27 Aralık 2018 Perşembe Saat 07:45
ABD Suriye’den askerlerini çekme kararı aldı. ABD Başkanı
Donald Trump’ın söz konusu açıklaması ve kararı kimileri tarafından
beklenmedik, süpriz bir durum olarak değerlendiriliyor.
Kuşkusuz herkes durduğu yerden, baktığı açıdan hareketle
olay ve olguları değerlendirir, değerlendiriyor.
Bu açıklama ve kararı beklenmedik olarak değerlendirenler
arasında olayı objektif bir bakış açısıyla ele alıp yorumlayanlar da vardır,
ancak diğer kesim, ki çoğunluğu ifade eder, bu yorumlarında aslında hayal
kırıklıklarını dile getiriyorlar.
Bizim böyle ele alamayacağımız, bir emperyalist gücün
topraklarımızdan gitmesinden ancak memnuniyet duyacağımız kesindir.
Kendi durduğumuz yerden olayı değerlendirmeden ve tutumumuzu
ortaya koymadan önce bu kararı kimi yönleriyle irdelemekte yarar vardır diye
düşünüyorum.
Öncelikle sorulması gereken soru gerçekten de bu kararın politik
bir manevra olup olmadığıdır.
Kapitalist modernist sistemin yapısal sorunları nedeniyle
kaosu yaşadığı ve bunu 3. Dünya Savaşıyla aşmaya çalıştığı bir süreçte ABD’nin
Suriye’den çekilmesi, Ortadoğu’dan da çekilme anlamına gelir.
2 Ağustos 1990’da Birinci Körfez Savaşı (Çöl Fırtınası
Harekatı) ile Ortadoğu’ya müdahale eden ve o süreçten beridir bu hamle ve
müdahalelerini çeşitli biçimlerde sürdüren ABD, bölgede kendi ekonomik, siyasi,
askeri ve diplomatik çıkarlarını esas alarak çeşitli ortaklıklar, ilişkiler ve
çelişkiler yaratmıştır.
Hatta denilebilir ki kendi dünya hegemonyasını Ortadoğu’da
geliştirdiği politikalara dayandırmaktadır. Bu anlamda Ortadoğu’ya yönelik
çeşitli projeler, müdahaleler ve politikalar geliştirmiş, geliştirmektedir.
Tüm bunlar ortadayken ABD’nin Ortadoğu’dan çekileceğini, söz
konusu politika ve müdahalelerinden vazgeçeceğini sanmak saflık olur.
Bu açıdan ABD’nin almış olduğu kararın taktik, politik bir
manevrayı içerdiği açıktır.
Bu politik manevrada birkaç amaç güdüyor olabilir.
Öncelikle başta Suriye’de olmak üzere, Ortadoğu’da başka
güçler de bulunmaktadır ve Rusya ve İran’ın başını çektiği cephe ile ABD
arasında çıkar çelişkisi vardır.
Doğrudan Rusya’yı hedefleyemediği için ABD, 5 Kasım’da
İran’a karşı ambargo kararını açıkladı ve bu şekilde başta bölgedeki güçler
olmak üzere dünya genelinde güçleri kendi cephesine çekmek için açık bir şantaj
ve tutum ortaya koydu.
Böylesi bir durumda Suriye’den askerlerini çekeceğini
açıklaması ABD’nin Rusya ve İran cephesine karşı bir hamlesi olarak ele
alınabilir. Çünkü Suriye’de Rusya ve İran’ın varlığı karşısında içinde
bulunduğu zayıf konumu bu politik, taktik manevra ile güçlendirmek istiyor
olabilir.
Bunu da rejim ve İran-Rusya cephesinden ciddi rahatsızlık
duyan kesimleri kendisine muhtaç hale getirmek, bağımlı hale getirerek
kalmasında ısrar etmelerini sağlamak amacıyla yapıyor olabilir. Özellikle de
Kuzeydoğu Suriye’de yaşayan başta Kürtler olmak üzere diğer halkları Türkiye
tehdidiyle korkutup kendisine bağlamak, uydu bir güç haline getirmek için böyle
bir açıklama yapabilir.
Öte yandan Suriye, Irak ve İran fay hattında ABD’nin kendisini
güçlü bir şekilde ortaya koyabileceği yer Irak’tır. Suriye’de birkaç yıldır
yürüttüğü savaşı bölgesel ve uluslararası kimi güçlere (Türkiye, Suudi
Arabistan, BEA, Fransa, İngiltere, İsrail vb.) ihale ederek Irak’a yoğunlaşmayı,
burada hakimiyetini güçlendirmeyi ve bir bütün olarak burayı denetimine almayı
da amaçlayabilir. Bu şekilde İran ve Suriye arasına çelikten bir bariyer
kurarak İran’ı kuşatmayı düşünebilir.
Diğer taraftan Rusya-İran cephesini politik olarak sıkıştırıp
hatalar yapmaya zorlamak ve Suriye savaşının yol açtığı yıkımı Suriye, Rusya ve
İran’a yüklemeyi de hedefleyebilir. Bu şekilde bölge halkları nezdinde
kendisine karşı var olan olumsuz algıları yumuşatmayı, kendisini bir kurtarıcı
olarak sunup Ortadoğu politikalarına meşruiyet sağlamayı amaçlayabilir.
Kuşkusuz bu konuda çeşitli senaryo ve tahminlerde bulunmak
mümkündür. Ancak ABD’nin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’dan çekilmeyeceği,
kimi taktik çekilmeler olsa da bölgede kalmaya devam edeceği açıktır.
Çünkü Ortadoğu’dan çekilen bir güç dünya hegemonyasını da
kaybeden bir güçtür. Bütün bunlar ABD gerçeğiyle bağdaşmayan adımlardır. Dünya
siyaset sahnesinde liderlik iddiasıyla hareket eden ABD’nin emperyalist,
hegemon amaçlarından vazgeçip köşesine çekileceği düşünülemez.
Aksine ABD’nin yeni saldırılar yapacağını beklemek ve
nerede, nasıl bir saldırı yapacağını düşünmek gerekiyor.
ABD’nin açıkladığı çekilme kararını bu açıdan değerlendirmek
ve ele almak gerekir.
Amacında özgürlük, demokrasi, eşitlik ve bağımsızlık olanlar
açısından ABD’nin Suriye’den çekilme kararı her ne kadar politik, taktik bir
manevrayı içeriyorsa da olumlu bir gelişme olarak görülmelidir.
Buna karşı tutumumuz, durduğumuz yer açıktır yalnız ABD’nin
çekilmesi yetmez, topraklarımıza zorla giren, işgal eden, kendi emperyalist
çıkarları uğruna yıllardır bölgemizin kan gölüne dönmesine yol açan tüm dış
güçlerin, devletlerin de çıkması gerekir.
Başta Suriye’de yaşayan halklar ve devrimci güçler olmak
üzere tüm Ortadoğu halkları ve özgürlükçü güçlerinin talebi bu olmalı, ABD’nin
geri çekilme kararını diğer güçlere de dayatarak bunu genel bir karar haline getirmek
için seferber olunmalıdır.
Suriye’nin kaderine, geleceğini ancak Suriye halkları karar
verebilir. Özgürlükçü, bağımsızlıkçı, sosyalist tutum bunu istemeyi gerektirir.
Kuşkusuz bu emperyalist, işgalci güçler Suriye halklarının
talebi doğrultusunda gelmedikleri gibi onların git demesiyle de gitmeyecektir. Ancak
eğer başta Kuzey Suriye’deki Kürt, Arap, Asuri, Süryani, Ermeni vb. halklar
olmak üzere tüm Suriye toplumu güçlü bir yurtsever tutum ortaya koyar ve güçlü
bir ittifakı yakalayabilirlerse söz konusu talepleri uluslararası alanda daha
fazla etkili olacaktır.
ABD’nin bu açıklama ve kararla amacı ne olursa olsun
özgürlükçü güçler ortaya çıkan mevcut durumu iyi değerlendirip güçlü bir çıkış
yapabilirler.
Bu işgalci, emperyalist, sömürgeci güçler kendi çıkarları
için geldiler ve tüm bölgeyi tahrip etmektedirler.
Bunların bölgeden gitmeleri veya yürütülecek mücadeleyle
gitmek zorunda bırakılmaları halinde halklar lehine, özgürlükçü, alternatif bir
seçeneğin yaşam bulma olasılığı daha da güçlenecektir.
Şimdi eğer ABD giderse Türkiye Rojava Devrimi’ne saldırır, çeteler
ile birlikte topraklarımızı işgal eder, rejim ve Rusya bizi teslim almaya
çalışır, tekrardan BAAS rejimi tüm Suriye’de eskisi gibi hakim olur diyenler
çıkıyor.
Buna katılmıyoruz!
Rojava devrimi halkların ve yüzyılın devrimidir.
Rojava Devrimi ABD’ye veya başka bir dış güce dayanarak
geliştirilen bir devrim değildir ki onların gitmesiyle tasfiye olsun.
Rojava devrimi kadınlara, gençlere, halklara, inançlara,
kültürlere dayanan, gücünü halktan alan ve halk için olan bir devrimdir.
Bugüne kadar nasıl ki Rojava Devrimi’ni halklar korudu,
geliştirdi, bundan sonra da halklar koruyup geliştirecektir!
Türkiye saldırabilir, ona bağlı çeteler topraklarımızı işgal
etmeye çalışabilir, rejim ve Rusya kirli politikalarla devrimimizi kendisine
bağlamayı ve kazanımlarımıza el koymayı isteyebilir. Bu onların gerçekliğini
ifade ediyor.
Bir de buna karşı halkların, devrimcilerin, özgürlük ve
bağımsızlık uğruna mücadele edenlerin tarihsel gerçekliği vardır o da Direniştir!
Halklarımız kendine güvenmeli, kendi imkanları ve gücüyle
mücadele edip kazanmayı esas almalı, umudu ve çözümü kendisinde arayıp
geliştirmeli, kimden gelirse gelsin gelişecek tüm saldırılara karşı Devrimci
Halk Savaşı’yla 7’den 70’e kadın, erkek demeden direniş saflarındaki yerini
almalıdır.
Böyle bir halkı kimse yenemez!
Yeni ve demokratik Suriye ancak bu şekilde kurulabilir.
Sonuç olarak ABD, Türkiye ve çeteleri ile Rusya, İran gibi
işgalci güçlere vereceğimiz cevap 1968 gençlik kuşağının emperyalisteler
verdiği cevap ile aynıdır: Yankee Go Home!
Alîşêr PÎRAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html