17 Mart 2015 Salı Saat 11:57
Fransa cumhurbaşkanı Hollande’ın
PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah ile YPJ komutanını davet ederek en üst düzeyde
Elize sarayında resmi protokolle karşılaması Kapitalist Modernite’nin
Suriye’deki temsili olan Fransa’nın genelde Suriye ve Rojava Kürdistan’ına
verdiği önemi ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım Fransa’nın Suriye merkezli
şekillenecek yeni Ortadoğu’da oynamak istediği rolü ortaya koyması açısından da
önemli olmaktadır. Tabi Fransa’nın bu yaklaşımı tarihi ve stratejik bir hamle
niteliğini taşımaktadır. Bu adım Fransa ve Türkiye’nin Suriye üzerindeki
tarihsel hegomonik çelişki ve hesapları çerçevesinde de ele alındığında
Fransa’nın Suriye üzerindeki tüm plan ve hesaplarına karşıt bir hamlesi olarak
da değelerlendirilebilir. Fransa’nın bu hamlesi Türk devleti ve işbirlikçi Kürt
çizgisini temsil eden KDP’yi oldukça zorlamış ve hatta paniğe düşürmüştür. KDP
ilk etapta böyle bir görüşmenin aslında olmadığını varsa neden görüntülerinin
yayınlanmadığını yansıtan karşıt bir propagandaya girerken Türk devleti de
Fransa’nın bu karşıt hamlesine cevaben bir karşıt hamle arayışına girmiştir.
KDP’nin karşıt propaganda hamlesi görüşme görüntülerinin yayınlamasıyla boşa
çıkarılırken Türk devletinin de Fransa’ya Süleyman Şah türbesi üzerinden karşıt
bir hamlesi gelişmiştir. Kobani’ye karşı DAİŞ eliyle yürütülen işgal savaşının
ortak koordinasyon merkezi olan Süleyman Şah türbesinin gündemleştirilerek
taşınmasının bu anlamda tesadüf olmayabileceği söylenebilir. Çünkü buradaki
esas mesele sadece bir türbe ya da bir bölük askerin tahliye edilmesi olayı
değildir. Bu türbe ve buradaki Türk ordusuna bağlı bir bölük askerin taşınmasının
siyasi, askeri, diplomatik anlamdaki Rojava’ya yaklaşımda mecburi bir stratejik
tutum değişikliği olduğu belirtilebilir. AKP iktidarı DAİŞ’in Kobani’de
kırılması ve temizlenmesi ardından savaşı kaybeden taraf olarak kaybedilen
savaş karargahının ayakta tutulmasının da çok fazla bir anlamı olmamaktadır.
Eğer DAİŞ Kobani’de kırılmayıp işgal hedefini gerçekleştirebilseydi o zaman ne
Süleyman Şah türbesinin ne de buradaki Türk askerinin taşınması gündeme
gelecekti. AKP iktidarının Rojava’daki tüm stratejik hesapları DAİŞ’in
Kobani’de kırılmasıyla ciddi bir kırılmayı yaşamış ve bu durumunu yeniden
gözden geçirmek zorunda kalmıştır. Uluslararası güçlerin baskısıyla da
Kobani’ye yönelik yaklaşımında bir değişiklik olduğu algısını yansıtmaya
çalışarak kendisini şirin gösterme çabasına girmiştir. Önderliğin uzunca bir
süredir ısrarlı bir şekilde şart olarak ortaya koyduğu HDP heyetiyle Devlet
heyetiyle basına yapılacak ortak açıklamanın gerçekleşmiş olması önemli
olmaktadır. AKP iktidarının böyle bir noktaya gelmek zorunda kalması da AKP
devletinin Kobani üzerinde geliştirdiği plan ve stratejisinin iflas etmesiyle
bağlantılıdır. Kobani’de AKP’nin stratejisinin iflas etmesinin bir sonucu
olarak ortak açıklama gelişmiştir.
Irak işgali sonrasında bölgedeki varlığı tartışma konusu
olan ve çıkmak zorunda kalan ABD’nin DAİŞ ile beraber tekrar Irak’a girmesinin
güçlü bir zemini oluşmuş durumdadır. Son süreçte ABD yetkililerinin Musul’a
yönelik geliştirilecek bir kara operasyonu ile ilgili yaptıkları açıklamalar ve
olası kapsamlı bir Musul operasyonu ABD’nin yeniden süresi belli olmayan bir
Irak’a yerleşme sürecini başlatacaktır. Tabi bu operasyon her ne kadar DAİŞ’in
Musul’daki varlığının hedeflenmesi olarak yansıtılsa da sadece hedefin DAİŞ
olmadığı özellikle Irak’ta gelişen İran egemenliğini de hedefleyeceği
belirtilebilir. Belki de ABD’nin Irak’a tekrardan yerleşme planının altında
yatanda bu olmaktadır. Çünkü İran Irak hükümetini ve bölgedeki Şiilerin
güvenliği gerekçesiyle Irak’a hatta Başur Kürdistan’ının YNK mıntıkasında
egemenliğini gün geçtikçe daha da pekiştirmektedir. Yapılacak Musul operasyonun
zamanlaması diğer detaylarıyla ilgili çok farklı spekülasyonlar ortaya
atılmaktadır. Yaygın ve özellikle bilinçli olarak yansıtılan operasyon tarihi
Nisan’ın sonu olarak gösterilmektedir. Bu yönlü bilinçli bir yansıtmanın bir
manipülasyon ve savaş hilesi olma durumu da söz konusudur. Yani her ne kadar
böyle bir yaygın yansıtma faaliyeti ortaya konsada bu operasyonun daha erken
olabilme ihtimalide yüksek olmaktadır. Hewler konsolosluğunun Ziraat bankası
müdürüne biz piyasadaki paramızı topluyoruz ve Hewler’deki Türk konsolosluğunun
bir hafta gibi bir zamanda kapatılacağına dair bilgilerde her ne kadar teyit
edilmemişse de düşündürücü, araştırmaya değer göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Özellikle KDP-DAİŞ arasındaki görüşmeler sürerken görüşmelerin
ana konularından birini de DAİŞ’in elinde olan esir peşmergelerin teslim
edilmesi olmaktadır. Bu görüşmelerde KDP yüklü bir para teklif etmesine,
elindeki 400 esir, ölü ve yaralı DAİŞ’liyi teklif etmesine rağmen kabul
görmemiştir. En son olarak da DAİŞ’in
Musul’un elektriği karşısında esirleri bırakacağı şartını ortaya koymuş ve
KDP’nin bu şartı kabul etmesine rağmen DAİŞ bundan da caymış ve Newroz’u
Kürtlere kutlatmayacağını söyleyerek 21 Mart günü 21 peşmergeyi kafeslerde
Ürdünlü pilot Kesabi gibi yakacağını ortaya koymuştur. Bu durum KDP’yi ciddi
anlamda kaygılandırmaktadır. Böylesi peşmergeyi yakma fiilinin zaten ciddi bir
moralsizlik ve kırılmayı yaşayan peşmergede yaşanan moralsizlik ve kırılmayı
daha da derinleştireceği belirtiliebilir. Hatta böylesi bir durumun
yaşanmasıyla artık DAİŞ’e karşı savaşacak peşemergenin bulunamayacağı kaygısı
yaşanmaktadır. Bu mevcut durumda KDP’nin yapılacak Musul operasyonun erkene
alınmasını isteyeceği de öngörülebilir. ABD’nin Musul operasyonu ile ilgili
hazırlıkları önemli bir aşamaya gelirken peşmergeyi eğitmek bahanesiyle
Hewler’e gelen ABD ve koalisyon gücü askerinin Musul operasyonu için
getirildiği ifade ediliyor. Musul operasyonuna KDP’nin aktif katılımının
gerçekleşeceği belirtilebilir. KDP’nin bu amaçla Şengal’deki gücünü çekerek
Musul operasyonuna katılımı için hazırlamaktadır. KDP’nin Musul’da etkili olmak
ve Şegal’in kendisine teslim edilmesi şartlarını dayatma ve pazarlık konusu yapma
ihtimali de bulunmaktadır. KDP’nin Musul operasyonuna katılımını bizim
Şengal’deki ve Başur’daki gücümüz oluşan etki aleyhine kullanılacağı
belirtilebilir.
Türk devletinin Hewler’deki konsolosluk üzerinden istihbarat
ve ajanlaştırma faaliyetlerini geliştirme çabasında olduğu belirtilebilir.
Özellikle Hewler’deki Türk konsolosluğuna pasaport başvurusu ve vekalet amaçlı
giden ve ağırlığını KCK davaları nedeniyle gelenlerin bir bölümü hakkında
kırmızı bülten işleminin başlatılması ve sonrasından konsolosluğun bunların
içinden bazılarını konsolosluğa çağırarak yaptıkları ajanlık teklifi ve
yürüttüğü düşürme faaliyetleri bundan sonrada bu yönlü düşman faaliyetlerinin
gelişeceğini ortaya koymaktadır. Bu yönlü faaliyetlerin daha ciddi deşifrasyonu
ve teşhirinin yapılarak bilinçlendirme çalışmasının yürütülmesi önemli
olmaktadır.
Mazlum Yılmaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”