08 Ocak 2017 Pazar Saat 08:34
ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal, Türk Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’ın paranoyasının, ülkedeki terör tehdidini artırdığını yazdı.
The Independent, Osmanlının çöküşünden bu yana Erdoğan-AKP rejimi ile
Türkiye’nin en kötü günlerini yaşadığını yine geçtiğimiz günlerde The
Independent’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, “IŞİD’i bombaladığını
iddia ederek Kürtleri bombalayabilen, kendisi Suriye ve Irak’a asker
konuşlandırırken ülkesinin ‘iç işlerine’ hiçbir gücün müdahaleye kalkışmamasını
isteyebilen biri, açık ki çok tehlikeli bir yolda yürüyordur. Pakistan’ın
Afganistan’a dokunup karşısında İslamabad’a yürüyen Taliban’ı bulması gibi,
Suriye’ye dokunursan sen de arka bahçende patlamalarla karşılaşırsın diye
yazdı
Wall Street Journel: Erdoğan ülkeyi kutuplaştırıyor
Erdoğan’ın IŞİD tehdidini hafife aldığı yorumu yapıldı:
“Terör tehdidi gerçek ve Erdoğan’ın paranoyası bunu daha da kötüleştiriyor.
‘Erdoğan artık Kürtlere sığınamayacak’
İstanbul’un Ortaköy semtindeki eğlence kulübü Reina’da 39
kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı IŞİD’in üstlenmesine değinen gazete,
“Saldırıyı IŞİD’in üstlenmesi Erdoğan’ın her saldırıya alışıldık biçimde
suçladığı Kürtlere sığınmasını zorlaştıracak denildi.
‘Erdoğan’ın otokratik yönelimleri ülkenin zafiyetini
artırdı’
15 Temmuz darbe girişiminin ardından çok sayıda kişinin
gözaltına alındığı ve tutuklandığını hatırlatılan başyazıda, “Erdoğan’ın kendi
İslamcı ve otokratik yönelimleri ülkenin zafiyetini de artırdı ifadeleri
kullanıldı.
‘Erdoğan, Türkler IŞİD videosundan haberdar değil mi
sanıyor?’
Erdoğan’ın darbe girişiminin ve bombalı saldırıları özgür
basın ve bağımsız yargı gibi kurumlara baskı için bahane olarak kullandığını
kaydeden gazete, IŞİD’in iki Türk askerini yakarak infaz ettiğini ileri sürdüğü
videoyu hatırlattı: “IŞİD’in iki Türk askerini diri diri yaktığı videosunun
ardından Erdoğan’ın hükümeti Türk medyasına görüntüleri yayınlamama talimatını
verdi. Erdoğan Türkler bundan haberdar olmadı mı sanıyor?
‘Erdoğan ülkeyi kutuplaştırıyor’
Türkiye’nin cihatçılara karşı birleşik bir cepheye ihtiyaç
duyduğu ancak Erdoğan’ın ülkeyi kutuplaştırdığı tespitine yer verilen başyazıda
şu ifadeler kullanıldı: “Ama Erdoğan bugünlerde Moskova’daki yeni dostları
hariç nereye baksa ihanet görüyor. Eğer Erdoğan’ın sorunlara karşı ortaya koyduğu
tepki gücünü daha da artırmak olmasaydı Türkiye daha güvenli bir yer olurdu.
Robert Fisk: Türkiye yalnız, Erdoğan tehlikeli bir yolda,
sırada ne var?
The Independent’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk,
IŞİD’in İstanbul Ortaköy’de bir gece kulübüne dönük gerçekleştirdiği ve 39
kişinin yaşamını yitirdiği saldırının ardından gazetesinde “Batı’da biz
Türkiye’deki ölümler üzerinde bu yüzden durmuyoruz? başlıklı bir yazı kaleme
aldı.
Robert Fisk, Ortaköy Katliamı’nın ardından kaleme aldığı
yazıda siyasi iktidara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eleştiriler yöneltti. Fisk,
“IŞİD’i bombaladığını iddia ederek Kürtleri bombalayabilen, kendisi Suriye ve
Irak’a asker konuşlandırırken ülkesinin ‘iç işlerine’ hiçbir gücün müdahaleye
kalkışmamasını isteyebilen biri, açık ki çok tehlikeli bir yolda yürüyordur.
Pakistan’ın Afganistan’a dokunup karşısında İslamabad’a yürüyen Taliban’ı
bulması gibi, Suriye’ye dokunursan sen de arka bahçende patlamalarla
karşılaşırsın dedi.
The Independent’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk,
IŞİD’in İstanbul Ortaköy’de bir gece kulübüne dönük gerçekleştirdiği ve 39
kişinin yaşamını yitirdiği saldırının ardından gazetesinde “Batı’da biz
Türkiye’deki ölümler üzerinde bu yüzden durmuyoruz? başlıklı bir yazı kaleme
aldı.
Siyasi iktidara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ülkede ve
Ortadoğu’da izlediği politikalar nedeniyle eleştirilen yönelten Fisk, Erdoğan’ı
kastederek, “IŞİD’i bombaladığını iddia ederek Kürtleri bombalayabilen, kendisi
Suriye ve Irak’a asker konuşlandırırken ülkesinin ‘iç işlerine’ hiçbir gücün
müdahaleye kalkışmamasını isteyebilen biri, açık ki çok tehlikeli bir yolda
yürüyordur değerlendirmesinde bulundu.
Fisk’in yazısı şöyle:
‘Olay Türkiye olunca manşetler unuttu gitti’
Türkiye yalnız. Önce bunun arkasındaki ırkçı sebeplere
bakalım. 39 kadın ve erkek yılbaşı günü Paris, Brüksel veya Berlin’de
katledilmiş olsaydı, manşetler üç dört gün durulmazdı. Kurbanlar doğu Avrupalı
olsa en fazla iki veya üç gün. Ama elbette olay Müslüman bir ülke olan – ve
halkı her zaman Hıristiyanlar kadar beyaz olmayan –Türkiye’de olunca, manşetler
birkaç saat sonra unuttu gitti. Nasıl olsa bizden değiller, dedi Batılılar.
Dolayısıyla, oransal olarak bu kitlesel katliamda en fazla
can kaybı verenler arasında Araplar olduğunu bu makalenin çok az okuru
bilecektir: el kadar Lübnan’dan hem Müslüman hem de Hıristiyan üç ölü, dört
yaralı var. Katliam kurbanlarına dair yerel televizyonların haberlerine
yansıyan Lübnan’daki öfkenin hiç farkında değiliz: olayın haberi ile çökmüş
ailelerle yapılan dehşet verici, sansasyonel ve hiç sınır gözetmeyen
röportajlar öylesine acımasızdı ki Lübnan başbakanı gazetecilere ölenlerin
yakınlarını rahat bırakma çağrısı yaptı.
‘Suriye’ye dokunursan sen de arka bahçende patlamalarla
karşılaşırsın’
Bir de askeri sebepler var. Türkiye Suriye savaşına ipini
koparmış gibi dalmamış mıydı? Sınırından IŞİD’e ve Nusra Cephesine (yani El
Kaide’ye, 11 Eylül katliamcılarına ve doğu Halep’in kahramanlarına) silah ve
para akışına ve ne kadar katliam yapsa da “cihatçı sayılmayan bir sürü ABD ve
İngiliz ‘ılımlısının’ geçişine izin vermemiş miydi? Türkiye kendi Kürtleri ve
üstüne bir de Suriyeli Kürtler ile yeniden savaşa tutuşmamış mıydı? Türk
ordusu, ki bugünlerde bir sebeple bundan pek bahsetmesek de NATO’nun en büyük
ordusudur, son zamanlarda bir miktar vefasızlaşmamış mıydı?
Temmuz’daki darbe – ‘Gülenciler’ konusunda sıkılan onca
palavraya rağmen – aslında Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeye dönük bir ordu
girişimiydi. Seçimle gelmiş bir diktatör (ki dünyada sayıları hızla artıyor)
komşusunun iç savaşında geçiş yolu vazifesi görmek istiyorsa eğer – aynen
Pakistan’ın Ruslara karşı savaşmak için Amerikan ve Suudi yardımı ve teşvikiyle
silah, fon, savaşçı sokarak Afganistan’da yaptığı gibi – kendi büyük
şehirlerinde katliamlardan başka ne bekliyor ki? Pakistan’ın Afganistan’a
dokunup karşısında İslamabad’a yürüyen Taliban’ı bulması gibi, Suriye’ye
dokunursan sen de arka bahçende patlamalarla karşılaşırsın.
Ve bir de politik sebepler var. Türkler eskiden AB’ye üye
olmak istiyorlardı şimdi o kadar istekli görünmüyorlar ve kim onları
suçlayabilir ki? Bu yüzden mevcut politikaları bir taraftan Rusya, İran, Çin ve
dost olabilecek Arap hariç tüm uluslarla arayı yaparken diğer taraftan AB’den
devasa rüşvetler alıp (Angela Merkel’in halt yemesi bu da), karşılığında deniz
geçişini Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Müslüman mültecilere kapatmak ve 79 milyon
vatandaşı için vaat ettiği vizesiz Avrupa seyahatini talep etmek oluyor.
‘Erdoğan dış politikasında Osmanlı karşıtı bir çizgiye
geldi’
Eski Türk imparatorluğu notaljisi duyan (İstanbul’daki yeni
gösterişli sarayının sebebi bu sanırım) bir adama göre tuhaf ama Erdoğan dış
politikasında Osmanlı karşıtı bir çizgiye geldi: 2011 devrimleri sonrasında
flört ettiği Arapları büyük güçlerin lehine neredeyse görmezden geliyor.
O zaman başkan adayı iken Müslüman göçmenlere yönelik
kısıtlamalar getirilmesini savununca Trump’ın adının İstanbul’daki kuleden
silinmesini isteyen Erdoğan, şimdi Beyaz Saray’a gelecek yeni adamla birlikte
eleştirilerden kurtulacağını düşünüyor. Ben olsam o kadar emin olmazdım.
Problemin bir bölümü de bu zaten. Önce bir Rus jetini
düşürüp sonra Putin’e yaltaklanan, Suriye devriminin başında Esad sevdalısı
olup sonrasında ondan nefret eden, Avrupa’yla flört edip sonra AB’yi aşağılayan
Erdoğan ittifak politikasında o denli kaypaklaştı ki, aklı başında hiç kimse
Halife efendiye fazla yanaşmak istemeyecektir.
‘Erdoğan çok açık ki tehlikeli bir yolda yürüyor’
IŞİD’i bombaladığını iddia ederek Kürtleri bombalayabilen,
kendisi Suriye ve Irak’a (ki Türkiye’nin Musul dışındaki mevcudiyeti Bağdat
hükümetinde büyük rahatsızlık yaratıyor) asker konuşlandırırken ülkesinin “iç
işlerine hiçbir gücün müdahaleye kalkışmamasını isteyebilen biri, açık ki çok
tehlikeli bir yolda yürüyordur.
‘Sırada ne var?’
Öyleyse sırada ne var? Daha fazla katliam mı? Tabi ki.
IŞİD’den, Kürtlerden, Marksistlerden… adını siz koyun. Daha fazla darbe
girişimi mi? Daha önemli siyasi ve askeri soru bu.
Ekim itibariyle 164 general dahil 7000’den fazla Türk askeri
tutuklanmış vaziyetteydi. Elbette ki cezalandırma maksatlı değil. Aklı başında
her ordu, bu kadar çok askeri kodese tıktığınızda bunun sebebinin onları
yargıya (ki onun da birçok mensubu tutuklamalardan nasibini aldı) teslim etmek
olmadığını bilir.
Hayır, NATO’nun en büyük ordusu içindeki kitlesel
tutuklamalar, ordunun – Halife efendinin sonunun cezaevi veya daha beteri
olacağı – daha başarılı bir darbe düzenlemesini önlemek için.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html