14 Eylül 2012 Cuma Saat 08:15
Ortadoğu’da gittikçe kaos daha da derinleşecek. Yaşanan bütün gelişmeler bunu gösteriyor. Egemen güçler yaşanan kaos kendi eserleri değilmiş gibi hala çok basit yaklaşımların içindeler. Bu güçler dünde kendi çıkarları için uzun yılar hakları diktatörlüklerin insafına teslim edip her türlü zulüm, katliamlara, işkencelere ve asimilasyonlara mahsur bırakıldı. En başta Kürtler üzerindeki uygulamalarıyla Türk devleti (bu günde ayine güçler) sözde insan hakları adı altında demokrasi getireceğini vaat ederek Ortadoğu sonu beli olmayan bir kaosa sürüklemektedirler. Egemen güçler Ortadoğu yeniden dizayn etmede ve yönetme yöntemlerinde çok ciddi sorunları yaşamaktadırlar. Bunun temel nedeni Ortadoğu’nun temel dinamiklerin yabancılığından kaynaklandığı her şeyiyle ortadadır. Buna karşı yeni bir yaklaşımdan çok yerli güçlerde kendi yaklaşımlarıyla bu kaosun daha da derinleşmesine sağlamaktadırlar.
ABD ve batılı güçlerin Ortadoğu’da temel dayanağı yaratığı güçlü işbirlikçilerdir. Bugün bu anlamda en sadık sömürgeci işgalci devlet TC devleti ve onun başbakanı Erdoğan’dır. Geçen son eli yıla baktığımızda rahatlıkla bu gerçeklik görülebilir. Bu nedenle insanın fazla uzaklara gitmesine gerek yok. Ortadoğulu ama özde hiçbir şeyi Ortadoğu’daki halklara hizmet etmeyen işbirlikçi, sömürgeci, faşist bölge devletleri sürekli küresel kapitalist güçlerin taşeronluk görevini üstlenmiştir.
Egemen güçler bugünde somut olarak yaşandığı gibi bölgede kendi çıkarları için kullandıkları güçler bumerang etkisiyle kendilerini vurmuştur. Bundan dolayı egemen güçler kendi yarattıkları eserler olan güçlerin(Saddam rejimi, El Kaide, Kaddafi sonrası Libya) hedefi olmuş durumdadır. Son süreçte yaşanan en güncel örnek, bir İsrailli-Yahudi yönetmenin İslam ile ilgili yaptığı bir kısa film ardından Libya ABD büyük elçiliğine yönelik gelişen saldırılar ile büyükelçi ve görevlilerin öldürülmesiyle yayılan olaylardır. Burada bir daha ortaya çıkmıştır ki egemen güçler için en kutsal olan şey kendi çıkarlarıdır. Her gün yüzlerce sivilin ölmesi kesinlikle umurlarında değildir. Ama bazen rüzgâr ekenin fırtına biçmesi misali birçok fırtınalı durumlarla da karşı karşıya geliyorlar.
Ortadoğu’daki bunalım derinleştikçe ve bununla beraber ABD zorlandıkça TC ve AKP devleti için kendisine olan ihtiyacın artacağı düşüncesiyle umutlanıyor. Benim kıymetim artacak diye seviniyor. Hatta bazen kendi içinde o kadar seviniyor ki bu kendisine abartılı misyonlar yüklemesine neden oluyor. Bu durumu da Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesini tasfiye-bastırma fırsatına dönüştürmek istiyor.
Kürtlerin düşmanlarının iyi bilmesi gereken şey Kürtlerin her zamankinden daha hazırlıklı, örgütlü olma gerçeğidir. Kürt özgürlük hareketinin bugüne kadar kaç Türk başbakanı ve kaç genelkurmay başkanı ile kaç çeteyi tasfiye etiği ortadadır ve unutulmamalıdır. Son birkaç aydır Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin başlatılmış olduğu hamle karşısında ne yapacağını şaşırmış, dengesizleşmiş, rotadan iyice çıkmış faşist ve işgalci başbakan bu sefer onun yalanlarını ortaya çıkaran BDP’ye yükleniyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki sıkışması açısından büyük AKP’nin en umudu ABD ile olan çıkara dayalı stratejik dostluk(!) ilişkisini PKK’ye karşı kullanma amacıdır. Bunun için iki dost arada sırada bir araya geliyor, açıklamalar yaparak birbirini her zamankinden daha çok pohpohlayarak birbirlerine tilki ile yılanın dostluğu misali birbirine sahip çıkıyorlar. Hatta ABD’nin onlarca yıldır Türk işgalci-sömürgeci devletinin Kürdistan’daki bütün inkâr ve imha saldırılarına aktif her türlü desteği ve yanında yer aldığı yetmiyormuş gibi son yıllarda dosta bir rest olsun diye zaman zaman gönlünü hoş etme jestleri yapıyor. İşi daha da öteye götürerek arada PKK’yi ortak düşman ilan ediyor. Buda sömürgeci işgalci başbakanı sarhoş ediyor. Bu destekle kendi zaferini ilan etmek istiyor, ama bunun yanında her gün yaşanan gelişmelerin bırakalım istediği gibi gitmesini tersi yönünde ilerliyor. Bu durum Erdoğan’ı dengesizleştiriyor daha da öfkelendiriyor. Gerçekten işgalci başbakan dengesini kaybetmiş gibi görünüyor. Yaralı yılan gibi gözü dönmüş her yere saldırıyor.
Türk başbakanı Erdoğan’ın 14 Nisan 2009’dan itibaren siyasi soykırım operasyonlarıyla 10 bine yakın Kürt seçilmişi siyasetçiyi ve gazeteciyi uyduruk iddianamelerle rehin alması, Kürt halkı ve Türkiye’deki muhalif güçlere pervasız saldırarak sindirmeye çalışması, medyaya sürekli ayar vererek denetimine alma operasyonları ne denli dengesizleştiğini ortaya koyuyor. En son Erdoğan talimatıyla BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sürecinin startının verilmesi ve kirli senaryolarla BDP’nin kapatılması gündemi Türk Başbakanı Erdoğan’ın Çillerleşerek bir dönemin katliamcı, soykırımcı Türk başbakanı Tansu Çiller’i aratmayacağını gösteriyor.
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info