29 Eylül 2010 Çarşamba Saat 06:43
Kürt Özgürlük Hareketi’nin yarattığı nispi huzur ortamında gelişen demokratik örgütlülük ve kurumsallaşmalar içinde liberal pozisyonlarını yurtseverlik görüntüsü altında gizleyerek Kürt halkının nice bedellerle yarattığı örgütlülüğe el atmak isteyen bu kesimler günümüzde belki de herkesten daha fazla Kürt halkı karşısında tehlike arz ediyorlar. İktidarlara yaranmak ve iktidar olanaklarından faydalanmak için gönüllü asimilasyon ve kimliksizliği tercih eden bu kesimler aynı kirletilmiş politika gibi sahte vaatler ve sözlerle halkımıza gelerek içten içe bir parçalanmayı dayatmaya çalışıyorlar.
Açıktan yapılamayan bu parçalanma girişimlerinin farklı görüntüler altında işlenmesi, bilinçaltlarına indirgenen bir titizlik ve çok yönlülükle ele alınması bu yönteme ne kadar bel bağlanıldığını da gösteriyor. Önderliğimiz bu konuda güzel bir örnek vermiş, bu kesimleri fakir halktan uzaklıkla, kendi ailesel çıkarları dışında herhangi bir mücadeleye girmemekle eleştirmişti. Aslında çok açık bir şekilde görünen bu kesimler devrim dalgasının yakınlaştığı anlarda ortaya çıkan ve devrimin kokusundan fayda sağlayabileceği düşüncesiyle motive olan burjuva mantığının bir eseri olarak ortaya çıkıyor. Fakat kendi dinamiklerinden ziyade iktidarın örgütlemesi ve desteklemesiyle görünür kılınıyor. Çünkü o kesimler de çok iyi biliyor ki binlerce yiğit insanı saflarında şehit veren PKK karşısında bu kesimlerin bırakın bir irade, bir güç olarak kendilerini göstermeleri, burjuvalıklarının yarattığı toplumsal kopukluk yüzünden biraz da mahcup bir pozisyonda gezmek zorunda kalırlardı. Fakat bu kesimlere, iktidarı korumak ve kollamak için her tür yolu denemeyi mubah gören AKP zihniyeti ve işbirlikçilerinin verdiği sözler ve vaatler çok çekici gelmiş olacak ki kendilerini Kürt Özgürlük Hareketi karşısında bir güç olarak görme aymazlığına girebiliyorlar.
“PKK ve BDP’ye rağmen yeni, sivil bir güç doğuyor propagandalarıyla gaz verilen bu kesimlerin önümüzdeki süreçte var olan demokratik örgütlülük düzeyimizi parçalamak için hangi yöntemlere başvuracakları ise merak konusudur. Boykot kırıcılıkla alınlarına sürdükleri kara lekenin izi gitmeden yeni arayışlara girdikleri gözlerden kaçmayan bu kesimlerin büyük bir olasılıkla DTK iradesini yıpratmak ve ulusal konferans girişimlerini revize etme gibi bir görevle görevlendirilecekleri şimdiden görülebiliyor.
Otuz yılı aşkındır yürütülen katliamlara rağmen, asimilasyon ve baskıya rağmen mücadele etme azim ve kararlılığını sergileyen Kürt halkının onurlu ve direngen duruşuyla yarattığı değerleri korumak ve bu kesimlerin yaratılmış örgütlülüğü parçalamasına izin vermemek tabii ki her onurlu Kürdün öncelikli görevlerinden biri oluyor. Çünkü iyi bilmeliyiz ki yaratılacak her parçalanma Kürt halkının haklarını kalıcılaştırması ve onurlu bir barışı yakalaması ihtimalini zayıflatacak, Kürtleri yıllardır inkâr ve imha sınırında tutan egemenlerin elini güçlendirecektir. Çünkü onların temel argümanı PKK’nin halk adına konuşamayacağı yalanıdır. PKK halktır, halk burada sloganını dillerden düşürmeyen halkımız gerçeği güçlü ve kararlı bir şekilde haykırsa da içimizden çıkan kimi kendini bilmez kesimlerin elini güçlendirmek için bu yalanı ve aymazlığı daha çok kullanacakları kesindir.
Bu girişimle Kürt Özgürlük Hareketi’nin ulusal ve uluslararası kamuoyunda terörize edilmek istenmesinin yanında yıllarca ödediği tüm bedelleri yadsıyarak, çektiği acıları görmezden gelerek verilecekle yetinen bir halk ve sadece inkâr ve gönüllü asimilasyonu kabul eden bir kesim Kürdün çıkarlarını koruyan bir ortam yaratılmak isteniyor.
Çıplak zor ve şiddet politikaları, katliam girişimlerinin yakıcı bir şekilde önümüzde durduğu böylesi bir süreçten kendi iç örgütlülüğümüzü güçlendirerek, çürüklerimizden arınarak çıkmak büyük önem teşkil ediyor. Verilen bedeller, yitip giden canlar ancak böylesi bir mücadele ve güçlendirilecek bir örgütlülükle anlam kazanır.
Azad Welat
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info