Fransa’da Türk Gladiosuyla Müttefik Bir Gladio mu Var?
Fransız halkı, bilim insanları, aydınları, devrimcileri çok sayıda toplumsal siyasal ve bilimsel gelişmeye öncülük etmiştir. Bu övünülecek, örnek alınacak Fransa’dır. Ancak her yerdeki egemen sınıflar gibi, Fransız egemenleri de çok sayıda kirli ve suçlu pratiğe sahiptir. Bu da eleştirilmesi, ders çıkarılması ve reddedilmesi gereken Fransa’dır.
Fransız devleti denilince akla Cezayir’de ve Afrika’nın diğer bölgelerinde yaptığı katliamlar gelir. Fransız devleti bu suçlarından bazıları için insanlık değerleri adına halklardan özür dilemiştir. Son olarak E. Macron da bu geleneğe katılmıştı. Fakat mesele Kürtler olunca Fransa’da karanlık ve kirli bir elin devreye girdiği, daha önceki suçlarından pişmanlık duyarak özür dileme büyüklüğünü gösterenlerin de bu kirli eli, görmezden geldiği görülüyor. Devlet olarak Fransa Kürtlerden ne istiyor? Fransa ya da daha geniş anlamda Avrupa devletleri Kürtleri Türk devletine öldürterek ne kazanıyor?
Fransa’nın yakın dönem Kürt politikasının anlaşılması için üç olay kritik önemdedir. Ve incelenmeyi gerektiriyor. Bu üç olay mesele Kürtler ve Kürdistan davası olunca devreye giren “o kirli ve karanlık elin” kim olduğu hakkında fikir veriyor.
Birinci olay Özdemir Sabancı ve Sabancı Holdingin iki çalışanının cinayetidir. 9 Ocak 1996’da Sabancı ve iki çalışma arkadaşı bir Türk sol örgütünün üslendiği bir cinayete kurban gittiler. Özdemir Sabancı cinayetinin Kürtler ve Fransa ile ne ilgisi var sorusu haklı bir soru olduğu için yanıtlanmayı gerektiriyor. TÜSİAD, 1990’dan itibaren Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesi ile çözülmesi gerektiğini dillendirmeye başlamıştı. Bunun için raporlar hazırlamıştı. Başta Sakıp Sabancı olmak üzere, Sabancı holding yönetimi bu minvaldeki siyasette öncülük düzeyinde katılıyordu. Türk kontrgerillasının ünlü şefi ve MHP’nin ölen lideri Türkeş bu demokratik arayışa liderlik eden Sabancıları “çizmeyi aşıyorsunuz” diyerek tehdit etmişti. Sabancılar hakkında ikinci husus ise şirketleriyle ilgili olandır. Sabancılar, Özdemir Sabancı liderliğinde Japon otomotiv devi Toyota ile Türkiye’de fabrika kurmak üzere anlaşmaya çalışıyordu. Bu dönemde Fransız otomotiv şirketi Renault da Türk ordusunun şirketi olarak bilinen OYAK ile yeni adımlar atmaya çalışıyordu. Hatta Renault Sabancılara Toyota yerine bizimle anlaşın diyor, iddiaları da vardı. Türk araştırmacı ve bilim insanı Yalçın Küçük’ün bu cinayetten bir süre sonra iddia ettiğine göre bu cinayet işlenmeden kısa bir süre önce Fransa’da bir Türk sol örgütü lideri yakalanıyor. Yine Can Dündar ve daha başka gazetecilerin yaptığı araştırmalarda, Susurluk kazasında ölen polis şefi Hüseyin Kocadağ aracılığı ile cinayette kilit rol oynayan Fehriye Erdal Sabancı Center’e işe alınıyor. Tanıyanların polis işbirlikçisi olduğunu söyledikleri Mustafa Duyar İstanbul-Kartal ve çevresinde bir biçimde cinayeti üslenen sol örgütle ilişkilendiriliyor. Kısacası Sabancıların Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesi ile çözülmeli politik tutumu ve Fransız sermayesi yerine Japon Sermayesi ile ortaklığı seçmesi bir araya gelince, Fransa’nın liderini tutukladığı sol örgüte sızdırılan ajanlarca bir cinayet işleniyor. Bu olay hakkında daha sonra açığa çıkan bazı gerçekler halk deyimiyle tüyler ürpertici boyutlarda bir olay olduğunu gösterdi. Örneğin Karagümrük çetesi lideri Nuri Ergin’in “Sabancı cinayetinde tetikçilik yapan Mustafa Duyar’ı Ergenekon Sanığı General Veli Küçük’ün talimatıyla Afyon Cezaevinde biz öldürdük” itirafı gibi. Çünkü gazeteci Can Dündar “Duyar öldürülmeseydi Sabancı cinayeti hakkında konuşacaktı” demişti. Duyar’ın cezaevinde gazetecilere konuşmasını engelleyen TC’nin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un, aynı zamanda Karagümrük çetesi olarak bilinen Türk kontrgerilla birimini Afyon hapishanesine nakleden kişi olduğu da tutanaklara yansımış, gazetelerde yazılmıştı.
