TC Lozan’da, 20.yyın emperyal devleti İngiltere’nin başını çektiği sistem sahiplerinin belirlediği Kürt politikasının yürütücü gücü olarak görevlendirildi. 20.yy ulus devlet sistemi, Kürtleri, Türk devletinin soykırım politikasına teslim etti. Ve karşılığında da TC’den SSCB’ye karşı karakol görevi görmesini istendi. TC soykırımla görevlendirildiği için ne Irak ne de Suriye devletleri kendi başına özgün bir Kürt politikası geliştiremedi. TC ne yaptıysa onlarda akabinde onu tatbik etti.
Sistemin görevlendirdiği TC’nin inkar ve imha, Irak’ın yok etme politikalarına karşı Kürt halkı her zaman mücadele içinde oldu. Olmaya da devam ediyor. Akıl hocası İngiltere olan ‘Kürt kapanı siyaseti’, Kürtler hep isyan etsin, egemen devletleri zora soksun anacak hiçbir zaman da haklarını elde etmesin ilkesi ile işletildi. Ki bu politika zayıflamış da olsa halen de sürdürülmektedir. Bu siyasetin en derin ve sistematik uygulandığı yer ise Başur Kürdistan ve Irak oldu.
Kürtlere ‘hep isyan et,’ sömürgeci devletlere de ‘Kürtlere haklarını verme’ siyasetinin merkez alanının Başur ve Irak olması, 20.yyda bu alanı kan gölüne çevirdi. Bu emperyal siyasete güvenerek Kürtleri katleden Saddam, sonunda kendini de ipe götürdü. Bu siyasetin Kürtler içindeki ürünü ise Mele Mustafa liderliğindeki KDP oldu. ‘Siz direnin bugün olmasa da yarın sizi tanırız, sizi destekler Kürdistan’ı kurdururuz’ cümleleri ile formüle edebileceğimiz malum taktiğin hep devrede olduğunu Mele Mustafa’nın ABD yönetimine yazdığı o ünlü mektuptaki ifadeleri de gösteriyor. Mele Mustafa’nın ABD’ye yazdığı ve deşifre olan mektubunda dile getirdiği ‘hani bana bağımsız Kürdistan kurma sözü vermiştiniz’ cümlesi, belirtmeye çalıştığımız ‘Kürt kapanı’ siyasetinin bir Kürt liderinin ağzından itirafıdır. Hem de bilerek ve isteyerek bu siyasetin uygulayıcısı olmuş bir liderliğin itirafı. Buna siyaset diyen KDP, temel sorumlusu ve yürütücüsü TC’nin olduğu Kürt soykırım politikalarını görmek bir yana bu politika sahipleriyle ilişki ve ittifakı Kürtlerin haklarını elde etmesi için tek sonuç alıcı iş görebilmektedir. Dolayısıyla KDP’nin adına siyaset dediği aşiret-tarikat refleksleri, 20.yyda Kürdistan’da büyük tahribatlara yol açtı. Bugün ise doğrudan TC ile ilişkilenerek çok daha tahripkar ve yok edici rol oynamaktadır.
Asıl dikkat çekmek istediğim husus, KDP’nin aşiret-tarikat reflekslerine ulusal siyaset demesinin, Kürt halkını bu çizgide zapturapt altında tutarak kendi aile ve aşiret çıkarları için kullanmasının Irak devletinin Kürt soykırım politikasının işine geldiğidir. Bu nedenle Baas Irak devletinin bu çizgiyi çoğu zaman altan alta, 1996 Ağustos’undaki gibi kritik dönemlerdeyse açıktan desteklemesinin her iki tarafta yol açtığı tahripkar sonuçlardır. Başurda sosyalist devrimci onlarca Kürt yurtsever ve bir o kadar Arap sosyalist devrimci ve Şii dini liderin Baas rejimince katledilmesine rağmen, 1960’lardan itibaren mücadele ediyoruz diyen Barzanilerden liderlik konumundaki tek bir kişinin Irak devletince öldürülmemesi tuhaf değil midir? Yazarak bitiremeyeceğimiz sayıda verilerden yolla çıkarak belirtebiliriz ki Barzaniler liderliğindeki KDP, Saddam’ın da istediği bir örgüt olmuştur. Çünkü KDP Kürtlerin sadece Başur’da değil hiçbir parçada demokratik haklarını elde etmesini istememektedir; KDP Kürtler hep savaşsın ancak haklarını elde etmesin siyasetinin Kürtler içindeki örgütüdür. Çünkü Kürtler savaştıkça KDP’nin Kürt varlığını sorun gören güçler yanında her zaman yeri olacaktır. Dikkat edilirse bugün Türk devletiyle ilişkileri sorunsuz olan tek dış güç KDP’dir. Bu ilginç, anlaşılması güç ilişkinin, yeminli Kürt düşmanı ve soykırımcısı AKP-MHP rejimi döneminde çok daha gelişmiş olmasının sebebi KDP’nin Kürt düşmanları ile ilişkilenmeye siyaset demesi, Kürtler savaşsın Barzaniler olarak biz de para kazanalım gerçeğinin nasıl işletildiğini göstermektedir. Kim ki Kürt halkının yeminli düşmanıdır, Kürtlerin ülkelerinde özgür yaşamasını istemiyorsa KDP onların dostudur. Bu devletler de KDP’yi Kürtleri temsil eden tek güç olarak sunabilmektedir.
20.yyda KDP’nin defalarca yok olup gittiği halde tekrardan güç haline getirilmesinin nedeni Kürt düşmanlarıyla olan dostluğu, Kürt halkının özgürlük davasına düşman olmasıdır. Bu politika sonucunda Irak ve tüm Kürtler mahvoldu. Ancak bu siyasetin 21.yyda karşı karşıya kaldığı bazı çıkmazlar var; 20.yy sistemi dağıldı; Yeni dengeler kuruluyor; Bölgemizde ve dünyada çok köklü değişiklikler yaşandı; Daha da yaşanacak. Bu nedenle yeni Irak devleti Kürtlerle ilişkisini Saddam’dan kalma alışkanlıklarla sürdürmemelidir. Yeni Irak, Baas çizgisinin refleksleri ile hareket ederse geçmişin hatalarına düşmekten kurtulmayacağını bilmek durumundadır. Baas ve KDP Irak’ı demek, Kürtlerin her zaman isyanda olması, Irak’ın savaşta olması demektir. İkincisi, Barzaniler KDP’sinin Türkiye ilişkilerinden kaynaklı TC’nin Irak’ı sürekli karıştırması demektir. Üçüncüsü; Kürtlerin emperyalistlerin oyuncağı gibi kullanılması, Irak’ın rahat görmemesi demektir.
Yeni Irak devleti, Baas Irak’ının yolunda gitmemelidir. Bunu da Barzanilerin KDP’sini muhatap almayarak gösterebilmelidir. Irak devleti, bir aileyi KDP adı altında parti olarak kabul ederek büyük bir yanlış yapmaktadır. Kürtlerin bu aileye karşı tepkisini öfkesini bilen Irak devletinin, bu aileyi Kürt halkının temsilci adı altında muhatap alması demek, Kürt sorununu çözmemesi demektir. Irak’ın Şengal meselesinde KDP’yi muhatap alması bunu göstermektedir. Bu durum Irak’ta yeni sorunlara yol açacaktır.
Barzanilerin tarikat-aşiret ilişkisine parti ve siyaset demesinin, Kürtler ve Irak için ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açtığı yeterince görülmüştür. Bu aile Daiş’i Irak’ın başına bela eden temel unsurdur. Bunlar ‘Daiş bize değil Şiilere karşıdır, biz karışmayalım’ diyerek ön açan bir güruhtur. Bunun aynı zamanda yeni Osmanlıcı Türk hükümetinin düşüncesi olduğu da bilinmek durumundadır. KDP ile Kürtlerin haklarını, sorunlarını ele almak Irak devletine kısa sürede belli bazı kazanımlar sağlayabilir. Ancak orta ve uzun vadede çok ciddi sorunlara yol açacaktır. Kürt halkıyla sorunlarını demokratik temelde çözeceğim diyen güçlerin samimiyet derecesini, Kürtler içinde kimi muhatap aldıkları gösterir. Irak hükümeti Şengal konusunda Şengal özerk yönetimi yerine Barzanilerin KDP ‘sini muhatap alarak başta Êzdîler olmak üzere Başur Kürtleriyle adil ve eşit bir ilişki kurmak istemediğini göstermiştir.
KDP, Türk Gladiosunun Kürtler içindeki uzantısıdır. Biz Kürtler bunu çekinmeden söylüyorsak, Irak devleti bundan bir sonuç çıkarmak durumundadır. Irak devleti, Kürt düşmanı TC’nin Kürtler içindeki Gladio örgütünü Kürt partisi adı altında muhatap alamaz. Bu hakkı kendinde göremez. KDP adı altında kendisine parti diyen ancak bir ailenin tarikat-aşiret geleneğini ifade eden Gladio birimini Kürtlerin başına bela ederek çıkar elde edeceğiz demek büyük bir yanlıştır. Artık bu siyaset Kürtlerden çok Araplara zarar verecektir. Bu siyaset 20.yyda Araplara ve Kürt halkına kaybettirdi. Bu gerçeği Iraklılar herkesten daha iyi bilecek durumdadır. KDP’yi kullanarak Kürtler arasında çelişkileri derinleştirir, Kürtleri zayıf düşürür ve böylece İran, Türkiye ve Suriye politikalarımızda kullanırız düşüncesi, yeni felaketlere davetiye olduğu bilinmek durumundadır. Özcesi yeni Irak’ın 20.yydan tecrübe çıkarıp çıkarmadığını Kürtlerle ilişkilerinde KDP’yi muhatap alma biçimi gösterecektir. ABD gibi güçlerin telkinlerine bakarak KDP’yi mutap almak Saddam’ın hatasına düşmek olur. Bilinmelidir ki ABD istese de bugün KDP’yi kullanamaz. Çünkü artık KDP’ye kulak verecek bir Kürt yoktur. Irak bu konuda rahat olabilmelidir. Irak devleti, Kürt halkına, aydınlarına ve yurtseverlerine güvenerek, ilişkilerini demokratik temelde kurmaktan çekinmemelidir.
Bu değerlendirmeyi Irak devletinin KDP ile Şengal üzerinde yaptığı anlaşmanın tehlikeli bir başlangıç, ağır sorunlara yol açacak bir yöntem olduğunu hatırlatmak için yapıyoruz. Irak devleti KDP’yi muhatap aldıkça Irak’ta sorunlar bitmeyecektir. 20.yyda Irak devletinin başına gelen felaketlerde devletin Kürtlerle ilişki biçimi temel nedendi. Baas rejimi, Kürt halkının meşru haklarını tanımayarak, Kürt halkının gerçek temsilcilerini muhatap almayarak, Kürtler arası çelişkileri kullanarak sonuç alacağını sanarak en büyük hatasını yapmıştı. İşine geldiği için Kürtleri Barzanilerin KDP’sine muhtaç ederek de ikinci büyük hatasını yapmış, bu da cennet ülke Irak’ı cehenneme çevirmişti. Bunların tekrarlanmaması için Türk ajanı KDP değil, Kürt halkının meşru temsilcileri muhatap alınmalıdır. Çünkü KDP de tıpkı AKP-MHP gibi savaş ve çatışmalar devam ederse var olabilecek bir yapıdır. Varlığı sorunların derinleştirilerek sürdürülmesine bağlıdır. Bu nedenle Irak hükümeti, Barzanilerin KDP’sini Başur Kürt halkının temsilcisiymiş gibi muhatap alarak Kürtlerde güvensizliğe yol açmıştır.
Mehmet Gören
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi