Önderlik Newroz’u Bakur, Rojava, Rojhilat ve Başûr Kurdistan, Türkiye metrepolleri, Suriye Metrepolleri, Japonya, Amerika, Rusya ve Avrupa’nın birçok yerinde milyonlarca Kürt yurtseveri büyük bir coşku ile kutladı. Şüphesiz bu Newroz’a sadece Kürt yurtseverleri katılmadılar. Kürtlerin çeşitli halklardan, dostları dünya genelinde daha kitlesel olarak katıldılar. Kandil’e varana kadar Newroz’a Kürt dostlarının katılımı 2023 Newroz’unu daha anlamlı kıldığı gibi, her katılımcıya önemli görevler de yüklemiştir.
Öncelikle şunu belirtmekte yarar vardır. Newroz’a katılım, kararlılık düzeyi ve verilen mesajlar, AKP-MHP faşist hükümeti tarafından 2014 yılında planlanan ve 2015’in 24 Temmuz’unda yürürlüğe konulan ‘Çökertme Planı’nın çöküşünü ortaya koymuştur. Önderlik üzerinde tecrit uygulanmasına rağmen, Önderlik duruşu, gerillanın en gelişkin tekniğe rağmen düşmanı boşa çıkarması, zindandaki özgürlük tutsaklarının direnişi, her türlü faşist baskı, tutuklama, işkence ve katliamlara rağmen, Kürdistan halkının Önderlikteki ısrarı, çökertme planının çökertildiğinin açık bir ifadesi olmuştur. Kürdistan halkı, sindirilememiş, örgütlülüğünü önemli oranda korumuş olduğunu ve bunu her fırsatta pratikleştirmekten çekinmeyen bir kararlılığı ortaya koymuştur. Ayrıca 6 Şubat depreminin ağır sonuçlarına, yağışlı, soğuk hava koşullarına rağmen Newroz’a bu düzeyde katılım sağlamanın da altını önemle çizmek gerekmektedir.
VERİLEN MESAJLAR DOĞRU ANLAMAK
Önümüzdeki dönemin görevlerini başarmak için, başta Sömürgeci Soykırımcı Türk Devleti (SSTD)’nin Özgürlük hareketine karşı geliştirdiği çökertme planının çökertilmesi başta olmak üzere, Newroz’da verilen mesajları yeterli ve doğru anlamak gerekmektedir.
Kürdistan halkı ve dostları her Newroz alanında Önderliğin üzerindeki tecritti ve esareti kınayarak, protesto etmiş, artık Önder APO’nun tecrit altında tutulmasına ve rehine muamelesi görmesine müsaade etmeyeceklerin mesajını net olarak ortaya koymuşlardır. Herkesin anlayabileceği bir biçimde “biz önderliğin özgürlüğünü istiyoruz ve bunu başaracağız” kararlılığını gözler önüne sermişlerdir.
Meydanlara çıkan halkımız ve dostları Önderliğin özgürlüğü ile birlikte Kürdistan’ın özgürlüğünü, Kürt halkının statüsüz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğini de açık bir biçimde dile getirmişlerdir. Böylelikle Kürdistan üzerinde uygulanan sömürgeci soykırımcı (SSTD) baskıları lanetlemişler ve bunu artık tahammüllerinin kalmadığını net bir biçimde göstermişlerdir.
LOZAN İLE YAPILAN HESAPLAR YERLE BİR EDİLDİ
Kasr-ı Şirin’de Osmanlı ve Safevi feodal imparatorlukları tarafından ikiye bölünen, Lozan uluslararası emperyalist konferansıyla birlikte Kürdistan’ın parçalanması, Kürtlerin her parçada soykırıma tabi tutulması ve tüm ulusal değerlerden uzaklaştırılma politikalarına rağmen Kürtler yüzyılın sonunda, bazı ihanetçi çevre ve bireylere rağmen birliklerini bu Newroz’da en ileri düzeyde haykırarak Lozan ile yapılan hesapları yerle bir etmişlerdir. Başta depremin ilk günlerinden başlayarak ve halen de önemli oranda sürdürülen, birlik-dayanışma, acıların ortaklaşması ve daha birçok ulusal-kültürel, psikolojik vb. durumlar, Kürt halkı Lozan’ın 100. yıl dönümünde, düşmanlara ve işbirlikçilere, tam bir kendine güvenle “yüzyıldır bitiremediniz, bitiremeyeceksiniz ve Özgürlüğümüzün önünde engel olamayacaksınız” mesajını net olarak vermiştir.
NEWROZLA İHANET VE GAFLET MAHKUM EDİLDİ
Bu Newroz’da ihanet, gaflet mahkum edilmiş, lanetlenmiş kendisine Kürdüm diyen herkesi bir kez daha gaflet durumundan ve ihanet konumundan vazgeçmeleri ve ulusal birliğe katılım çağrısı olmuştur.
2013 Newroz’u belki de ilk kez, Rojhilat Kürdistan ve İran metropollerinde başlayarak, bu düzeyde dünyanın önemli bir kesiminde “JIN JIYAN AZADİ” şiarı temelinde karşılanmıştır. Kadın özgürlüğünün, Kürt ve Kürdistan özgürlüğü ile kopmaz derin bağlarını net bir biçimde vurgulamıştır. Zekiye, Rahşan, Ronahi ve Berivanların bedenlerinde tutuşturdukları ateş, saray ve soykırımcı saltanatları daha şimdiden titretmeye başlamıştır.
Newroz Bakur Kürdistan’da, Hatay ve Adana’da yaşanan depremin yarattığı yüz bini aşkın büyük can kaybı, yüzbinlerce yaralı, milyonlarca evsiz, açlık ve soğukla boğuşan ve büyük acılar yaşayan halklar gerçeği ile karşılanmıştır. Bu nedenle de, 2023 Newroz’u, depremde yaşanan can kayıplarından sorumlu olan AKP-MHP faşist hükümetinden hesap sorma Newrozu olmuştur. Bu öylesine birkaç ateşli sloganla hesap sorma rahatlığı içine girilerek değil, bizzat faşist soykırımcı iktidarın düşürülmesi, yargılanması ve cezalandırılması kararlılığı temelinde bir Newroz karşılanmıştır.
Bu Newroz’un Cindirisê’de SSTD ve vahşi çetelerine karşı katliam göze alınarak Efrin halkı özgürleşme kararlılığını inancını net bir biçimde ortaya koymuştur. Böylelikle SSTD’nin demografya değişimi ile Kürtleri soykırıma uğratma politikası ölümcül bir darbe yemiştir. HRE yıllardır yürüttüğü direniş ve yaşanan şahadetler Cindires’e halkının yurtseverliğini Newroz ile bir isyan ateşine dönüştürmüştür. Bunun SSTD’nin Efrin’i işgal etmesinden bu yana, bir ilçede ilk kapsamlı direniş olması münasebeti ile, Efrin’in özgürlüğünün yakın olduğu müjdelemiştir. Zaten Newroz’un diğer bir anlamı da ateşler yakılarak zaferi müjdelemek değil midir?
Önderlik Newroz’unun yüzlerce alanda kutlanmasının yanı sıra özellikle İstanbul, İzmir, Mersin ve benzeri yerlerde Türk halkından emekçilerinden aydınlarından insanların katılması milliyetçiliğe ve ırkçılığa ağır bir darbe olmuştur. Belki daha fazlada Türkiye metropollerinde Türk halkı emekçileri kadınları gençleri ile birlikte daha kitlesel kutlanabilirdi. Fakat bu düzeyde hem de İstanbul özgülünde olduğu gibi yağış koşullarına rağmen yüzbinlerce insanın kutlamaları birlikte yapmaları Vedat Türkali’nin deyimi ile İstanbul’u sadece sermayenin cennet mekanı değil aynı zamanda kavgamızın da bir şehri olduğunu ve olacağını bir kez daha ortaya koymuştur. Şairin mısrası Newroz ile birlikte çiçeklenmiş ve isyana dönüşmüştür.
Newroz’un kutlama esnasında ve sonrasında SSTD’nin bilinen inkarcı faşist tutumlarını göstermekte kendisini tutamamıştır. Amed başta olmak üzere Kocaeli ve benzeri birçok yerde öylesine basitleşip alçaldılar ki bir kez daha Newroz’un renklerine, kırmızıyı gören öküz gibi, burnundan soluyarak, büyük öfke ile saldırdılar. Oysa Kürdistan kırları sömürgeciliğin inkar zihniyetine inat laleler kırmızı kırmızı, çimenler yem yeşil ve sayısız sarı çiçekleri ile her yer adeta Kürdistan’ı renklere kesilmişti. Sömürgeci soykırımcı faşistler, sadece gülünçleşmeyi de aşarak maskaraya dönmüş halleri ile kaldılar. Büyüyen Önderlik, Kürt ve Kürdistan gerçekliği ve sembolleri karşısında sınırsız olduklarını bir kez daha gösterdiler.
LİCE’DEKİ ÇOCUĞA YAPILAN İŞKENCE DEHAKLARIN TC SÖMÜRGECİLİĞİNDE DİRİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ
Bunun hiç unutulmayacak ve unutulmaması gereken örneğinde Lice’de 14 yaşındaki bir çocuğa yapılan vahşi işkenceydi. Dehakların soyu hala ne kadar Türk Sömürgeciliğinde diri olduğu ortaya konuldu. Dehak hatırlanacağı gibi, Kürt çocuklarının beyinlerini kendi omuz başlarındaki yılanlara yedirerek sağlığına kavuşacağını düşünürken Lice’de bir çocuğa kendi değerlerine küfür ettirmek üzere işkence yapılmasının özünde hiçbir farkı yoktur. Sadece zaman, mekan ve biçim farkları vardır.
SSTD’nin yenilmiş, bozgunu yaşayan faşist ordusu, Gerillanın fiili eylemsizlik durumundan da yararlanarak, saldırılarını daha da yoğunlaştırmıştır. Asıl büyük kin ve öfkesini Kürdistan özgürlük gerillasına saklamış ve Newroz günü bir kez daha ölüm ve vahşet kusan silahları ile Kürdistan özgürlük gerillasına karşı gün boyu ve hatta yer gece yarılarına kadar saldırılarını sürdürmüşlerdir. Ancak, Medya savunma alanlarında yine gerillalar halaylar çekilmiş Newroz ateşini harlandırmışlardır.
2023 Newroz’u ikinci yüzyılın giriş Newroz’u olarak da kutlandı. Yüzyılın sonunda hem Türk sömürgecilerine ve diğer sömürgecilere ve onları destekleyen kapitalist modernite güçlerine “yok etmek istediniz işte yaşıyoruz ve özgür yaşayacağız” kararlılığı çok açık bir biçimde ortaya konuldu. Sömürgeci soykırımcı politikaları iflası ve tekrarlanamayacağı ve her tekrarın sömürgecilere büyük kaybettireceğini bir kez daha net bir biçimde ortaya koymuştur.
Newrozun diğer bir mesajı da yaklaşmakta olan seçime halkların tıpkı Dehak zulmüne karşı halkların ittifakı temelinde nasıl karşılık verildiyse 14 Mayıs’ıda tıpkı bir Newroz kutlar gibi kutlama kararlılığı içinde seçimlere yaklaşılacağı net bir biçimde ortaya konulmuştur. Eğer 14 Mayıs’ı çağdaş Dehak Tayyip Erdoğan ve ruh ikizi Devlet Bahçeli diktatörlüklerini yıkma günü olarak kutlamak isteniyor ise o halde Newroz’u kutladık görevimizi yaptık rehavetine girmeden ve olası karşı saldırılarını her türlü hilesini oyun ve entrikasını boşa çıkaracak bir uyanıklığa sahip olunmalı ve bunun için güçlü bir örgütlülük temelinde her türlü tedbir alınmalıdır. Çünkü seçim, bir rutin değil, kader tayin edici niteliktedir. Unutulmamalı ki diktatörler kolay kolay saraylarını bırakmak istemezler onun için demokratik bir ülkede demokratik bir seçim yapılıyormuş gibi havalarına kesinlikle girilmemelidir. Özellikle Amerikan seçimlerinde Trump’ın Amerika Kongresini basmaları, Bolsonaro’nun Brezilya’ da iktidarı devretmek istememesi orduyu darbe yapmaya çalışması yine kitlesel gösteriler vb. durumlar, faşist diktatörler Erdoğan-Bahçeli tarafından tekrarlanması olasılık dahilindedir.
Dolayısıyla sıradan bir seçimmiş gibi esnek-gevşek durumlara kesinlikle izin vermemek gerekir. Tek bir oyun bile ciddi önem kazandığı bir seçim olduğu unutulmamalı. Yine Hizbul-kontranın sarayda ağırlanması sadece oy hesabı ile olduğu sanılmamalıdır. Seçimde ortaya çıkacak iradeyi sandık oyunları ile heba edilmemesi için tam teşekküllü ve her türlü riski göze alan zafere kilitlenen bir duruşa sahip olmak gerekir. Yaygın deyimle sandık güvenliği her zamankinden daha fazla önemli, hatta tayin edici bir düzey kazandığı görülmelidir. Tekbir oyun boşa gitmemesi içinde tam bir seferberlik ruhu ile çalışmaları yürütmek, olası saldırılara karşı inisiyatif alınabilmelidir. En önemlisi de, her emek-özgürlük bileşeni, yurtsever, devrimci, sosyalist, kadın, gençlik ve emekçiler mutlaka yeni kesimlere ulaşma, onları cepheye kazanmayı başarmanın esas olarak görmelidirler.
Hiçbir biçimde emek ve özgürlük cephesi ve üçüncü çizgi olunduğu unutulmamalıdır. Sarayın saltanatına son vermek için kullanılacak oy ile emek özgürlük ittifakına verilecek oy geleceğin Önderliğin özgürlüğü, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürdistan’ın özgürlüğü, Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde bir adım, bir mevzi kazanma anlamına geldiği bilincinde olarak kullanılmalıdır. Saray saltanatının yıkılması ile Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürdistan’ın özgürlüğünün birbiri ile ilişkisi kadar, köklü farklılıkların olduğu da unutulmamalıdır. Ucuz demogojik demokrasi söylemleri yerine somut, halkların eşit özgürlük birlikteliğini ve Önderliğin özgürlüğü hedefinden hiçbir biçimde kopulmamalıdır. Bu seçimin aynı zamanda bir stratejiler, ideolojiler ve programlar mücadelesi olduğu da bir an olsun akıldan çıkarılmamalıdır.
Yasin NAVDAR