İşgalci Türk devletinin Ocak 2018 Efrin’e, Ekim 2019 Girê Spî ve Serêkaniye yönelik başlattığı işgal saldırılarından bu yana hendekler kazmaya başlayan işgalci Türk devleti sınır güvenliği adı altında Rojava sınırları içerisinde hendek kazma politikasının perde arkasını beraber irdeleyeceğiz.
Lekolin.org olarak edindiğimiz bilgilere göre işgalci Türk devleti Serêkaniye’nin batı yakasında Mebrûka, El-Dehmai ve El-Rawiya köyünden El-Ezîziya köyüne kadar diğer taraftan Serêkaniye’nin doğusundaki Nedas köyleri ve çevresinden El-Aziziya köyüne kadar 30-50 metre derinliğinde hendekler kazıyor.
Kazılan hendekler sadece Serêkaniye bölgesiyle sınırlı kalmamakla beraber Türk devletinin işgali altındaki Efrin, Girê Spî, Sîluk, Ezaz, Bab ve Cerablus hattı boyunca da kazılmaktadır.
Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde çete grupları arasında ayyuka çıkan iç çatışmalara daha önce sitemizde birçok haber ve dosya ile dikkat çekmiştik. İşgalci Türk devleti kazılan hendeklerle çete gruplarının eliyle yapılan insan, mal ve uyuşturucu ticaretini denetime almak isterken aynı zaman da işgal bölgelerinde başlattığı stratejik planların ilk adımını da atmış oluyor.
SÖZDE SINIR GÜVENLİĞİ ÖZDE KALICI İŞGAL
Sözde sınır güvenliği adı altında yıllardır işgal ettiği bölgelerin sınırlarına hendekler kazmaya devam eden işgalci Türk devleti Rojava ve Suriye toprakları içerisindeki işgalini kalıcılaştırmayı hedeflemektedir. Kazılan hendeklerle ulaşılması amaçlanan kalıcı işgal uluslararası hukuka aykırı olduğu halde işgalci Türk devleti bu faaliyetlerini devam ettirmektedir.
İşgalci Türk devleti Rojava topraklarını boydan boya hendeklerle çevrelerken bölgede kendini grantör güç olarak gören hegemon devletler ve yine her yönüyle dibe çökmüş fakat halen kendini Suriye topraklarının meşru gücü olarak gören Şam hükümeti sessizliğini koruyor.
Tür devleti Rojava’yı 35-40 km (bu Rojava Kürdistanı’ın tümünün işgali demektir) sözde güvenlik koridoru planıyla çeteler üzerinden tümden işgal edip hükmetmek ve Rojava Kürt statüsünün oluşmasını engellemek istemektedir. KDP, ENKS ve Roj peşmergeleri adıyla bu plana dahil olmaktadır. İş birliği karşılığında Türk devleti Rojava’yı işbirlikçi-ihanetçi Kürtler ile paylaşmayı vaat ediyor.
LOZAN’DA BELİRLENEN SINIRLAR AŞILMAK İSTENİYOR
Türk devletinin esas amacı hükmünü yitirmiş olan 20.yüzyıldaki “Arap Kemeri yerine Rojava, Güney ve Doğu Kürdistan’ı kuşatacak “Türk Kemeri ni oluşturmak ve 2023’te Lozan anlaşmasını genişletilmiş sınırlarla yeniden pazarlık konusu yapmaktır. Bahsedilen “tampon bölge, güvenlik koridoru, hendeklerle genişletilmiş güvenlik sınırları” işgal alanlarının esas hedefi budur.
Türk sömürgeciliğinin bir hedefi de Rojava’da Güvenli Bölge adıyla onlarca km’lik bir sınır işgaliyle Türkiye’deki milyonlarca mülteci ve çetelerin işgal edilen Kürt topraklarına yerleştirilerek demografik yapıyı tümden değiştirmektir. Böylece Rojava denetimde tutularak her açıdan müdahale edilecek ve Kürtlerin statü kazanmaları engellenecek.
BELİRLEYİCİ OLAN HALKIN ÖZ GÜCÜDÜR
Belirleyici olan direnişler ve toplumsal sistemin gerçekleşme ve öz savunma düzeyidir. Zira örgütlü demokratik toplumsal güç yenilmezdir. Rojava da on binlerce insanın canıyla-kanıyla yaratılan demokratik bir halk gerçeği ve halkların Demokratik Ulus ve Demokratik Konfederal sistemi inşa edilmektedir. Bunun öyle kolay tasfiyesi mümkün değildir. Toplumsal bir düzey kazanan Kürt direnişi daha önce olduğu gibi saldırıları püskürtecek güçtedir. PKK nasıl ki, meşru savunma direnişiyle kendini bugüne taşımışsa, bundan sonrada toplumsal varlığını güvenceye almak için sömürgeci sistemlere karşı aynı anlayış ve pratikle mücadele edecektir. Özellikle 3. Dünya Savaşının merkezindeki Kürdistan’ın ve soykırım
kıskacındaki halkı olarak Kürtler her zamankinden daha fazla öz savunma savaşı mekanizmasına ihtiyaç duymaktadır. Kürtlerin varlığının ve özgürlüğünün güvencesi öz gücüne dayanan öz savunma örgütlülüğüdür. Kürtlerin kaderi öz savunma örgütlülüğüne ve savaşına bağlı olarak belirlenecektir.
Militan RÊHAT