13 Ocak 2014 Pazartesi Saat 07:49
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, İmralı’da BDP heyetiyle yaptığı görüşmede Paris katliamına atıfta bulunarak “Bu katliamı yapanlar tarih önünde mutlaka hesap vereceklerdir, Sakine, Leyla ve Fidan yoldaşların şahsında tüm yoldaşlara, özgürlük şehitlerine bu konuda söz veriyorum dedi.
İmralı’ya 11 Ocak’ta giden BDP-HDP heyetinde yer alan BDP başkan vekili İdris Baluken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmenin önemli noktalarını ANF’ye anlattı. Öcalan’ın toplantıya Paris katliamından söz ederek başladığını belirten Baluken, “Bu katliamı yapanlar tarih önünde mutlaka hesap vereceklerdir, Sakine, Leyla ve Fidan yoldaşların şahsında tüm yoldaşlara, özgürlük şehitlerine bu konuda söz veriyorum dediğini ifade etti.
“Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir sözüne açıklık getiren Baluken, Öcalan’ın darbe çerçevesini 9 Ocak katliamından başlayarak, Gever’deki katliam, tutuklu vekillerle ilgili yerel mahkemelerde ortaya konan direnç, Sebahat Tuncel’in cezasının Yargıtay tarafından onanması, Roboski ile ilgili verilen takipsizlik kararıyla birlikte değerlendirdiğini ve 17 Aralık’tan itibaren ortaya çıkan gelişmelerin tamamının bu darbenin bir parçası olduğunu ve özünde de çözüm sürecini sabote etmeyi amaçladığını söylediğini aktardı.
AKP-Cemaat arasındaki kavgayı kaos ve kriz olarak yorumlayan Öcalan’ın bu durumdan çıkış reçetesi olarak demokratikleşmeyi ve çözüm sürecinin işletilmesini gösterdiğini belirtti.
Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu konusundaki değerlendirmelerini de aktaran Baluken, PKK-KCK ve KDP arasındaki görüşmelerden haberdar olduğunu, dar örgütsel çıkarlar yerine bir halkın, bir ulusun çıkarlarının öncelik kazanması ve Ulusal Konferansın bir an önce bir birlik ruhuyla başarılması gerektiğini ifade ettiğini açıkladı.
-Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ile son toplantınız nasıl geçti?
Son toplantımız 3.5 saat sürdü. Sayın Öcalan bunun tarihi bir toplantı olduğunu ve tarihi sonuçlar vereceğini ifade etti. Bir sonraki toplantının da bu şekilde tarihi bir toplantı niteliği taşıyacağını söyledi.
PARİS KATLİAMINI YAPANLAR MUTLAKA HESAP VERECEK
-Neler konuştunuz?
Sayın Öcalan toplantıya Paris katliamından söz ederek başladı. Paris’teki katliamın çok büyük bir darbe girişimi olduğunu, kendisinin başlatmış olduğu süreci bitirmeyi hedeflediğini tekrar ifade etti. Sayın Öcalan, Paris’te Sakineleri katleden zihniyetin aslında kendisine ve Kürt hareketine mesaj verdiğini , ‘Biz PKK’yi böyle hallederiz’ mesajını iletmek istediklerini belirtti. Hem içerde hem de dışarda, hem ulusal hem uluslararası farklı boyutları olan bir Gladio yapısının olduğunu söyledi. Bir yıllık süre içerisinde de İmralı’daki çalışmalarında kendisinin en büyük amacının bu Kontracı katliamcı güçleri açığa çıkartmak, teşhir etmek olduğunu ve bu yönlü yoğunlaşmalar içerisinde olduğunu ifade etti. Bu katliamı yapanların tarih önünde mutlaka hesap vereceklerini, Sakine, Leyla ve Fidan yoldaşların şahsında tüm yoldaşlara, özgürlük şehitlerine bu konuda söz verdiğini ifade etti. ‘Geliştireceğimiz kalıcı barış ve büyük demokratik çözüm bu katliamı yapanlara en güçlü yanıt olacak ve oluşturacağımız bu demokratik çözümü de bütün özgürlük şehitlerimize adayacağız’ dedi. Dün yine biliyorsunuz Paris’te on binlerce Kürt bu katliamı protesto etmek ve lanetlemek için alanlardaydı, yaklaşık bir hafta içerisinde hiç kesintisiz bir şekilde bu demokratik tepkiler ortaya koydu. Sayın Öcalan bu demokratik tepkileri son derece anlamlı bulduğunu, halkın ortaya koymuş olduğu bu duyarlılığı da özel olarak selamladığını ifade etti.
SÜRECİ SABOTE ETMEK İSTEYEN DARBECİ ANLAYIŞ DEVREDE
-Sayın Öcalan özellikle “Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir diye bir yorumda bulundu, bunu neye istinaden söyledi?
Sayın Öcalan bu çözüm sürecinin tarihi bir Türk-Kürt ittifakını öngördüğünü ve gerek Kürdistan’da gerek Türkiye’de gerekse de Ortadoğu’da tarihi gelişmeleri içinde barındıran bir süreç olduğunu ifade ediyor. Çözüm süreciyle beraber bu süreci sabote etmek isteyen darbeci bir anlayışın devreye girdiğini, darbeci bir yaklaşımın bu süreci akamete uğratma çabası içerisinde olduğunu ifade ediyor. Demin bahsettiğim gibi 9 Ocak Paris katliamının da aslında bu yönüyle süreci hedefleyen bir darbe olduğunu ifade etmişti. Son dönemdeki gelişmelerin de bu darbe sürecinin bir parçası olduğunu söyledi.
– Cemaati mi kastediyor?
Salt AKP hükümeti veya cemaat üzerinden darbe değerlendirmesinde bulunmuyor. Sayın Öcalan darbe çerçevesini 9 Ocak katliamından başlayarak, Gever’deki katliam, tutuklu vekillerle ilgili yerel mahkemelerde ortaya konan direnç, Sebahat Tuncel’in cezasının Yargıtay tarafından onanmasıyla ilgili işletilen süreç, Roboski ile ilgili verilen takipsizlik kararı ve 17 Aralık’tan itibaren ortaya çıkan gelişmelerin tamamının bu darbenin bir parçası olduğunu ve özünde de çözüm sürecini sabote etmeyi amaçladığını söylüyor. Kendi oluşturmuş olduğu Demokratik Toplum Projesi’nin de anti-darbeci bir özü içerdiğini ve bu nedenle bu darbeci çevrelere karşı verilecek en güçlü cevabın demokratik barış ve demokratik toplum inşa hamlesi olduğunu ifade ediyor.
BU KAOS VE KRİZ HÜKÜMETİN HEGEMONİK YAKLAŞIMININ SONUCU
-Bugün yaşanan AKP-Cemaat kavgasını nasıl değerlendiriyor?
Sayın Öcalan mevcut durumu bir kaos, bir kriz durumu olarak ifade ediyor. Bu kaos ve kriz durumunun gelişmesini, bugüne kadar yapmış olduğu uyarıların dikkate alınmamasına ve çözüm süreciyle ilgili hükümetin ve devletin yapması gereken demokratikleşme ile ilgili yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılmamış olmasına bağlıyor. ‘Eğer bugüne kadar söylemiş olduğumuz çerçevede demokratik yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmış olsaydı, bugünkü kaos ve kriz durumu yaşanmıyor olabilirdi’ tespitinde bulunuyor. Bu yönüyle AKP hükümetinin mevcut hegemonik yaklaşımlarının aslında bugünkü kaosu ve krizi getirdiğini ifade ediyor. Bu kaos ve krizden çıkmanın tek yolunun demokratikleşme ile ilgili hızlı adımlar atmak ve Kürt meselesinin çözümüne ilişkin cesur yaklaşımlar ortaya koymak olduğunu söylüyor. Bunun için de başlatılmış olan çözüm sürecinde üç hususun altını çizmişti ve tekrar çiziyor: Sayın Öcalan, anlamlı ve derin müzakerelere bir an önce geçilmesi gerektiğini ifade ediyor çünkü hala devletle müzakere aşamasına başlamadığını ve devletin bir an önce bu müzakereleri başlatması gerektiğini söylüyor. Yine ikinci önemli bir nokta olan yasallık ve hukuki boyut, bu hususta devletin ve AKP hükümetinin bu sürecin yasal boyutunu ve hukuki zeminini bir an önce oluşturması gerektiğini ifade ediyor. Üçüncü boyut da tarafsız bir izleme kurulunun bu süreci takip etmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu belirttiğimiz üç husus ile ilgili hükümetin hızlı adımlar atmasının çözüm sürecini hedef alan bu kaos ve krizden çıkış ile ilgili bir zemin yaratabileceğini ifade ediyor. O nedenle Sayın Öcalan demokratikleşme, yasal ve anayasal değişikliklerin yapılması ve çözüm sürecine dair kapsamlı müzakerelerin yürütülmesini bu krizden çıkışın reçetesi olarak sunuyor.
-Ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması konusunda değerlendirmeleri oldu mu?
Evet bu konularda da değerlendirmeleri oldu. Yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili yaşanan gelişmelerin aslında bir sistem sorunu olduğunu, sistemi halka, topluma dayandırmadan, şeffaflaştırmadan, hesap verilebilir bir noktaya çekmeden, yetkiyi daha çok topluma aktarmadan bu tarz gelişmelerin kaçınılmaz olarak yaşandığını ve yaşanacağını belirtti. O nedenle daha çok sistemi demokratikleştirmek, devletin yapısını daha çok topluma dayandırmak ve topluma karşı şeffaf ve hesap verebilir bir anlayış inşa etmenin önemli olduğuna vurgu yaptı.
SEÇİM ENDEKSLİ YAKLAŞIM AKP’YE KAYBETTİRİR
-Peki bugüne kadar müzakerelerin başlaması yönünde hükümetin hiçbir adım atmamasından hareketle, bunun tıpkı Oslo sürecinde olduğu gibi seçim öncesi bir oyalama taktiği olduğu yönünde endişeleri var mı?
Hayır. Sayın Öcalan seçim endeksli yaklaşımlarının elbette ki en çok AKP hükümetine kaybettireceğini söylüyor. Eğer AKP hükümetinde ‘Biz 30 Mart tarihinden sonra başka şeyler yaparız’ anlayışı var ise burada tarih açısından en çok kaybedecek tarafın AKP olacağını açıkça ifade ediyor. Bahsedilen bütün bu adımların seçim takviminden bağımsız olarak, seçim beklenmeden hızla hayata geçirilmesi gerektiğini Sayın Öcalan belirtiyor. Bizler de hükümet ile yapacağımız görüşmelerde Sayın Öcalan’ın belirtmiş oldukları bu önemli hususları aktaracağız. Zaten bugüne kadar da AKP’nin mevcut yaklaşımının bu kaos ve kriz ortamını getirmiş olması, Sayın Öcalan’ın yapmış oldukları tespit ve çözümlemelerin tamamen dışardaki siyasi gelişmelerle doğrulanmış olması, aslında bir yönüyle AKP’nin de bundan sonra Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu belirlemeleri ne kadar dikkate alması gerektiğini açığa çıkarttı. Umarız ki bu konuda AKP hükümeti Sayın Öcalan’ın belirttiği hususlar noktasında yanlış bir değerlendirme içerisine girmez.
-Önerdiği 8 Komisyon konusunda yeni bir görüş belirtti mi?
Tabii bu sürecin ilerlemesi için demin bahsettiğim üç husus ile beraber bu 8 komisyonun hayata geçirilmesi bunların bir an önce çalışmaya başlamasının önemli olduğunu Sayın Öcalan vurguladı. Bu sekiz komisyon önerisini sürecin yeni formatı olarak daha önce tanımlamıştı Sayın Öcalan, bu görüşme de sürecin faklı formatlarla devam ettiğini ifade etti ve 8 komisyon formatının da bir an önce çalışmalara başlanması konusunda sonuçların kendisiyle paylaşılmasını yönünde vurgu yaptı.
