29 Temmuz 2012 Pazar Saat 16:20
Di topbarana rejîma Sûriye de 3 jinên Kurd jiyana xwe ji dest dan-ANF
Şerên dijwar ên di navbera rejîma Esad û hêzên muxalîf de her ku diçe dijwartir dibe. Di encama topbarana hêzên rejîma Esad de 3 jinên Kurd jiyana xwe ji dest dan. Hat ragihandin ku her sê jin ji heman malbatê ne.
Şerên dijwar ên li duwemîn bajarê herî mezin ê Sûriyeyê ku nêzî 600 hezar Kurd lê dijîn her ku diçe dijwartir dibe. Di encama topbarana artêşa Sûriyeyê de jinên Kurd ên bi navê Emel Mihemed Xelîl a 27 salî, dayîka wê Emîne Dawud a 50 salî û dapîra wê Elmas Dawûd a 70 salî jiyana xwe ji dest dan.
Li gorî agahiyên hatin bidestxistin ev bûyer duh qewimî. Di encama berika tope ya li xaniya malbata Kurd de her sê jinên navborî jiyana xwe ji dest dan. Malbat bi eslê xwe ji gundê bajaroka Raco ya Efrînê ye.
Roja pênçşemê, gava endamên Meclîsa Gel û Yekîneyên Parastina Gel (YPG) alîkariya xwarinê ji malbatên Kurd re dibirin, li taxa Tariq El Dabê li rastî êrîşa rejîma Sûriyeyê hatin û di encamê de 3 Kurd jiyana xwe ji dest dan. YPG’ê li hemberî vê yekê çalakiyeke bersivdanê pêk anî û di encamê de herî kêm 6 leşkerên Sûriyeyê hatin kuştin.
Prz. Çelîk: Ez dê heman xebatê berdewam bikim-DÎHA
Parêzerê Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan Osman Çelik ku 8 mehan girtî ma û di 18’ê Tîrmehê de serbest hate berdan diyar kir ku ji ber ew parêzerên Ocalan bûn hatin girtin. Çelîk, anî ziman ku bi vê operasyona li hemberî parêzeran armanca herî mezin muwekilê wan Ocalan bû û wiha got: “Dozger û dadger hatin bikar anîn û piştî karê wan qetiya avêtin aliyekî. Tu sûcê min tune û ez dê dîsa kar û barê xwe yê berê berdewam bikim.”
Di 26’ê mijdara 2011’an de di navde Prz. Osman Çelik jî heye 36 parêzerên Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan hatin girtin.
Ji parêzerên Ocalan Osman Çelîk di rûniştina ewil a di 18’ê Tîrmehê de li Sîlîvriyê hate dîtin de li gel 8 parêzeran bi tevahî 9 arêzer serbest hate berdan. Osman Çelik, piştî serbest hate berdan beriya operasyonê û şertên girtîgehê ji ajansa me DÎHA’yê re axivî. Çelîk, anî ziman ku beriya operasyonê serokwezîr Erdogan Buroya Hiqûqê ya Asrînê kir hedefa xwe û li bendê bûn ku operasyonek bi vî rengî pêk bê. Çelîk, da zanîn ku li dijî hiqûqê bi awayekî siyasî hatin girtin û wiha got: “Li malê zêde lêgerîn pêk neanîn. Lê li buroyê lêgerînek pir mezin pêk anîn. Dosyayek doza min jî girtin û lêkolîn kirin. Li gorî hiqûqê lêgerina buroya parêzeran divê dozger û serokê baroyê hebe. Lê ev yek pêk neanîn.
‘Xwestin me û Ergenekonê bi hev girêbidin’
Çelîk, da zanîn ku dozger di lêpirsînê de gotiye agahiya wan bi têkiliyên Ergenekonê hene pirsiye û wiha got: “Me ev yek red kir û me ev wek wekî neheqiyê dît. Dewlet ji bo ser kujerên bigire û ser windayan aloz bike bi navê operasyona KCK’ê operasyon pêk anîn. Ji xwe xwe derxe paqijiyê her tiştî davê ser KCK’ê. Me ji dadger re got daraz ne serbixwe ne û bi fermana serokwezîr bi ser buroyên parêzeran de digirin û wan binçav dikin.
‘Dadger û dozger hate bikar anîn’
Çelîk, anî ziman ku dewlet û hikûmetê bi Dadgehên Rayeya Taybet dozger û dadger bikar anîn û piştî dadger û dozger êdî bi kêrî wan nehat ew avêtin derve û dawî li karê wan anî. Min di rûniştina dozê de got ez dê bi kurdî parastinê bikm û 100 caran mafê parastina zimanê kurdî bê redkirin jî ez dê dîsa di parastina kurdî de israr bikim.
BİZ DE İŞGALE EYVALLAH DEMEYECEĞİZ-Özgür Gündem
Erdoğan’ın tehditlerine, Türkiye’deki Kürtler’den sert tepki geldi. BDP Eşbaşkanı Demirtaş, “Zaten bu sınır uyduruk bir sınırdır. Barut fıçısının üstüne oturarak çakmak çakma derken, Osman Baydemir de “Suriye Kürdistanı’nı işgal bir cinnet olacaktır. Hiçbir Kürt de, biz de eyvallah demeyeceğiz diye konuştu.
‘Barut fıçısının üstüne oturarak çakmak çakma’
Riha’nın (Urfa) Pirsûs (Suruç) ilçesinde konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın kendi öz yönetimini kuran Suriyeli Kürtlere, “Oraya müdahale ederiz. Orası terörist ağıdır, biz orayı dağıtırız sözlerine tepki göstererek, “Zaten bu sınır uyduruk bir sınır, araya çektiğiniz bu sınır yapay bir sınırdır. Zaten Kobani’yle Suruç iç içedir. Benim arkamda duran Kobani, Kürdistan’dır. Benim bulunduğum yer de Kürdistan’dır. Esad da halkından korkuyor. Ezerek ve katlederek susturmaya çalışıyor. Tıpkı senin gibi. Esad Suruç’u görüyor. Şimdi diyor ki ‘sen de benim yaptığımı yapıyorsun.’ Esad sana bakıp kendini görüyor. Senin Kürtlerle sürdürdüğün politikanın aynısını Esad kendi yurttaşlarına yapıyor dedi. Başbakan Erdoğan’ın açıkça Kürt düşmanlığı yaptığını söyleyen Demirtaş, “Suriye Kürtleriyle ilgili konuşurken, kendi ülkende 20 milyon Kürt’ün yaşadığını aklından biran bile çıkartma. Barut fıçısının üstüne oturarak çakmak çakma derim. Sende çok iyi biliyorsun ki Kürt halkı sahipsiz değildir. Kurbanlık koyun değildir. Kuzu hiç değildir. Suriye Kürdü ve Kürdistan’ı Kobani sahipsiz değildir. Yeryüzünden hiçbir güç, Suriye Kürdistanı’nı Kürtlerin elinden alamayacaktır. Bu yüzden oraya yönelik bir müdahale işgaldir. Türkiye’nin müdahalesi işgaldir dedi.
Eyvallah demeyiz
Amed’deki gazetecilere verdiği iftar yemeğinde konuşan Amed Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Suriye Kürdistanı’nın işgali bir cinnet olacaktır. Hiçbir Kürt, hükümetin Qamışlo’nun, Afrin’in işgaline asla ve asla rıza göstermeyecektir. Kürt halkının bir evladı olarak böyle bir şeye biz de eyvallah demeyeceğiz diye konuştu
20 milyon Kürt’ün, artık kendini, kendi varlığını reddeden bir halkın varlığına armağan etmeyeceğini belirten Baydemir, “Yegane yol Irak’ta olduğu gibi, ya da benzeri… İran’da da Özerk Kürdistan olacaktır. Türkiye’de de Özerk Kürdistan olacaktır. Suriye’de de Özerk Kürdistan olacaktır. Bunun başka bir yolu yoktur ifadesini kullandı.
Hükümetin Suriye politikasını eleştiren Baydemir, “Eğer ki komşularımızın Kürtler olmasından hazzetmiyorsak, Kürtler komşularımız olduğunda yaşam bize çekilmez hale geliyorsa peki bu ülkede yaşayan 20 milyon Kürt ile nasıl bir arada yaşayacaksınız diye sordu. Baydemir, “Çok açık ve net söylüyorum bu ülkeyi yönetenler 20 milyon Kürdü yok sayarak artık dış ve iç siyaset yapmaktan vazgeçmelidir diye konuştu. Kürdün sevinci, heyecanından devletin üzüntüsü ve kaygısı olmaması gerektiğini ifade eden Baydemir, eğer böyle olmaya devam ederse bugünleri aramaktan kaygı ve endişe duyduğunu söyledi.
Erdoğan birlikten rahatsız
12. Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında düzenlenen ve onbini aşkın kişinin katıldığı konserde konuşan İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, Suriye’deki gelişmelere dikkat çekerek, Başbakan Erdoğan’ın Kürtlerin ulusal birliğinden rahatsız olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan’a seslenen Tüzel, “Kürtlerin anadilini tanıyacaksın. Tecride son vereceksin ve rehin aldığın tüm tutsakları serbest bırakacaksın dedi.
Tüm halklar desteklemeli
Amed’de, BDP, HAK-PAR, KADEP, ÖSP, TDŞK, Dicle Fırat Diyalog Grubu, İnisiyatifa Azadi Hareketi’nden oluşan Suriye Kürtleriyle Dayanışma Komitesi, KADEP il binasında basın toplantısı düzenledi. Komite adına açıklama yapan Kenan Kızıl, Suriye’deki gelişmelere dikkat çekerek, “T.C. devleti ve AKP hükümeti, Suriye politikasında Kürtlerin hak ve özgürlük mücadelesi ve kazanımlarına ilişkin yürüttüğü düşmanca politikalardan vazgeçmeli, bunun yerine kendi hükümranlığındaki Kürtlerin hak ve özgürlük talepleri için inandırıcı ve güven verici adımlar atmalı dedi.
Sınırda hareketlilik!
Mêrdîn’in (Mardin) Nisêbîn (Nusaybin) ilçesine sıfır noktada bulunan Suriye’nin Qamışlo kentinde bulunan kimi su depolarına PYD bayrağının zaman zaman asılması ve tekrar indirilmesi dikkat çekiyor. Sınırdaki Türkiye askerleri, nöbetçi kulübelerinde, sık sık Qamişlo kentini dürbünlerle gözetlerken, her 5 dakikada bir araçlarla sınırda devriyelerin gezdiği görüldü. Dün gündüz saatlerinde Qamışlo kentine Beşer Esad’a bağlı üst rütbeli oldukları tahmin edilen askerlerin helikopterlerle geldiği belirtilirken, kentte askeri hareketliliğin olduğu bildirildi.
Sınırda bulunan askeri karakolun termal kameralarla korunmasının yanında ilçe merkezine yakın askeri nöbet kulübelerinde bulunan asker sayısının da arttırıldığı görüldü. Sınır boyundaki mayınlı alanı çevreleyen dikenli teller yenileri ile kuşatıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kısaca “KBRN olarak bilinen Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik Korunma ve Savunma Taburları’ndan birini Demir yolu ile Nisêbîn’e kaydırdığı ileri sürüldü. Sınır taburunda askeri hareketlilik için taburun içine kadar demir yolu raylarının döşendiği ve bu taburun da bütün ekipmanlarıyla birlikte sınır bölgesine bu yolla kaydırıldığı belirtildi.
Gerillalar Hakkari’de bir AKP’liyi kaçırdı-ANF
Hakkari’de geçtiğimiz yerel seçimlerde AKPden delege adayı olan Mehmet Çakır adlı bir muhtarın gerillalar tarafından alıkonulduğu iddia edildi.
Olayın Çakır’ın ailesini telefonla arayarak gerillaların yanında olduğunu ve sağlığının iyi olduğunu açıklamasıyla ortaya çıktı.
Olayla ilgili olarak HPG kaynaklarından henüz bir açıklama yapılmadı.
Şemdinli’de ‘savaş’ hali!-DİHA
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde 24 Temmuz’dan beri başlayan çatışmalar yer yer devam ediyor. Karadan askerin giremediği bölgeler savaş uçakları ve helikopterler tarafından bombalanıyor. Çatışma bölgesinin sarp ve zor bir alan olması, teknik olarak çok ileri düzeyde ve sayıca da yüksek bir askeri unsurla icra edilmesine rağmen hala bölgenin HPG’lilerin kontrolü altında olduğunu belirten Şemdinli Belediye Başkanı Sedat Töre, askeriyenin karadan hiçbir şey yapamadığını hava bombardımanı ile sınırlı kaldığı bilgisini verdi.
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi Bağlar (Nehri) Köyü’ne bağlı Çam (Navrezan) ile Rüzgarlı (Rubunus) mezraları arasında HPG’lilerin yol kontrolü yapması ile başlayan çatışmalar hala devam ediyor. 24 Temmuz’da başlayan şiddetli çatışmalarda bölge uçaklar tarafından bombalanırken, Güzelkaya (Begerde), Mose (Müşe), Beyteran (Beytera), Günyazı (Gelaşk) köylerine bağlı Yukarı Yiğitler (Nîrkula Serî) ve Orta Yiğitler (Nîrkula Nuveke) boşaltıldı. Tekrar köylerine geri dönmek isteyen yurttaşlar bombardımanın halen sürmesi ve köylere giriş ve çıkışların engellenmesi nedeni ile bekleyişlerini sürdürüyor. Ayrıca bombalama sırasında şarapnel parçalarının isabet ettiği Hüseyin Turan adlı yurttaş hafif yaralanırken, Reşit Toprak’a ait 4 büyük baş hayvan da telef olmuştu.
Bölgede askeriyenin çevre karakollardan yaptığı yoğun bombardıman sonucu yüzlerce hektarlık orman yanarken, yetkililer ise sessizliğini koruyor. Şiddetli çatışmalar ve 4 noktanın HPG’liler tarafından kontrol altında tutulması nedeniyle asker tarafından bölgenin insansızlaştırılmak istendiği, bu nedenle de Derecik (Rubarok) ve Şemdinli giriş ve çıkışlarının tamamen kapatıldığı kaydedildi.
Şemdinli halkı gece sokaklara çıkamıyor
Yaşanan çatışmalar ilçeye 3 ile 21 kilometrelik uzaklıkta devam ederken, kobraların dağları taraması sonucu meydana gelen orman yangınları ilçe merkezinden de görülüyor. Yurttaşlar çarşı merkezine gerekmedikçe çıkmazken ilçede esnaf 2 gün boyunca kepenklerini açmayarak yaşananları protesto etti. İlçe merkezinde özel harekat timleri ile asker birçok noktayı tutarak kimlik kontrolü yaparken, yurttaşlar can güvenlikleri olmadığı için gece saatlerinde evlerinden çıkmadı.
‘Askeriye karadan bir şey yapamıyor’
Günlerdir Şemdinli’ye 3 kilometre uzakta yaşanan çatışmalar hakkında DİHA’ya bilgi veren Şemdinli Belediye Başkanı Sedat Töre, bölgede yaşayan köylülerin operasyonlar nedeniyle çok zor anlar yaşadığını aktardı. Çatışma bölgesinin sarp ve zor bir alan olması, teknik olarak çok ileri düzeyde ve sayıca da yüksek bir askeri unsurla icra edilmesine rağmen hala bölgenin HPG’lilerin kontrolü altında olduğunu belirten Töre, çatışmaların son iki gününde bölgede askeriyenin karadan hiçbir şey yapamadığını hava hareketliliğiyle sınırlı kaldığı bilgisini verdi. Yapılan top atışları sonucu binlerce hektarlık ormanını kül olduğunu söyleyen Töre, “Görünen o ki maalesef devlet aklı barışı ve Kürtlerle diğer halkların eşitliğini özümseyebilmiş değil. Bu da bölgeyi ileriki günlerde daha da sıcak ve çatışmalı bir yöne çevireceğe benziyor” dedi.
‘Federal Kürdistan Bölgesi’ne geçeceğiz’
Bağlar (Nehri) Köyü sakinlerinden Letif Çiftçi ise, bombalamalardan ötürü bağ ve bahçelerinin çok zarar gördüğünü söyledi. Aynı bölgelerin defalarca bombalandığını belirten Çiftçi, “Köyün hemen aşağısında bulunan bağ bahçelerin hepsi zarar gördü. Büyük baş hayvanların yarısı kayboldu. Çobanlar can güvenlikleri olmadığı için koyunları sahipsiz bıraktı. Sahipsiz kalan hayvanlar çevreye dağılmış durumda. Mezradaki yurttaşlar bizim köye yerleşti. Köylülerin diğer kısmı da Şemdinli merkeze gitti” dedi. Çatışmalar başladığı günden bu yana çocuklarının geceleri yatamadığını aktaran Çiftçi, “Çocuklarımız gece yatarken bomba sesleriyle adeta ölüp diriliyor” dedi. Son olarak yetkililerin yaşananlar karşısında sessiz kalmasına tepki gösteren Çiftçi, çatışmaların böyle devam etmesi halinde Federal Kürdistan Bölgesi’ne geçeceklerini söyledi.
‘Devlet halkını bombalar mı?’
Çatışmalardan ötürü boşaltılan Müşe (Mose) Köyü’nde yaşayan Nevzat Çiftçi ise çatışmalardan canlarını zor kurtardıklarını söyleyerek, “Bölge sürekli bombalanıyor. Her atılan 10 toptan biri mutlaka köylere isabet ediyor. Son iki günde dakika başı bombalama yapılıyor” dedi. Top atışlarının rasgele yapıldığını sözlerine ekleyen Çiftçi, “Bu bombalama karşısında acaba 155’i arayıp köylerimiz bombalanıyor mu diyelim. Devlet halkını, yurttaşını bombalar mı?” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Halen çatışmaların devam ettiği bölgede kayboldukları belirtilen ve 26 Temmuz günü Şemdinli 3. Dağ Taktik Komando Taburu’na cenazeleri getirildiği ileri sürülen 17 özel harekat timine ilişkin ise henüz resmi kaynaklar bir açıklama yapmış değil.
‘Yeni Alevi katliamına seyirci kalmayacağız’-Etkin Haber Ajansı
Malatya Sürgü’de sünnü bir grubun Alevilere karşı yeniden eylem yapmayı planladığını açıklayan Haci Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, İçişleri Bakanını ve Malatya Valisini acilen göreve çağırdı. Vakıf, “Biz aleviler yeni bir Alevi katliamına seyirci kalmayacağız” dedi.
Haci Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, Malatya Sürgü’de Alevilere yönelik baskılara ilişkin açıklama yaptı.
Haci Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, uzun süredir Aleviler üzerinden yürütülen ayrımcı ve gergin siyasetin sonunda Anadolu’nun birçok kentinde sünnileri alevilere karşı kışkırtmaya başladığına dikkat çekti.
Malatya Sürgü’de dün gece, Alevi bir ailenin evinin önünde ısrarla ve tacize varan bir biçimde davul çalındığını, ramazan davulcusu ile aile arasinda yaşanan tartışma sonrasında, ilçede yaşayan sünnilerin kalabalık bir toplulukla ve ellerinde silahlarla, Alevi ailenin evine doğru yürüyüş yaptıkları hatırlatıldı. Uzun süre sonra olay yerine gelen jandarmanın kalabalığı durdurduğu, ancak başlayan gerginliğin sürdüğü kaydedildi.
Yeniden yürüyüş yapmayı planlayan sünni grubun, “Aleviler burayı terk edin” şeklinde slogan attığı bildirildi.
Saldırıları kınayan Haci Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, İçişleri Bakanını ve Malatya Valisini acilen göreve çağırdı, “Biz aleviler yeni bir Alevi katliamına seyirci kalmayacağız” diye ekledi.
Katliamın 7. ayında Roboski’de adalet taleb-Etkin Haber Ajansı
KESK, DİSK, TMMOB, TTB, İHD, ÇHD ve THİV’inde aralarında olduğu örgütlerin genel başkanları 34 Kürt köylüsünün katledilidiği Roboski Köyü’nü ziyaret etti. Kaliamın üzerinden 7 ay geçtiğini hatırlatan Özgen, sorumluların yargılanmasını istedi. “AKP askeri ve siyasi operasyonları sürdürerek, yeni katliamların ve ölümlerin zeminini güçlendiriyor” diyen Özgen, daha fazla kan dökülmeden bu ısrardan vazgeçilmesini, demokratik çözüm yollarının açılmasını istedi.
Meslek örgütleri Roboski’yi ziyaret etti
KESK, DİSK, İHD, ÇHD, TMMOB, TTB ve TİHV’in de aralarında olduğu çok sayıda örgüt temsilcisi, TSK’nın savaş uçaklarının bombardımanı ile 34 köylünün katledildiği Roboski’yi ziyaret etti.
KESK Genel Başkanı Lami Özgen, DİSK Genel Başkanı Erol Ekici, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, TTB Genel Başkanı Prof. Özdemir Aktan, TTB MYK Üyesi Prof. Mehmet Zincir’in de aralarında bulunduğu heyet, 7 ay geçmesine rağmen Roboski Katliamı’ndan sorumlu olanların yargılanmamasına dikkat çekmek için Roboskili aileleri ziyaret etti.
Roboskili aileler ellerinde çocukların fotoğrafları ile köy camisinde heyeti karşıladı.
Heyet adına aileleri selamlayan KESK Genel Başkanı Özgen, ilk günden bugüne yaşananların takipçisi olduklarını belirtti. Roboski Katliamı’ndan sonra demokratik kitle örgütleri tarafından hazırlanan raporun “KCK” operasyonunda “Neden böyle bir rapor hazırladınız?” diye sorularak önlerine getirildiğini söyledi.
Özgen’in ardından heyette yer alan diğer örgütlerin temsilcileri de birer konuşma yaptı.
Ardından, 34 Kürt köylüsünün mezarlarının bulunduğu Gülyazı Köyü Mezarlığı’na yüründü. Yapılan saygı duruşunun ardından KESK Genel Başkanı Lami Özgen, tüm örgütler adına basın açıklaması yaptı.
‘YILLARDIR YAŞANAN KATLİAM VE YARGISIZ İNFAZIN DEVAMI’
7 ay geçmesine karşı Roboski Katliamı’ndan sorumlu olanların yargılanmadığını kaydeden Özgen, vicdanların rahatlatılması için devlet yetkililerinin en azından özür dilemesi gerektiğini söyledi. Özgen, “Yıllardır bölgede süregelen savaş nedeniyle gençler sınır ticareti yapmaya itildi. Bölgede var olan savaşın etkisiyle iş imkânı bulamadıkları için bunu yapmaya itilen, hükümetin kaçakçı olarak tanımladığı gençlerin ölümü sıradanlaştırıldı” dedi.
AKP’nin, “Her Kürt bir gün hapsi tadacağı” yönünde mesaj vermeye çalıştığını beliren Özgen, şunları söyledi: “AKP hükümeti ısrarla yok saydığı Kürt vatandaşların demokratik taleplerini, bu kez ‘terör’ bölgesi ilan ettiği Roboski’de ölen gençler için de Ahmet midir? Mehmet midir? diyerek görmezden gelmiştir. Ayrıca olay sonrası hükümet tarafından yapılan açıklamalarda işaret edildiği gibi olayın Irak-Türkiye sınırının üstünde olduğu da biliniyordu. Ve şu hepimizce biliniyor ki, yaşanan olay yıllardır hesabı verilmeyen ve ‘terörle mücadele’ adı altında yapılan yargısız infaz ve katliamların bir devamıdır” diye kaydetti.
‘YENİ KATLİAM VE ÖLÜMLERİN ZEMİNİ GÜÇLENDİRİLİYOR’
“AKP hükümeti savaşta ısrar ettiği için Türkiye halkları arasında bir arada yaşama umudu giderek azaldı” diyen Özgen, şöyle devam etti: “Ne yazık ki bir arada yaşama umudu, çatışma ve şiddet ortamının her geçen gün biraz daha geniş bir alana yayılması ile artık giderek sönmektedir. AKP’nin Kürt sorunundaki askeri çözümdeki ısrarı, bugün Diyarbakır’daki demokratik hakları için miting yapmak isteyen Kürtlerin üzerine sürülen panzerlerde kendini gösterirken, o gün de Roboski’de katledilen gençlerin üzerine yağan bombalarda hayat buluyordu. Roboski katliamı AKP hükümetinin Kürt sorununda izlediği askeri çizginin sonuçlarından birisidir. AKP bugün de askeri ve siyasi operasyonları sürdürerek, yeni katliamların ve ölümlerin zeminini güçlendiriyor. Daha fazla kan dökülmeden bu ısrardan derhal vazgeçilmeli ve demokratik çözüm yolları açılmalıdır. Bugüne kadar yağan bombaların özgürlük çığlıklarını dindiremeyeceği açıktır.”
AKP’ye Roboski Katliamı’nın sorumlularının bir an önce yargı önüne çıkarmaya çağıran Özgen, “Devlet yaşananın bir katliam olduğunu kabul etmeli ve sorumlularını hızla yargılamaladır” diye konuştu.
Mezarlık ziyaretinin ardından heyet, Roboski Köyü’nden ayrıldı.
ENSê daxwaza destêwerdanê Komeleya Giştî ya NY dike-AKnews
Serokê Encûmena Niştimanî ya Sûriya (ENS) Ebdilbasit Seyda daxwaz kir ku ji derveyî Civata Ewlekariyê destêwerdaneke navdewletî hebe ji bo rawestandina tundî û kuştina li Sûriya.Abdel Baset Seida
Seyda, duhî di kongreke rojnamegeriyê de li Ebû Zebî li Îmarata Erebî got, “Em daxwaza livandineke navdewletî ji Komeleya Giştî ya Neteweyên Yekbûyî dikin ji bo rawestandina kuştina li Sûriya.
Seyda bal kişand ku naxwazin ew destêwerdan ji bal Civata Ewlekariyê ve be, ji ber kir wê civatê nikarîbû tundiya rejîmê rawestîne.
Seyda tekîd kir ku ENS dizane ku berjewendiyên Rûsiya li navçeyê hene, lê nabe ev yek li ser hisabê berjewendiyên gelê Sûriya be.
Seyda got jî, “Tiştê li Sûriya diqewime ne nakokiyeke navxweyî ye, lê belê şoreşeke ku tê hemû pêkhateyên civaka Sûriya beşdar in dijî rejîma sîtemkar Beşar.
Gişt Partî û Sazîyên Bakûrê Kurdistanê Piştgîrî Dan Rojavaya Kurdistanê-Peyamner
Sazî û Partiyên Kurdîyên Bakûrê Kurdistanê li ser rewşa Rojavaya Kurdistanê û ji bo piştgîrîya Rojavaya Kurdistanê bi hev re kom bûn û di kombûneke hevpar de piştîvanîya xwe bo Rojavaya Kurdistanê aşkira kirin. Sazî û partîyên Kurdîyên Bakûrê Kurdistanê herwisa bang li Kurdên Rojavaya Kurdistanê jî kirin, ku yekîtîya xwe xurt bikin û statuya xwe ava bikin.
Di kombûneke hevpar û berfireh de, sazî û partîyên Kurdîyên Bakûrê Kurdistanê piştgîrî dan kurdên Rojavaya Kurdistanê. Di evê kombûna hevbeş de BDP, KADEP, HAK-PAR, OSP û sazîyên weke rêxistina Detpêşxerîya (Însiyatîfa Azadî), Tevgera Demokratên Şoreşgera Kurd û Komîteya Piştgiriya Kurdên Sûriyê beşdar bûn û daxuyaniyeke hevbeş bo piştgîrîya Rojavaya Kurdistanê dan.
Li ser navê partiyên kurdan ji HAK-PAR’ê Kenan Kizil û ji KADEP’ê Ciwan Roj Ceyhan axivîn. Kizil, diyar kir ew weke kurdên Bakur piştgirî didin daxwaz û têkoşîna kurdên Rojava û xwest Tirkiye li hemberî kurdên Rojava hurmet nîşan bide. Kizil, bal kişand Tirkiye li Qibrisa Bakur ji bo tirkan dewletbûnê diparêze lê li Sûriyê li dijî mafên kurdan derdikeve û ev yek weke durûtî bi nav kir.
Serokê KADEP’a Amedê Ciwan Roj Ceyhan jî bang li kurdên Rojava kir û xwest li Peymana Hewlêrê ya ku Serokê Herêma Kurdistanê Mesûd Barzanî amade kiriye, xwedî derkevin û dernekevin derveyî vê peymanê.
Rewşa Kurdên rojhilatê li Kampa Welîd aloz e-PUKmedia
penaberên Kurd li ber sînorê Êraq û Sûriyê gelek aloz bûyemû bi taybet piştî ku gefên hikûmeta Malikî li wan kirine û ew jî daxwaza pişgiriya hemû aliyên siyasî û sivîlî yên Kurdî dikin taku ew gefên li ser wan bêne pûçkirin.
Di wê derbarê de, yek ji penaberên Kurdî ji PUKmedia`yê re ragihand ku duh berpisekî Êraqî ser bi lîsteya Malikî hatiye ba kampê û gef li wan kiriyeû ji wan re gotiye ku pêwîst e hûn nasnameyên ku me amadekiriye bipejirînin û eger hûn napejirînin em ê we bibin başûrê welat û we bavêjin Niqrete Selman.
Ji ber vê yekê wî kesî bang li hemû Kurdan kir ku alîkarî û hevkarî bikin taku ew pilana li dijî wan pêknaye.
Özerklik bir barış projesidir-Evrensel
DTK ‘DEMOKRATİK ÖZERKLİK’ TOPLANTILARINA DİYARBAKIR’DA BAŞLADI
Faruk Ayyıldız
Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) ramazan ayı boyunca 6 il ve birçok ilçede yapmayı planladığı ‘demokratik özerklik’ toplantıları başladı. Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde gerçekleştirilen halk toplantısında yapılan konuşmalarda Ortadoğu’da ve en son Suriye’de yaşanan gelişmeler ile Kürtlerin yıllardır Türkiye’de verdiği mücadeleye dikkat çekilerek, Kürtlerin artık statüsüz bir yaşamı kabul etmeyeceği belirtildi.
BDP Muş Milletvekili Demir Çelik ile DTK Daimi Meclis üyesi Yusuf Karataş’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantıda demokratik özerklik projesi tüm yönleriyle anlatılarak, bu projenin hükümetin propaganda ettiği gibi bir bölünme değil, tersine ‘bir barış projesi’ olduğu dile getirildi.
‘AKP SURİYE’YLE KÜRT HAREKETİNİ KUŞATMAK İSTİYOR’
DTK Daimi Meclis Üyesi Yusuf Karataş Suriye’de Kürtlerin özerklik konusunda ortaya koyduğu iradeyi selamlayarak başladığı konuşmasında çok önemli bir süreçten geçildiğini söyledi. Geçen yılın başında Ortadoğu’da diktatörlerin devrilmesi ile yeni bir sürecin başladığını ifade eden Karataş, Ortadoğu’da kendi işbirlikçi iktidarlarını oluşturmak isteyen emperyalist ülkelerin halk ayaklanmalarını kendilerine yedeklemek istediklerini belirtti. Libya’da bu planın hayata geçirildiğini dile getiren Karataş, “Sıra Suriye’ye geldi ve bu müdahalede Türkiye’ye önemli rol biçildi. Suriye’ye müdahale planı Ortadoğu’da ABD’ye uyumlu olmayan rejimleri değiştirmek gibi bir amaç taşısa da AKP Kürt özgürlük hareketinin kuşatılabilmesi için Suriye’ye müdahaleyi savunuyor şeklinde konuştu. AKP’nin, Suriye’de Kürtlerin kendi statüsünü belirlemesine engel olmayı amaçladığının altını çizen Karataş Suriye’de Kürtlerin muhalif güçlerle de rejimle de işbirliği yapmadığına ve kendi geleceğine kendisinin yön verdiğini söyledi.
‘TECRİT SAVAŞ POLİTİKASIDIR’
Konuşmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin 1 yılını doldurduğuna dikkat çekerek, “Tecrit savaş politikasıdır diyen Karataş, AKP’nin Kürt sorununu muhataplarıyla konuşmadan çözmeyi düşündüğünü söyledi. DTK olarak geçtiğimiz yıl demokratik özerkliği ilan ettiklerini hatırlatan Karataş, demokratik özerkliğin cumhuriyetin tekçi, ulus devletçi ve Kürt halkını yok sayan politikasının demokratikleştirilmesi için atılan bir adım olduğuna dikkat çekti. Artık gelinen aşamada Kürt halkını yok saymanın koşullarının kalmadığını söyleyen Karataş, AKP’nin de bu gerçeği gördüğünü belirtti. Karataş, “AKP bugün halkın, Kürt hareketinin karşısına muhatapsız çözüm diye geliyor. Bazen Barzani gelsin bize yardım etsin başka çözümler bulalım diye düşünüyor ama temel politikası halkı muhatap almamak olarak devam ediyor dedi.
‘AKP HALKI YEDEKLEMEK İSTİYOR’
Demokratik özerkliğin halkın devletten bir beklenti içerisine girmeden kendi özgücüyle kendi geleceğini belirlemesi anlamına geldiğini kaydeden Karataş, bu durumun AKP iktidarını ciddi şekilde rahatsız ettiğini söyledi. AKP iktidarının Kürt halkını belirli haklar vererek, kendi politikalarına yedeklemek istediğini söylen Karataş, “DTK özerklik taslağı yayınladı. Türk medyasında da tartışıldı. ‘Biz bunu kabul edemeyiz’ dediler. Çünkü bu yapılanma en başta halk meclislerine dayanıyor. Kararları halk meclisleri alacak. Egemenler ise ‘gelin üç beş yılda bir oy kullanın sonra da size dayattığımız politikaları kabul edin’ diyor. Onlar istiyorlar ki antikapitalist bir model olmasın ve Kürdistan’ın yeraltı, yer üstü kaynaklarını yağmalasınlar dedi. “Kürdistan’ın kendi kaynaklarının işletilmesi, kendi meclisine ve öz savunma güçlerine sahip olması sistem tarafından kabul görmüyor diyen Karataş, Güneybatı “Kürdistan’da yaşanan süreç Ortadoğu için demokratik bir dönüşümün önünü açtı. Kürtler bugün Ortadoğu’da sürece müdahale edebilen en dinamik ve demokratik güç olarak gündemde. Örgütlü halklar kesinlikle kaybetmez şeklinde konuştu.
‘TARİHİ BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ’
Karataş’ın ardından konuşan BDP Muş Milletvekili Demir Çelik de tarihi bir süreçten geçildiğini belirterek, 1920’li yıllardan bu yana Ortadoğu’nun önemli bir dinamiği olan Kürtlerin statüsüz ve kimliksiz bırakıldığını söyledi. “Halkın bugünlere ertelenen meşru ve haklı talepleri bugünlerde gerçekleştirilebilir konumdadır diyen Çelik, devletin otoriter ve baskıcı zihniyetine rağmen geçen yıl 14 Temmuzda demokratik özerkliği ilan ederek önemli bir adım atıldığını belirtti.
‘ÇÖZÜMÜN MUHATABI ÖCALAN’
Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku ile başlayan umuda karşı iktidarın topyekûn savaş ilan ettiğini belirten Çelik, “Sayın Öcalan’a tecrit uygulanıyor. Bu tecridin kabul edilemez olduğunu ve barışın da demokratik çözümün de muhatabının Abdullah Öcalan olduğunu tekrar belirtmek istiyorum dedi. Kürt hareketinin demokratik özerklik ile mevcut siyasal düşüncelerden farklı olarak devlet dışı bir seçeneği dile getirdiğini anlatan Çelik, özerkliğin toplumun kendi özgücüne dayanarak, kendisini yönetmesi anlamına geldiğini vurguladı. Dünyanın farklı yerlerinde özerk bölgeler olduğunu belirten Çelik, “Buraların birçoğunda devletten bir kopuş yok. ‘İkinci bir devlet kurulacağı’ anlayışıyla sömürü ve şiddet devam ediyor ama bizim savunduğumuz modelde toplum kendi özgücüne dayandığı için kendisini yeniden var edebilmenin koşullarına sahiptir dedi.
‘DEVLET HALKI TESLİM ALMAK İSTİYOR’
2009 seçimleri sonrası özerkliği hayata geçireceğini belirten BDP’nin siyasi operasyonlara maruz kaldığını dile getiren Çelik, “8 bin siyasi tutsakla bu umut kararsın, irade teslim olsun istediler. Ama bunu beceremediler dedi. Suriye’deki Kürtlerin durumuna da dikkat çeken Çelik, Kürt halkının Suriye’de ne muhaliflere, ne de rejime yedeklendiğini ve katliamsız, silahsız Kürt devrimini gerçekleştirdiğinin söyledi. Bugün her zamankinden daha da umutlu olduklarını söyleyen Çelik, “Yeni kazanımlar elde edilebileceğimiz bir süreçteyiz dedi.
‘BAŞBAKAN’IN KORKUSU ÖZERKLİK’
Özerkliğin bir barış projesi olduğunu söyleyen Çelik, “Güneybatı Kürdistan’da özerklik bizim de desteğimizle ya daha da güçlenecek, büyüyecek ya da emperyal güçlerin hedefi haline gelecektir. Başbakan’ın korkusu özerkliktir dedi. BDP, DTK ve Türkiye genelinde HDK ile örgütlendiklerini ifade eden Çelik, halka mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
‘ÖZERKLİK PROJESİ KÜRTLERLE SINIRLI DEĞİL’
Özerkliğin tarihsel bir proje olduğunu söyleyen Çelik, projenin sadece Kürtlerle sınırlı olmadığını belirterek, Türkiye’nin 26 özerk bölge ile yönetilebileceğini söyledi. Çelik böyle bir projeyle demokratik bir cumhuriyete geçilebileceğini söyledi.
Gece geç saatlere kadar süren etkinlik katılımcıların konuşmacılara sorduğu sorular ile sona erdi.
Antakya: Din savaşı yürüten yabancı cihatçılar için bir mıknatıs-Birgün
Antakya: Din savaşı yürüten yabancı cihatçılar için bir mıknatıs A Antakya: Din savaşı yürüten yabancı cihatçılar için bir mıknatıs
Suriye’den kaçanların sayısının artmasının “cennet Antakya’yı nasıl değiştirdiği New York Times gazetesinde geniş bir haber konusu oldu. ABD gazetesi, Türkiye’nin Suriye sınırındaki güneydoğu bölgesinin, isyanın “en önemli üssü haline getirildiğini öne sürdü.
New York Times, “Savaşçılar, sınırı geçip Suriye’den cennet Türk kentine gelen turistlerin yerini aldı başlıklı haberde “Mülteciler, isyancılar ve cihatçılar sınırı geçerken Türk polisi, Antakya’da çok daha görünür oldu spotunu kullandı.
“İSYANIN EN ÖNEMLİ ÜSSÜ HALİNE GETİRİLDİ
Türkiye’nin, en “pitoresk yerlerinden biri olan Suriye sınırındaki güneydoğu bölgesinde manzaranın, son dönemde başta sert görünümlü savaşçılar olmak üzere, yaşanan Suriyeliler göçüyle görüntüsünün değiştiğini kaydeden gazete, her gece sınırdan geçen savaşçıların Antakya bölgesini, büyüyen isyan için “en önemli üs haline dönüştürdüklerini kaydetti.
“SINIRI İZLİYOR GÖZLERİ KAPALI…
ABD gazetesi, Antakya’da Suriyeli muhalefet üyesi bir eczacının “Türk polisi, sınırı izliyor ancak gözleri kapalı sözlerini aktardığı haberinde “Antakya sanki Suriye’de bir din savaşı yürütmek üzere Türkiye’ye akmakta olan yabancı cihatçılar için bir mıknatısa dönüşüyor dedi. Bir Türk kamyon şöförünün, Bab sınır kapısından geçerken aksanları dolayısıyla Pakistanlı, Afganlı veya Çeçen olduklarını sandığı silahlı dört yabancı savaşçı gördüğü tanıklığına yer verdi.
Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgelerde Kürtlerin yönetimi ele geçirmesinin Türkiye’de yarattığı kaygı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın buna yönelik sert uyarılarına değinen gazete, “Türkiye küresel bir oyuncu olmaya istekli olsa da “kapı komşusundaki ihtilafın zorlu bir mesele olduğunu savundu.
Haberde “Türklerin, nazikçe Suriye’deki gelişmelere yön vermeye çalıştıkları, muhalefeti birleşmeye ittikleri, isyan liderlerinin bazı üst düzey toplantılarına evsahipliği yaptıkları, isyancıların silah elde etmeye yardımcı oldukları belirtilirken “Ancak daha fazla içine sürüklenmekten korkuyorlar iddiası öne sürüldü.
ANTAKYA’DA TEPKİLER GİDEREK “DAHA YÜKSEK SESLE DİLE GETİRİLİYOR
NYT, akademisyenlerin “Türk halkı, bir müdahale istemiyor yönündeki görüşlerini aktardığı haberinde Antakya’da yakınmaların giderek daha yüksek sesle dile getirildiğine dikkat çekerken eskiden kente turist taşıyan otobüslerin ortadan kalkmasının yarattığı tepki ve sıkıntılara da vurgu yaptı.
SAVAŞÇILAR DA ŞİKÂYET EDİYOR
Bu arada NYT, sadece Antakyalılar değil, savaşçıların da bazı şikâyetlerini yansıttı. Gazete, Antakya’daki bir lokantada yaralı bir savaşçının kentin bir hastanesinde röntgen çekildikten sonra “nezaketsizce hastaneden çıkarıldığını anlatırken “20 gün geçti ve hala bir şey duymadım. Suriye’de bir deyim var: Misafirini ya uygun biçimde ağırla ya da hiç diye şikayet ettiğini yazdı.
Malatya’da tehlikeli gerginlik!-Cumhuriyet
Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Alevi ve Sünni yurttaşların birlikte yaşadığı Sürgü Beldesi’nde, sahurda evinin önünde davul çalınmasına karşı çıkan bir ailenin evi taşlanıp camları kırıldı, evin yanındaki ahır yakıldı.
Malatya- Tekbir getirip sloganlar attığı ileri sürülen 50- 60 kişilik saldırgan grubu, havaya uyarı ateşi açan jandarma 2 saatte dağıttı.
Sürgü Beldesi’nde yaşayan Alevi ailelerden Evli Ailesi fertlerinin, önceki gün sahurda kapılarının önünden geçen davulcuya iddiaya göre, “Burada davul çalmayın” dedi.
Davulcunun tepki göstermesi üzerine taraflar tartıştı.
Beldede olay duyulunda dün gece toplanan 50 -60 kişilik grup, Kürt kökenli ve Alevi olduğunu söyledikleri Evli ailesinin evinin önünde toplandı.
İddiaya göre, tekbir getiren grup evi taşlamaya başladı.
Evin camları kırıldı, ahır yıkıldı
Olay yerine gelen jandarma timi müdahale ettiği grubu engelleyemeye çalışırken, Evli ailesinin fertleri korku içinde elektrikleri kapatıp gizlendikleri evde, jandarmanın öfkeli kalabalığı dağıtmasını bekledi.
Beldedeki jandarmalar kalabalığı dağıtmakta yetersiz kalınca Doğanşehir ilçesinden takviye ekip istendi.
İstiklal Marşı söyleyip, “Bu aile bugün buradan gidecek” diyen kalabalığın taşladığı evin camları kırıldı. Gruptakiler evin yanındaki ahırı ateşe verince jandarma havaya uyarı ateşi açtı.
Yaklaşık 2 saat süren olaylar, gelen takviye ekiplerin öfkeli kalabalığı dağıtmasıyla son buldu.
“Bizi linç etmeye geldiler”
Evleri taşlanan ve ahırı yakılan Hüseyin Hasan Evli, bugüne kadar Sürgü Kasabası’nda herkesin kardeşçe yaşadığını söyledi.
Hasan Hüseyin Evli, “Bizim istediğimiz birlik beraberlik. Kardeş kardeş yaşamak istiyoruz. Biz böyle olaylar istemiyoruz. Çünkü neden? Çorum’da yaşandı, Maraş’ta yaşandı, Malatya’da yaşandı da ondan. Biz kalkıp da bugüne kadar kimseyi incitmedik” dedi.
Yaşadıkları dehşet gecesini anlatan Leyla Evli de, olaylar sırasında cep telefonu ile kaydettiği görüntüleri ve eve atılan taşları basın mensuplarına gösterdi.
“Bizi linç etmeye geldiler” diyen Leyla Evli, şunları söyledi:
“Bizi öldürmeye gelmişler, zaten adamların amacı belliydi. ‘Kürtlere ölüm’, ‘Alevilere ölüm’, ‘Sizi burada barındırmayız, gidin buradan, gitmeseniz de biz sizi öldüreceğiz’ diyerek bizi tehdit ettiler.
Biz sadece bir gece öncesinde dedik ki pencereyi açtık, ‘Bizi rahatsız etmeyin biz uyuyoruz, oruç da tutmuyoruz. Ertesi sabah erkenden 4- 5 kişi işe gideceğiz’ dedik. Toplanan kalabalık, ‘Biz Sivas katliamı gibi yapacağız’, ‘Madımak’taki gibi yapacağız, yakacağız sizi’ dediler.”
Jandarma güvenlik önlemi aldı
Olay sonrası çok sayıda jandarma ekibi beldede güvenlik önlemi alarak nöbet tutmaya başladı. Beldede bugün durumun sakin olduğu belirtildi.
Doğanşehir Kaymakamlığı’na vekalet eden Akçadağ Kaymakamı Erhan Günay, Doğanşehir Belediye Başkanı CHP’li İbrahim Karaman, Sürgü Belediye Başkanı AKP Faruk Taşdemir ve İl Jandarma Komutanlığı yetkilileri bugün Sürgü Beldesi’ne giderek inceleme yaptı.
CHP Malatya İl Yönetimi’nden bir heyet de bugün Evli Ailesi’nin ziyaret ederek bir süre görüştü.
Suriye için yeni planlar masada-Hürriyet
SURİYE İÇİN YUGOSLAVYA SENARYOSU
Halep’te iki gündür meydana gelen çatışmalarda muhalifler uluslararası müdahale isterken, bu grupları destekleyen Suudi Arabistan güvenli bölge uygulamasını içeren yeni bir taslak hazırladı. Öte yandan daha önce Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevi bırakmasını içeren ‘Yemen seçeneği’ne yoğunlaşan batılı uzmanlar artık Afganistan ve Balkan seçeneklerini masaya yatırıyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi durumunda BM’nin nasıl bir görev oynayabileceği üzerine çalışmalar sürüyor. BM Genel Sekreter Yardımcısı Jan Eliasson liderliğinde toplanan uzmanlar, krizden çıkış için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini belirlemeye çalışıyorlar.
YUGOSLAVYA VEYA AFGANİSTAN MODELİ
Geçtiğimiz Mayıs ayında ABD yönetimi Rusya’ya Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevi bırakması, tarafların üzerinde uzlaşacağı bir ismin geçici bir hükümetin başına geçirilmesi ve buna karşılık Esad’a hukuki dokunulmazlık verilmesini içeren “Yemen Seçeneği”ni sunmuştu.
Ancak batılı uzmanlara göre bu durumda bile muhalifler çatışmaya devam edecekler. Muhaliflerin ülkede tam kontrol istediğini belirten uzmanlara göre bu durumda öne Afganistan veya Balkan senaryosu çıkıyor.
HALEP’TE ÖLÜM KALIM SAVAŞI
İKİ MODEL DE MÜDAHALE İÇERİYOR
2001 yılında Afganistan’da Taliban’ın devrilmesinin ardından geçici hükümet kurulmuş ve bu yönetime destek vermek için ABD liderliğinde NATO gücü ülkeye konuşlanmıştı.
1990’lı yılların başında Yugoslavya’da yaşanan iç savaşın engellenmesi için de taraflara güvenli bölgeler sağlanmıştı. Bu bölgelerin güvenliği ise BM barış gücünün sorumluluğuna girdi.
AP’ye konuşan Washington Enstitüsü’nün Yakın Doğu Çalışmaları bölümünden Suriye uzmanı Andrew r, Esad’ın görevi bırakması ve hiçbir engelle takılmadan barış gücünün yerleştirilmesinin karar bağlanmasında bile konuşlanmanın aylarca sürebileceğini belirtiyor.
MUHALİFLERİN İSTEĞİ SUUDİ ARABİSTAN’IN TASLAĞINDA
Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi Ahmed Bin Hilli, Birleşmiş Milletler’deki (BM) Arap Grubu’nun “Suudi Arabistan başkanlığında Suriye’de güvenli bölge oluşturma çağrısı yapan bir karar taslağı hazırladıklarını bildirdi.
Bu taslağın bir benzeri İngiltere tarafından hazırlanmış ancak 19 Temmuz’daki oylamada Rusya ve Çin’in vetosuna takılmıştı. İki ülke de Suriye’ye yönelik müdahale içeren taslakları onaylamayacaklarını açıklamışlardı. Rusya, batılı ülkelerin Suriye’de yalnızca yönetime karşı yaptırım ön gören planlarını “şantaj” olarak nitelendirmişti.
RUSYA’DAN TEPKİ: BU NASIL DEVRİM?
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Soçi kentinde yaptığı açıklamada muhaliflerin kendilerini devrim yaptıklarına ikna etmeye çalıştıklarını hatırlattı. Lavrov Biz de cevaben şunu söylüyoruz eğer bu bir devrim ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden neden yardım istiyorsunuz? Devrimler sadece halk tarafından yapılır.” dedi.
Lavrov ayrıca Batılı ülkeleri ülkedeki silahlı grupları koordine etmek, desteklemek ve Şam yönetimine karşı savaşmaya cesaretlendirmekle suçladı. “Bu sadece dökülen kanı artıracak” diyen Lavrov, muhalif liderlerle görüşeceklerini açıkladı.
SINIRDA KESKİN NİŞANCI İDDİASI
MUHALİFLERİN İSTEĞİ: GÜVENLİ BÖLGE
Muhalif kaynaklar hafta başında Halep’e kırsal bölgelerden iki bin militan sevk ettiklerini açıklamışlardı. Uzmanlar muhaliflerin Halep’i kontrol etmeleri durumunda ülkenin kuzeyinde kendileri için güvenli bölge yaratmaya çalışacaklarını belirtmişlerdi.
Ancak muhalifler güvenli bölge uygulaması için uluslararası güçlere de gereksinim duyuyor. Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Abdülbasit Seyda Suriye’ye yönelik bir müdahale için uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırırken, Özgür Suriye Ordusu komutanı Abdülcabbar El Okaydi de “Bazı bölgeleri kurtardık. Acilen bölgenin uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım” dedi.
Libya’da da muhalifler devrik lider Muammer Kaddafi’nin güçlerine karşı tutunabilmek için NATO’nun hava gücüne ihtiyaç duymuşlardı.
Barzani: Bu bir savaş ilanı-Milliyet
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, petrol sevkıyatı ve Suriye politikasıyla Bağdat’ı karşısına aldı, Suriyeli Kürtler konusunda son adımları Ankara’da da rahatsızlık yarattı. Bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani, Bağdat ile yükselen tansiyon konusunda, “Petrol anlaşmazlığının bütçeye yansıması savaş ilanı olur” dedi
Eğer Bağdat hükümeti, petrol anlaşmazlığı yüzünden bölgesel yönetime bütçeden yapılan ödemelerde kısıntıya giderse bunu savaş ilanı sayarız.” Kuzey Irak’taki Kürt bölgesel yönetiminin başkanı Mesud Barzani, El Cezire’den Jane Araf’a verdiği röportajda, Bağdat’a yönelik sert açıklamalarda bulundu. Türkiye’ye tankerlerle petrol sevkıyatının ardından iyice yükselen petrol geriliminin, bütçe krizine dönüşmesini sineye çekmeyecekleri mesajını verdi. Bölgesel yönetim, Bağdat’ın F-16 satın almasından da rahatsız. Barzani, “Kürt bölgesi her koşulda koruruz” diyor. Barzani, Kuzey Irak’ta eğitilen ve Suriye’ye gönderilen Suriyeli Kürtler konusunda da, “Bu Suriye’de düzen tamamen çökünce, orada boşluk olunca Suriyeli Kürtlerin bir rol oynayabilmesi için bir önlem. Amaç, Kürt halkına yönelik bir ihlal olmaması. Suriye içinde daha iyi bir geleceğe sahip olmak, tüm Suriyeliler gibi Kürtlerin de hakkı” dedi.
‘Teröristler Türkiye’den giriyor’-Radikal
İran’da resmi temaslarda bulunan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Suriye’de yönetime karşı savaşta yakalanan yabancı uyruklu kişilerin çeşitli milliyetlerden olduğunu ve Türkiye üzerinden Suriye’ye giriş yaptıklarını ileri sürdü
‘Teröristler Türkiye’den giriyor’
TAHRAN – İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ile ortak basın toplantısında konuşan Muallim, “Suriye’de yakalanan teröristlerin bir kısmı Libyalı, Tunuslu ve Mısırlı. Irak ’tan gelenler yakalananlar arasında El-Kaide üyeleri de bulunuyor. Bir gurup da gazeteci olarak ülkeye girdikten sonra başka eylemlerde bulundu. Bu teröristler Türkiye üzerinden Suriye’ye girmiştir diye konuştu.
Basın toplantısında İranlı Bakan Salihi, Suriye’ye karşı yapılanların komplo olduğunu ve bu komploda bölge ülkeleri ile İsrail arasında yaşanan “tutum birliğinin şaşırtıcı olduğunu dile getirdi.
İranlı bakan, Suriye konusunda bölge ülkelerinin yanlış davranışlarından dönmemeleri halinde Suriye’deki krizin bu ülkelere de sıçrayacağı uyarısında bulundu.
Tahran’da temaslarını sürdüren Muallim, Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Said Celili ile de bir araya geldi. (dha)
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info