İkinci olay Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez katliamıdır. Bu olay da ilginç bir biçimde 2013’te yine bir 9 ocakta gerçekleşmişti. Bu katliamın yaşandığı günlerde İmralı’da Türk devlet heyeti ile Kürt halk önderi Abdullah Öcalan arasında Kürt sorununun demokratik çözümü için görüşmeler vardı. Fransa sermayesi ile Türkiye arasında yine başta hava taşımacılığı olmak üzere birçok alanda büyük ihaleler, iş ortaklıklarının kurulması gibi mevzular gündemdeydi. Tam böyle bir ortamda yani Kürt sorununun demokratik çözümü tartışılıyor ve Fransız sermayesi ile Türkler arasında ortaklık ya da ticaret yapma gündemdeyken tetikçisinin MİT elemanı olduğu netleşmiş olan bu katliam işlendi. Türk MİT’i Paris’in ortasında üç Kürt devrimciyi katletti. MİT elemanı katilin cezalandırılması ve TC’nin kirli tarafının açığa çıkarılması için Fransa devleti üzerine düşeni yapmadı. Ve bilindiği gibi katil Fransa korumasındayken ortadan kaldırıldı. Bu işin Fransa’daki o kirli ve karanlık elin işi olduğu kesin gibidir.
Üçüncü olay, 23 aralık 2022’de KCK yürütme konseyi üyesi Evin Goyî ve Abdullah Kızıl, Mir Perwer adlı Kürdistanlıların katledilmesidir. Yer yine Paris’tir. Bu olayda kullanılan kişinin Fransız olması dikkat çekiyor. Bu katilin arkasında Ermeni asıllı birilerinin ya da TC ile işbirliği içindeki Ermeni gurupların çıkması işi daha da ilginç kılacaktır. Bu son katliamdan önce Fransa’da Kürdistan özgürlük mücadelesi hakkında şu önemli gelişmeler yaşanmıştı; Fransız gazetesi L’humanitê Türk devletinin Kürdistan özgürlük gerillasına karşı kimyasal silah kullandığını manşetinden vermişti; onlarca Fransız Senatör TC’nin Kürt halkına dönük soykırım saldırılarını kınamış ve Kürtlerle dayanışma içinde olduğunu ilan etmişti; Fransa cumhurbaşkanı Macron ve Fransa Dışişleri bakanı TC’nin Başur ve Rojava’daki Türk saldırganlığını yüksek sesle eleştirmişti. Macron, TC’nin saldırıları bölgede istikrarsızlığı derinleştiriyor anlamında konuşmuştu. Yani bu defa Fransa Kürt sorununun demokratik çözümüne destek olacak söylemde bulunmuş, iddia ve kararlılığını bildirmişti. Ve tam böyle bir ortamda malum karanlık el bir kez daha devreye girmiş; Kürtleri başkent Paris’te katletmiştir.
TC’de derin devlet, Ergenekon ya da başka ne ad verilecekse verilsin, gerçekliği kesinlikle çete, katil, karanlık ve vahşi olan devleti, Fransa’da kim neden destekliyor? Fransa’da Türk Gladiosuyla müttefik bir Gladio mu var? Fransa’da kirli ve karanlık el dediğimiz güçlerin TC ile ne tür bir ilişkileri var? Hangi Fransız sermaye gurubu ya da Fransa’daki hangi siyasi yapı bunun içindedir? Bu son katliamı Fransa’nın Ortadoğu’da Kürtlerle demokratik bir ilişki geliştirmesini istemeyenler mi yaptı?
Anlaşılan o ki, Fransa demokratik karakterde daha da ilerlemek ve Ortadoğu’da rol almak istiyorsa 9 Ocak 1996 cinayetini, 9 Ocak 2013 ve 23 Aralık 2022 Kürt katliamlarında rol oynayan içindeki karanlık ve kirli eli açığa çıkarmak zorundadır.
Mehmet GÖREN