ANADOLU TARİHİNDEKİ ÖZGÜRLÜK RUHU HALKLARA TAŞINMALI
– Bu perspektif içerisinde HDP ve BDP’nin çalışmalarına yönelik önerilerde bulundu mu?
Tabii Sayın Öcalan’ın HDP ve BDP ile ilgili de önemli belirlemeleri vardı. Özellikle HDP açısından bu tarihi Türk-Kürt ittifakını açığa çıkartma ve bunu halka taşıma görevinin ve sorumluluğunun önemine sürekli vurgu yaptı. Çünkü Anadolu tarihinin neredeyse büyük bir kısmının tarihi Türk- Kürt ittifakı ile şekillendiğini, daha sonraki sistemli politikalarla halkların birbirinden yabancılaştırılmaya, düşmanlaştırılmaya çalışıldığını ifade etti. Malazgirt örneğini verdi. Malazgirt’te Bizans ordusuna karşı Alparslan ve Kürtlerin yaptığı tarihi ittifakın önemli olduğunu, aslında bilinenin aksine Malazgirt’in bir Türk zaferi olmaktan çok Kürt zaferi olduğunu, bir ittifak zaferi olduğunu söyledi. Tarih içerisinde bu ittifak anlayışlarının görülebileceğini, o nedenle tarihi derinlemesine incelemenin güncel mücadele açısından da son derece önemli olduğunu belirtti. Yine Anadolu kültüründeki özgürlük ruhunun ve özgürlük çığlığının bilince çıkartılmasının önemli olduğunu ifade etti. Türkmen, Laz, Çerkes, Aleviler için bütün bu kültürün özgürlük bilincinin açığa çıkartılması ve halklara taşınmasının önemine vurgu yaptı. Pir Sultan’dan Dadaloğlu’na, Karacaoğlan’a örnekler verdi. Onların eserlerindeki, türkülerindeki özgürlük çığlığını açığa çıkartmanın da siyasetin işi olduğunu söyledi. Siyasete yoğunlaşmayla bu ittifak ruhunu, bu tarihi özgürlük çığlığını ve özgürlük kültürünü bilince çıkarıp halklara taşımamız durumunda kazanımın büyük olacağını ifade etti. Bugün Türkmenlerin, Alevilerin daha çok bu tarihi özgürlük ve ittifak ruhuna aykırı bir noktada konumlandırılmak istendiğini, neredeyse sosyal faşizmin tüm bozguncu etkenlerine maruz bırakıldığını ifade etti. Yapılacak siyasi çalışmalarla halkların bu bilincinin açığa çıkartılması ve bu mücadelelerin ortak bir ruhla demokratik bir anayasaya taşınmasının önemli olduğunu söyledi. Burada da en büyük sorumluluğun siyaset mekanizmasında olduğunu vurguladı.
– Hrant Dink’in katledilişinin yıldönümünde Ermeni halkına da bir mesaj yollayacağını belirtmişti…
– Evet. ‘Ermeni halkının değerli evladı Hrant kardeşimizin anısını ve mücadelesini selamlıyorum’ dedi. Ermeni halkına Hrant Dink’in katlediliş yıldönümünde geniş bir mektupla seslenmeyi umduğunu söyledi.
KADIN ÖZGÜRLÜK ÇİZGİSİ ORTADOĞU’YA MODEL OLABİLİR
– Yaklaşan seçimlere yönelik nasıl bir yol izlenebileceği konusunda değerlendirmelerde bulundu mu?
