Kürt halkı için PKK’nin kuruluşu, geleneksel anlamda bir parti kurmanın çok ötesine geçen bir durumu ifade eder. PKK Kürt halkı için, yeniden var olmanın, ulusal dirilişin, yeni insan olmanın, insani ölçülere sahip olmanın ve özgür bir halk olmanın kendisi olmuştur. Önderlik çizgisinde partileşmek siyasi bir parti kurmak değil özgür bir halk ve yaşamı yaratmak olarak ifade edilir. Bütün sınıflı devletli sistemler ve yaratmış olduğu ucubeleşmiş insan türü PKK Önderlik çizgisinde mahkûm edilmiştir. Toplumsal yaşamda toplumun irade sahibi olması, özgürleşmesi ve kendi kendine yeterli hale gelmesi PKK’de partileşmek olarak tarif edilir. Önderlik çizgisinde mücadele, önce içimizde oluşan binlerce yıllık devletli sınıflı sistemin yarattığı İktidarcı ve maddiyatçı zihniyete karşı yürütülür. Devleti ve iktidarı ruhumuzda ve yaşamımızda söküp atarsak doğru bir partileşmeyi sağlamış oluruz. Partileşmek, sadece fiziki olarak örgütsel ortamda yer almak demek değildir, Parti’nin toplumsal amaçlarını öğrenmek, düşünsel bir gelişim sağlamak ve bu ideolojik birikimle toplumu yenilemek PKK’nin hedefidir. Parti kendisi için değil halk için kuruldu. Sınıflı devletli sistemlerde iktidarın ve sermayenin sözcülüğünü yapan kapitalist düzen partileri halkın dostları değillerdir. Kapitalist düzen partileri iktidarcı ve egemenlikçi çetelerdir. Bunlarda toplumsal öz bulunmaz.
Reel sosyalizmin yaşanıldığı ülkelerde bile, komünist partiler devlet iktidarı içinde erimekten kurtulamadılar. Bu açıdan, devrimi hedefleyen bir partinin toplumsal öze sahip olması, bireyin ideolojik politik gelişim ve dönüşümüne önem vermesi toplumsal gelişim için olmazsa olmazdır. İdeolojik ve politik olmayan bir toplum demokrasiyi ve komünal yaşamı nasıl inşa edecek? Devlete ihtiyaç duyan bir halk ancak köle olur. Özgür halk, ilerideki aşamalarda geleneksel anlamda partiye bile ihtiyaç duymaz çünkü parti toplumu ileriye götürmede bir araç olarak rolünü oynamıştır ve politik hale gelmiş topluma karışmıştır. Parti komünal sistemde kendi kendini doğrudan yöneten halkın kendisi olmuştur. PKK’nin, diğer sol/sosyalist partilerden farkı işte buradadır. Devlet iktidarını ve egemenliği hedeflemiyor. Doğrudan halkın irade ve güç olmasını hedefliyor. Güç olmayan bir toplum gücün egemenliğine girer ve ben, vatandaşlık bağıyla devletin kuluyum der. PKK’de bütün bunlar derinlemesine analiz edildi ve toplumsal gelişimi ve özgürlüğü kuşatan engeller olarak görüldü. Toplumun özgür olması için devlete ihtiyacı yoktur ama devletin egemenlik için içi çürütülmüş, toplumsal özü bitmiş yığınlara ihtiyacı var. Devletli sınıflı sistemlerde yığınlar köledirler, kuldurlar. PKK, kendisini bütün iktidarcı devletçi özelliklerden arındırarak günümüze kadar gelmiştir ve etkili bir toplumsal güç olarak tarihe yön vererek yeni bir tarih yaratıyor. Bundan dolayı, PKK’yi geleneksel bir ulusal hareket ya da iktidarı hedefleyen klasik bir sosyalist hareket olarak görmemek gerekiyor.
Evet, PKK tatbikî sosyalisttir ama halkın kendi kendini doğrudan yönetmesi için mücadele ediyor, sosyalizmi, Sovyetler’de olduğu gibi kendi tekeline almayı düşünmüyor. Sosyalizm, sözde sosyalist devletin tekeline girerse bozulur, kendi zıttına döner. Sosyalizm, politikleşmiş toplumsallaşma olduğuna göre sözde sosyalist devletle, devletle ne işi olabilir? Devlet ve iktidar toplum karşıtlığı üzerine kurulu olduğuna göre devletin ve iktidarın toplumsalı/sosyalisti olmaz. PKK, reel sosyalizmin deneyiminden iyi dersler çıkarmasını bildi ve doğru bir sosyalist gelişmeyi devlet ve iktidardan uzak durmayla kurabileceği sonucuna ulaştı. Devlet, egemenliğe sevdalı bireyin bir ürünüdür. Devlete ve iktidara sevdalı birey toplumsal özünü kaybetmiş insandır ya da yarım hale gelmiş insandır. Çünkü PKK insanı değerlendirirken toplumsal öze sahip, sevgiyi içsel hale getirmiş, toplumsal değerleri iliklerine kadar yaşayan iyi insandan bahsediyor. Yani doğal insancıl insan gerçek insan olarak kabul edilir. Kendi türünün düşmanı olan, topluma düşman, doğaya düşman, hayvana düşman bir insan türü ancak zebanileşmiş insan olarak görülür. Bundan dolayı, içimizde kalan doğal insan hücrelerini tekrardan doğal insan ve toplum olmak için canlandırmamız ve çoğaltmamız gerekiyor. Su ne kadar bulanık hale gelirse gelsin önü açılırsa berrak, zelal olur kendisini temizler.
Yeni insanı uzaydan getirmeyeceğiz, kendi içimizde keşfedeceğiz. Her insanın içinde aslında uyuyan güzel bir insan var ve biz bu uyuyan güzel insanı tekrar doğal özgür yaşamın yaşayanı yapacağız. Hayatı bilmek, kendini tanımak birazda böyle olur. Partileşmeyi özgürlüğe giden uzun bir yol olarak görmek ve bunun hakkını vermek gerekiyor. PKK bu anlamda Kürt halkının yeniden ayağa kalkışı ve özgür bir halk olma yolunda hayat denilen bu sonsuz yolda yürümesi demektir. PKK’yi anlamak için hayatı ve doğal insanı iyi tanımlanmak gerekiyor. Önder Apo, ” ben bile PKK’li olmaya çalışıyorum” diyor. Burada, anlatmak istediği hayatı doğru bilmek, özgürlüğün doğru yaşayanı olmak ve insan sevgisiyle yoğrulmuş olmak. Özgür insan PKK ile kendisini yeniden oluşturuyor. PKK engin bir derya denizdir. PKK en büyük gücünü özgür insan ideolojisinden alıyor. PKK yaşamı, insanı ve doğayı doğru analiz ediyor ve doğru çözümler ortaya koyuyor. İnsanın özgür yarınları için ihtiyaç duyulan bütün fikirsel düşünsel ideolojik gelişimler PKK’de filizleniyor. Bu açıdan, 27 Kasım 1978 hem Kürt halkının hem de insanlığın kurtuluşunun kararının verildiği bir önemli gündür.
Kemal SÖBE