07 Nisan 2016 Perşembe Saat 21:16
AKP çeteleri Kürdistan’da çağın en vahşi ve barbar
uygulamaları ile bir soykırım yapma arayışındadır. Cizre, Sur, Nusaybin gibi
yerlerde insanları diri diri yakmaları, şehirleri tank, top ve patlayıcılarla
yok etmelerinde DAİŞ çetelerin taktik ve psikolojik uygulamalarını kullanması
dikkat çekicidir. Cizre, Sur ve Silopi gibi yerlerde ortaya çıkan belge ve
sloganlarda burada savaşan çetelerin Türk mü, DAİŞ çeteleri mi yoksa ikisinin
ortak birlikteliği mi tartışmalarına neden oldu. Aynı ideolojik yapıya sahip olan DAİŞ-AKP
çeteleri Kürtlere karşı ortak savaşıyor. Kimin nerede olduğu çok fazla bu
gerçeği değiştirmez.
AKP çetelerinin halen pervasızca saldırdığı Nusaybin, Gever
ve Şırnak’taki devlet terörü ve faşizan uygulamaları karşısında bu soruyu
tekrardan güncellemek ve bazı tespitlerde bulunma gereği vardır. Yöntem ve
amaçları aynı olan bu uygulamalar gerçekten kim kimden aldı? DAİŞ mi, AKP’nin
türevi yoksa AKP DAİŞ’in kendisi mi sorusu güncelde hassasiyetini koruyor.
Sonuç yerine girişte şu kısa tespit ile başlamak yanlış olmayacaktır.
Zihniyetleri ve dayanakları bir olan güçlerin pratik sonuçları da çok farklı
olmayacaktır. Zaten bu gerçekliktir ki, yıllardır TC Kürdistan’da özel savaşı
en kirli şekli ile pervasızca uyguluyor.
DAİŞ’İN YAPTIKLARINI
TC 1990’LARDA YAPIYORDU!
1990’lardan sonra savaşın yoğunlaştığı Kuzey Kürdistan’da TC
faşist güçleri JİTEM, ÖZEL HARP DAİRESİ, Gladio ve Hizbul-Kontra gibi özel
savaş güçleri kullanarak, binlerce insanı faili meçhul cinayetlerle infaz etti,
binlerce köyü yaktı, yıktı, uçaklarla havaya uçurdu, gerilla ve Kürt yurtseverlerin kafalarını
kesti, diri diri insanları yaktı, asit kuyularına attı, sağ yakaladığı
insanları helikopterlerden attı, insan cesetlerini soyarak teşhir etti ve araçların
arkasında sürükleme dahil her türlü insanlık dışı uygulamayı yapmaktan
çekinmedi. Yıllar sonra ortaya çıkan DAİŞ çetelerinin aynı yöntemlerle
psikolojik savaş araçlarını yaygın bir şekilde kullanması elbette tesadüfi
değildir.
DAİŞ çetelerini AKP çeteleri ile ortaklaştıran en temel nokta
bu iki çete örgütünün ideolojik olarak selefi mezhebi ve ‘İslami araç’ olarak
kullanma yöntemleridir. Birkaç gün önce
ANF’nin yayınladığı bir belgede DAİŞ çeteleri bir notlarında, “amel yaparken
meşru, hatta bazen gayri meşru yollar bile kullanıla bilinir sözleri yer
alıyordu. Tamda bu sözü doğrularcasına AKP’nin yıllardır amaçları için katliam,
işkence, hırsızlık, talan, sübyancılık dahil her türlü kirli araçları
kullandığı göz önünde bulundurulursa bu iki çete örgütünün çok farklı
olmadıkları net olarak görülecektir.
ÖZEL KİRLİ SAVAŞ
TC’NİN BİR VERSİYONUDUR!
AKP DAİŞ’ten mi etkilendi, yoksa DAİŞ AKP’nin kendisi mi
sorusuna dönersek yukardaki örneklerde göz önünde bulundurulursa kestirme
yoldan AKP’nin kendisi DAİŞ, DAİŞ’in de bir AKP türemesi olduğu net olarak
ortala çıkıyor. Zira tüm dünyanın karşı durduğu DAİŞ’i her türlü yöntemle
ayakta tutan ve yürüten AKP’nin kendisi aşikar ve ayan beyan ortada.
AKP-DAİŞ ÇETELERİ
KÜRTLERİN DİRENİŞ UMUDUNU KIRMAYA ÇALIŞIYOR!
Kürt halkının direniş odaklarını fiziksel olarak imha etmek
ile direniş zihniyetini kırmayı hedefliyorlar. 1990’ları hatırlarsak aynı
yöntemlerle o dönem Kürdistan’da savaş yürüten özel Harp Dairesi savaşı tamamen
kirli yöntemler ve psikolojik yön esas alınarak yürütüyordu. Talancı bir kültür
geçmişi olan Türk boyları akın ettikleri yerlerde direnenleri öldürüp geri
kalanlara aleme ibret olsun diye çeşitli yöntemlerle cezalandırdıkları
biliniyor. Osmanlı, talan kültürüne dayanan TC faşizminin en fazla baş vurduğu
da ‘ibretlik’ yöntemler oldu. Nitekim ilk ortaya çıktığında DAİŞ’in kullandığı
araçlar, kafa kesmeler, insan yakmalar ve tecavüzler oldu. AKP-DAİŞ ortaklığı Rojava Kürdistan’ında
yaptıklarını, Cizre, Silopi ve Sur’a
taşırdıktan sonra şimdi de Nusaybin, Şırnak ve Gever’e aynı yöntemleri uygulamaya
çalışıyorlar.
