29 Eylül 2018 Cumartesi Saat 06:06
Öz savunma denildiğinde bir insan
ya da topluluğun veya bir hayvan ya da hayvan grubunun yaşamına ya da kendisine
ait olana karşı yönelen bir saldırı karşısında kendisini koruması akla gelir. O
halde saldırı pozisyonunda olana bir şeye karşı bir canlının kendisini koruması
için geliştirdiği yada kendisinde var olduğu mekanizmayı kullanma biçimi de
diye biliriz. Tarihsel olarak ele aldığımızda ise doğadaki tüm canlıların doğal
yapılanmasında mutlaka bir savunma mekanizması bulunmaktadır. Bu durum, yaşamın
sürdürülmesi önünde ortaya çıkabilecek engelleri aşmaya yönelik olarak
şekillenmiştir. Kirpinin okları, gülün
dikeni, kartalın gagası ya da pençesi, kedinin tırnağı, ya da birçok duyu
organının gücü gibi örnekler bu konuda sıralanabilir. Bu durum gösteriyor
ki, doğal olarak farklı canlılar
ortamında adına ne denilirse denilsin, var olan biyolojik-genetik düzenlemeler
birinci dereceden yaşamın sürdürülmesiyle ilgili oluyor.
Bu da gösteriyor ki Tüm canlıların var oluşundan bu yana sistematik
olarak yaşamlarını sürdürmeleri için geliştirdikleri farklı farklı savunma
biçimlerini pratiğe koymasıdır. Özellikle insanların doğumundan belirli bir
yaşa kadarki süre içinde dış etkenlere karşı savunmasız kaldığı ve canlarına
son vermeye kadar gittiği görülmektedir. Buda gösteriyor ki özellikle
insanların gerek doğal gerekse insanların saldırılarına karşı yaşamlarını
sürdüre bilmeleri için çeşitli savunma mekanizmaları ortaya çıkarmaları
gerekmektedir. özellikle Kılan ve Kabilelerin öncesinde dış etkenlerden
korunmak için insanların mağaralarda kalmaları yada dağın yüksek zirvelerinde
barınmaları gelişmişti. Tabi sonrasında doğada yaşanan yırtıcı hayvanlara karşı
savunma araçlarının geliştirilmesi vb. şeylerin gittikçe yaygınlaşması
olmuştur. Anlaşıldığı gibi öz savunmanın insanlarda kalınan koşul ve yaşanan
süreç karşısında geliştiğini söylesek yerinde olacaktır.
Ya Kendini Savunur Yada Yok Olma İle Karşı Karşıya Kalınır
Bir ceylanın yada bir tavşanın savunma biçimi olan duyarlılık çoğu zaman kendisini
saldırılara karşı korumuştur. Yada bir insanın dış saldırılara karşı araç ve
gereçleri geliştirip kullanmaları yaşamlarını sürdürmelerini sağlamıştır.
Düşünsene duyarsız olan bir tavşanın yada bir ceylanın ne kadar rahat yok
edilebileceğini biliyoruz. Aslında diye biliriz bir insanında saldırılar
karşısında savunmasız kaldığında ölüm ile sonuçlandığı kesindir. O halde bir
tehdit olan “saldırıya karşı ya karşılık verip kendini savunursun yada yok
olursun kavramı bilmek lazım. Yani bir eko sistem olan dünyanın her hangi bir
zincir halkasından kopmamak lazım. Bir atomun moleküllerinden ayrılmadığı gibi…
aynı şekilde doğal savunma biçiminden olan ağacın mevsimlere karşı yaprak
dökmesi, gülün dış tehditlere karşı dikenin olması canlı kalmak için yaptığı
mücadele biçimidir. O halde insanlarında dış tehditlere karşı savunma
mekanizmasını geliştirme mecburiyetindedir. Bu durumun tersine
bakıldığında diye biliriz ki bir çok
kabilenin günümüze kadar gelememesi
baskı ve saldırılar karşısında her hangi bir savunma mekanizmasını
oluşturmamasından kaynaklandığını yerinde bir tespit olur.
Öz savunmayı Geliştirmeyen Bir Bireyin Ya da Bir Tolumun Tarihi Tekerrür Eder
Bir toplumun ahlaki ve politik yeteneklerini özgür kılan ve koruyandır. O
halde öz savunma bir canlı kalmayı sağlamak bir yandan ise yaşadığı ve inandığı
değerler çerçevesinde özgürce yaşamayı sürdüre bilmesi için gerekli olan bir
savunma mekanizmasıdır. Öz savunmanın özüne dönüldüğünde aslında varlık yokluk
kavramı ile bir bütündür. Ya kendini savunur korur var olursun ya da aksine
ebediyen yok olursun.
Tabi biz buna sadece askeri tarafından bakmamalıyız. Siyasi, askeri, kültürel
yani bireyi ve toplumu özgür kılabilecek her türlü savunma mekanizmasını esas
almak lazım. Öz savunma denildiğinde
sadece askeri yönü ele alındığında yetersiz ve zayıf kalacaktır. Özellikle
kültürel olarak güçlü bir şekilde öz savunmayı geliştirmediğinde toplumu
gerçeğinden uzaklaştırıp bitme noktasına kadar getirecektir. Hatırlatılması
için insanların Neolitikte kendi değerlerini ve topraklarını korumak için Kewan
timleri adında savunma timlerini oluşturmuştu. Ancak şuana bakıldığında bu tür
savunma sistemin yok denilecek kadar azdır. Zaten soykırım ve asimilasyon politikası
da bundan dolayı gelişmiştir. İktidar gücü karşısında öz savunmayı
geliştirmeyen topluluk, ya asimile edilip özünden uzaklaştırılmış ya da
soykırımdan geçirilip varlığı süpürülmüştür. Bu gerçeklikle karşılaşan türde
çok sayıda örnekler verebiliriz. Türkiye’de onlarca dil ve kültürden bazıları
olan Asur, Kıldan, Laz ve Kürtçenin tamamen olmasa da büyük bir kısmı asimile
olmuştur. Dili ile var olan bir topluluk savunmayı geliştirmediğinde yok
olmayla karşı karşıya kaldığını
toplumlar tarihinde sayısız örnekleriyle karşılaşmışız. Özellikle Türkiye de gelişen tekçi zihniyet birçok
kültürü yok olmayla karşı karşıya bırakmıştır. Resmi dilin Türkçe olması ve
birçok alanda dillerin konuşmayı yasaklanması o toplumun yok olmasına neden
olmuştur. O halde diye biliriz ki öz savunmayı toplumun tüm değerlerini koruma açısında doğal bir ve hayati bir
ihtiyaç olarak geliştirilmesi gerekiyor.
Aksi taktirde kozmos bir kültürün yaşandığı dünyada makineleşen bir
toplum ve kendisini inkar eden bir birey ile karşı karşıya kalırız. Buna örnek
ise kürtlüğünü inkar eden Kürt, Türk olarak kendisini gören Laz olup çıkarız. Yani
insanın var oluşundan buy yana gelişen kültür ve değerlerin tamamen pasifleşip
sadece günlük kullanılan pasif bir araç haline gelecektir.
Orta Doğuda Öz Savunmasız Kalan
Kürtler
Yukarıda da değindiğimiz gibi öz savunma Bir toplumun ahlaki ve politik
yeteneklerini özgür kılan ve koruyandır. Bunu esas aldığımızda o zaman Kürtler
ahlaki ve politik yeteneklerini pasif bırakmış bitme derecesine kadar
gelmiştir. Hatta faşist TC’nin yaydığı Kürtlerin kart kurttan geldiği cümlesine
bile bakarsak yeterli olacaktır. Bu tür anlayışlar karşısında savunmayı geliştirmeyen
Kürt topluluğu kadim bir kültürü olduğu halde kart kur ile nitelendirilmesi her
şeyi açığa koymuştur. Ya kendini savunursun yada bitersin cümlesi esastır.
Gelenek ve göreneklerini korumak, dil ve inançlarını korumak tamamen öz
savunmaya girmektedir. Özellikle dil ve kültür yönünde toplumun kendisini
geliştirip yaygınlaştırması faşist ve emperyalist güçlere karşı kendisini
koruya bilecektir. Tabi buda eğitim ile mümkündür. Topluma hitap edecek bilgi
ve düşünceleri yayarak dil ve kültürünü
esas alacak şekilde eğitimler vermek vb gelişmeler öz savunmayı
geliştirecektir. Tabi bunun aksi, şuan ki gerçeğimizi ortaya koymaktadır. Sümerlerin
dikili taşlarından yazılı tarihi olan kadim tarihe sahip Kürtler kart kurt tan
geldiği nitelendirilmiştir.
Nüfusu 50 milyonu bulan Kürt halkının azınlık olarak görülmektedir. Özellikle
orta doğu güçleri içinde Kürtler ve kürtlük kavramı geçmemesi şaşırtıcı
gelmemelidir. Buna benzer Laz’ın Asuri ve keldan’ların da yok olmaları ile aynıdır. Askeri siyasi ve
kültürel bakımından savunmasız kalan Kürtler ve Kürdistan yüz yıllardır asimile
edilmeye ve yok olmaya mahkum edilmiştir. Siyasi ve askeri olarak tanınmaması
yetmiyormuş gibi bide Kasrı şirin ve Saykspikos antlaşması ile tamamen
parçalatılmıştır. Eğer Kürtler içinde öz savunma gelişmiş olsaydı bütün
bunların olması mümkün olmayacaktı. Kültür ve inançları doğrultusunda özgürce
yaşayacağı kesindi. Buna örnek vermek gerekirse en son Rojava ve Bakür Kürdistanda
gelişen öz savunma direnişlerinin Kürt halkını tekrardan kökünden yeşetmiştir.
Canavarlaşan sistem karşısında fedaice direnen toplumun gerçeği ortaya
çıkmıştır. Kubani, Şengal, Sur, Cizir, Nusaybin vb. yerlerde özgürlük şiyarı
ile bilinçleştirilen toplum canı pahasına toprağını savuna bilmiştir. Kültür ve
Ahlakını yok sayan sisteme inat kendisini geliştiren eğiten toplumun mühteşem
direnişleri aslında bir toplumun öz savunmayı nasıl geliştirebileceğine örnek
olmuştur.
Yani diyebiliriz ki bir toplumun yaşamını özgürce sağlaya bilmesi için
kesinlikle öz savunmayı geliştirmesi gerekir. Kültürel ahlaki değerlerin
tamamen koruya bilmesi ve ben varım diye bilmesi için ideolojik ve politik bir
toplum yaratılmalıdır. Buda eğitim ve öz savunmanın en üst zirveye getirilmesi
gerekmektedir.
Reçber Şerzan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html