10 Mart 2020 Salı Saat 11:34
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Tüm yalvarmalarının sonucunda 5
Mart için Putin’den randevuyu kapmayı başardı. Randavu salonuna alınmadan önce
2 dk dan fazla bekletilen TC heyeti daha toplantı salonuna girmeden tükenen hayellerini
vücud diliyle yansıtmış olduğuna şahit olduk.
Faşist Şef ile Rus mevkidaşı
Putin arasında 6 saatten fazla süren görüşme hayal kırıklığıyla sonuçladı.
Dolayısıyla taraflar arasında ortak bir yakınlaşma yaratamayan bu zirve, tam
anlamıyla TC heyeti için tükenen hayellerdi.
Erdoğan dönüşte gazetecilerin
sorularını yanıtlarken mutabakatı en az 10 kez ‘ateşkes’ olarak tanımladı. Fakat ortak metnin ilk cümlesinde,
“Türkiye ve Rusya’nın Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki ateşkes rejiminin
garantörleri olduğu belirtilse de mutabık kalınan maddelerde ‘ateşkes’ ifadesi geçmiyor. Aksine 17
Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’nda olduğu gibi son mutabakatta da öngörülen
bazı hedefler ateşkesi değil, kaçınılmaz olarak daha kanlı bir savaşı sadece
erteletiyordu.
Türk tarafı bir tek ateşkese sarıldı.
Faşist şef güdümündeki yandaş medya bir süre önce “omuz üzerinde baş bırakmamak
gibi tehditvari çağrılar yayınlamasının ardından, Moskova dönüşünde
“Elhamdülillah ateşkesi sağladık açıklamasını manşetlere taşımaya başladı. Sahadaki
durumun ne olduğunu, nasıl bir mutabakata imza attıklarını kimse sormadı,
konuşmadı.
AKP rejiminin yandaş medyası her
ne kadar bir başarı gibi lanse ediyor, Faşist şefi kahraman ilan ediyor olsa da
sonuçta Moskova’da imzalanan mutabakat ile faşist şef Erdoğan,
– Suriye ordusunun M-5 dahil son
iki ayda girdiği hiçbir yerden çekilmemesini,
– TC askerinin yığınak yaptığı
M-4 otoyolunun temizlenmesini,
– Otoyolun iki tarafından 6 km.
derinliğinde güvenli koridorun tesis edilmesini kabullendi.
Faşist şef’in tek kazancı, Suriye
ordusunun kuşatmasında kalan gözlem noktalarındaki askerlerine nohut, pirinç,
un ve makarna göndermek oldu.
Daha önce diğer çatışmalarda
imzalanan birçok ateşkes ve anlaşma barışı sağlamadı, bir çözüm üretemedi.
Sadece savaşı ertelemiş ama en sonunda daha kanlı bir hale de getirdi. Son
ateşkes (ki mutabakat maddelerinde ateşkes kavramı dahi geçmiyor) de TC için
hezimetle sonuçlanacak. Çünkü bu çatışmalar birçok birikmiş sorunun sonucunda
gelişti ve halen bu sorunların hiç biri çözülmüş değil. Tersine dış
müdahalelerle her gün daha da büyüyor.
Ayrıca Faşist şef, yıllar önce
“gayri meşru ilan ettiği ve aşağılamak için, “rejim diye andığı Esad yönetimi
önününde adeta diz çöktü. Mutabakattan sonra Suriye devleti ve rejimini
diplomatik dille kutsadı. Dokunulmaz saydı. Bir işgalci olduğu halde,
Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygıyı teyit etti. Nihai bildiride, tam üç kere
“Suriye Arap Cumhuriyeti“ dedi ve dediklerinin altını da imzaladı.
Faşist şefin “Suriye Arap
Cumhuriyeti vurgusu yine heryerde ve herzaman olduğu gibi kaynağını Kürt
varlığını inkar etmesinden alıyor. Suriye’nin bir Arap devleti olduğu Kürt
kimliğinin bir bütünüyle yok sayıldığı mesajını içermektedir. Bununla da Esad’a
göz kırpmış oluyor.
