“Gün doğmadan neler doğar” demişler. Acaba gün doğmadan kötülükler, çirkinlikler, korkular yok olur muydu? Güneş ülkesinde yaşayan halklar dayatılan bunca karanlığın karşısında aydınlık süreçlerini görebilecekler miydi? Egemenlerin karşısında kendi olma mücadelesini yakalayabilirler miydi? Boğulmakla karşı karşıya kaldığı tüm zorlu süreçlerde yaşadığı şaşkınlığı ve tragedyayı üzerinden atıp, kendi öz kültürel kaynaklarına dönebilir ve nefes alabilirler miydi? Tüm bunların gerçekleşmesi için hiç kimsenin adını anmadığı, anamadığı ve varlığının inkâr edildiği Kürdistan ülkesi ve toplumunda devrimci bir harekete ihtiyaç vardı. Yeni bir diriliş, yeni bir isyan, yeni bir başkaldırı ve yeni bir önderlik hareketi gerekliydi. Bu Hareketin adı, 20 ve 21’inci Yüzyılın son isyanı olarak tarihe girecek olan PKK’ydi. Öyle ya, günün doğuşuydu PKK. Kötüye, korkuya, yanlışa, onursuzluğa ve çirkine karşı Apocu Hareketi ve Önderlik yürüyüşüyle beraber yarım asırdır mücadelesine devam ediyor. Hem de iyi, güzel, doğru, onurlu ve cesaret veren özellikleriyle donanmıştı.
Hz. İsa der ki, “Bazıları çıktı, tohumu kıraç yere attılar, çabuk yeşerdi, güneş çıktı, susuzdu, kurudu gitti. Bazıları, yol kenarına attı, kuşlar geldi yedi, bitti, yeşermedi. Bazıları, dikenlerin içine attı, dikenler onları boğdu, filizlenmedi. Bazıları da tohumu suyu, toprağı ve güneşi bol olduğu yere attılar, o verimli çıktı, yeşerdi ve bire yüz verdi” Önder Apo’nun düşüncesiyle yerelden evrensele uzanıp, tüm insanlığa bilinç kazandıran PKK gerçeği de budur. Gübreli toprağa atılmış, yeşermiş, filizlenmiş ve büyümüş bir düşünce sistemidir PKK. PKK gerçekliğinin ideolojisi ve felsefesi, bütün halkların ortak düşüncesi oldu. Bu gerçekliğin gelişmesinde Önder Apo’nun yüceleşen düşüncesi, ruhu ve duygusu vardır.
“Tarihimiz, düşürülmüş bir halkın kendi öz gücüyle yeniden ayağa kalkışının görkemli direnişine tanıklık etmiştir. Bunun için, akıl gözünüzü ve yürek gözünüzü artık derinliklere doğru çevirin. Bir projektör gibi en karanlıkta kalan olumsuz yanlarınızı görün ve aydınlatın. Kördüğüm olmuş bir toplumu çözüyor ve herkes için bitmiş bir tarihi yeniden başlatıyoruz. Büyük örgütlülük, iyi eğitim, büyük hassasiyet nasıl kazanılır? Bütün adımları dikkatlice atacaksın. Bütün sözcükleri yerli yerinde kullanacaksın. Hızlı düşüneceksin. Hızlı göreceksin. Hızlı yapacaksın. Bütün bunları kendi şahsımda dile getireceğim” deyip PKK’yi ideolojik-politik-örgütsel zeminler üzerinde kurarak, Mezopotamya topraklarına ilk kurtuluş ve özgürlük tohumu ekmişti Halklar Önderi Önder Apo 1978’in 27 Kasım’ında.
Ankara’da Çubuk Barajı’nın kıyısında gerçekleşen bir toplantı ile bu tohum ekilmişti. Daha 23 yaşındaki bir üniversite öğrencisiydi Önder Apo. PKK’nin soy damarı olarak bilinen öncü kadrolarından Ali Haydar Kaytan ile Dersimli Musa Erdoğan, Hilvanlı Mustafa Aksakal, Elazığlı Halil Aslan ve Vartolu İsmail Bingöl’ün bulunduğu bu toplantı, önemli ve bir o kadar da tarihiydi.
Çubuk Barajı’ndaki bu toplantıda konuşulacak her şey fısıltılar halindeydi. Kürdistan halkının kurtuluşunu eksen alan fikirlerini paylaşıyordu Önder Apo. Bu fikir bir tohumdu ve bu topraklarda filize durması, giderek boy vermesi gerekiyordu. Bu özgürlük tohumunun fideleri her 27 Kasım’da filizlenecek ve büyümeye devam edecekti. Kürt halkının diriliş bayramı olan Newroz’a denk getirilen bu toplantıda Kürdistan İşçi Partisi (PKK) örgütlenmesinin ilk çekirdeği atılırken, Önder Apo “Kürdistan Sömürgedir” tezini açıklayarak ilk grup çalışmasını başlatmıştı. Çubuk Barajı Toplantısı, örgütsel temel atma olarak bilinirdi. Fakat Önderliksel çıkış olarak da Önder Apo’nun Haki Karer ve Kemal Pir’in kaldığı eve gidip onlarla tanışması ise, ilk çekirdeğin oluşmasını, önderlik gerçeğini gören anlayan ve ona katılarak onu çoğaltan ilk adımların atılmasını, ilk kişilerin ortaya çıkmasını ifade ediyor. Bu gerçeklikten yola çıkarak, Önder Apo, Apocu Hareketin öncü kadroları olan Haki Karer ve Kemal Pir için “iki bozulmamış Karadeniz çocukları” demişti.
Çubuk Barajı’nda Önder Apo ve Ali Haydar Kaytan dışındakilerin tek tek kopacağı grup, ikinci kritik toplantısını ise 1976’nın Ocak ayında bu kez Ankara Dikmen’de Siverekli öğrencilerin kaldığı bir evde gerçekleştirir. 20 civarında kadro adayının katıldığı bu toplantıda Ankara’daki çalışmaların sonuç verdiği ve ortaya çıkartılan devrimci birikimin Kürdistan’a taşırılmasına kararı alınır.
Kürdistan devrimcilerinden, Apocu Harekete doğru evrilen bu süreçte Büyük devrimci önder, PKK’nin ilk büyük şehidi ve Önder Apo’nun “Benim gizli ruhum gibiydi” dediği Hâkî Karer 18 Mayıs 1977 günü başını Alaattin Kapan’ın çektiği Sterka Sor çeteleri tarafından Antep’te bir komployla katledilir. Önder Apo 1977 yılının Eylül ayında Antep’te parti programı taslağını yazdı. Parti programı anlatımındaki ilke ve amaçlar doğrultusunda partileşme kararı alınıp, böylece Hâkî Karer gerçeği yaşatılacaktı. Böylelikle Önder Öcalan öncülüğünde Apocu Hareket, 27 Kasım 1978 yılında Amed’in Fis Köyü’nde dönemin öncü kadrolarından Seyfettin Zuğurlu’nun evinde kendisini partileştirerek, PKK hareketi kuruldu.
Ortada yok oluşun eşiğinde olan Kürt halkı vardı. Dirilişi bir zorunluluktu. Ayağa kalkıp, köleliğin elbiselerini yırtması bir zorunluluktu. Siyasal ve ulusal bir bilince erişmesi ve irade mücadelesi vermesi, PKK’yle birlikte artık kaçınılmazdı. PKK’nin kuruluşu, tüm insanlığa Kürdistan’ın özgür demokratik bir yaşama kavuşması için “arananın siz, arayanın da PKK” olduğuna dair bir umuttu. İnsanlığı kendi kökleriyle buluşmasını sağlayarak, karanlıktan çıkarıp, aydınlıkla tanıştırdı. Esas olan, özgürlükçü ruhu canlı olan insan yaratmak ve yeşertmekti. Bunun da yolu Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigmasından geçiyordu. Önder Apo, insanın özgür, eşitlikçi, yaratıcı ve dayanışmacı duyguları, düşünceleri, felsefeleri ve anlamlarını, PKK’nin zaman ırmağının derinliklerinde gün ışığına çıkardı ve an ile bütünleştirdi.
Süreç artık Apocu Hareketten PKK hareketine doğru devam eden bir maraton koşusuydu. Partileşmek, partileşerek ordulaşmak, ordulaşarak mutlak zaferi kazanmanın mümkün olacağına inanılarak bu mücadele devam ediyor. Acılı, zorlu, büyük bir emekle, binlerce kadının, ananın, gençliğin, çocuğun kanı ve gözyaşlarıyla yoğrulmuş bir şekilde halkların tek umudu haline gelmeye devam ediyor. PKK insanlığın hakikatidir. PKK’nin öncü kadrolarından Mehmet Sait Üçlü, “Hakikati arayan insan, koşullara boyun eğmeyen insandır. O koşulları kendi lehine geliştiren, değiştiren ve dönüştürendir” demişti.
Bu kutsal davaya gönül verip, canını bir an olsun tereddüt etmeksizin katık eden binlerce şehit, zindanlarda her türlü işkenceye karşı yılmaz iradeleriyle cevap veren binlerce özgürlük tutsağı, Faşist Türk devleti ve onun ordusunun her türlü teknik ve kimyasal saldırılarına karşı, bağlılığını, inancını, ruhunu ve duygusunu verdiği sözle donatıp, savaşan binlerce özgürlük gerillalarıyla mücadele eden PKK zaferi hak ediyor. Küçük bir grupla partileşerek yol almaya başlayan PKK, bugün binlerle, milyonlarla yürüyor. Partileşmenin doğuşuna tanıklık eden Amed, bu sefer milyonların Önder Apo’yu karşılayacağına ve Surlarda gezip, şahitlik edeceğine inanıyoruz.
Yeni bir yaşamın ve doğru bir emeğin, yeni bir düşüncenin, yeni bir felsefenin ve duruşun temsili olarak doğan PKK, 47’inci mücadele gerçekliğinin en önemli adımını kuşkusuz Önder Öcalan’ın fiziki özgürlüğü temelinde girecek. Çünkü artık Küresel Özgürlük hamlesi doğrultusunda Önder Apo’yu tüm insanlığın arasında görmek bir görev değil, bir hedef ve inançtır.
Özgür AVZEM