27 Temmuz 2016 Çarşamba Saat 10:54
Bu güne kadar halkların lehine en fazla pratik içerisinde
kendini örgütleyen sistem kapitalizm olmuştur. Bin yılların sömürgeci tekel ve
sermeye birikimiyle bu güne gelen kapitalizm artık halklar nezdinde deşifre
olmuştur. Son yüzyılımızda dahi yaşadığı kriz ve kaos geldiği düzeyi bizlere
açıklamaktadır. Bin yıllardır merkez-çevre ilişkisi üzerinden ve kendini belli
argümanlarla yaşamsal kılması sonunun bu düzeye gelmediğini ifade etmez.
Sömürgeci sistemler için her zaman bir mubah yol bulunabilir
ancak dünyanın ve Ortadoğu’nun bizzat geldiği düzey belli oranda sorgulanmasını
da kendisiyle getirmiştir. Toplumsallık ve demokratik sistemler dışında tüm bu
yıkıcı, sömürgeci örgütlenme ve sistemler mutlaka bir yerden sonra deşifre
olmak ve çözülmek durumundadır. Doğa dahi bu duruma müdahale biçiminde
tepkisini ortaya koyarken toplumlar da bilinçle ve örgütlenmeyle tepkilerini
ortaya koymaktadırlar. Toplumlar karakter olarak birbirine benzerler. Refleks
ve tepkileri de aynı değerler üzerinden gelişir. Kapitalist sistemin özü nasıl
ki her zaman kara dayandırıp ve hep kendini esas alarak yönelme, tüketme,
sömürme üzerinden gelişiyorsa demokratik halklar diyalektiğinin de kendine özgü
bir tepki ve gelişim seyri vardır. Daha kapsamlı ve ahlaki politik temelde
gelişir, direnç gösterir, örgütlenir.
Bu gün kapitalist sistem hiçbir umut vaat etmemektedir. Bir
avuç insan için her şeyin planlandığı ve geliştirildiği bir sistem olması
itibariyle toplumların kendini içinde bulması zaten söz konusu olamaz. Daha
yaşanılır bir dünya ve toplum sunmadığı gibi, her gün biraz daha hızla kötüye
giden yaşam koşulları, aynı zamanda tüm yaşam olanağını da ortadan
kaldırmaktadır. Demokratik toplumlar, sınıflı gelişimle birlikte at başı giden
bir mücadele ve toplumsal örgütlenmeyle karşı duruşunu bu güne kadar
getirmiştir. Her çağda ve her dönemde sömürgeci, tekel ve gaspçılığa karşı
ciddi bir mücadele ile bu güne gelinmiştir. İnsanlık tarihi halkların direniş
kültürünün bu güne gelişinin tarihidir. Ancak ekonomik yönelime karşı sistemli ve
her dönem ve çağda kendini ayakta tutacak ekonomik sistem kurmada
alternatifler geliştirme de yetersiz kalınmıştır. Yaşam kültüründe ve kendi
koşullarında geliştirdiği sistemle ayakta durabilirken toplum, bir diğer adımı
olan tüm toplumları ve geniş biçimde yapısallaşacak bir ekonomik sistem de
açığa çıkarma da zayıflıklar yaşanmıştır.
Halkların kendi ekonomik politikalarını bilinçli ve örgütlü
geliştirmede zayıflıklar yaşanmıştır her zaman. Toplumsal ekonominin temel
dayanakları her zaman daha güçlü olmasına rağmen örgütlenmede bir süreden sonra
durgunluklar yaşanabilmiştir. Kapitalist tekel girişimciliği ise her zaman ve
her mekânda bireysel çıkarın ve karın azamiye ulaşmasını hedefleyerek
toplumları ekonomiden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Güçler arasında bir çatışmada
denilebilir buna. Ahlaki politik toplumun yani doğal ekonomi ile sömürgeci,
çıkarcı tekel ve devlet ekonomizmi de diyebiliriz buna. Gerçek bir mücadele
alanı olarak ele almak ve değerlendirmek gerekiyor. Eğer bu gün ulus-devletle
halklar mengeneye alınmış ve her türlü yönelimi, saldırıyı yaşıyorsa
devletlerin ekonomiyi örgütleme ve kendi hizmetlerine sunmasıyla
gerçekleşmektedir. Devletler aşılacaksa ki devlette temelde bir tekel aracıdır
aynı zamanda, o zaman demokratik toplum ekonomisini geliştirmek ve örgütlemek
en temel politik mücadele olacaktır. Devlet sistemini ve devletleşmenin önünü
alacak örgütlenme güçlü ekonomik örgütlenme gelişimi olacaktır. Her şeyi
ekonomiye indirgemek değildir amacımız. Ancak liberal ve devletçi ekonomileri aşmanın
en temel mücadelesi de güçlü ve kendine yetecek doğal bir ekonomi sistemini
geliştirmek olacaktır. Günümüzde insanlar yani toplumların, toplulukların çoğu
var olan devlet yapılarıyla hareket etmek istememektedirler. Ya da
alternatifinin gelişmesi noktası üzerinden bir mücadelenin gerekli olduğundan
hem fikirler.
Günümüz sınıflı yapısında devletler ekonominin çok fazla
yozlaştırılmasında ve özünden çıkarılmasında başat rol oynamaktadır. Bu nedenle
de ekonominin yani halkın doğal ekonomisinin gelişmesi bir nevi devletlerinde
sınırlanması anlamını taşır. Demokratik doğal ekonomi halk eliyle geliştikçe
devletlerin aktivite sınırları da daralmış olacaktır. Eğer varsa bir ekonomik
mücadele, halk ya da örgütlü birimleri, devletlerin liberal ve aynı zamanda merkezi
karar ve uygulamasını da sınırlamış olacaktır. Bunun gelişmesi de toplulukların
ve genel toplumun, içinde yer alan bireylerin bilinçli tercihi ve mücadelesiyle
gelişecektir. Egemen sınıfın dışında kalan, tekel dışında örgütlenen tüm
kesimler, kendi öz örgütlemeleriyle ekonomik düzenini ve ağını kurmayla
varlıklarını koruyabilirler.
Geldiğimiz toplumsal gelişim düzeyi ile kendi öz ekonomik
örgütlemesini toplulukların geliştirmesi, çokta uzakta duran ya da hayali olan
bir durum değildir. Halkların alternatif örgütlenmeleri tarihini okuduğumuzda
hep önümüze çıkarlar. Bu günde örgütlü bir halk olan ve Ortadoğu da
mücadelesiyle öncülük yapan halklar öz-örgütlenmesinin en somut biçimini
ekonomi üzerinden geliştirebilirler. Gereken tek şey devletle işbirliği
yapmamak ve kendi öz dinamiklerine ağırlık verme inancı ve çabası ve
örgütlenmesidir.
Didar Baran
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”