Ortadoğu’da gelişen kaotik sürecin puslu atmosferi içerisinde “kültürel soykırım kıskacına” aldıkları Kürtleri fiziksel soykırıma tabi tutarak Kürdistan coğrafyasından tamamen silmek istiyorlar. Rojava Kürdistan’ın Efrin kentinde Kürt halkını katliamlardan geçirerek, demografik yapının nasıl değiştirilmeye çalışıldığını bütün dünya gördü. Yüzbinlerce Kürt kadın, çocuk, yaşlı demeden yerlerinden sürüldüler. Hiçbir yerde Kürtlere özgür yaşama şansı ve hakkı tanımıyorlar.
Suriye’de 2011 yılından bu yana devam eden, 27 Kasım 2024 itibarıyla yeni bir aşamaya evirilen çatışma ve savaş hali devam ediyor. Baas rejimi çöktü. Suriye’de yaşanan savaşın başından itibaren TC devletinin yapmaya çalıştığı esas şey Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemektir.
Bunu başarabilmek için girmedikleri kirli ilişki ve ittifak kalmadı. Dünyanın en eli kanlı vahşet örgütü DAIŞ’i Kürtlere saldırtarak Kürt halkının özgürlük yürüyüşünün önünü almaya çalıştılar. Bu siyasetlerinde başarılı olamayınca farklı çete gruplarını harekete geçirdiler. Uluslararası alanda geliştirdikleri tüm diplomatik ilişkilerin gündemine Kürtlere düşmanlık yapma şartını birinci madde olarak ele aldılar. Kürt halkına karşı düşmanlık yapmada hiçbir ahlaki ölçü ve sınır tanımadılar. “Amaca varmak için her yol mubahtır” düsturunu esas alarak sömürgeciliğin tüm faşist uygulamalarını hayata geçirdiler.
Faşist TC rejimi Kürtlere düşmanlık yapmakla kalmıyor, Kürt halkına düşmanlık etmeleri için bölge devletlerini kışkırtıyor, ÖSO çetelerine öncülük ediyor.
Gelinen aşamada Kürt halkının özgürlük mücadelesinin önünü alamayınca yeniden soykırım tehditlerini savurmaya başladılar. Yüz yıldır Kürt halkını bitirmeye çalışıyorlar. Yüz yıldır sonuç alamadığı yöntemleri tekrarlayarak düşmanlıkta ısrar ediyorlar. Meşhur deyimle söylersek; yüz yıldır “aynı yöntemleri deneyerek farklı bir sonuçlar elde edeceklerini umuyorlar.”
“Tarih tekerrür eder” diye bir deyim vardır. Tarih tekerrür etmez, tarihi tekerrür ettiren şey tarihten ders çıkartmamaktır.
Kürtleri yok sayan faşist anlayışın, söylemlerini ve eylemlerini HTŞ ve ÖSO’ya ihraç etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü dillerine pelesenk ederek yeni Suriye’nin dizayn edilmesinde aktif bir rol oynamak istedikleri görülüyor. Bir yandan yeni Osmanlıcılık hayallerini “Emevi camiinde namaz kılarak” dünyaya beyan ederlerken, öte yandan Şam ve Halep şehirlerinin aslında Türk şehirleri olduğunu söyleyerek işgalci heveslerini de açığa vuruyorlar. Başka ülkeleri işgal etmeyi, bölgenin demografisini değiştirmeyi kendileri için hak görürken, Kürtlerin yaşam alanlarına, kendini yönetme iradelerine vahşice ve ahlaksızca saldırıyorlar. İşgalci olarak bulundukları yerlerde kendilerine her şeyi mubah görürlerken, binlerce yıldır bu coğrafyada yaşamış, değer yaratmış kadim toplumları soykırımdan geçirmek istiyorlar.
Kürtlerin kimliksiz ve statüsüz bırakılmasını kendileri için bir övünç kaynağı olarak görüyorlar. TV’lerde izledikleri bu siyasetin propagandasını arsızca yapıyorlar. Zaten Türk medyası faşizmin kuluçka yuvası haline gelmiş durumda. Her gün TV ekranlarında faşist saldırılarını meşrulaştırmak için ırkçılığa ve milliyetçiliğe yeni argümanlar üretiyorlar. TC devletinin Kürt halkına karşı topyekûn bir savaş ve saldırı halinde olduğu gerçeğini dile getiriyorlar. Nazi Almanya’sının propaganda bakanı Geobels’in uygulamalarına rahmet okutan söylemler geliştiriyorlar. Kavramları çarpıtarak özünden boşaltan, kavram ve anlamın canına okuyan başka ülke ve medyası az bulunur.
Kardeşlik dediklerinde aslında düşmanlık geliştirdiklerini anlıyoruz. Barıştan söz ettiklerinde aslında savaşa hazırlandıklarını anlıyoruz. Eşitliği ise herkesin Türkleşmesi olarak görüyorlar.
Tarihten örneklerle de bakalım; “Barış harekâtı” dediler Kıbrıs’ı işgal ettiler. Zeytin dalı hareketi dediler Afrin’i işgal edip Kürt halkını katliamdan geçirdiler. Barış pınarı dediler Serê Kanî ve Girê Spî’yi îşgal ettiler. Şimdi de “özgürlüğün şafağı” diyerek özgürlüğün canına okuyorlar. Kürtlere karşı Savaşın kesintisiz bir şekilde sürdüğü Rojava’da şimdi de Kürtlerin direniş ve zafer abidesi Kobani’ye saldırma hazırlığı yapıyorlar.
Kürtlere karşı öylesine ırkçı ve histerik duygularla dolular ki, TV ekranlarında TC’nin “laik modern giyimli kadınları” Kürtleri katleden, kadınlarını köle pazarlarında satan DAIŞ çetelerine methiyeler diziyorlar. Mikrofonlarını DAIŞ çetelerine uzatarak Kürtleri nasıl katlettiklerini anlattırıyorlar.
Tüm savaşlarda önce hakikatler ölür diye bir deyim var. TC’nin faşist propaganda makinaları, “aydınları” hakikatleri öldürmekle kalmıyor, Kürtlere yönelik katliamları ellerini ovuşturarak, salyalı ağızlarıyla müjdeli zafer haberleri diye sunuyorlar. Nazi Almanya’sında “Aydınlatma ve propaganda Bakanlığı” yapan Joseph Geobels’in” Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım,” deyişi TC rejiminde ete kemiğe bürünmüş durumdadır.
Rojava Kürdistan’ında Kürtler siyasi statü elde etmesin diye dünyanın en barbar örgütlerine öncülük ve iş birliği yapıyorlar. Faşist TC rejiminin Kürtlere reva gördüğü tek şey köleliktir. Kürt anasını görmesin diye yapmadıkları çirkinlik kalmadı.
Tüm bu olup bitenleri izlerken Shakespear’in yarattığı Yahudi karekter olan Shylock’un şu meşhur sözleri aklıma geliyor; (Adını değiştir anlatılan senin hikayendir babında bir benzetmeyle bitirelim)
“Yahudinin gözleri yok mu?
Yahudinin elleri, azaları, duyuları, sevgileri, arzuları yok mu?
Onun karnı da aynı yemekle doymuyor mu?
Ya aynı silâhlardan o acı duymuyor mu?
Aynı hastalıklara o da tutulmuyor mu?
Aynı ilâçlardan o iyilik bulmuyor mu?
Bir Hıristiyan kadar aynı kışın soğuğu, aynı yazın sıcağı ona dokunmuyor mu?
Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz acaba?
Bizi yaralarsanız akmıyor mu kanımız?
Bizi zehirlerseniz çıkmıyor mu canımız?
Ya siz bize haksızlık ederseniz biz hıncımızı almaz mıyız?
Bütün öteki şeylerde size benziyorsak bunda da elbet benzeriz ya… Sizin bana öğrettiğiniz alçaklıkları ben de size tatbik edeceğim.”
TC’nin özel savaş medyası, sözde muhalif medyaları Kürtlerin duyguları yokmuş gibi davranıyor. Kürtlerde nasıl bir nefret yaratıklarını görmüyorlar!
Hiwa AZAD