‘Yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk ‘tır.
”Aşk bugünümüzü geçmişe ve geleceğe bağlar.’
Halil Cibran
Aşk ve sevgi yaşamın vazgeçilmez güzelliklerini sunan, hayatı sevdiren, yaşama anlam katan yüce bir duygudur. Aşk ve sevgi toplumsallığı oluşturan, bilgeliğe, hakikate eriştiren, bugünü geçmişe ve geleceğe bağlayan ve hayatın zorluğuna dayanabilme azmini geliştiren en güçlü bağdır. Gelişim ve değişimlerde en baskın olan duygudur. Aşk insanı hakikate ve tanrısal güce (yani insan da saklı olan enerjiye) en kısa sürede ulaştıran yegâne itekleyici güçtür. Aşk sunulan sahte yaşama karşı açılan savaştır. Çünkü aşk savaştır. Aşk ve savaş bir paradoks olarak görülebilinir ama aşk savaşı içinde barındırır yani savaştır. Savaşı hep negatif ele almak değildir. Savaş denilince hep kanlı dövüşler akla gelir oysa savaş istenilen yaşam uğruna aşkla savaşmaktır. Yani Özgürlük maşuksa aşkta savaştır.
Peki, aşk ve sevgi en değerli yaşam kaynağımızsa neden bu kadar kullanıma açık hale getirilmiştir? En fazla gençler ve özellikle genç kadınlar üzerinde kullanılmanın nedeni nedir? Onlar üzerinde neden bu kadar etkili bir araç olarak kullanılır? Bunun psikolojik kaynağı nereden ileri gelir? Aşk neden iki cinsin ilişkine sıkıştırılmıştır?
Özel savaş politikaları savunmasız olan duygulara, düşüncelere, ilkelere ve yaşam tarzımızın varlık olarak bildiğimiz ahlakımıza, kültürümüze dilimize inancımıza sirayet edip duruyor. İster kabul edelim ister ret edelim hayat tek kelimeyle çirkin bir savaşa dönüştürülmüştür. Bu çirkin ahlak dışılığa karşı her insanım diyen bireyler ilkesel olarak tavrını ortaya koymak zorundadır. Çünkü kaybeden de kazanan da bireydir, insanlıktır ve toplumdur. Bu yaşama biçimini yaşamamak ret etmek insanın elindedir. Hele bunun karşısında susmak oyunlarına gelmek, savaşmamak yaşamı daha da kötürüm haline kendi elimizle getirmek demektir. Kendi elinle kurduğun yaşamın yoksa sana sunulan yaşamı yaşıyorsun demektir. Bu da haliyle yoksun ve sen sen değilsin asla da var olamamışsın ve bu haliyle de var olamazsın. Bu yüce duyguyu hak ettiği yerine kavuşturmak her insanın insani görevidir. Yaşamın vazgeçilmez değerlerini kullandırtmamak ilkesel bir çizgiye dönüşmek zorundayız. Özel savaşın en amansız silahı olarak aşkı ve sevgiyi nasıl kullandıkları tarihten günümüze kadar incelemeye değer bir konudur. Özel savaş politikaların insani duygularını en iğrenç yöntemle kullanılır. Bunun ne etikle ne estetikle nede ahlakla hiçbir bağı yoktur. Aslında işin özüne bakıldığında maneviyata ve insanlığa karşı işlenen en büyük suç olarak değerlendirmek gerekiyor.
Özel savaş politikasının amacı kişinin yaşamında yanan ateşini söndürmek, bugünün geçmiş ve geleceğin arasındaki bağı koparmak olduğunun anlamına gelmektedir. Aşk ve sevgi gibi kutsal sayılması gereken en değerli insani duyguyu nasılda ahlaksızlıkla yaklaşıldığı, kullanıldığı, değersizleştirildiği ve çirkince oynandığını bilmek zorundayız. İnsani değerleri aşağıya çekmek, insana aşağılık işleri yaptırılmak, özünden uzaklaştırılmak ve kandırılmak için aşkı ve sevgiyi kullanırlar.
Kapitalist modernitenin ideolojisini yaymak için en çok aşkı ve sevgiyi kullanmıştır. Günümüzdeki diziler ana temayı aşkla saklayıp kişiyi kendi çizgisine çekmektedir. Bununla kendi bakış açısını, kültürünü, düşüncesini, duygularını yayma aracı olarak kullanır. Sinemalar, romanlar ve diziler hep bununla süslenilir. Günümüzde insani duygularının özünü boşaltarak ve güdüleri körükleyip kullanarak yaptırılmak isteneni rahatlıkla yaptırılıyor. İkiyüzlülükle yürütülen bu özel savaş politikaları değerlendirmek buna karşı amansız savaş açmak gerekiyor. İkiyüzlüler hata çok yüzlüler çağımızın en ibret hastalığı haline gelmiştir. Bu hastalık insanlığın altını, insani duygunun ve düşüncenin altını her an artçı depremi gibi sarsıp duruyor özünü acımasızca boşaltılıyor. Bu hastalık öyle bir bulaşmış ki ve öyle yıkımlarına tanık oluyoruz ki kelimeler kifayetsiz kalıyor adeta.
Bunun temel nedeni sevgiyi yeterince aile de göremediğindendir. Özellikle baba sevgisini yeterince hissetmeyen, yaşamayan genç kadınlar sevgiye ve aşka psikolojik olarak ihtiyaç duyarlar. Karşı cinsten en ufak bir ilgi aşk zannedip kendini kaptırırlar. Ailenin çocuk büyütme yaklaşımı çocuğun hayatını ve hayata bakış açısını belirler. Aile çocuklarına sevgiyi, ahlakı, adaleti, eşitliği, özgürlüğü, diline, toprağına ve kültürüne bağlılığı perspektifiyle büyütmek zorundadır. Bu yaklaşımla büyütülmeyen çocuklar gözleri hep dışarda olur. Kendileri asla olamazlar. Özgüven ve sevgiyle büyüyen çocuklar ne yapmak istedikleri bilincinde olan insanlar olurlar. Anne ve babanın çocuklarına yaklaşımı içten ve bilinçlice olmalı. Zaten kapitalist modernitenin neredeyse asimilasyon bombardımanı sinmediği bir şey kalmadı. Özellikle kapitalizmin doyumsuzluğu, tüketiciliği, bireyciliği, anlamsızlığı, değerlerin hovardaca kullanmasını ve kendi kültürüyle büyüyenleri geri gören yaklaşımları bilinçlice geliştiriliyor. Bu politikalar özellikle asimilasyon edilmek istenen Kürt gençlerinde özel politika olarak geliştiriliyor. Kimi kapitalizmin geliştirdi doyumsuz, bireyci, ahlak bilmeyen, anlamsızlığı kimi de sevgi ve aşk yolluyla gençler ajanlaştırılıyor. Ajanlaşan Kürt gençleri özelikle aşk ve sevgi adı altında ağırlıkta düşürülüyorlar. Kürt özgürlük mücadelesinde yer alan insanlar onların uğruna hiçbir kazancı olmayan, 40 yıldır onca fedakârlık, şahadet, emek, çaba ve zorluklara göğüz gerenlere karşı alçakça yapılan ajanlık insanın aklını donduruyor adeta. Olumsuzlukta imkânsızlığı ancak böyle başarılabilinir diyesi geliyor insanın. Sana, halkına ve kürtlüğü için hayatını ortaya koyana gıptayla bakılması gerekirken alçakça arkasından vurmak, düşmanlarıyla işbirliği içinde olmak, ahlaksızca oyun oynamak akıl karı olamaz. Boşaltılmış kişilikler ancak bu çirkinliği yapabilir.
Aşkı yani savaşı iki cins arasına sıkıştırılır çünkü aşk savaştır, erdemliktir, hakikat arayışıdır, bilgeliktir, toplumsallıktır. Bu aşkı yani savaşı hiçbir egemen güç istemezler. Özel savaşın bu silahını elzemlikle ellerinden almak gerekmektedir. Dolayısıyla aşk insani haline gelinemiyor. Aşk, bir savaştır. Her türlü kötülüğe, çirkinliğe, ilkelliğe karşı savaştır. Aşk, hakikati arama, bulma ve onunla ortaklaşma azmidir. Ve geriliğe karşı tek kelimeyle aşk savaştır.
Lotus JİYANDA
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi