20 Ağustos 2010 Cuma Saat 08:54
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, tarihi bir süreçten geçildiğini belirterek Demokratik Özerkli projesinin siyasi, hukuki, ekononomik, kültürel, öz savunma ve diplomasi boyutlarını açıkladı. Öcalan, “Demokratik Özerklik Kürtlerin çözüm projesidir dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, haftalık olağan görüşmesinde gündemdeki konuları değerlendirirken, demokratik özerkliğin nasıl olacağı konusunda da detaylı açıklamalarda bulundu. Öcalan, “Herkes benden birşeyler bekliyor. Herşey omuzlarıma yıkılmış. Devlet zorlanıyor, KCK zorlanıyor. Herşey yine bana yüklendi. Beklentiler var dedi.
BAZI STK’LARLA ANLAŞMIŞLAR
Demokratik Toplum Kongresi’nin son kongresini değerlendiren Öcalan, “DTK son Kongresine Türkiye’deki diğer gruplar katılmamış. Onlara yönelik yapılan katılım çağrısı onların tavırlarını açığa çıkardı. Referanduma yönelik Diyarbakır’da birkaç gün önce bazı sivil toplum kurumlarının açıklamalarını dinledim. Tabi bunlar devletle anlaşmışlar. ‘Eğer PKK tasfiye olursa insiyatifi size veririz’ diye onları ikna etmişler. Bu konuda birileri kendileriyle anlaşmış. Tabi biz buna engel oluyoruz. Onların bu planları tutmuyor diye belirtti.
DEMOKRATİK ÖZERKLİK KÜRTLERİN PROJESİDİR
“Demokratik Özerklik Kürtlerin çözüm projesidir diyen Öcalan, bu projeyi şöyle anlattı: “Demokratik Özerkliği şöyle izah edebiliriz Demokratik ulus, bir ruh ise demokratik özerklik ise bedendir. Demokratik özerklik demokaratik ulus inşasının ete kemiğe bürünmüş halidir, onun somutlaşmış, bedenleşmiş halidir. Demokratik özerkliğin birkaç unsuru veya boyutu vardır:
Siyasi Boyutu: Bu boyutta bir meclis olur. Ya da halkın bir kongresi olur. Bu kongre demokratik toplum kongresidir. Bu kongrenin bir de yürütmesi olur.
Hukuki Boyutu: Demokratik Özerklik projesinin hukuki statüsünü ifade eder. Katalanlar bunu ‘status’ olarak ifade ediyorlar. Biz de buna statü diyelim. Bu çok önemli. Yani hukuki olarak Kürtlerin statüsü ne olacak? Bu belirlenerek Anayasa ve yasalara yansıtılır. Yasalarla demokratik özerkliğin çerçevesi içeriği belirlenir.
Ekonomik Boyutu : İnşa edilen demokratik ulusun bir de ekonomik politikası olur. Nasıl bir ekonomi olmalıdır, bu belilenir. Barajlar, yeraltı yerüstü kaynaklarına ilişkin bir politikası olur. Ekonomik sistem olarak kapitalizmi kabul edemeyiz. Belki kapitalizmi tam olarak ortadan kaldıramayız ama önemli oranda kapitalist ekonomik sistemi değiştirebilir, onu aşındırabilir, kendi ekonomik sistemimizi kurabiliriz. Bu sistemde halkın ekonomisi olur, bir kısmını da özel ekonomi oluşturur. Bütün bunlar tartışılmalıdır.
Kültürel Boyutu: Kültürel boyut daha çok dil, anadilde eğitimi, tarih ve sanatı kapsar. Kürtçe’nin Türkçe ile ilişkisi nasıl olmalıdır, anadilde eğitim nasıl yapılabilir, demokratik ulusun dil politikası nasıl olmalıdır, bunlar tartışılmalıdır. Bir eğitim politikası oluşturulmalıdır. Kürtler kültürel soykırımı tam olarak nasıl aşabilir, bunu da bolca tartışıp, bilince çıkarmalı ve kültürel soykırımı aşmalıdır.
Öz savunma Boyutu: Biz buna güvenlik boyutu da diyebiliriz. Yani burada soykırımı ele alıyoruz. Kürtler soykırımdan nasıl kurtulabilir bunu somutlaştırmalıdırlar. Buradaki soykırım kavramı tüm soykırım çeşitlerini kapsıyor. Sadece fiziki değil kültürel ve her çeşit soykırımdan bahsediyorum. Yani Kürtlerin bir özsvunma durumuna kavuşması sağlanır. Toplum burada kendi öz savunmasını kurar. Bununla sadece elde silah bir durumu kastetmiyorum. Öz savunma KCK, PKK tarzı silahlı yapılanmayı değil halkın kendi güvenliğini sağlamasını ifade eder. Demokratik toplumun her alanda örgütlenmesini, kurumsallaşmasını, kendi güvenlik sistemine kavuşmasını ifade ediyorum. Bu konuda halk tartışarak farklı sonuçlara ulaşabilir. Mesela askeriyede yer alacaklar mı, bunlar tartışılır. Korucular nasıl lağvedilecek, koruculuk meselesi nasıl halledilecek, bunlar tartışılmalıdır. Bu güvenlik boyutu halkın öz savunması ekmek su hava kadar önemlidir. Bu olmadan yaşanmaz.
Diplomasi Boyutu: Bu da Kürtlerin diğer halklarla, toplumlarla olan ilişkilerini ele alır. Komşu çevre ülkeler ve diğer parçadaki Kürtlerle ilişkiler olur. Diğer toplumlar ile nasıl bir ilişki istiyoruz, onlarla nasıl yaşamalıyız? Diplomasi boyutu bunu karşılar.
DEMOKRATİK ÖZERKLİK İÇİN TOPKEYÜN SEFERBERLİK
Öcalan şöyle devam etti: “Kürtler, BDP, DTK demokratik özerklik projesi ile uğraşmalıdır. Demokratik özerklik projesini somutlaştırmalıdırlar. Kürtlerin gerçek gündemi budur, bu olmalıdır. Bu referandum Kürtlerin gerçek gündemini değiştirmek için bu kadar ön plana çıkarılıyor, suni bir gündemdir. Bu tartışmalarla Kürtlerin demokratik özerklik taleplerini gölgede bırakmaya çalışıyorlar. Kürtler bunun üzerine seçime kadar çalışmalıdır. Ki yarın öbür gün geç kalmayalım, Kürtlerin projesi budur diye sunmak önlerine koymak gerekebilir. Kürtlerin projesi nedir dendiğinde projemiz hazır olmalıdır. Demokratik Özerklik konusunu Katalanlar da tartışıyor, Katalanlar zekidirler. Bu özerklik konusunda bir proje hazırlayıp sundular. İspanya Anayasa Mahkemesi de bu projeyi birkaç noktası hariç onayladı. Kalan noktaları da önümüzdeki dönemde muhtemelen kabul ederler. Halen tartışıyorlar. DTK, BDP demokratik özerklik projemiz ile ilgili seçime kadar çok hızlı bir şekilde çok büyük tartışmalar gerçekleştirmelidir. Demokratik özerklik projesini somutlaştırmalı, somut bir şekle getirmelidir. Çok büyük tartışsınlar, gece gündüz ibadet eder gibi ekmek su kadar lazım olan bu demokratik özerklik projesi üzerinde çalışmalıdırlar. Belki bazen aç kalınabilir, az yenilip az içilebilir ama demokratik özerklik Kürtlere ekmek ve sudan daha önemlidir. Demokratik özerkliği bol bol tartışsınlar. Ben buna topyekün seferberlik diyorum.
TARİHİ BİR SÜREÇTEYİZ
Demokratik özerklik üzerinde çalışmaları DTK yapar. Bu DTK’nın alanıdır. Demokratik bir anayasayı hazırlamak da BDP’nin alanıdır. Yarın seçimlerden sonra devlet çözüm önerilerini tartıştığında bir çözüme dair önerileri olmalıdır. Çözüme dair bir projeleri olmalıdır. Bunu yoğun bir şekilde tartışsınlar. Milyonlarca halkımızın demokratik özerkliği yoğun tartışması ve kavraması gerekiyor. Bunu bir çözüm projesi olarak geliştirebilmeliyiz. Bilinmelidir ki demokratik özerklik ve demokratik anayasa ayrı şeylerdir. BDP, Demokratik anayasa çalışmalarını tüm Türkiye genelinde yapmalı ve Türkiye genelindeki sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yapmalıdır. BDP’nin demokratik anayasaya ilişkin yoğun bir çalışması olmalıdır. Demokratik anayasaya ilişkin geniş bir projeleri olmalıdır. Kürtler, DTK, BDP nasıl bir yaşam isteyeceklerini tartışacaklar, buna karar verecekler. KCK, PKK demokratik özerklik sistemi içinde kendi yerini belirleyecektir. Bu onların bileceği bir iştir. Bunu gece gündüz tartışacaklar. Tarihi bir süreçteyiz. Demokratik özerklik konusunu daha önce tartışmıştım. Özgürlük sosyolojisi kitabımda değinmiştim. Bu defa anlamlı bir çözümün geliştirilmesi önemlidir.
Demokratik ulus inşası ulus devlet inşası anlamına gelmez. İşte Filistin’i görüyorsunuz Filistin, Güney Kürdistan tarzı, ulus devlet bile değildir. Bunlara küçük bir devlet kurdurarak birbirleriyle çatıştırmayı düşünüyorlar. Bu anlayışta olan Kürtler ‘küçük bir devletimiz olsun bize yeter’ diyorlar. Bu anlayış yüz binlerce insanın ölümü anlamına gelir. Ulusların kendi kaderini tayin hakkını sadece devletle, devlet sahibi olmakla sağlanabileceği düşüncesi reel sosyalizmin yıkılışının temel nedenlerindendir. Bu ulus devlet anlayışı reel sosyalizmi bitirdi. Kendi kaderini tayin etme hakkı, ister ulus devlet ister sosyalizmin ister liberalizmin görüşü olarak ortaya çıksın, nihayetinde bu kapitalizme hizmet etmektir. Marx, Engels, Lenin hepsi bunu yanlış yorumladılar. Demokratik ulus inşası ile ilgili görüşlerimi özgürlük sosyolojisi savunmamda geniş tartıştım.”
BATMAN OLAYI MUTLAKA AYDINLATILMALI
Batman olayına da değinen Öcalan, olayın mutlaka aydınlatılması gerektiğini söyledi. Öcalan şöyle dedi: “Batman olayı üzerinde durulmalı ve mutlaka aydınlatılmalıdır. BDP’nin bunu ortaya çıkarmış olması gerekiyordu. Kim tarafından yapılırsa yapılsın BDP buna karşı çıkmalı tavır almalıydı. Batman’daki Salih Özdemir olayında bunların niçin gece yarısı dışarı çıktığı da mutlaka aydınlatılmalıdır. Tanınan şahıslar gece randevularına gitmesinler. Gideceklerse de programlı planlı gitsinler. Mesela BDP de bir yerde açıklama ya da miting yapacağı zaman kendi tedbirini önceden kendisi alır. Hiçbir boşluğa yer bırakmayacak şekilde planlamasını yapmalı. Öyle sadece devletin güvenliklerini sağlamalarını bekleyerek olmaz. Bunları yapmayacaksan kendi güvenliğini sağlamayacaksan sonra da sızlayıp bize yöneliyorlar demenin bir anlamı yok. Provokasyonlar tanıdık simalara yönelebilir. Geçmişte Mersin’deki bayrak provakasyonunda da provakasyon sonrası kime yöneleceklerini planlamışlardı. Amacına ulaşamadı ama bu provakasyonlar planlıdır. Tüm planlamasını önceden yapıyorlar, provakasyon esnasında kime yöneleceklerini iyi biliyorlar. Özellikle tanıdık simalara yönelebilirler. Bu nedenle herkes kendi tedbirlerini alabilmeli, can güvenliklerini koruyabilmelidirler. Bu anayasada da yer alan bir haktır.
30-40 AYRI YERDE PROVOKASYON PLANLIYORLAR
Öcalan, Dörtyol’daki olaylara dikkat çekerek, 30 -40 ayrı yerde bu provokasyon olaylarının planlandığını söyledi. Öcalan şunları belirtti: “Dörtyol’da bir provakasyon tasarlanmıştı. Mesele sadece Dörtyol’da değil 30-40 ayrı yerde bu provakasyon olaylarının planlandığını düşünüyorum. Bu olaylar Maraş, Sivas olaylarına benziyor. Bu Dörtyol olayında üç yüz kişiyi öldürebilirlerdi. Bu Sivas katliamın Maraş katliamının eksik kalanının tamamlanmasıdır. Musa Anter’in öldürülmesi gibi aydın komploları gerçekleştirilebilir. Bunlar bir örtülü katliam denemesidir. Burada başarılı olunamadı. Sebebi AKP içindeki çelişkiler, MHP içindeki çelişkiler ve devlet içindeki çelişkiler ile ilgiliydi. Ve biraz da tesadüftü. Göze alamadılar. Devlet içinde bu olaylara karşı olan dürüst kimseler de var. Bu olayları burada ben de engellemek için elimden geleni yaptım, yapıyorum. Bu provakasyonlar akim kaldı. Bu olayların önceki olaylardan farkı şudur: Önceki olayların başarıya ulaşma sansları yoktu ama şu anki olayların başarıya ulaşma şansı var. Bu nedenle çok tedbirli ve dikkatli olmak gerekiyor. Özellikle bazı bölgelerde daha risklidir. Şimdi durum buna daha musait. Devlet içinde bazı yapılar her türlü provokeyi yapabilirler. Savaş bu şekilde devam ederse her iki taraftan da yozlaşmış bir savaş tarzı devreye girer ki bu çok daha tehlikeli olur. Bir sonrakinde katliam girişimi gerçekleştirilebilir. Çok fazla insan ölür. İşin içinde çıkılamaz. Bu provakasyonlarla yapılmak istenen örtülü bir soykırımdır. Dörtyol’daki olayların içinde AKP mi var MHP mi var devlet mi var bilemiyorum. Ama bu olaylardan AKP’nin haberi olduğunu düşünüyorum. Kürtlerin ise bunlara karşı şu an yaptıkları savaş değil sadece kendilerine karşı yapılan bu örtülü soykırımı durdurmaktır, başka bir şey değildir.
KADIN ÖZGÜRLEŞMELİ
Haftalık görüşmesinde kadın çalışmalarını da ele alan Öcalan, bu konuda şu meajları verdi: “Kadın çalışmalarında sadece tecavüz kültürüne karşı çalışma yürtümek yetmez. Tecavüz kültürüne karşı mücadele edilirken her anlamıyla yetkinleşmek ve mücadele etmek gerekir. Bu çalışmaların yaygınlaştırılması ve kurumsallaşması lazım. Aksi halde yapılan yürüyüşler, mitingler kuru bir gürültüden öteye geçmez. Kadın özgürleşmeli. Bu tarihten gelen bir sorundur. Ne kadın erkeğin kölesi olmalı ne de erkek kadının kölesi olmalı.Tecavüz derken sadece cinsellik anlamıyla bir tecavüzden bahsetmiyorum. Burada çok derinlikli çok boyutlu bir kuşatma var. Medyaya da yansıyan Mardin’den bir haber vardı. Bu kız çocuğu yüz kişinin tecavüzüne uğramış orada. Aynı şey Mardin’in bir köyünde de olmuştu. Aslında bu sadece oralarda değil her tarafta yüzlerce örneği mevcut. Bu kültürel anlayış her yerde ortaya çıkmaktadır. İran’da da recm cezasına çarptırılan kadınlar var. Tabi ben sadece tecavüz kültüründen de bahsetmiyorum, medyada çıkan şu klasik tacavüzleri kastetmiyorum. Hem kültürel hem ekonomik hem sosyal, hayatın her alanındaki tecavüzden bahsediyorum. Bu nedenle kadınlar hayatın her alanında özgün örgütlenmelerini yaratmalıdırlar. Siyaset akademilerinden bahsetmiştim, burada kurumsallaşabilirler. Diyarbakır’da ve her yerde kadınlar bunları iyice tartışmalıdır.
Erkek kadın ilişkisinde kadın belirleyici olmalıdır. Hem kadın üzerindeki hem toplumsal kuşatma hemde erkeğin kuşatması tarihten gelen bir sorundur. Kadın burada özgürlüğünü kaybetmiştir. Evlilik de şu anda kadın üzerinde hükmetmenin bir aracı olarak uygulanıyor. Siz de anlamalısınız ki kadın erkek ilişkisi dipsiz bir kuyu gibidir. Çok derindir. Buradan herşey çıkabilir. Ya birbirlerini bitirirler ya da filozof olurlar. Biliyorsunuz bunun güzel örneklerinde bir tanesi filozof Sokrates’tir. Zaten kendisi de diyor: ‘Evlilik beni filozof yaptı’. Zizek’in de bu konuda ki tespiti çok önemlidir. Ben evliliği mahkum etmiyorum ama bu ilişkilerin çok zorlu olduğunu, özgürlük temelinde olması gerektiğini belirtiyorum. Evlilikte kadının tercihi esas alınmalıdır. Kadın belirleyici olmalıdır. Kadınlar yaşamdaki ihtiyaç ve taleplerini doğru belirleyip ve bu konuda karar alma gücünü göstermelidirler. Hayatın her alanına dair kendi özgün tartışmalarını yapıp bu kararları alıp bu kararlarını uygulamalıdırlar.
DOĞUBAYAZIT’I ÇOK SEVERİM
Öcalan son olarak “Doğubeyazıt’ı çok severim diyerek, “Doğubeyazıt halkına, Patnos halkına, Serhad halkına, Botan’a, Tatvan, Bitlis, Van ve İzmir’deki halkımıza özel selamlarımı iletiyorum, Bitlis’ e özel bir savaş sistemi uyguladılar. Ancak bu artık kırıldığını düşünüyorum, gelecekte çok önemli gelişmeler olacaktır. Tüm tutsaklara özellikle kadın tutsaklara özel selamlarımı iletiyorum. Evrim Alataş’ı da tekrar anıyorum. Tüm halkımıza ve aydınlara selamlarımı iletiyorum dedi.-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info