Moskova’ya gidip Suriye ordusunun
kazanımlarını bir belgeye dönüştüren faşist şef Erdoğan İdlib ile birlikte
Suriye’de tükenen hayallerini tescilleyerek geri döndü.
Peki Bu Hayaler Nelerdi?
-Arap Baharıyla birlikte
Suriyenin büyük bir kesimi oluşturan Suni Araplar üzerinden, Suriye’de
hegemonyasını güçlendirmek isteyen işgalci Faşist TC devleti, El Kaide
artıkları çetelerle anlaşarak, Bab, Cerablus bölgelerini aldı. Kürt güçleri
DAİŞ’i bitirip Rojava Devrimini gerçekleştirmesi üzerine faşist şef taktik
değişikliğine gitti. Kürt kazanımlarının önünü almak için Fıratın doğusuna
yöneldi. Fıratın doğusunda bir Kürt koridorunun oluşmasına izin vermeyeceğiz
şeklinde dış kamouyuna lanse ettiği plan aslında kendi güdümünde Suriye’deki iç
karışıklıkların patlak vermesinden bu yana oluşturmak istediği Suni İhvani koridorunu
oluşturma hayalini hedefliyordu. Hegemon güçler, Rojava Kürdistanı’na ilişkin resmiyette
tek bir şey söylenmezken fiiliyatta Kürtlere karşı Türkiye-Suriye yakınlaşma
kurgusunu içeriyor. Dikkat çekicidir ki TC hükümeti “hem Esad hem SDG yi hedef
alan politikasından çark ederek SDG’yi tek ana hedef haline getirmekle, Esad’ın
“Suriye’de Kürt meselesi diye bir şey yoktur yani “ortak davranalım çağrısına
“zaten hazırız mesajı veriliyor.
-İdlibi elinde tutmasıyla 20
Ocak’ta Fırat Kalkanı ile işgal ettiği Efrin ve Cerablus’ta, 16 Ekim Barış
Harekatı ile işgal ettiği Girê Spî ve Serêkaniye’de hakimiyetini
kesinleştirmek.
-İşgal ettiği yerlerde beslediği
çeteleri konumlandırmak. Bu yerlerin başında Kürt nüfusunun yoğulukta olduğu
Efrin, Girê Spî, Serekaniye gelmekte.
TC’nin Suriye Politikası Hezimetle Sonuçlandı
Türkiye’nin bütün temel
politikalarına olduğu gibi Suriye politikasına da yön veren Kürt sorunu
olmuştur. Erdoğan yıllardır açıkça ilan etmiştir ki, esas hedefi Rojava’daki
Kürt kazanımlarıdır. Buradaki Kürt kazanımlarını inkar, işgal ve soykırımla
ezmektir. Efrîn işgaliyle başlayan ve Cerablus’a kadar uzanan işgal bölgesini
bütün Rojava’ya ve gücü yeterse Kerkük Musul’a kadar yaymak istediğini
defalarca ilan etmiştir. Erdoğan Kürtlerle her türlü diyalog ve siyasi çözüm
arayışını reddetmektedir. Zaten Rojava işgali ve Suriye’de içine düştüğü
hezimet faşist, sömürgeci kafanın bir sonucudur.
Bu kafayla işgal ettiği Rojava’da
ağır kayıplar vermesine rağmen diyalogdan kaçınmaktadır. Erdoğan Türkiye’si
Suriye ile Rusya aracılığıyla, Kürtlerle Amerika aracılığıyla ve onların kontrolünde
görüşmeyi tercih ediyor.
Kürtlerin kazanımlarını her yerde
hedef olarak belleyen, bir bütünüyle Kürtleri inkar, imha ve soykırıma maruz
bırakmaya çalışan Faşist tc devlet aklı her güce kendini pêşkeş çekmiş, tüm
politikalarından taviz vermiştir. Özcesi “Kürt Anasını Görmesin politikasını
güden faşist TC devletinin hayalleri tükenişe mahkum olmuştur.
Militan RÊHAT
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html