Ortadoğu halkları, Kürdistan topraklarının işgal edildiği, var olan kadim bir halkın yok sayıldığı bu değerli topraklarda yaşayabilmek var olabilmek için hep direniş halinde olmuşlardır. Kendi benliğini, kimliğini, yurdunu, toprağını koruyabilmek için hep arayış halinde olan bir halkı görmemezlikten gelen ve hiçe sayanlar tarih karşısında yargılanacaklardır. Yıllardır özgürce yaşayabilmek uğruna direnişte olan mücadele eden halk HAKİKATİNİ tarih an be an yazmış ve belleklerde var olmuştur. İktidarların zulmüne karşı gerçekleşen isyanlar, direnişler bu gerçeği göstermiştir. Yeni Osmanlıcılığı dayatan faşist iktidar başta Kürt halkı olmak üzere tüm halklara bu zulmü tekrardan yaşatmaktadır. İnsanlık değerlerine saldıran onurlarının yerlerde sürülmesini reva gören iktidarın karşısında, hiçbir zaman boyun eğmeyen ve hep direniş halinde olan, serhıldanlarla tanınmış bir halk gerçekliği söz konusudur. Şehid Mehmet Tunç’un da söylediği gibi “Bu halk sizin saldırılarınıza karşı hiçbir zaman diz çökmeyecektir, boyun eğmeyecektir.” Bu direniş geleneği tarihte hep süregelmiştir ve sürmeye de devam etmektedir.
Önderlik için Özgürlük hamlesi temelinde yürütülen tarihi zindan direnişi özgürlük yolunda bedenlerini ölümsüzlüğe yatıran kahramanlar şahsında büyük bir bağlılıkla soluksuz bir şekilde sürdürülmektedir. Direniş geleneğini kendi benliklerinde içselleştiren, değerli kılan, yüceliğe kavuşturan direnişçilerin, yarattığı kazanımlar tüm insanlık ve özellikle faşist iktidarca bilinmektedir. Tüm saygınlık ve içtenlikle bu direnişin değerliliğini bilmek ve görmek gerekmektedir.
Günlerdir onur savaşçılarına karşı yürütülen yok etme konsepti tüm yoğunluğuyla devam etmektedir. Özgürlük savaşçılarının kimliği, toprağı, onuru olan Kürdistan uğruna vermiş oldukları bu tarihi mücadele ile işgalcilerin kürdistana geçişini ve yok etme konseptini boşa çıkarmayı başarmışlardır. Faşist zihniyet, savaşı tamamen katliama ve yok etmeye dönük yürütmektedir. Oysaki Özgürlük savaşçılarının savaşa yaklaşımları, özgür yaşamı kurma ve anlam yüklemek içindir. Kürt halk gerçekliği kimliğinin var olduğunu kanıtlamak ki buda ispatlanmıştır. Burada çıkarmamız gereken sonuç şudur, ideolojik anlamda derinlikli olmaları ve amaca bağlılık temelinde vermiş oldukları savaşım zafere ulaşmıştır. Tarihten günümüze süregelen soykırımın önüne set olan onur savaşçıları bugün de bir kez daha tarihe adlarını yazdırmış oldular. Gare operasyonuyla büyük bir yenilgi alan, tüm dünya ve insanlık karşısında teşhir olan faşist AKP-MHP iktidarı, tekrardan Medya Savunma Alanlarından Zap, Metina, Avaşine yöneldi. Bu işgal saldırısıyla dışarda kaybettiği desteği geri almak ve Garê’de yaşadığı ezikliği örtbas etmeyi amaçladıü. Diyebiliriz ki faşist AKP-MHP rejimi varlık yokluk durumuyla karşı karşıyadır ki yok olmaktan da kurtulamayacağı aşikar. Zap, Metina ve Avaşine yapılan işgal operasyonlarına karşı onur savaşçıları tarihi bir direnişle cevap vermişlerdir. Zap, Metina, Avaşin Devrimci Hamlesini, faşist iktidarın, tarih ve tüm insanlık karşısında döktükleri bunca kanın ve çektirmiş oldukları bunca acının, hesabını verme zamanı olarak görmemiz ve bilmemiz gerekmektedir. Kürt halkına ve Kürdistan’a yönelik başlatılan top yekün soykırım operasyonunu boşa çıkarma hamlesi, insanlık değerlerinin hep yeşereceğini ve hiçbir zaman yok olmayacağını barbar AKP-MHP rejimine göstermiştir. Özgürlük Savaşçıları bedenlerini siper ederek, düşmanın yoğun teknik saldırılarına karşı bir kez daha insan iradesinin yüceliğini faşist iktidara ve emperyalist güçlere göstermişlerdir. Tüm varını yoğunu özgürlük mücadelesini yok etmeye harcayan faşist İktidar ittifakı ve emperyalist güçler, yürütülen direniş karşısında bir kez daha hazimete uğramıştır.
Kök toprağın derinliklerinde gizlidir. Toprak olduğu sürece kökte var olacaktır. Bugüne kadar hiçbir güç bu kökü yerinden sökemedi.
Böylesi tarihi bir günde başlatılan devrimci hamlede kürdistan topraklarına kök salmış bu halkın yiğit evlatları ve özgürlük savaşçıları da bu kutsal topraklarda hep var olacaktır. Özgür yaşam uğruna savaşan yiğitlerimiz, halkına ve tüm insanlığa umut ışığı olacaktır.
Ari TUFAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi