18 Kasım 2019 Pazartesi Saat 10:48
0
21
TR
ZH-CN
:” ”
:””
” “,
:” ”
2012’de Rojava devrimiyle siyasi,
askeri ve toplumsal yönden önemli kazanımlar elde eden Kürt halkı uluslarası
kamoyu nezdinde de önemli bir prestij elde etti.
Özellikle Faşist Erdoğan’ın düştü
düşecek dediği Kobanî’de her toplum, ırk ve enternasyonal kesimin, tüm dünya
halklarının başına bela olmuş DAİŞ gibi bir barbarlığa karşı sergilediği
muazzam direniş tarihte bir dönüm noktası yaratmıştır.
Kobanê savaşı sadece Kürtlerin
savaşı değildi. Özünde insanlığın savaşıydı. Kobanê savaşını Stalingrat
savaşına benzetirsek yerinde olacaktır. Nasıl ki Stalingratta insanlığın
direnişi sergilendiyse Kobanê’de de her renkten halkın katılıdığı bir insanlık
direnişi sergilendi.
Bu direnişin Kürt halkına
beraberinde getirdiği kazanımlar ve ona biçtiği rol misyon Faşist şef Erdoğan’ı
harekete geçirdi. Çünkü Rojava’da Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü
konfedaral toplum yapısının temel taşları oturmaya başlamıştı.
Türkiye’deki halkların
demokratik, ekonomik, siyasi ve toplumsal açıdan hiçbir hakkı bırakılmamıştır.
İçte yaşanılan bu iç buhranın büyük patlak vereceğinin farkında olan Faşist
Erdoğan kurtuluşu Kürt kazanımlarını imha ve inkarında aramaya başladı.
Türkiye’deki Kürt sorununu çözmemekle kalmadı üzerini betonla kapatarak dört
parça Kürdistan’da topyekün bir soykırım ve imha konseptini devreye koydu.
Bu konsepti de şu anda tüm dünya
halklarının başına bela olmuş DAİŞ barbarlarının eliyle devreye soktu. TC’nin
DAİŞle olan ilişkisi daha önce binlerce tescillenmiş kanıtlarla ortaya
konulmuştu.
Türkiye’de çekirdek örgütlenmesi
yapılmaya başlanan bu çete yapılanmasına da Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı
verildi. Türkiye sınırları tümüyle cihatçı selefi çetelere açılmaya başlandı.
MİT, AFAD ve Türk Kızılayı adı
altında Suriyeliler üzerinde her türlü kirli savaş faaliyetlerini
yürütmektedir. Kobanê sürecinde yaralanan DAİŞ çeteleri Kızılay ambulanslarıyla
Türkiye’ye getirilerek tedavi ediliyordu. Günümüzde de AFAD, MİT’in ve
kontragerillanın eğitim alanı olarak kullanılmaktadır.
Faşist Erdoğan Rojava devrimiyle
büyük bir yenilgi alan DAİŞ barbarlarını yeniden canlandırmak, Rojava’da bir
düzene oturmuş olan Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Konfedaral sistemi
tasfiye etmek ve Kürtleri bir daha adı bile anılmayacak bir soykırımdan
geçirmek için 9 Ekim 2019 tarihinde ABD ve Rusya başta olmak üzere tüm hegemon
güçlerin desteğiyle işgal ve imha operasyonunu başlattı.
Faşist Erdoğan bu soykırımı gerçekleştirmek için üyesi olduğu NATO’nun
silahlarını kullanmaktadır. Bunun bilincinde olan başta ABD olmak üzere tüm
NATO ülkeleri ve Rusya Kürtler üzerinde yürütülmek istenilen jenoside karşı
dört maymunu oynamayı seçtiler. Faşist Erdoğan
nasıl ki Kürdün ana toprağı diyebileceğimiz Efrini soykırımdan geçirip hayalini kurduğu Osmanlı halifetini
gerçekleştirmek için her şeyini Rusya’ya peşkeş çekip işgal ettiyse şimdi de
ABD başta olmak üzere tüm NATO ülkerine yalakalık yaparak Serêkani ve Girê
Spî’den başlayıp tüm sınır boyunca bir Arap kemeri kurma hayalini
gerçekleştirmeye çalışmaktadır. NATO genel sekreteri Stoltenberg de Türkiye’nin
güvenlik kaygıları edebiyatıyla bu saldırganlığı, işgali ve etnik temizliği
meşrulaştırmaya çalışıyor. Sözde milletleri temsil ettiğini söyleyen bir
kurumun başındaki BM genel sekreteri Guterres de işgalci ve eli kanlı
Erdoğan’ın elini sıkarak, işgal bölgelerine Suriye mültecilerini getirip
yerleştirmek için meşru kılıflar uydurmaya çalışıyor. Tüm hegemon güçler, etnik
temizlik, katliam, binlerce insanı öldürme, yüz binlerce insanı toprağından
sürme olağanmış gibi kirli planlar ve pazarlıklar adeta kutsanmış ve bütün
insanlığa da bu olağanmış gibi sunulmaya ve insanları alıştırmaya çalışıyorlar.
Hatta NATO ülkeleri ve tüm hegemon güçler, Kürt halkının yok olmasını, bütün demokratik
seçenek ve değerlerinin ortadan kaldırılmasını, Türkiye’de herkesin Türk
yapılmasını ve soykırım politikalarının tamamlanmasını istemi gibi bir görevi
üstlenmiştir desek çok uç kaçmayacaktır.
Emperyalist ve bölgesel gerici
güçler klasik ulus-devlet sistemini dayatsalar da halklar Rojava devriminde
olduğu gibi Demokratik Konfederal sitemde birleşmektedir. Rojava sisteminde
halklar, inançlar ve kültürler kendilerini özgürce örgütlemekte ve ifade
etmektedir. Rojava tüm halkların, inançların ve kültürlerin birlikte yaşadığı
demokratik Ortadoğu’nun protipi mahiyetindedir. En önemlisi de Rojava sistemde
kadın özgürlük bilinci yaşamın her alanında belirgin bir şekilde kendini
göstermekte ve sistemin inşasında öncülük yapmaktadır. Hedef seçilmesinin temelinde
bu özellikler yatmaktadır.
Rojava devrimi, Kobanê ve Rojava
Onur direnişleri evrenselleşme açısından Kürt varlığı ve mücadelesinin önemli
halkalarıdır. Rojava Onur direnişi bütün dünyada her kesimden insanın taraf
olduğu bir demokrasi direniş cephesine dönüşmüştür. Bundan ötürü ilerici
insanlık Rojava devrimini ve sistemini kendi ortak değeri olarak görmekte ve
sahiplenmektedir.
Ve en önemlisi de tüm bu imha,
soykırım ve işgal girişimlerine rağmen Kürt halkı ve Suriye halkları Büyük
Rojava Onur direnişi ve dünya halklarının dayanışması ile komplo ve işgal
planlarını etkisiz kılmaktadır. Rojava özgülünde demokratik modernite sistemine
karşı NATO ordusu düzeyinde kapsamlı bir saldırı ve buna karşı tarihi bir
direniş söz konusudur. İşgale karşı devrim cephesinde destansı direnişler ve
kahramanlıklar tarih yazmaktadır. Rojava’ da aydınlıkla ile karanlığın, asalet
ile alçaklığın, insanlık onuru ile barbarlığın savaşı yaşanmaktadır. Ve
kuşkusuz ki DİRENENLER KAZANACAKTIR!
Militan RÊHAT
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html