25 Eylül 2010 Cumartesi Saat 13:19
Kürt Özgürlük Hareketi uzun ve acılı mücadele yılları boyunca Kürt halkının iradesinin tanındığı, haklarının anayasal güvencelere kavuşturulduğu, kendi dili ve kültürüyle bölgedeki diğer tüm halklarla eşit yaşadığı bir ortam hazırlamayı kendisine temel amaç edindi. Kürt halkını inkâr eden ve her fırsatta imhasına yönelen güçler karşısında Kürt halkını koruduğu gibi mücadele süreci boyunca yarattığı örgütlenme ve bilinç düzeyiyle Kürt halkının bölgede demokratik öncü bir güç haline gelmesinde de önemli, tarihi etkilerde bulundu. Kürt halkının oluşturduğu örgütlülük düzeyi otuz yıl öncesinin parçalanmış, ancak ihanet ve asimilasyon çizgisinde yaşama onay verilen gerçeğinin tam zıddını teşkil ediyor. Öyle ki bu gerçekliği artık herkes tarafından kabul edilmek zorunda kalınıyor.
Bu örgütlülük düzeyi Kürt halkının geçmiş yaşam ve parçalanmışlığıyla kıyaslandığında büyük ve önemli bir düzeyi teşkil etse de günümüzde var olan bu örgütlülüğün dağıtılması planları daha güçlü örgütlenme gerekliliğine de doğuruyor. Her ne kadar ulusal konferans tartışmaları çerçevesinde tarihi bir adım atılmak istense de bu adım karşısında uluslararası ve bölgesel statükocu devletlerin perde arkasından örgütledikleri oyunlar bu atılacak adımı sabote etmeye çalışıyor.
Tüm egemen güçler artık şunu çok iyi anlamış durumdalar. Kürt Özgürlük Hareketi karşısında savaşarak, şiddet yöntemlerine başvurarak ancak Kürt halkının öfkesini kazanıyorlar. Çelikleşen bir irade ve haksızlığa ve sömürüye karşı müthiş bir direnç geliştiriyor. Ne kadar zor ve şiddet varsa o kadar fedakârlık, bedel ve bağlılık oluşuyor. Bu biraz da sarp coğrafyasının inatçılığının, binlerce yıldır her türlü sömürge hareketine karşı direnişin izlerinden kaynaklanıyor. Ama en çok da hiçbir zaman baş eğmeyecek kadar kendi değerlerine, gelenek ve direniş kültürüne bağlılığından ileri geliyor. Bu yüzden egemen güçler Kürt halkı karşısında şiddeti ve katliamı eksik etmeseler de günümüzde artık bundan daha sonuç alıcı yöntemlere başvuruyorlar.
Bu yöntemlerin en başında geleni yine tarihsel temellere dayanan işbirlikçilik kurumunun geliştirilmesidir. Kürdistan coğrafyası üzerinde egemen olmaya çalışan tüm ırk, kavim ve kesimlerin ilk olarak bir kısım Kürdü yanına çekerek kendisini Kürdistan’da kalıcılaştırdığını bilmeyen yok. Coğrafik işgal ve sömürge hareketleri karşısında direnen, kendi değer ve kültürlerinden vazgeçmek istemeyen kesimler karşısında bu işbirlikçi tabaka her zaman işler kılınmaya çalışılmıştı. Yakın mücadele tarihi içinde de bu yönlü arayış ve çabalar en üst düzeyde geliştirildi, geliştiriliyor. Böylelikle iktidara yakın olmanın sözde avantajları gösterilerek, iktidarın nimetleri dağıtılarak işbirlikçilik çekim merkezi kılınmaya çalışılıyor.
Bir yandan koruculuk kurumuyla kendi halkına, kardeşlerine karşı savaşan bir Kürt tabakası yaratılırken diğer yandan bu kuruma ve aşiret bağlarına dayanarak ekonomik ve siyasi tabakalar oluşturulmaya çalışıldı. Günümüzde her ne kadar koruculuk kurumu artık etkisini yitirmeye başlamış olsa da egemenlerin her zaman elinde tuttuğu bir sopa olarak daha uzun bir süre Kürt halkına gösterilmeye devam edecek.
Birçok yönüyle deşifre olan koruculuk sistemi ve kültürü yanında belki de onlardan daha tehlikeli olarak tüm yaşam ihtiyaçlarını silah olarak kullanan yeni yetme bir işbirlikçi tabaka oluşturulmuş durumda. Kürdistan’da oldukça zayıflatılan fakat halen etkisini koruyan geri aşiret yapılanmalarını arkasına almaya çalışan, şehirleşmenin ve kapitalist mantığın yarattığı pragmatist yaklaşımlardan etkilenen bu kesim bireysel ve dar ailesel çıkarlar dışında herhangi bir değer tanımadığından daha tehlikeli bir durumu arz ediyor.
Pir Kemal
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info