HABER MERKEZİ –Libya’dan İdlîb’e, Rojava’dan Başur Kürdistan’a, Afganistan ve Pakistan’dan Avrupa ve Azerbaycan’a kadar uluslarası alandan transfer edilen Erdoğan çeteleri SADAT eli ve MİT direktifleriyle hareket eden paramiliter bir çete şebekesine dönüşmüştür.
İşgalci TC devletinin tarihte olduğu gibi günümüzde de en iyi ihraç maddesi askerler ve çeteler olmuştur. Tarih boyunca her yere asker göndererek, 3 kıta 7 düvelde at koşturarak övünen TC devleti bugün de asker göndermeye ek olarak çete yolluyor. Libya’ya, Rojava ve Başur Kürdistan’a şu anda da Ermenistan’a çete yolluyor. Peki bu uluslarası alanda transfer edilen çeteler nerde, kimlerin desteğiyle oluşturuldu ve bu çeteler nelere gönderiliyor?
Öncelikle Erdoğan DAİŞ’i, gerçeklikten uzak hülyasını yaşama geçirmenin bir ön adımı olarak değerlendirdi. Esas arzusu ise İslam dünyasının etkili siyasal güçlerinden olan Müslüman Kardeşler’i yeniden organize edip tamamen kontrol altına almak ve yayılmacı siyasetini bu yapılanmanın ‘ümmetçi’ yönünü de kullanarak sürdürmekti.
Muhammed Mursi’nin ölümüyle bu örgüt neredeyse tamamen Erdoğan’ın kontrolüne geçti. Onları önce Suriye’de ardından Yemen ile Libya’da ve ulaşabildiği her yerde farklı adlar altında örgütledi.
Erdoğan 2011’de El Nusra’yı Kuzey Afrika’dan Suriye’ye taşıyarak esasen Müslüman Kardeşler’in silahlı gücünü örgütlemeye yöneldi. MİT ile organize çalışan SADAT adlı kurumu aracılığıyla da 2012 yılından günümüze kadar bu çeteleri silahlandırıp eğitti. Erdoğan’ın bu güçleri kısa sürede birçok yere taşıyıp oralarda çatışmalara yön verebilmesinin bir nedeni de bu komplike organizasyondur.
Tüm bu güçler, artık Müslüman Kardeşler ideolojisinin silahlı eğitim almış ve daha da radikalleşmiş türevleridir.
El Nusra, El Kaide ve DAİŞ’in eğitmenliğini yapan SADAT ne zaman, kimler tarafından kuruldu? Faaliyet amacı ne?
Türkiye’de sivil darbe gerçekleştiren Tayyip Erdoğan’ın şahsına bağlı güvenlik ve istihbarat ordusu SADAT’ın Türkiye ve Kürdistan’daki faaliyetlerinin yanı sıra uluslararası organizasyonu ürkütücü boyutlara ulaşmış durumdadır.
Tam adıyla “SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi”, 28 Şubat döneminde irtica suçlamasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) atılan 23 subay ve astsubay tarafından 28 Şubat 2012 tarihinde kuruldu. SADAT’ı kuran ekibin başında emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi bulunuyor. Arapça “Seyitler” anlamına gelen SADAT’ın askeri alanda eğitim, donatım ve danışmanlık faaliyeti göstereceği ülkeler, Türkiye’nin dış politikasına uygun şekilde seçiliyor. Şirket son yıllarda Türkiye’nin silah ihracatı konusunda da ‘pazarlamacı’ olarak görev yaptığı biliniyor. İnternet sitesinde şirket merkezi olarak İstanbul-Beylikdüzü gösteriliyor. SADAT bünyesinde net bir sayıyla kaç kişinin çalıştığı bilinmemekle beraber çoğunluğunun asker kökenli olduğu biliniyor.
Erdoğan’ın hesabını vermeden kullandığı örtülü ödeneğin yarısında fazlasının SADAT’a ve ordan da eğittip birçok ülkede savaştırdığı El Kaide menşeili, Selefiler ve cihadist DAİŞ çetelerine gittiği belgelerle birçok kez kanıtladı. 2020 yılında beslediği çetelere örtülü ödenekten 14.1 milyar lira ayrıldı.
Kafkasya’dan devşirilen Çeteler Suriye’de
SADAT bünyesinde örgütlendirilen ve uluslararası operasyonlarda kullanılan yabancı uyrukluların büyük bir bölümü Kafkasyalı, El-Kaide ve DAİŞ çeteleridir. Bu kişiler Çeçenistan, Tacikistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Rusya’dan devşirilip Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a gönderilen DAİŞ, El Nusra, Ahrar u Şam, Sultan Murat Tugayları isimleri verilen çete gruplarında savaştırılıyor. SADAT bu çete gruplarının eğitimi, silahlandırılması ile lojistik desteği faaliyetlerini üstleniyor. SADAT faaliyetleri kapsamında 2015 yılında Rusya’da Irak ve Suriye’deki savaşa katıldığı için 889 kişiye soruşturma açılırken, bunların % 25’i SADAT irtibatlı olduğu ortaya çıkmıştı. Rusya’ya geri dönenlerden elde edilen bilgilerde Kafkasya kökenli çete elemanlarının çoğu Türkiye Pasaportu ile yolculuk yapmış. Bu kişilere pasaport teminini de yine SADAT ve Rusya’daki Türk konsoloslukları sağlamış.
SADAT birçok örgütle işbirliği içerisindedir. Kafkasya Emirliği olarak bilinen çete örgütü ile derin ilişkileri mevcuttur. SADAT’ta eğitim görüp Suriye’ye giden her Kafkasya Emirliği üyesi için örgüte silah ve para yardımı yapılıyor. Verilen silahlar örgütün Dağıstan Vilayeti koluna teslim edilirken, para ise örgütün şimdiki lideri konumunda olan Ebu Muhammed Kadari Rüstem Asilderov)’ye bizzat veriliyor.
SADAT’ın Suriye’ye gönderdiği bir başka çete örgütü de Horasan Vilayetleri Örgütüdür. 28 Haziran 2016’daki İstanbul Atatürk Havalimanında yapılan bombalı saldırıyı, SADAT’ın eğittiği ve lojistik destek verdiği Horasan Vilayetleri Örgütüne bağlı çeteler gerçekleştirmişti. Rus istihbaratının bir raporunda, İstanbul’daki bombalı saldırının gerçekleştirildiği yer, saldırının biçimi ve saldırı da ölen yabancıların sayısının fazla oluşu MİT’in bu olayda aktif rol aldığını gösteriyor.
SADAT – UETD Ortaklığı
SADAT’ın eğittiği ve DAİŞ-El Nusra içinde Suriye’de savaştırdığı birçok çete elemanını Türkiye pasaportu ile Türkiye konsoloslukları üzerinden Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Macaristan, İsveç ve Avusturya’ya yerleştirdi.
SADAT’ın Avrupa’dan çete elemanı devşirmesinde ve bu çetelerin Avrupa’ya yerleştirmesinde kullandığı bir yapı da UETD’dir. UETD, bir taraftan örgütlendiği alanlarda devşirdiği çete elemanlarını Türkiye’deki SADAT eğitim kamplarında eğitimini sağladıktan sonra Suriye’ye geçirerek Rojava Kürdistan’ın da Kürtlere karşı savaştırırken diğer taraftan Suriye ve Rojava’da savaşmış, deneyimli-tecrübeli çete elemanlarının Avrupa’ya geçişi ve konumlandırmasını yapıyor.
Erdoğan’nın SADAT eliyle örgütlerdiği çeteler şimdi de Azerbeycan’da
Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ sınırında 27 Eylül başlayan ve bir hafta önce yapılan ateşkese rağmen devam eden çatışmalarda Suriye, Afganistan ve Pakistan’dan getirilen ve bizzat SADAT ve MİT’in direktiflerine göre hareket eden binlerce çetenin Türkiye üzerinden Azerbeycan’a gönderildiği birçok ülke tarafından belgelerle kanıtlandı.
Londra merkezli SOHR (Suriye Gözlem Evi)’nin son verilerine göre şu ana kadar Azerbaycan’a sevk edilen Suriyeli savaşçı sayısını en az bin 650 çete olduğu kaydedildi. Ayrıca Eski Ermeni Büyükelçisi iki gün önce raporlara dayandırarak Türkiye destekli Hay’at Tahrir Al-Sham (eski adı Jabhat Al-Nusra) ve Sultan Murad Tugayından oluşan yaklaşık 4 bin çetenin Libya ve Suriye’den Karabağ’a aktarıldığını açıkladı.
Bunlara ek son olarak Rus yayın kuruluşlarından Kommersant’ın askeri-diplomatik kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Eylül-Ekim aylarında Türkiye’nin askeri nakliye havacılığının Azerbaycan’a yaptığı uçuşların sayısının (çoğunlukla Gürcistan üzerinden transit olarak)net bir şekilde arttığını kaydetti. Ayrıca Suriye ve Libya’da savaşan Ankara’ya sadık İslamcı çete gruplarının toplanmaya devam ettiğini ve paralı çetelerin tedarikinde Milli İstihbarat Teşkilatının kontrolünde gerçekleştirildiğini belirtti. Özellikle işgali altındaki Efrin bölgesinden toplanan çeteler Türk nakliye şirketlerinin yardımıyla Suriye sınırından 40 km uzaklıktaki Şanlıurfa şehrine (Türkiye) naklediliyor. Oradan da MİT’in kontrolü ve SADAT’ın kirladığı uçaklarla Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ çatışma bölgesine uçurulduğu dile getirildi.
Bugün Erdoğan’ın elinde sadece iç politikada oynayabileceği kartları, ülkelerin egemenliğini ihlal eden askeri müdahaleleri(özellikle de eğittiği ve beslediği azılı çetelerle), herkese düşman söylemleri, bazı ülkelerin içe çekilmesinden ve bölgedeki siyasi boşluktan yararlanmayı kapsayan siyasi maceraları kaldı. Her yere hunharca saldırttığı çeteleri daha önce tanık olduğumuz gibi yakın gelecekte de kendisinin aleyhine döneceği başka ülkelerde başka coğrafyalarda patlattığı bombalar kendi topraklarında cereyan edecektir.
Militan RÊHAT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi