İktidarı boyunca kadın özelinde taciz ve tecavüzü meşrulaştıran AKP-MHP rejimi son bir aydır taciz ve tecavüz kültürünü Kürt coğrafyasında sömürmek, teslim almak ve sindirmek için bir soykırım metodu haline getirdiğine şahit olmaktayız.
AKP-MHP rejimine bağlı uzman çavuşlarca organize olarak peş peşe tecavüze uğrayan Şırnak’taki 13 yaşındaki kız çocukla Batman’da Uzman Çavuş olarak bilinen Özel-Psikolojik savaş elemanı Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kalan 18 yaşındaki genç kız toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Olayların oluş şekline baktığımızda faillerin devletin silahlı gücü olmasının verdiği güveni ve devletin gücünü arkasında hissettiği anlaşılıyor. Bu faillerin, saldırdığı kişileri tehdidinde de ve resmi ifadelerinde de göze çarpan bu olmaktadır.
AKP Özel-Savaş iktidarı bu ahlaksız uygulamalarıyla daha önce de yoğun gündem olmuş ve öne çıkmıştı. Özellikle Kürdistan’da yaygınlaşan tecavüz olayları devletin sistematik ve stratejik bir uygulaması haline gelmiştir. Kendinden önceki tüm faşist rejimlerin bileşkesi, toplamı olan AKP ve Faşist Şefinin önü alınamazsa daha da ileriye gidecek Kürt halkının toplumsal, ahlaki ve insani değerlerine saldırmaya devam edeceği aşikardır. Daha önce yüzlerce Tc devlet görevlisi, askeri, polisi tarafından Bingöl, Mardin, Dersim ve Siirt’te gerçekleştirilen kadın ve çocuk tecavüzleri hala toplum hafızasındaki yerini koruyor. Dönemin Siirt valisi olarak geçinen Özel-Psikolojik savaş elemanının ‘taş atacaklarına fuhuş yapsınlar’ açıklamasıyla Siirt ve Kürdistan bölgelerinde artan fuhuştaki devlet rolünü ağzından kaçırarak deşifre etmişti.
Şırnak ve Batman’daki tecavüzlere giden yolun taşlarını döşeyip zemin hazırlayan devletin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kürt Özgürlük Hareketinin bir Kadın Hareketi olduğunu söyleyip hedef göstermesi ardından Türkiye ve Bakur Kürdistan’ındaki kadın kurum, aktivist ve siyasetçilerine karşı soykırım operasyonları başlaması ve yoğunlaştırılması elbetteki tesadüf değildir. Bu açıklama Özgür Kadın Hareketine yönelik geliştirilecek farklı operasyon ve saldırıları kapsayan sürecin başlangıcıydı. Şırnak, Batman ve son olarak aslen Bitlisli olup Muğla’da eril zihniyetin kurbanı olan Gültekin olayı, Özgür Kadın Hareketine, iradesine, Kürt halkına yönelik geliştirilen Özel-Psikolojik Savaş sürecinin yalnızca bedenleri değil tüm toplum değerlerinin hedef alındığını teşkil etmektedir.
Devlet (özelde AKP-MHP faşist rejimi) karakteri gereği tecavüzcü bir yapılanmadır. Ve tecavüzü meşrulaştıran, yaygınlaştıran, hizaya getirme aracı olarak kullanan yegane yapıdır. Her yönüyle Özel-Psikolojik savaş rejiminin gerekliklerine göre hareket eden ve bu yönlü her türlü soykırım saldırısını gerçekleştiren AKP-MHP rejiminin son tecavüzlerle ne yapmak istediğini bilince çıkarmak ve kavramak gerekmektedir. Kürt kadınının, Kürt halkı açısından ne anlam ifade ettiğini bilen AKP-MHP rejimi bununla Kürt toplumunun varoluş, ahlaki değerlerine çok bilinçli, hesaplı bir saldırı gerçekleştirmiştir. Yapılan saldırılar, onursuzlaştırmalar, eylemsiz bırakmalar toplum zihniyetinde bir özgürlükte gerileme yarattığı kadar tecavüze açık alan da yaratmaktadır. Bundan dolayı eylemsizliği, saldırılar karşısında her şey pahasına direnmemeyi ve sessizliğin her türünü tecavüzün ilk adımı olarak görmek gerekir.
Yapılan saldırıları sadece bir kişiye uygulanan ahlaksız sıradan bir olay olarak görmenin aksine kadın özelinde derinleştirilen taciz ve tecavüzün tüm toplum değerlerine yönelik bir saldırı olduğunun bilincinde olmak gerekir. Her türlü ahlaki değerlerimizi ayaklar altına almaya çalışan AKP-MHP rejimine karşı büyük bir toplumsal duyarlılık ve toplumsal varlığını koruma refleksiyle karşılık vermek tartışmaya götürmez bir gerekliliktir.
Halk olarak yaşadığımız bu olaylar basit değildir, her biri için bir kıyamet koparmaya değerdir. Ancak bu olaylar-saldırılar karşısında özel savaşın yaratmaya çalıştığı moral çöküntüsüne, irade kırılmasına izin vermemeli aksine üzerine üzerine gidilerek bertaraf edilmelidir.
Militan Rêhat
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi