28 Nisan 2014 Pazartesi Saat 08:52
Bugün BDP’li vekiller HDP’ye katılıyor. Bir süredir yürütülen BDP-HDP tartışmalarına Özgür Gündem yazarı Adil Bayram da köşesinde bir süredir yürütülen BDP-HDP tartışmalarını değerlendirdi. Bayram, “BDP Ankara siyasetinden çekildi, Ankara’daki ortak siyasal platform artık HDP” tespitinde bulundu.
HDP’yi ‘radikal demokrat bir parti” olarak tanımlayan Bayram, “HDP faşist, tekelci ve şoven güçler dışında tüm halk kesimlerine hitap edebilmelidir. Bu anlamda tam bir demokratik halk partisi, demokratik toplum partisi olabilmelidir” dedi.
Adil Bayramın köşe yazısı şöyle:
“BDP Ankara siyasetinden çekildi. Milletvekilleri Halkların Demokratik Partisi’ne geçiyor. Artık Ankara’da ortak siyasal platform HDP oluyor. Türkiye çapında demokratik siyaseti örgütleme ve devleti demokrasiye duyarlı hale getirme görevini HDP üsleniyor.
Yapılan açıklamalara göre, BDP çalışmalarını Demokratik Bölgeler Partisi olarak sürdürecek. Yani bölgeler düzeyinde demokratik toplum örgütlülüğünü ve yönetimini geliştirecek. Daha açık bir deyimle, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi temelinde toplumun demokratik özyönetimini oluşturacak. Kuşkusuz bu işi Kürtlerden başlatacak ve daha çok Kürt toplumunun sorunlarının çözümü ile uğraşacak.
Elbette böyle bir karar ve bu temelde atılmakta olan adımlar tarihi önem arz ediyor. Bazı ucuz söylemcilerin ifade ettiği gibi bu durum ne Kürt değerlerinden ve mücadelesinden vazgeçmek oluyor, ne de BDP’yi tasfiye ederek Kürdistan’da boşluk yaratıyor. Tersine hem HDP’nin ve hem de BDP’nin bir işbölümü temelinde daha çok toplumla kucaklaşarak demokratik siyaseti örmesi anlamına geliyor.
Peki bu nasıl olacak? Bir proje temelinde öngörülen yeniden yapılanma nasıl gerçekleşecek?
Kuşkusuz bunun bir HDP boyutu var, bir de BDP boyutu. Her ikisi de çok önemli ve her ikisinin de iyi anlaşılarak doğru uygulanması gerekiyor. Sonuçta başarılı olmak elbette buna bağlı. Dolayısıyla her birinin özenle ele alınması ve ayrı ayrı değerlendirilmesilazım. Şimdilik ve öncelikle HDP yapılanması üzerinde duralım.
Bilindiği gibi, HDP yeni bir parti ve Halkların Demokratik Kongresi örgütlenmesine dayanıyor. 30 Mart yerel seçimlerinde ise ciddi bir varlık gösteremedi. Bazıları bunu başarısızlık olarak değerlendiriyor. Başarısızlıktan öteye aslında seçime girmesinin ne kadar isabetli olup olmadığını değerlendirmek belki de daha doğru olur. Geçen seçimi HDP için olmamış saymak gerekir.
Fakat buna rağmen, bundan sonraki başarıları için de önemli derslerle dolu bir tecrübe olduğunu asla göz ardı etmemek gerekir. Bu nedenle öz eleştirel yaklaşmak ve dersler çıkartarak ileri yürümeyi esas almak önemlidir. Aslında sadece son seçimlere de değil, son kırk beş yılın pratiğine bir bütün olarak öz eleştirel yaklaşmak HDP’yi başarıya götürecek dersleri ortaya çıkartacaktır.
Peki HDP bunu yapar mı ve de yapıyor mu? Burada başta Eşbaşkan Ertuğrul Kürkçü olmak üzere önde gelen bütün kadroların bunu yapması gerektiğini söylemekle yetinelim. Belki de bunu yapmaları için başkan ve önde gelen kadrolar olmuşlardır. Kendilerinin ve yürüttükleri hareketin başarısı kesinlikle buna bağlıdır.
Böyle bir öz eleştiri öncelikle neleri kapsar? Bir, dünya kırk beş yıl önceki dünya değildir. İki, Türkiye kırk beş yıl önceki Türkiye değildir. Üç, sosyalist ve demokratik hareket kırk beş yıl önceki hareket değildir. Hepsinde çok köklü ve önemli değişiklikler yaşanmıştır. Öncelikle işte bu değişimi görmek ve bunun gerektirdiği yenilenmeyi teorik ve pratik açıdan yapabilmek gerekir.
Bir kere dev gibi güçlü görünürken çözülen reel sosyalizmin çözülüş nedenlerini doğru ve yeterli olarak bilince çıkarmak gerekiyor. Diğer yandan kırk yıllık Kürt direnişinin Türkiye’de açığa çıkardığı gerçekleri ve yaptığı değişiklikleri iyi görmek gerekiyor. Aslında kırk beş yıldır Türkiye’de parçalı bir demokratik devrim yaşanıyor. İşte bu devrimin sonuçlarını ve geldiği aşamayı doğru anlamak önem taşıyor.
Bütün bunlardan çıkartacağımız en önemli sonuç ne? Evet HDP yeni bir parti ve yeni örgütlenmeye başlıyor, fakat Türkiye’de demokratik devrim yeni başlamıyor, sosyalist ve demokratik hareket yeni doğmuyor, henüz dar ideolojik grup aşamasını yaşamıyor. Hayır, bunlar çoktan yaşandı ve yeterli veya yetersiz aşıldı. Şimdi çok yoğun bir politik ve pratik mücadele süreci söz konusu. Hem de ülkenin en temel sorunlarına çözüm aranıyor.
İşte bu sürecin veya aşamanın gereklerini doğru bilince çıkarmak ve HDP’yi buna göre yapılandırmak gerekiyor. Bu da dar grupçu veya ideolojik yaklaşımı öne çıkarmayı değil de, herkesin kendi ideolojik yapılanmasını koruması temelinde demokratik siyasal birliği öne çıkarmayı istiyor. Yani siyaset yapmayı, politik ve pratik mücadele yürütmeyi gerektiriyor.
Peki bu nasıl olacak? Her şeyden önce, HDP’nin programının buna göre şekillenmesi, yani en geniş demokratik birliği öngörmesi gerekecek. Temel şu üç ilke üzerinde oluşabilir: Anti tekelci ilke, anti faşist ilke, anti şovenist ilke! Bu üç ilkeden doğan ve tüm demokratik güçleri içine alan bir programla HDP ancak dönemin partisi olabilir.
HDP elbette bir radikal demokrat parti olmalıdır. Bu temelde sol demokratları, liberal demokratları, Müslüman demokratları saflarında mutlaka birleştirebilmelidir. Anti tekelci, anti faşist ve anti şovenist güçler HDP saflarında rahatlıkla yer bulabilmeli, kedilerini ifade edebilmeli ve temsil hakkına sahip olmalıdır.
HDP faşist, tekelci ve şoven güçler dışında tüm halk kesimlerine hitap edebilmelidir. Bu anlamda tam bir demokratik halk partisi, demokratik toplum partisi olabilmelidir. Bütün ezilen halklara ve kimliklere sahip çıkmalı, başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm emekçilere hitap edebilmelidir. Faşist tekelcilik tarafından dışlanan ve bastırılan herkes için bir çekim ve kurtuluş merkezi haline gelmelidir.
Kuşkusuz BDP gibi sadece Kürtlere dayanan bir parti olmamalıdır. Ne Kürtler böyle yapmaya çalışmalı, ne de HDP kolay diyerek kendisini Kürdistan’a taşımalıdır. Kürt direnişinin değerlerine ve birikimine dayanarak Türkiye’de bir demokratik siyasal parti geliştirmeyi bilmelidir.
HDP’nin hitabı halkçı, üslubu ve yaşam tarzı çekici olmalıdır. Orta sınıf bürokratizminin bütün biçimlerini ve izlerini mutlaka aşabilmelidir. Söz ve yaşamda halkçı olabilmelidir. Açıkça görülüyor ki, bu da yönetim ve kadrolar demektir. Aslında kadro birikimi güçlüdür, fakat bu kadroların dönem gereklerine göre kendilerini yenilemeleri gerekmektedir.
Bir de HDP, söz konusu yeniden yapılanmayı sadece milletvekillerinin HDP’ye katılması ve bir meclis grubunun oluşması ile sınırlı tutmamalıdır. Sol, liberal, Müslüman, sosyal demokrat tüm demokratik güçlere yeniden birleşme çağrıları yapmalı, onlarla ve çeşitli gruplarla görüşmeli ve bu temelde yeni ve daha büyük bir birlik kongresine ulaşmayı hedeflemelidir. Örneğin bazı sol gruplar katılabilir, İslami gruplar katılabilir, CHP içinden bazı gruplar katılabilir.
İçinden geçtiğimiz süreçte HDP gibi radikal demokrat bir partinin yolu açıktır. Ama bu yolda başarıyla yürümeyi bilmek de başka bir şeydir. Bu yürüyüşün tarzını, üslubunu ve temposunu yakalamayı gerektirir. Bunları tutturanlar mutlaka başarılı olur. Bu temelde yeniden yapılanan ve büyük bir demokrasi koşusuna çıkan HDP’ye başarılar diliyoruz!”
Adil Bayram / Özgür Gündem
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”