Bu seçimlerin salt belediye başkanı seçimi olmadığını, tarihi sonuçları beraberinde getirebileceğini belirten Sayın Öcalan, özellikle Diyarbakır seçimi üzerinden bir çözümleme yaptı. Diyarbakır’da bir kadın aday üzerinden bir sürecin geliştirilmesinin son derece anlamlı olduğunu, bu durumun özellikle Ortadoğu açısından bir devrim niteliği taşıdığını söyledi. Kadın özgürlük çizgisinin tüm Ortadoğu’ya model olabilecek şekilde başarı yakalamasının tarihi sonuçları olacağını, bu yönüyle hem oradaki eş başkan adaylarımızın hem de tüm kadınların bu bilinçle seçim çalışmalarına katılmasının önemli olduğunu vurguladı. Bu vesileyle de tüm kadınlara, Barış analarına, gençliğe özel selamlarını gönderdi. Yine içerdeki hasta tutsaklar başta olmak üzere, cezaevlerindeki tüm yoldaşlara özel selamlarını iletti.
Hasta tutsaklarla ilgili Sayın Öcalan’ın özel bir hassasiyeti var. Yaptığımız tüm görüşmelerde bu konuyla ilgili çözüm getirecek bazı adımların atılması gerektiğini tekrar ifade etti. Hükümetle yapacağımız görüşmelerde de bu konuyu öncelikli olarak görüşmemiz gerektiğini ve kendisinin hassasiyetinin de mutlaka belirtilmesi gerektiğini vurguladı. Biz de önümüzdeki günlerde hükümetle yapacağımız görüşmelerde bu konuda hem burada yaptığımız toplantıda hem de halkımızda ortaya çıkan duyarlılığı aktaracağız.
ULUSAL KONFERANS BİR AN ÖNCE YAPILMALI
-Rojava’daki çetelere ve Ortadoğu’daki son durumlarla yönelik bir iletisi oldu mu?
Sayın Öcalan Türkiye’nin Rojava ve Suriye politikalarının yanlış olduğunu ve çöktüğünü ifade etti. Türkiye’nin çetelere destek vermesinin, sınırlara duvarlar örmesinin ya da halkları mayınlarla ayrılmasının yanlış olduğunu tekrarladı. Bunların değişmesi gerektiğini vurguladı. Bu konuda da devlet heyetiyle yaptığı görüşmelerde de bazı tartışmaların yürütüldüğü izlenimini ediniyoruz. Kürtlere düşman hukuku üzerinden bakan bir yaklaşımın değişmesi gerektiğini söylüyor. Kürtlerin Rojava’da da ulusal birlik ruhuna dek düşecek şekilde mücadele etmeleri gerektiğini ve diğer halklarla birlikte demokratik toplum inşasını, demokratik komünal örgütlenmeyi birlikte yapmaları gerektiğini, bunun aynı zamanda demokratik Suriye ve demokratik Ortadoğu için de bir model olabileceğini ifade ediyor. Bu kapsamda Ulusal Konferans ile ilgili değerlendirmeleri oldu. Kendisi PKK-KCK ve KDP arasındaki görüşmelerden de haberdardı. Var olan sorunların hızla aşılması gerektiğini, dar örgütsel çıkarlar yerine bir halkın, bir ulusun çıkarlarının öncelik kazanması ve Ulusal Konferansın bir an önce bir birlik ruhuyla başarılması gerektiğini ifade etti. Bunun sonuçlarının tarihi olacağını söyledi.
– 3.5 saat süren bu toplantıyla ilgili izlenimleriniz nelerdir?
Sayın Öcalan süreç ile ilgili dünkü gibi kararlı bir iradeye talip ve hazırlıklı olduğunu ve son derece umutlu olduğunu söyledi. Kalıcı bir barış ve demokratik çözümü gerçekleştirme adına herkesin duyarlı olması gerektiğini, sürece dar yaklaşan anlayışların da mutlaka aşılması gerektiğini ifade etti. Bizler de Sayın Öcalan’ın bu kararlı iradesini bütün toplantı boyunca yapmış olduğu değerlendirmelerde gördük ve kendisini son derece moralli bulduk.
Zeynep Kuray
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info