Erdoğan-AKP çeteleri Kürdistan’da bu vahşeti yaparken öyle
gizli saklı yapmaya da çalışmıyor. TC. 1990’lardan sonra özellikle Kürdistan’da
yürütmüş olduğu devlet terörünü bir yönüyle denilebilir ki gizli tutmaya
çalıştı. Ancak AKP-DAİŞ çetelerinin şimdi Kuzey Kürdistan’daki direnişe karşı
sergilediği vahşet ve insanlık dışı uygulamaları gizlemeyi bir kenara
bırakalım, kendi çektikleri görüntü ve fotoları bile toplum yaşamı üzerinde
psikolojik etki yaratması için faşizan sözlerle birlikte hayasızca, pervasızca yayınlıyorlar.
‘DAİŞ’İ TÜRK MİT’İ
YÖNETİYOR’ İDDİALARI DOĞRULANDI
Türk devleti Suriye’de toplumsal olarak halkın direşe
başladığı 5 yıldan bu yana kirli amaçları için OSO, DAİŞ, EL Nusra, Ehrar Şam,
Sultan Murat gibi tüm çete guruplarını desteledi, içinde yer aldı. Tüm
ısrarlara rağmen Erdoğan-AKP DAİŞ çetelerini desteklemesi uluslar arası alanda
“DAİŞ AKP’nin vekalet savaşını yürütüyor, DAİŞ’i Türk MİT’i yönetiyor gibi
tartışmalar yaşandı, kimi belge ve dokümanlar ise bu iddiayı doğrular nitelikte
ortaya konuldu.
Türk devleti Musul’un Başika kasabasına asker sevkiyatı
yaptığı süreçte, oradan çeteler ile yapılan görüşmelerde kimi çete guruplarının
oradan alınıp başka yere naklettikleri bilgisi de kamuoyuna paylaşılmıştı.
Şimdi tüm bu gerçeklikten sonra DAİŞ çetelerinin dilinin Arapça ya da Türkçe
olması, DAİŞ çetelerinin fiili bir şekilde Cizre, Sur ve Nusaybin gibi yerlerde
savaşıp savaşmadığı çok fazla sonucu değiştirmez. Sonuçta bu iki çete gurubu da
yakıp yıkmayı, insani değerlerin tümüne karşı savaşan, pratik ve ideolojik bir
ortaklığa sahiptirler. DAİŞ çetelerinin Rojava, Suriye ya da Kuzey Kürdistan’da
Türk ya da Arap dilini kullanması bu sonucu değiştirmez.
Sonuç olarak DAİŞ-AKP çetelerine ve TC devlet terörüne karşı
YPS ve Kürt halkı Cizre, Sur ve Hezex gibi yerlerde destansı direnişlerle TC’ye
büyük darbeler vurup, hedeflediği teslimiyetin gelişmesine izin
vermediler. Nusaybin, Gever ve Şırnak’ta
devam eden tarihi direniş ile TC, AKP-DAİŞ çetelerine büyük darbeler vurarak
tüm psikolojik araçlarını işlevsiz bıraktığını söylemek gerekir. Erdoğan-AKP-DAİŞ çetelerinin en büyük
hedefleri bahar gelmeden ve gerilla harekete geçirmeden önce direniş merkezleri
olan yerleri teslim almaktı. Bunun için tank, top, özel ordu ve kirli basın ile
ellerindeki tüm imkanları kullanarak Cizre, Sur, Silopi, Hezex ve Nusaybin
başta olmak üzere öz yönetim ve denişlerin geliştiği şehirleri bahar gelmeden
önce ezmek ve teslim almaya çalıştı. Bunun için Cizre, Sur ve Silopi ve şimdi
de Gever, Şırnak ve Nusaybin’de hiçbir devlet teröründen çekinmediler. Yüzlerce
insanı diri yakacak kadar cani, binlerce ev ve iş yerlerini yakacak kadar vahşi,
tüm insanlık değerlerine hiçe sayacak kadar da ahlaksızca saldırdılar. Ama nasıl
ki, Kürtler ve direniş odakları Rojava’da DAİŞ çetelerine tarihi darbeler
vurulup tarihin çöp sepetine atılmanın eşeğine getirdiyse aynı Kürt ve direniş
odakları AKP-DAİŞ çetelerini Kuzey Kürdistan’da yenilgiye uğratarak bu faşizan
rejimi ve onun tüm kalelerini yerle bir edecektir.
Baharın gelişi ve gerillanın doğa ile yeniden yaşam bulması
bu tarihin temel başlangıç noktalarından birisi olduğunu hiç kimse unutmasın.
Zira Kürt Halk Önderliği Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü önüne hedef koyan bir
gücü durdurmaya çalışanlar geride bıraktıkları 40 yıllık geçmişlerinden ders
alması gerekir. Onlar kirli emellerini güncelliyorsa, Kürtlerde Mazlum, Agit,
Mahir ve Denizlerin direnişi ve birlikteliğini güncelleme sorumluğu ile hareket
edeceklerini iyi bilmeleri gerekir.
Unutulmaması gereken bir gerçeklik vardır ki o da Baharın gelişi
ile birlikte Newroz ateşi yanar. Yakılan Newroz ateşleri Kürt halkı için
yepyeni başlangıçlar demektir.
Delil Dicle
Kürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com –
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info – www.navendalekolin.com