17 Ocak 2017 Salı Saat 09:37
Ortadoğu’da yürütülen savaşta PKK her zaman en aktif güç olarak Kobanê, Şengal,
Minbic ve en son Rakka’da yürütmüş olduğu mücadelesindeki özgürlükçü irade ve
kararlılığı görülmektedir. Demokratik,
ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması ile bölge halklarını da kapsarken
demokratik ulus modeli ile de Rojava şahsında bunu somutlaştırmaktadır. Aynı
zamanda yaratılan kazanımları ulusal Kongre ile tamamlamak istemektedir. Öte yandan Kürt halkının statü kazanmasında
Musul ve Rakka operasyonları ile Rojava’daki tecrübe belirleyici olacaktır.
Kürt halkının bu kazanımlarında önemli bir süreç yaşanırken
bunu boşa çıkarmak amacıyla karşıt güçler geniş anlamda bir konsepte ulaşmak
için yine arayış içerisindedirler. Bu konuda bölgedeki ulus devletler
arasındaki dengelerin yanı sıra Rus ile ABD arasındaki çelişkiler de önemli
olmaktadır. Yanı sıra hegemonik güçler de yeniden kendilerini yapılandırma ve
yeni güç oluşturma arayışlarını geliştiriyor. Yani Ortadoğu’da yürütülen
savaşta salt Ortadoğu şekillenmiyor, hegemonik güçler arası dengeler de yeniden
şekilleniyor.
ABD bu süreci kontrol etme ve bölge dengelerini kendine göre
belirleme konusunda politika oluşturmada zorlanmaktadır. Bununla birlikte ABD’deki seçimlerin
yarattığı boşluğu ve esnemeyi Ruslar fırsata çevirdi. Özellikle Rus-Türk
işbirliği çerçevesinde önemli ittifaklara gidildi. Türkiye’nin geri cephesi
konumuna geçen Rusya, Türkiye’yi kollama fakat esasında kendi eksenine çekme
politikasında mesafe almaktadır. NATO gücü ve ABD müttefiki olarak AB’ye
alınmaması, AKP iktidarını adeta intikama sürükledi beni seçmezsen, ben de
Avrasya’yı, Şanghay beşlisini seçerim dercesine Ruslarla ilişkilerini
derinleştirdi. Rusya da kendi açısından
Türkiye’yi ABD eksenli siyasetten koparıp, Şanghay beşlisine çekmeye ve
Türkiye’nin jeopolitik avantajını kullanmaya çalışmaktadır. Bu yüzden Rusya
Türkiye ile yaşanan uçak krizini bir tarafa bırakıp yalnızlaşan Türkiye’nin
yanında yer aldı ya da öyle göründü.
Rus- Türk ilişkileri aslında Türkiye’yi kurtarmadan ziyade bölge
savaşını daha da derinleştiren bir niteliğe sahiptir. Esasında Ruslar bölgedeki
önemli bir aktör olarak ya Türkiye’yi karşısına alacaktı ya da yanına
çekecekti. Rusya’nın güçlü bir Türkiye istemediği zaten biliniyor. Zaten son
olarak yaşanan ve Rus büyükelçisinin bir Türk polisince öldürülmesi ile
birlikte Türkiye iyiden iyiye Rusya’ya bağımlı hale gelmektedir. Türkiye’nin bu
hamlede tek şartı Rojava’daki kazanımların önüne geçmek ve Kürtlerin statü
arayışlarını engellemektir.
Özcesi Arap baharı denilerek bölgede gelişen kaos ile
birlikte Arap yapılanmaları parçalanırken, bölgede oluşan kaosta Kürtler
halklar baharını oluşturmaktadır. Önderliğimizin Kürt halkına ve bölge
halklarına sunmuş olduğu paradigması ile özgürlük arayışını dış güçlere
dayanmadan kendi özgünlüğü içerisinde yapılandırması hegemonik güçleri rahatsız
etmektedir. Bu güçlerce yaratılmak istenen aslında bağımlı Kürt kişiliğidir.
Hegemonik güçler PKK’yi kontrol edemediğinden kaynaklı karşıt güçlerle
uzlaşmayı seçti. Bu temelde Rus-Türk ilişkileri gelişmektedir. Suriye’de toprak
bütünlüğü denilerek ortaklaşılırken siyasallaşan Kürt hareketinin önüne geçmek
için geniş konsept oluşturuldu. Mevcut durumda “Fırat kalkanı operasyonunun
gelişmesinde Ruslar destekleyici olmaktadır.
Bu süreçte Kürtlerin statü kazanmasında Ulusal Kongrenin
önemi öne çıkmaktadır. Kürt örgütlü yapıları içerisinde de ulusal Kongrenin
önemi tartışılırken, KDP dışında tüm güçler belli noktalarda uzlaşmış
görünmektedir. Kürtlerin statü arayışına girdiği dönemde Türkiye, Rusya ve İran
gibi güçlerin diplomasi trafiğindeki yoğunlaşması tesadüf olmamaktadır. Kürt
iradesinin önüne geçmek üzerinden Güney’de PKK’nin konumu tartışmaya açıldı.
“Gerekirse PKK’ye karşı askeri güç kullanırız diyen KDP, bu yönlü perde
gerisindeki komplocu yaklaşımlarını derinleştirmektedir. KDP Başurê
Kürdistan’da tek kalmamak için diğer bölge güçleri ile yoğun diyaloglar geliştirmektedir.
Bakurê Kürdistan’da ise HDP’nin siyasal yapısı dağıtılarak,
Kürt halkının kazanımları illegalize edilmeye çalışılmakta ve siyasal gücü
ortadan kaldırılmak hedeflenmektedir. Rojava kazanımları aynı şekilde
saldırılara hedef olurken, Başurê Kürdistan’da da bölge gücü olarak PKK’nin
konumlanmaması için uluslararası güçlerin ittifakı gelişmektedir.
Sonuç olarak, 2017 yılı bizler açısından kazanımları koruma,
büyütme ve zafere taşıma yılı olması itibarıyla kritik olmaktadır. Bu bakımdan
ABD, NATO gücü olan Türkiye’yi yanında tutmak üzerinden yeniden PKK pazarlığı
geliştirmek isteyebilir. Ancak bölge gücü olarak bu süreçte en stratejik güç
konumunda olmaktayız. Dengelerin değişmesinde PKK belirleyici güç olmaktadır.
PKK ile geliştirilecek ittifak yeni güçlerin konumlanmasını da açığa
çıkaracaktır.
Zin Maraş
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html