadece ekonomik tarafın değil, siyasi ve askeri yönlerinin de dar bir görünümü ve bölgede istikrarın sağlanması yönünde bir adım atıyor.
Ancak ilginç olan, partilerin siyasi bir projeye sahip olmaması ve her zaman Suriye krizine askeri çözüm isteği ile yaklaşıyorlar. Bu anlaşmayı onaylamayıp QSD’yi Suriye petrolünü çalmak ve casuslukla suçluyorlar. Ancak QSD, ABD ile petrol konusunda yaptığı anlaşmasına rağmen; rolü siyasi şemsiyeye bırakmıştı o da MSD’idi. MSD de Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm bileşenlerini kucaklayan ve kendi kendini yönetme sistemini daha da güçlendiren siyasi bir irade sürdürüyor. Zaten Özerk Yönetim ve MSD’nin halihazırda bir demokratik çözüm projesi var. Bu proje ortak çıkarlarla, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, demokratik yollarla nasıl politik bir çözüm bulunacağını açıklayan bir “Yol Haritası” programıdır. Böylece, QSD’nin terör örgütü DAİŞ’e karşı mücadelesinde verdiği bedellere rağmen; Suriye’nin tüm bileşenlerinin haklarını garanti altına alan siyasi bir çözüm olduğunu görüyoruz. Bu aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde birlikte yaşama yolunda ortak çıkarlar sağlamaktır. Siyasi, askeri ve ekonomik anlaşmalar Suriye’deki siyasi çözümün bölgedeki güvenlik ve istikrarın geri dönüşünün gölgesindedir yapılmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin Suriye topraklarında olduğu kadar Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerine yönelik saldırı ve tehditlerini de önlemeye yönelik bir adımdır.
Son olarak, hangi adıma veya uzlaşmaya varılırsa varılsın, ona tepki göstermeden önce Suriye’deki durumu incelemeli, artılarına ve eksilerine bakılarak değerlendirilmeli ki doğru bir görüş sahibi olalım. Aksine böyle yapmaz ve her açıklamaya kulak verirsek bu adımlara yönelik tüm yaklaşımlar boşuna olacak. İşgalcilerin ve merkezi Suriye rejiminin hizmetine girecektir.
Adnan Mustafa
Kürtçesi İçin; https://lekolin.org/encamen-lihevkirina-petrole-di-vavbera-hsd-u-emerika-de/
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi