21 Eylül 2019 Cumartesi Saat 08:19
Yazımızın
birinci bölümünde evrensel rasyonel aklın işleyişini, toplumsal doğada rasyonel
aklın önemini, Toplumsal doğadaki sorunlara yaklaşım tarzlarını, Türk devlet
sisteminin soykırımcı düşünme tarzını, rasyonel olamama halini, PKK Önderliği ın.
Abdullah Öcalan’ın yaratmaya çalıştığı rasyonel aklı tanımlamaya çalıştık. Bu
bölümde ise işgalci ve soykırımcı Türk devlet-iktidar aklının güncelde
uygulanma biçimi 1924 anayasasına bağlı olarak geliştirilen soykırım planın bir
uzantısı, güncellenmiş biçimini ifade eden çöktürme planını irdeleyeceğiz.
TÜRK DEVLET AKLININ 21. YY. DAKİ SOYKIRIM
PLANI: “ÇÖKTÜRME PLANI
“Çöktürme planı 2014 Eylül ayında Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın hazırlanmış, Ekim 2014’teki MGK’de
kararlaştırılmış, Genelkurmay Başkanlığı’na Genelkurmay Strateji Plan Dairesi,
Strateji Şube Müdürlüğünce simülasyon denemesini yapılmış AKP iktidarı
tarafından onaylanıp 24 Temmuz 2015 yılında yürürlüğe konulmuştur. Bu savaş
planı Şark ıslahat planına bağlı
güncelleştirilmiş bir soykırım planıdır. Türk devlet aklı bu plan ekseninde
savaş kapsamında işlemeye devam ediyor.
Bu
plan sadece Kuzey Kürdistan ile sınırlı olmayıp dört parçada ve Kürt varlığını
kapsayan bir plandır. Diğer Kürdistan parçalarda kısmi çözümler gelişse bile
Sömürgeci Türk devleti mevcut zihniyetiyle tüm imkanlarını seferber ederek bunu
sabote etmeye çalışacaktır ve çalışmaktadır. Dolayısıyla demokratikleşme ancak
toplumsal tüm kesimlerin demokratik bir anayasal çerçevede kendilerini
örgütlemeleri ve sistem değişikliğini zorlamalarından geçecektir. Diğer türlü
devlet gündeminin peşinden sürüklenen konumdan kendilerini
kurtaramayacaklardır. Büyük ölçüde gerçekleşen de budur.
HDP’ye
yönelik saldırlar, asker-polis, gerilla ailelerinin kullanılması, kayyımlar,
toplu tutuklamalar, gerillaya karşı süreklileşmiş hava ve kara saldırıları,
Rojava işgali üzerinde titizlikle çalışılmış çöktürme planına bağlı
geliştirilen politikalardır.
19
Ağustos Kayyım Darbesi Kürtlere Karşı Savaş Kararının Yenilenmesidir
Geçmişte
Kürdistan’da bulunmuş kontra ve özel savaş elemanları yeniden savaş alanlarına
getirilmiştir. Çöktürme
planı raporunun ikinci sayfasında “daha önce bölgede
görev yapmış üst düzey askeri yetkilerden yararlanma, bu alana kaydırma hem
coğrafyayı tanımaları hem de bölgenin temel özelliklerini bilmeleri, sivil
halkın psikolojisini bilmeleri açısında yararlı olacağı, köy korucularının ve
komu görevlisi olarak görevlendirilen, eski örgüt mensuplarından yararlanılması
önem arz etmektedir denilmektedir.
Erdoğan’ın tekrardan savaş ittifakını pekiştirme
amacıyla Ağar ve Çiller gibi özel savaş elemanlarıyla görüşmesi, jitem
davalarını zaman aşımı gerekçesiyle düşürülerek beraatla sonuçlandırılması cezaevlerindeki
jitem Hizbullah gibi kontra elemanlarının serbest bırakılması, PKK önderliğine
ziyaret yasağını getirilmesi tümü bu plan eksenlidir ve AKP-MHP-Ergenekon savaş
ittifakı çok zorlansa ve ciddi bir krizi yaşasa da savaşta ısrar edeceğinin
kanıtıdır.
AKP
gerekirse erken seçime giderek güç tazelemsi yapacak ve 2023 yılındaki
cumhuriyetin 100. yılında kendilerinde Milli reis ikinci Atatürk olarak Erdoğan
liderliğinde ikinci bir kurtuluş savaşını kazanmış sayacaklar. Bunun
gerçekleşmesi için Kürt direnişinin tasfiyesi ve Kürt toplumunun kırılması
gerekmektedir. Bu kadar acele etmesinin ve saldırganlaşmasının bir nedeni de
budur. Ne kadar Kürt ve demokrasi düşmanı özel savaş kliği, örgütü ve elemanı
varsa bu sürece dahil edilmektedir. Böylesi topyekûn bir saldırı söz konudur.
Çöktürme Planı Siyasal
Tüm Demokratik Kurum ve Yapıların Tasfiyesi Hedeflenmektedir
Raporda,
devamla: “Terör örgütünün, kırsal ağırlıklı bir
örgüt iken, KCK yapılanmasıyla aynı zamanda kent merkezli bir terör örgütüne
dönüşmeye çalıştı, Demokratik Toplum Kongresi, Siyaset Akademileri, Öz Savunma
Birlikleri, Kent Meclisleri ve Demokratik Yurtsever Meclisi, bunların
yanında Eğitim Destek Evleri, Özgür Yurttaş Dernekleri gibi yapıların elaman
kazanmak için oluşturulduğu ve bunların tümü terör örgütü şehir yapılanması
içinde belirli işlevi bulunmakta ve bunlara yönelik acil kararların alınması
icap etmektedir. Terör örgütünün malum siyasi partinin sözde ateşkes ve çözüm
süreci çağrılarının, yine malum siyasi partinin eş başkanlarının bu yönde
barışçıl açıklamalar yapmaya devam etmelerinin uluslararası kamuoyunda
yarattığı etki açısından olumlu olacağı terör örgütü tarafından istenilmekte,
bu açıklamaların algı yaratma amaçlı olduğu tarafımızca bilinmektedir, denilerek tüm
ulusal Kürt kurumları hedef kapsamına alınmaktadır.
Çöktürme
planına Göre Hiçbir Barış Çağrılarına ve Siyasal Çözüme Karşılık Verilmeden
Soykırımda Devam Edilecek
“Ülke içindekilere ilave olarak gerek ABD, gerekse AB’nin
bazı ülke temsilcileri tarafından sıklıkla dile getirilen ateşkes çağrıları
aslında, BTÖ uzantısı HDP, tarafından yapılan ateşkes taleplerinin bir
yansımasıdır. Atılan bu kararlı adımlar sonucunda BTÖ oldukça zor bir duruma
düşmüş ve bu kararlılığın kendi sonlarını getireceğini anlamışlardır. Böyle
kritik bir zamanda sözde bir ateşkes, terör örgütünün daha da güçlenmesine ve
psikolojik bir üstünlük kazanmasına sebebiyet verebilecek yakın bir gelecekte
kendisini toparlayacak olan terör örgütü çok daha güçlü saldırılarda bulunma
imkânına kavuşabilecektir. Sınırlarımız içinde ve ötesinde yürütülen
operasyonlara ara verilmeden devam edilmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği açısından
hayati öneme haizdir…Terör örgütü tek taraflı çatışmasızlık ilan etse bile bu adımdan
vazgeçilmeyecek. Örgütün kendi uzantısı, malum parti üzerinden
“ateşkes” çabası içerisinde olduğu, bunun zaman kazanmaya yönelik
olduğu bilinmeli.
Kürtlerin
Siyasi İradesi Tanınmayacak Muhatap Alınmayacak ve Seçilmiş Belediyelere el
Konulacaktır
Çöktürme
planının bir politikası da hiçbir zaman Kürt siyasal iradesinin tanınmaması
şeklindedir. Siyasal partilerin ve seçilmiş olsa bile temsilcilerin muhatap
alınmaması temel politika olarak belirlenmiştir. Kendi devlet yasalarına göre
legal bile olsa Kürt iradesini, kültürünü, dilini temsil edecek hiçbir dernek,
parti, sosyal, kültürel ve sanatsal demokratik kurumlaşmaya izin verilmeyecek
var olanlarda tasfiye edilecektir. Kayyımların ilk icraatlarının Kürtçe dilini
yasaklaması ve kadın, kültür derneklerinin kapatması bu politika gereğidir. Legal
demokratik partiler “terör örgütü nün uzantıları biçiminde tanımlanarak düşman
kategorisine alınmışlardır. HDP’ye yönelik gelişen saldırılar, kayyım
atamaları, provokatör aileler üzeri kriminalize çalışmaları, Kulp olayının
direk HDP’ye mal edilmesi ve Kulp belediye başkanının tutuklanarak belediyeye
kayyum atanması, en son olarak Erzurum Karayazı belediyesinin kayyumla gasp
edilmesi yine bu planla bağlantılıdır.
“Yerel yöneticilerin
(Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin) terör örgütünün uzantısı malum parti
vekilleriyle ve diğer sivil kuruluşlarla temasının olmamasına askeri nizam
gösterilmesi.
“Bundan sonra asla iç
tehdit olmayacak. Legal alanda örgütlenmesinin verdiği avantajlar, anayasanın
kendilerine verdiği Anayasal hakları ve koruma zırhı, terör destekçisi partiyi,
dağdakilerinden daha avantajlı duruma getirmiştir. Devletimizin ve milletimizin
birlik ve bütünlüğüne kasteden bu hain güruh, devlet olanaklarını da
devletimize karşı kullanarak her türlü hokkabazlığı yaparak ülke bütünlüğümüzü
tehdit derecesine varmışlardır. Terör örgütünün uzantısı malum partinin
kadroları ve ellerinde bulunan belediyelerin kademeli olarak tasfiyesine
öncelik verilmesine azami önem verilmesi gerekmektedir. İç İşleri Bakanlığı
yetkisinde olan belediyeler terör örgütünün yardakçısı sözde partiden alınıp,
devletimizin denetimine verilmelidir. “
“Bölgede operasyonlarda
bulunan tüm personelimizin terör örgütünün ve yardakçısı partinin belini kırana
kadar devletimizin tüm kurumları tam bir seferberlik içinde olduklarını
akıllarından çıkarmamaları gerekir. Bu seferberlik vesilesi ile istenilen tüm
lojistik destek, araç gereç ve yasal engellerin anında ve seri bir şekilde
kaldırılacağı bilinmeli ve bunun operasyon içinde bulunan idari birimlerin
dikkatini dağıtmaması gerektiği bilinerek rahat hareket edilmelidir.
Gerillaya Karşı Hava ve Kara İmha Operasyonları
Çöktürme
planı Öz yönetim direnişleriyle birlikte kısmi olarak hayata geçirildi. Ancak
istenen sonuç alınamadığından hala devam etmektedir. Çöktürme planın özel savaş
planıdır ve iki eksende öngörülmüştür. Birincisi toplumsal ve siyasal alanda
gerçekleşecek saldırılar belirlenmiştir. Belediyeler, yerel meclisler, parti,
dernek, kültür-sanat kurumları, basın-yayın gibi demokratik kurumların
tasfiyesi hedeflemiştir. İkincisi askeri olarak direniş güçlerinin gerilla,
milis, öz savunma, yurtiçi ve dışı askeri kurumların ve merkezi karargâh
üstlerinin tasfiyesi veya hareket ve koordine edemez düzeye getirilmesi
amaçlanmaktadır. Birebir Sri Lanka Tamil örneği esas alınarak hem siyasal hem
de askeri alanda tümden Kürt direnişinin imhası hedeflenmiştir. Güney
Kürdistan’ın işgali bu amaçla gerçekleştirilmektedir.
“Sınır ötesi hava
harekatları Kandil ve civarı kampları felç etmesi sağlanarak, emir ve
talimatların verilemez hale getirilmesi, telsiz, telefon ve diğer iletişim
araçlarının işlevsiz bırakılması, terör örgütünün kendi içinde iletişimini
keseceği gibi, sevk ve idarenin de büyük bir sekteye uğratacağı, bununla
birlikte uygulamaya konulan ‘Çöktürme’ eylem planıyla yerleşkelerin ablukaya
alınması ve yaşam alanlarının yok edilmesi ile terör örgütünün iç yapılanmasını
psikolojikmen çökertecek, lojistik desteği kesecektir. İnsansız hava
araçlarıyla lider kadroların yerlerinin tespitine özen gösterilmesi ve lider
kadrodan birkaçının X edilmesi önemli bir psikolojik üstünlük sağlatacaktır.
Rojava
Kürdistan’ın da İşgal ve Soykırım
Aynı
raporun ilgili bölümü Nusaybin, Cizre, Şırnak, Sur gibi öz yönetim ilanlarını
gerçekleştiği alanlarda uygulanan savaş planını içermektedir. Bu soykırım politikasının bir benzeri Rojava’
ya da uygulanmak isteniyor. Efrin’ de gerçekleşen bu soykırım planıdır. Türk
devleti bu planı tek başına gerçekleştiremeyeceğini bildiğinden Rojava ve Güney
Kürdistan’daki KDP-ENKS gibi işbirlikçi örgütlerle özel ilişki kurulmasını
kararlaştırmıştır.
“Ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşamsal
alanlar tahrip edilerek geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak, kitlesel
imhalar, tutuklama ve boşaltmalarla yerleşkeler huzura kavuşturulacaktır.’
Raporun 8 sayfasında ‘yapılacak bastırma operasyonlar da 10 bin ile 15 bin
imha, 8 bin civarı yaralı, 5-7 bin arası tutuklama, bombalanmış küçük ve büyük
yerleşim alanlarında 150-300 bin civarı insanın yer değiştirmesinin terör
örgütünü felç etme, işlevsizleştirmesini sağlaması düşünülmekte…Yapılacak
ablukalar da terör örgütünün ülkenin batısın da girişebileceği kalkışmalara
karşıda, değişik tedbirler üzerinde çalışıldığı belirtilmektedir.
“Suriye’deki
belli Kürt şahsiyetlerle, siyasi liderlerle, kanaat önderleriyle sıklıkla
görüşmek, kendilerine misyon biçmek, yönlendirmek ve bölgesel güçler ile
buluşturmak, aralarında birlikler, ittifaklar kurdurmak devlet çıkarlarımız
gereğidir. Bölücü örgütün Suriye Kürtleri içindeki etkisini ve hareket alanını
daraltmak, olabilirse tasfiye etmek, siyaseten pasif bir çizgiye çekmek, bunu
teşvik etmek ve bu konuda her türlü maddi ve manevi destek sunmak Kürtlerin
rejime karşı Sünni Arap milliyetçileriyle birlikte silahlı mücadeleye girişmesi
için bölgede bulunan aşiret reislerine, kanaat önderlerine her türlü maddi ve
manevi destek ivedilikle sunulmalıdır.
Çöktürme Planında Özel Savaş Medyasına Verilen
Görevler
Soykırım
faaliyetlerinde Özel savaş medyasına özel yer verilmiştir. Sınırsız kara
propaganda yapma, moral bozma, iftira atma, karalama, hedef gösterme,
aşağılama, sanal haber yaratma gibi her türlü psikolojik savaş yöntemlerine
başvurması görevi verilmiştir.
“Bölgelerde
özellikle AA ve TRT muhabirlerinin bulunması ve yapılan haberler, çekilen
görüntülerin diğer basın kuruluşlarıyla paylaşılması, yabancı basının ise
akreditasyonla, gözetim ve denetim altına alınması ve alana sokulmaması
gerekmektedir.
“Bölgede ve terör örgütünü küçültücü ve moralmen çökerten
ifadelerin kullanılması basın yöneticilerinin marifetine bırakılmalıdır.
Operasyonun en önemli ayağının ve dayanağının basın olduğu unutulmamalıdır.
İşgal ve
Katliamdan Sonra Asimilasyon Kültürel Soykırım ve Olağanüstü Hal Yönetimi
Fiziki
olarak işgal, talan ve katliamdan sonra nasıl bir kültürel soykırımın esas
alınacağı planda ifade edilmektedir. Şark ıslahat planının bir kopyası şeklinde
uyarlanmıştır. Kürdistan da asimilasyon, soykırım ve olağanüstü hâl rutin bir
devlet politikası haline getirilmesi öngörülmüştür.
“Ülkemizin
doğu ve güneydoğu bölgesinde terör örgütünün bertaraf edilmesi, yerleşkelerin
geri dönülemez şekilde tahrip edilmesi, yerleşim birimlerinin boşaltılması,
kamu görevlilerinin bölgeyi boşaltmalarının hızlandırılması, özellikle okul
çağındaki çocukların harekatın bitimine mukabelen yatılı okullara, Anadolu
Liselerine ve Özel okullara yerleştirilmesi, Anayasal işleyişin bölgede
olağanüstü hal şeklinde sürdürülmesi, terör örgütü ve yandaşlarının
bertarafının kesin bir şekilde sağlanması için tüm imkanların seferber edilmesi
Sonuç
olarak:
Türk
devlet aklı hep soykırım aklı olmuştur. Kürtlere ait ne varsa tüm dünyada
saldır halindedir. Yüz yıldır denediği
ama sonuç alamadığı yöntemleri tekrar tekrar kullanmaktadır. Ya gerçeği görmeyecek
kadar akıl tutulması yaşıyor, ya da iktidar çıkarları bunu gerektiriyor. Kürtler
pahasına büyük bedeller ödeyerek siyasal demokratik kazanımları elde ettiler.
Bu değerleri savunmaya ve bedel vermeye devam edeceklerdir. Bundan vazgeçmeleri
söz konusu değildir. Türk devletinin gündemi yüz yıl önceki aklın gündemidir ve
yok etme gündemidir. Kürtlerin gündemi var olmak değil kırk yıllık mücadeleyle
var kılınan varlığı kalıcılaştırmak ve statüye kavuşturmaktır.
Çöktürme
planı sadece Kürtler değil demokratik toplumun ve demokrasinin çökertilme
planıdır. AKP-MHP-Ergenekon savaş ittifakına karşı Türkiye’de demokratik
güçlerinde bir direniş planı ve ittifakı olmadır. Kürtler direnerek ve savaşarak
kendilerini var ettiler. Varlılarını aynı şekilde koruyacak ve özgürlüklerini
sağlayacaklardır. Çöktürme planı devredeyken barış ve çözüm çağrılarının sadece
niyet anlamında bir anlamı olabilir. Gerçek olan bir soykırım planının pratikte
tüm yönleriyle aktif halde işlediğidir. Bunu bilerek yaklaşmak ve radikal
direnişte bulunmak tek çaredir. Gerisi kendini aldatmak ve Türk devlet
faşizmine zemin yaratmaktır. Yoğun faşist baskının yaşandığı süreçlerde eğer
devrimci güçler doğru değerlendirebilirse güçlü direnişler için bir avantaj
sağlar. Ne kadar yoğun baskı varsa o kadar radikal eylemler ve çıkışlar
gerçekleşebilir. 12 Eylül faşizminin zirvede olduğu bir dönemde devrimci halk
savaşı hamlesini başlatan PKK bunun bir örneğidir.
“Bazı
kişiler diyor ki, ‘eğer Önder Apo’yla görüşme sağlansa, mesele hal olur.’ Bazı
görüşmeler de oldu, ‘işte tecrit kalktı ortada bir mesele kalmadı’ dediler. Bu
kendini kandırmak demektir. Bu ölüme yatmak demektir. Bazı kişiler de, tek
dedikleri şey, ‘biz barış için çalışıyoruz, biz barış istiyoruz’ diyorlar. Kürt
halkı üzerinde imha siyaseti yapılmakta. Bunu açıkça söylemekte ve yapmaktalar.
Yapılan siyaset imha siyasetidir. İmha siyaseti altında, nasıl biz barış
istiyoruz ve barış için çalışıyoruz diyebiliriz. Bundan daha kötü bir şey yok.
Bu büyük bir gaflettir. Faşizm ve imha altında barış nasıl olacak? Eğer imha,
işgal ve faşizme karşı direnişi büyütürsen, bu direniş yüzünden artık bu
siyaseti devam ettiremez duruma gelirlerse, o zaman mecburi olarak çözümü kabul
edecekler. Çözümü sağlayıp sonuç alırsan o zaman barış olur. Türkiye’de Kürt
halkı üzerinde yürütülen siyaset sonlandırılmazsa ve bu siyaseti yürütenler
iktidardan düşürülmezse, özellikle AKP ve MHP iktidardan düşürülmezse, hiçbir
çözüm ve barış da olmaz. Her zaman soykırım yapacaklar, müdahale edecekler,
öldürecekler, katledecekler, işkence edecekler, Kürt ve Kürdistan adına ne
varsa, hepsini ortadan kaldıracaklar. (KCK
YK. Eş Başkanı Cemil Bayık-15.09.2019)
Türk
devleti rasyonel aklını kaybetmiş vaziyette kaos yaşamaktadır. Nereye
evirileceği halkların direnişine, dünya ve bölge dengelere bağlıdır. En
önemlisi de Kürdistan devrimine bağlı olacaktır. Bunu bildiğinden kendini en
fazla etkileyen ve demokratik dönüşüme zorlayan Kürt direnişine ve varlığına
her yönüyle düşmanca saldırmaktadır.
Türk
devleti Suriye’de iflas etmiş ve kaybetmiştir. Üst düzeydeki savaş
komutanlarının peş peşe istifası ciddi bir yenilgiyi ifade etmektedir.
Gerillaya karşı yaptığı operasyonlar kırılmış ve sonuçsuz kalmıştır. Savaşı yaymakla istediği amaca ulaşmamış
tersine toplumsal, ekonomik ve siyasal krizin derinleşmesine neden olmuştur.
Yerel seçimlerde aldığı darbeyle otoritesi sarsılmış ve meşruiyetini
kaybetmiştir. Milliyetçi ve şoven politikalar artık sonuç vermemekte ve toplumu
ikna etmemektedir. Ekonomik ve siyasi bunalım yeni arayışları, parçalanmaları
ve hesaplaşmaları gündeme getirmektedir. Kaybedilen savaşın bedeli olarak daha
fazla iç çelişkiler ve parçalanmalar baş gösterecektir. Çöktürtmek isteyen Türk
devleti 3. Dünya savaşı çöküntünün altında kalacak gibi görünüyor.
Dıjwar SASON
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
19
Ağustos Kayyım Darbesi Kürtlere Karşı Savaş Kararının Yenilenmesidir Çöktürme Planı Siyasal
Tüm Demokratik Kurum ve Yapıların Tasfiyesi Hedeflenmektedir Çöktürme
planına Göre Hiçbir Barış Çağrılarına ve Siyasal Çözüme Karşılık Verilmeden
Soykırımda Devam EdilecekKürtlerin
Siyasi İradesi Tanınmayacak Muhatap Alınmayacak ve Seçilmiş Belediyelere el
KonulacaktırGerillaya Karşı Hava ve Kara İmha OperasyonlarıRojava
Kürdistan’ın da İşgal ve Soykırım Çöktürme Planında Özel Savaş Medyasına Verilen
Görevler İşgal ve
Katliamdan Sonra Asimilasyon Kültürel Soykırım ve Olağanüstü Hal YönetimiSonuç
olarak:Dıjwar SASON