08 Ekim 2014 Çarşamba Saat 05:44
ANF’nin sorularını yanıtlayan PKK Yürütme Komitesi üyesi
Murat Karayılan’ın verdiği mülakatta öne çıkanlar
-Kürt halkının sırtını dayayacağı ve güveneceği tek güç yine
kendisidir ulusal demokratik birliğidir.
-Türk Özel Harp Dairesi’nin aktif bir biçimde bu konseptin
içinde yer aldığı açıktır. Bütün bulgular buraya çıkmaktadır.
-(Türk Devleti’nin) PYD lideri Salih Müslim’e verilen sözler
vardı ancak onlar yerine getirilmedi. (…)15 gündür Serêkaniyê’den Kobanê’ye
koridor açma sözünü verip yerine getirmeme tutumu, bir ambargo ve kuşatma
tutumudur
-Erdoğan’ın son anda müdahale ederek Kobanê’nin düşmesini
hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011’deki gibi yeniden bir
savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır.
-Gerçek şu ki Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona katılma
senaryosu da bir oyundur. O, her fırsatta IŞİD’i koruma çabası içerisindedir.
-AKP’nin şu anda yürüttüğü politika çok tehlikeli bir
politikadır.
-Tüm uluslararası kamuoyu ve ilgili güçler bilsin ki bu
konuda bir yanlışlık var. Bilinmeli ki ABD’nin öncülüğündeki koalisyon
güçlerinin hava müdahalesi etkili değildir.
-Musul’a yürüyüp alınca 7 bin militan katıldı. Şimdi 20
küsür günlük bir savaş sonucunda eğer ki Kobanê’yi düşürür ve alırsa katılan
militan sayısı 10 binleri aşar IŞİD büyümede bir sıçrama yaşar
-ABD’nin niye IŞİD’in önüne geçmediği konusu anlaşılmaz bir
konudur. Kürt halkının direnişinin ezilmesini istiyor olabilirler ama bu
direnişin ezilmesi beraberinde IŞİD’i de büyütecektir.
-Uluslararası güçlerin mevcut bu yaklaşımı Kobanê’de
gerçekleşecek katliama ortak olmaktır
-Artık her yerin Kobanêleşmesi gerekir. Gün direniş günü ve
insanlığa sahip çıkma günüdür.
-Gerek Kobanêli gerekse de Kuzeyli gençliğin zaman zaman
gruplar halinde sınırı geçip direnişe katılması çok önemlidir.
-Kobanê direnişi sürecek. Sokak sokak da olsa bu çatışma
yürütülecek
-Kobanê direnişi bu saate kadar başarılı olmuştur. Yapılması
gereken şeyi yapmıştır. Sömürgeciliğin oyununu bozmuştur IŞİD’in oyununu
bozmuştur.
-23 gündür IŞİD çeteleri tarafından Kobanê kantonuna dönük
olarak yapılan yoğun saldırılar söz konusu. Büyük bir direnişle karşılaşan
çeteler, kullandıkları büyük teknikle de şu anda Kobanê’yi kuşatmış durumda.
IŞİD’in Kobanê saldırısındaki gerçek amacını ve yaşanan bu sürecin perde
arkasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sorunuzun yanıtını vermeden önce, öncelikle Zozan, Êrîş ve
Arîn gibi değerli fedai komutanların şahsında, tarihin bu önemli aşamasında
büyük bir kahramanlıkla Kürt halkının irade savaşını destanlaştıran ve bu
büyük-tarihi direniş destanını canlarıyla Kürt halkına bahşeden tüm Kobanê
direniş şehitlerini anıyor, onların anısının özgür Kürdistan’da yaşatılacağı
sözünün gereklerini yerine getireceğimizi vurgulamak istiyorum. O büyük
kahramanlar bugüne kadar yarattıkları direnişle tüm halkımıza ve tüm dünyaya
verilmesi gereken mesajı vermişlerdir. Bu direniş, bu kahramanlık destanlarıyla
bugün itibarıyla başarılı olmuş ve tarihe geçmiş bir direniş olarak altın
harflerle yazılmıştır.
Bugün bu kahraman şehitlerin izinde büyük bir kararlılık ve
fedai ruhla yürüyen, tüm olanaksızlıklara rağmen direnişi yükselten ve
Kobanê’de savaşı yürüten tüm YPG ve YPJ militanlarını kutluyor ve selamlıyorum.
Onlar tüm Kürdistan halkının yüz akıdırlar. Onlar vahşete karşı insanlık
mücadelesini öz iradeleriyle ve büyük bir fedakarlıkla yürüten kahramanlardır.
Sadece Kürt halkı değil, bölge halklarının demokratik geleceğini müjdeleyen
direnişin sahibi olmuşlardır. Bu açıdan onlar her türlü takdiri hak etmiş
özgürlük ve demokrasi savaşçılarıdır. Sonuna kadar yanlarında olacağız ve
destekleyeceğiz. İnsani değer yargılarından yana olan herkesin de bu değerli
direnişi takdir edeceğini biliyoruz.
Bu direniş mücadelesi sürecinde başta Suruç halkı olmak
üzere tüm Bakurê Kurdistan halkımız büyük bir fedakarlıkla Kobanê halkını ve
direnişini sahiplendi. Dün akşamdan itibaren de bunu üst bir aşamaya çıkararak,
bu savaşın sadece Kobanê’yle sınırlı kalmayacağını, her yerin Kobanê olacağını
herkese gösterdi. Bu açıdan halkımız Kurban Bayramı’nı ‘Direniş Bayramı’na ve
Kobanê direnişini sahiplenme günlerine dönüştürdü. Halkımızın gerçek direniş
bayramını kutluyor ve onurlu ulusal-demokratik tutumunu selamlıyorum.
Yine Êzîdî halkımızın Cemaya Laleş Haccı ve Bayramı
bugünlerde başlamaktadır. Êzîdî halkımızın bayramını kutluyor ve Êzîdî
halkımızın direnişinin Şengal’i mutlaka Êzdîxan’a dönüştüreceği inancıyla
değerli Êzîdî halkımızı selamlıyorum.
Dün basından Havva ablanın vefat ettiğini duydum ve büyük
bir üzüntü hissettim. Havva abla doğal bir Kürt kadını olarak Önderliğimizin
çocukluk yaşamının şekillenmesinde rolü olan, özellikle aile fertlerini
sahiplenmede emek gösteren değerli bir insandı. Bu açıdan Önderliğimizin
yürüttüğü büyük özgürlük mücadelesine güç katan değerli bir anaydı. Başta Önder
Apo olmak üzere tüm aile fertlerine ve tüm Kürt kadınlarına başsağlığı
diliyorum.
Şimdi sorunuza gelecek olursam bugün Kobanê’de geliştirilen
saldırı ve kuşatma durumu sıradan bir olay değildir. Kobanê’de kuşatılan sadece
bir kent değil, tüm Kürdistan halkı ve Kürdistan halkının özgürlüğü ile bölge
halklarının demokratik geleceğidir. Yani bölge halklarının demokrasi ve
kardeşlik davası kuşatılmış olmaktadır. Daha önce Şengal, şimdi de Kobanê.
Bunlar tesadüfen geliştirilmiş yönelimler değildir çok bilinçli ve planlı bir
biçimde organize edilmiş bir konseptin birer parçalarıdır. IŞİD bu konseptin
JİTEM’idir. Bu konsept Kürdistan halkı üzerindeki sömürgeci-hegemonik sistemin
etkili bir biçimde devreye konulmasını ifade etmektedir. Ortadoğu bölgesinde
Kürt halkına karşı 208 yıldan bu yana bir yönelim durumu vardır. Özellikle
Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi ardından bu sömürgeci yönelim
derinleştirilerek bir soykırım biçiminde uygulama sürecine geçirilmiştir.
Bu sömürgeci, asimilasyoncu ve soykırımcı uygulamalar
karşısında Kürdistan halkı büyük trajediler, katliamlar ve soykırımlarla karşı
karşıya kalmış olsa da direniş mücadelesini her fırsatta yükseltmiş ve bugün bu
direniş mücadelesini önemli bir aşamaya ulaştırmış bulunmaktadır. Özellikle
Önder Apo öncülüğünde gelişen özgürlük hareketinin sadece Kürt davasını değil,
tüm Ortadoğu halklarının davasını gündeme taşıması ve yeni bir paradigmayla
Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni bölge halklarının kardeşliği ve demokrasi
hareketiyle bütünleştirmesi bölge üzerindeki hegemonik güçleri çok ciddi bir
biçimde ürkütmüştür. Kürdistan’da gelişen bu yeni dalga bütün hegemonik güçleri
yerle bir edecek demokratik bir özgürlük hareketine dönüşme sürecindedir. İşte
şimdi bölge halklarının bu perspektifini bulanıklaştırmak, özgürlük ve
demokrasi çıkışını dumura uğratmak, Kürt halkının bu mücadeledeki etkin yerini
görerek Kürdistan’da bunu tasfiye etmek amacıyla derin sömürgeciliğin yeni bir
konsepti devreye koyduğunu, bunu IŞİD denilen uluslararası faşist-paramiliter
çete gücüyle uygulamakta olduğunu görüyoruz.
Herkes biliyor ki bu IŞİD denilen yapı, son 6 aydan bu yana
hızla büyütülerek bölgenin korkulu rüyası haline getirilmiştir. Bunların yoğun
bir psikolojik savaşla gündeme konulması ve en modern-teknolojik silahlarla
donatılması her şeyi açıkça ortaya koymaktadır. Bu açıdan Kobanê’de
geliştirilen saldırı ve kuşatma harekatıyla, içinde Türk Özel Harp Dairesi’nin
de etkin rol oynadığı, değişik Gladio kesimlerinin de katkılar sunduğu ve
sistematik olarak Kürt halkının direnişini ezmek isteyen bir konseptle bölge
halklarının tüm demokrasi hareketlerine mesaj verilmek istendiği açık
ortadadır. Önce Şengal’den başladılar şimdi de Kobanê’de zirvelendirmek
istemektedirler. Dikkat edelim bugün bu çete hareketi Kerkük’ten Kobanê’ye
kadar Kürtlerle savaşmaktadır.
Peki, eğer bu çete yapısının gerçekten amacı bir İslam
Devleti kurmak ise İslam Devleti’nin kurulması Kürt halkının katledilmesi ve
bastırılmasından mı geçmektedir? Kürt halkı zaten şimdiye kadar bölgede Türk,
İran ve Arap devletlerinin baskısı altındaydı. Suriye’de ve Irak’ta Baas
rejiminin Kürt halkına neler çektirdiğini herkes biliyor. Bölgenin en mazlum ve
mağdur halkı Kürt halkıdır. Eğer kendine bir İslam devleti kuracaksan öncelikle
egemen devletlerle savaşmalısın Kürtlerle değil. Ama sorun İslam devleti filan
değil. Kürt halkının direniş mücadelesini bastırma hedefi tek hedef haline
getirilmiştir. IŞİD bugün egemen Arap devletlerinin merkezlerine yönelmekten
ziyade, tüm Kürt direniş odaklarının merkezlerine yönelmeyi önüne yegane hedef
olarak koymuştur. Bu tesadüfi bir şey değildir. Hiç kimse bunu normal
gösteremez. Bu bilinçli ve örgütlü bir konsepttir. Bu, Önder Apo öncülüğündeki
özgürlük hareketinin bastırılması ve tüm Kürt halkını sindirme ve Kürt
siyasetini teslim alma konseptidir. Burada Kürdistan üzerindeki sömürgeci
güçlerin, ‘derin sömürgecilik’ biçiminde tanımlayabileceğimiz, batıya dayanan
sömürgeci çıkar ilişkileri temelinde geliştirilen bir plan olduğu açıkça
görülmektedir. Dikkat edin, Şengal vuruldu, katliam yapıldı bölge devletleri
veya uluslararası güçler herhangi bir şey yaptı mı? Hayır. Şimdi 23 gündür
Kobanê’ye çağın en teknolojik silahlarıyla bombalar yağdırılmaktadır, her türlü
vahşi saldırı geliştirilmektedir. Bölgedeki devletlerden herhangi bir ses
çıkıyor mu? Hayır. Hepsi seyrediyor veya onlara katkı sunuyor. Bugün, 21.
yüzyılda bu sömürgeci devletlerin ortasında, bütün dünyanın gözü önünde
Kobanê’de adım adım bir katliam uygulanmak istenmektedir ve bunu da herkes
seyretmektedir.
Şu anda Kobanê’ye saldıran bu çete üyelerinin hiç birisi
Suriyeli değildir. Hepsi yabancı ülkelerden Suriye’ye getirilmiş cellatlardır.
Peki, bunların Amerika’dan, Avrupa’dan Tunus’tan, Cezayir’den, Mısır’dan,
Afganistan’dan, Çeçenistan’dan buraya getirilmesini kim sağladı? Kim bu kadar
silahı bunların eline verdi? Kim buna fırsat sundu? Bu kadar teknik silah, bu
kadar tank, top ve en etkili Amerikan silahlarının bunların eline geçmesini
sağlayan kimdir? En etkili Rus füzelerinin bunların ellerine geçmesini kim
sağladı? Kim buna göz yumdu ve neden bugün bunlar Kürt halkının başına bela
edilmiştir? Bu soruların cevapları önemli tabii. Bunların tesadüfen,
kendiliğinden oluşmuş şeyler olduğu iddia edilemez. Uluslararası istihbarat
çevrelerinin ve bölgedeki sömürgeci güçlerin, kendilerini bundan muaf tutmasını
kim yutacaktır?
BU KADAR CEPHANEYİ NEREDEN ALIYORLAR?
-Yani dışarıdan bir destek var…
Elbette bir destek var. Bakın 23 gündür Kobanê’de kullanılan
top ve mermi ancak onlarca kilometrelik konvoylarla taşınabilecek düzeyde bir
yoğunluğu oluşturmaktadır. Peki bu kadar cephaneyi nereden alıyorlar! Eğer
günlük gelmezse, sürekli takviye olmazsa nasıl oluyor da bu kadar cephaneyi
günlük olarak kullanıyorlar. Tüm bunların cevabı önemlidir. Açıkça bir destek
vardır ve bu desteği verenler dünya kamuoyu karşısında da çıkıp yalan
söylemektedirler. Söze gelince kimse bu IŞİD çetesine sahip çıkmamaktadır ama
eğer destek yoksa bu kadar mühimmat nasıl ve nereden geliyor! Biz bunların
fabrikalarının olduğunu duymadık. Demek ki birileri veriyor. Yani takviye
ediliyor.
KÜRT HALKININ SIRTINI DAYAYACAĞI TEK GÜÇ KENDİSİ
-Kerkük’ten Kobanê’ye kadar gelişen bu çeteci-sömürgeci
saldırılara karşı Kürt güçleri nasıl bir tutum almalı? Mevcut olan düzeyi nasıl
görüyorsunuz?
Sömürgeciliğin bu yönelimine karşı tüm Kürdistan halkının ve
dört parçadaki tüm değişik siyasal yapılanmaların bu yeni ve ciddi durumu
görerek, farklılıkları ne olursa olsun, demokratik-ulusal birlik esprisiyle
hareket etmesi ve Kürt halkına dönük geliştirilen bu tehlikenin önüne geçmek
için değişik düzeylerde güçlerini dayanışma içinde tutması, ortaklıklar geliştirmesi,
elbirliğiyle bu tehlike karşısında durması çok çok önemli bir husustur. Yani bu
noktada Kürt halkının sırtını dayayacağı ve güveneceği tek güç yine kendisidir
ulusal demokratik birliğidir. Bu konuda hiç kimse kendini yanıltmamalı,
şaşırmamalıdır. Kürt halkını düzlüğe çıkaracak, özgürlüğe kavuşturacak, bu
saldırılar karşısında koruyacak olan yegane güç Kürt halkının ulusal-demokratik
birliği ve dayanışmasıdır. Bu konuda biz daha önce öneriler ve çağrılar yaptık.
Tekrar ifade etmek istemiyorum o çağrı ve önerilerimiz geçerlidir. Bu anlamda
en son Rabia’da KDP peşmergeleriyle YPG güçlerinin ortak hareket edip Rabia’yı
IŞİD’den temizlemesi, yine Kerkük’te YNK peşmergeleriyle HPG güçlerinin ortak
operasyon yapması selamlanacak hususlardır. Bu tür dayanışmaların daha da
ilerletilerek üst düzeyde yetkin dayanışma ve birlikteliklere götürülmesi
gerektiği açıktır. Belirttiğimiz gibi bu konuda bizim daha önce yaptığımız
ulusal birlik ve ortak komutanlık önerisi geçerlidir.
TÜRK ÖZEL HARP DAİRESİ AKTİF ŞEKİLDE BU KONSEPTTE YER ALIYOR
-Her geçen gün Türk devleti ile IŞİD arasındaki ilişkiyi
ortaya koyan yeni iddialar ve ispatlar gündeme geliyor. Bu konuda neler
söylenebilir?
Türk devletinin IŞİD’le birlikte olduğu yönünde bizim daha
önceden yaptığımız açıklamalar vardır. Yine bu Kobanê kuşatması süreci
içerisinde çeşitli çevrelerin gördükleri var olduğu gibi, çeşitli basın-yayın
organlarının yayınladıkları, hatta canlı yayında sunulan kanıtlar da vardır.
Şimdi diyelim ki bizimki siyasal bir tespit ama Türk devleti şimdiye kadar bu
somut bulgulara ilişkin de inandırıcı herhangi bir şey söylemiş değil. Sadece
sert bir biçimde reddetmektedir. Ama Türk devleti ile IŞİD arasında devam eden
bir ilişki olduğu yönünde güçlü veriler ve ispatlar söz konusudur.
Türk Özel Harp Dairesi’nin aktif bir biçimde bu konseptin
içinde yer aldığı açıktır. Bütün bulgular buraya çıkmaktadır. Bu, Kürt halkına
karşı yapılmış olan bir saldırıdır. Rojava’daki kantonların Kuzey’e veya başka
bir yere örnek teşkil etmemesi için üç yıldan beridir Türk devletinin bu
kantonları tasfiye etmek amacında olduğunu herkes biliyor. Kendileri de bunu
açıklamışlardır. Sadece bu kantonların tasfiyesi değil, onların tasfiyesiyle
birlikte gündemde olan ve adına ‘Çözüm Süreci’ denilen sürecin de tasfiyesi söz
konusudur. Bu konuda Önder Apo’nun Kobanê ile süreci bütünleştirmesi önemli bir
husustur. Biliyorsunuz, Önderliğimiz, “Kobanê’nin düşürülmesi sürecin
bitirilmesidir dedi. Neden? Çünkü Kobanê’yi düşürmek isteyen konsept, Kürt
halkını iradesizleştirmek ve teslim almak isteyen bir projedir. Bu projenin
Kobanê’de uygulanması Kuzey’de de, diğer yerlerde de tasfiye sürecinin
uygulanması anlamına gelmektedir. Açık ki, Türk devleti Kuzey’de çözümde samimi
olsaydı kantonlara karşı bu kadar rahatsızlık duymazdı ve bu katliam konseptini
de bu biçimde IŞİD eliyle gerçekleştirmezdi. Bir bütündür yani birbirinden
ayrılamaz. Bu açıdan eğer çözümde samimiyse, Kobanê kuşatmasına ilişkin
yaklaşımını da değiştirmesi gerekmekteydi. Çokça dile getirilen kardeşlik laflarını,
komşuluk, insani yaklaşımlar, vb. söylemleri bir tarafa bırakalım.
AKP HÜKÜMETİNE: LAF DEĞİL, PRATİK ADIM ATMA ZAMANI
Eğer siz Kürt halkıyla barışıp, dostluk ve eşitlik içinde
yaşamak istiyorsanız Kobanê’de Kürt halkının iradesinin kırılması sürecine
dahil olmamanız lazımdı. Ama eğer diyorsanız ‘hayır durum böyle değil’, o zaman
buyurun pratikte durumunuzun böyle olmadığını gösterin. Sadece Kobanê’den çıkan
kitlenin kabul edilmesi dostluğa bir gösterge olamaz. Bu zaten Kobanê’nin
düşürülmesi planının bir parçasıdır. Yani kitleye kapıların açılması,
Kobanê’nin düşürülmesine yol açılması anlamına da gelmektedir. Bu açıdan bu bir
veri olamaz. Bir kaç gündür AKP yöneticileri gerek sürece ilişkin gerekse de
Kobanê’ye ilişkin iyi sözler sarf ediyorlar ancak pratik bunun tersidir. Artık
laf zamanı geçmiştir. Şimdi pratik adım atma zamanıdır. AKP yöneticilerinin
taktiği Kürt toplumunun gönlünü okşama, fakat yüreğini ve beynini parçalama
taktiğidir. Lafla oyalayarak, beklentiye sokarak, gerçekte ise canına okuyan ve
yok etmeyi hedefleyen bir politikanın uygulayıcısı durumundadırlar.
SALİH MÜSLİM’E VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLMEDİ
-Geçtiğimiz günlerde PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in bir
Türkiye ziyareti oldu. Bu ziyaret pratikte de bazı şeylerin olacağı yönünde umut
yarattı. Ancak sonuç olarak bir şey yapılmadığı görüldü…
Bizim duyduğumuza göre bundan iki hafta önce de PYD lideri
Salih Müslim’e verilen sözler vardı ancak onlar yerine getirilmedi. En son
kendisi Türkiye’ye davet edildi ve gitti aldığımız bilgilere göre yine bazı
sözler verilmiş ama üzerinden 5 gün geçmesine rağmen o yönlü bir pratik yoktur.
‘SERÊKANİYÊ’DEN KOBANÊ’YE KORİDOR AÇMA SÖZÜ VERDİLER’
-Yani bir seyirci kalma durumu söz konusu…
Elbette ama bu sadece Kobanê’de katliamın gelişmesine
seyirci kalmak anlamına gelmemektedir. Bu, aynı zamanda oyalayarak ve
beklentiye sokarak, Kobanê’nin düşürülmesine ve yaşanabilecek katliamlara
katılmak anlamına da gelmektedir. Bakın söz verip yapmama ve beklentiye sokma,
düşürme taktiğinin bir manevrasıdır. Eğer ‘böyle değil’ diyorlarsa, buyursunlar
verdikleri sözleri yerine getirsinler. 15 gündür Serêkaniyê’den Kobanê’ye
koridor açma sözünü verip yerine getirmeme tutumu, bir ambargo ve kuşatma tutumudur.
Beklenti yaratıyor ama pratikleştirmiyor ve imha edilmesine zemin hazırlıyor.
Dolayısıyla burada AKP hükümeti dürüst olmak zorundadır. Ama
pratikte kötü oynuyor, dürüst davranmıyor. Sadece seyirci kalmıyor, beklentiye
sokarak başka tedbirlerin alınmasının önüne geçiyor ve Kobanê’nin düşürülmesine
destek sunmuş oluyor. Bu açıdan durum çok ciddidir. Gerçekten hem siyasi ahlak
gereği, hem insani erdemlilik gereği kişilik sahibi bir insanın yapmaması
gereken bir durum söz konusudur. Buna oyalama, sözüne sahip çıkmama ve
kalleşlik denilir.
‘HİÇ BİR PAZARLIK YAPILMADI’
-Peki bu koridorun açılması karşısında bir pazarlık söz
konusu mu?
Bizim bildiğimiz kadarıyla herhangi bir pazarlık
yapılmamıştır. Böyle bir şey söz konusu değildir bu, Türk basınının uydurmasıdır.
Ayrıca PYD’ye rejimle arasına mesafe koyması şartının dayatıldığını
belirtiyorlar bu da doğru değildir. Bir kere PYD’nin rejimle yakın durduğu
yönündeki iddia sadece Türk devletinin iddiasıdır ve PYD’nin uluslararası
kamuoyunda teşhiri için uydurulmuştur. Eğer gerçekten Suriye rejimiyle ilişkisi
olsaydı, Suriye rejimi yardım etmez miydi? Ama çok iyi biliyoruz ki Suriye
rejimi de bu katliamı seyrediyor ve hiçbir şey yapmıyor. Sadece Suriye rejimi
değil, onun müttefiki olan İran, Irak gibi güçler de Kobanê’deki katliamı
seyretmektedirler. Biz boşuna ‘derin sömürgecilik’ demedik. Sömürgeciliğin
amacı Kürt halkının iradesizleştirilmesidir.
Diğer bir şey de kimse Türkiye’den askeri ve ekonomik destek
istememiştir. Türk devletinden istenen, tarafsız kalması, ambargoyu kaldırması
ve iki kanton arasındaki yolu açmasıydı. Madem IŞİD’e yol açıyorsun, diğer
tarafa da yol açmalısın. Yani tarafsız kalmalısın. Mevcut pozisyon tarafsız
değildir. Sadece Suruç’ta uygulanan olağanüstü hale ve halka dönük vahşete bakarak
bile bunu anlamak mümkündür. Bir kere oluşan imaj çok çarpıcıdır. Kobanê’de
IŞİD bombardıman üstüne bombardıman ve saldırı üstüne saldırı yapıyor sen de
onun hemen bitişiğindeki Kuzey Kobanê’de yani Mürşitpınar’da gaz bombası
atıyorsun, biber gazı sıkıyorsun ve insanlara meydan işkencesi uyguluyorsun. Ne
fark var? Hem Kuzey’de hem de Rojava’da saldırı var. Neden bu fotoğrafın
oluşmasına yol açılıyor? Çünkü ortak hedef vardır. Bu hedef, Kürt toplumunun
bastırılması, iradesiz kılınması ve teslim alınmasıdır. Eğer AKP tarafsız
olsaydı bu fotoğraf oluşturulmaz, Kürt halkına bu denli şiddetle yönelinmezdi.
‘KÜRT DÜŞMANLIĞI, ONLARI DAİŞ’E ESİR HALİNE GETİRDİ’
-Angajman da uygulanmıyor…
Evet. Angajman kuralları diye bazı kurallar dünya aleme ilan
edildi. Ancak bu kurallar nerede kaldı merak konusu. Şu an Kuzey’e sadece mermi
sekmiyor IŞİD doğrudan top da atıyor. Halktan ve askerden yaralananlar var.
Hani angajman kuralları? Angajman kurallarını yere çaldınız. Ancak yere çalınan
aslında angajman kuralları değildir Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefidir. Siz
Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefini yere çaldınız. Söz konusu Kürtler olunca her
şeyiniz değişiyor. Kürt düşmanlığınız sizi IŞİD’e esir haline getirdi. Ona
karşı bir ‘gık’ bile diyemiyorsunuz. Bir söz söyleyemiyorsunuz, tutup oradaki
köyleri boşaltmakta çare buluyorsunuz. IŞİD’in topları karşısında askerleriniz
saklanacak yer arıyor ama herhangi bir şey yapmıyorsunuz. Yani hem IŞİD’in her
türlü saldırısına karşı kayıtsız kalacak, hem de Kobanê direnişçilerine manevi
destek sunmak amacıyla orada bulunan halka da sıkıyönetim rejimlerinde
görülmeyen bir biçimde şiddet uygulayacaksınız. Bu nasıl tarafsızlıktır? Bu,
Kürt toplumunun bastırılması ve katliamdan geçirilmesi konseptinin içinde
olmaktır. Ancak böyle görülebilir. Şimdi bizim hep tek yönlü suçlama
yaptığımızı iddia edebilirler ama bulgular ortadadır.
‘2011’DEKİ GİBİ SAVAŞ KARARI VERİLMİŞ’
-Peki Türk devleti neden verdiği sözleri yerine
getirmemiştir?
Ya devlet içinde bir ikilik var ya da tamamen Kobanê direnişini
durdurmak için oyalama usulüyle psikolojik savaş taktiklerini uyguluyorlardır.
Yoksa bir devletin söz verip, sonra da sözünün eri olmaması başka nasıl izah
edilebilir. Bu konuda Erdoğan’ın son anda müdahale ederek Kobanê’nin düşmesini
hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011’deki gibi yeniden bir
savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır. Zaten Erdoğan’ın IŞİD’le
bizi, yani PKK’yi bir göstermesi her şeyi ele veriyor. Bugün IŞİD vahşi bir
örgüt. Kafa kesen bir örgüt. Kendisinden olmayan herkesi infaz eden vahşi bir
çete. Çağımızın baş belası olmuş bir güruh. Kalkıp bununla bizi aynı kefeye
koyması, bir yandan IŞİD’i savunma tutumu ve yumuşak gösterme yaklaşımıyken,
diğer yandan ise ‘madem IŞİD’i vuracaksınız PKK’yi de vurmalısınız’ diyerek
bizi hedef gösterme ve yok etmeyi hedeflemektir. Peki çözüm nerede kaldı? Bir
taraftan PKK Lideri Başkan Apo’yla diyalog ve çözüm süreci tartışmaları, diğer
taraftan da ‘ben IŞİD ve PKK’yi bir görüyorum’ deme tutumu. İkisi nasıl
bütünleştirilecek? Süreç nasıl devam edecek? Hem bir taraftan oturup tartışma
yürüteceksin, ‘çözüm sürecini geliştiriyoruz’ diyeceksin diğer taraftan ise
PKK’yi dünyanın en vahşi örgütüyle aynı kefeye koyacaksın. Bu zihniyetle nasıl
çözüm olacak! Eğer burada gerçekten bir kabullenme ve çözüm zihniyeti olsaydı,
bu biçimde kelimeleri sarf etmesi mümkün olabilir miydi? Yine eğer Kürtlerle
barış ve çözümde samimi olsalardı, Kobanê’yi bu biçimde kendi kirli amaçlarına
kurban ederler miydi? Açık ki burada çok iğrenç bir acımasızlık ve alçaklık
vardır. Bunun başka bir izahı yoktur.
TÜRKİYE’NİN KOALİSYONA KATILMASI BİR SENARYO
Gerçek şu ki Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona katılma
senaryosu da bir oyundur. O, her fırsatta IŞİD’i koruma çabası içerisindedir.
IŞİD’i hedeflemek istememe durumu var. IŞİD, sözüm ona ‘vatandaşım’ dediği
insanları vuruyor, yine de ses çıkartmıyor. İslamiyet’te zalime karşı sessiz
kalmak var mı? Gözünüzün önünde çağın en gelişmiş silahlarıyla Kobanê’yi
vururlarken siz seyredeceksiniz, kayıtsız kalacaksınız ve bu saldırılara karşı
direnenleri destekleyenlere de saldıracaksınız. Zalimin zulmüne sessiz kalmak,
zalimle ortak olmak anlamına gelir. İslamiyet gerçeğinde de insanlık kültüründe
de bu vardır. Orada vahşi bir insanlık dışı yapılanmanın saldırısı ve bu
saldırıya karşı insanların irade savaşımı verme durumu vardır. İkisini nasıl
aynı gösterirsiniz!
Orada bir halk direniyor Kürt halkı direniyor. Her şeyden
önce orada Kürt halkı katliamla karşı karşıyadır. Kürt halkının kendi yurdunu,
haysiyetini, şerefini ve varlığını koruma direnişi kadar kutsal bir direniş
olabilir mi? Bugün Kobanê halkının da yaptığı budur. Kalkıp ‘orada PKK var’
diye buna düşmanlık beslemek, oradakileri düşman gibi görmek ancak büyük bir
vicdansızlık, yalancılık ve düşmanlıkla tanımlanabilir. Kürt halkının öz
evlatları bir onur savaşımı vermektedirler. Buna karşı vicdan sahibi olan hiç
kimse sessiz ve seyirci kalamaz. Ancak Türk devletinin yürütmekte olduğu bu
politikası Kürt halk iradesini ezme, Rojava’da ve Bakur’da özgürlük mücadelesini
tasfiye etme girişimiyle izah edilebilinir. Eğer böyle olmadığını iddia
ediyorsa derhal politikasını değiştirmeli bu düşmanca tutum ve uygulamalardan
vazgeçmelidir. Bunun günü münü yoktur gün bugündür. Türk devletinin bugüne
kadar uyguladığı politikalar, Kürt halkının Türk devletine yaklaşımının yönünü
tayin etmiştir. Kısaca, Türk devletinin önümüzdeki 1-2 gün içinde de bu
yaklaşımını sürdürmesi halinde, bu, doğrudan bir Kürt düşmanlığının bir kez
daha tescili olacaktır. Bu aynı zamanda sürecin tümden devre dışı kılınması
anlamına da gelmektedir. Bunu biz değil, Türk devletinin kendisi yapıyor. Bu
anlamda süreci bitiren biz değiliz türk devletidir. Türk devletinin
Kobanê’deki politikası ve Önderliğimizle sürdürdüğü diyalog sürecini müzakereye
evriltmemesi, gereken diğer adımları atmaması ve 2 Ekim Tezkeresi’ni karar
altına alması, sürecin bitirilmesi anlamına gelmektedir. Bugüne kadar bu konuda
atılmış tek bir pratik adım yoktur. Dolayısıyla bu hükümetin ve devletin süreci
sürdürme niyetinin olmadığı anlamına gelmektedir. Bu saatten sonra pratik
adımlar olmadan sürece ilişkin söylenecek her şey lafıgüzardır. Artık söz
bitmiştir zaman pratik tutum ve adımların zamanıdır.
Önderliğimiz son görüştüğü heyete çok önemli ve tarihi
mesajlar verdi. Bunlar devlete de giden önemli mesajlar durumundadır.
Önderliğimiz hem süreci Kobanê’yle birleştirmekte, hem de Türk devletinin ne
yapması gerektiğini açıkça ifade etmektedir. Türk devleti yapılan bu önemli ve
ciddi uyarıları dikkate alıp en kısa sürede mevcut politikasını değiştirseydi
durum farklı olabilirdi. Ancak böyle bir şeye yönelmediği açıktır. Mevcut
politikasını sürdürmesi, artık Türk devleti ile Kürt halkının bir arada yürüme koşullarının
dinamitlenmesi anlamına gelmektedir. Bu açıdan ciddi bir dönemecin başında
bulunduğumuzu belirtmek mümkündür.
Dünyanın gözü önünde Kobanê’nin katline dahil olmayı ve bu
biçimde bir düşmanlık pratiğini uygulamayı Kürt halkının kabul etmesi ve bunu
yutması mümkün değildir. Bu açıdan AKP’nin şu anda yürüttüğü politika çok
tehlikeli bir politikadır. Önderliğimizin belirttiği çerçevede Türk devletinin
adım atması tüm Türkiye halkları ve demokrasi hareketi açısından çok önemli ve
stratejik bir konudur.
ABD’NİN HAVA MÜDAHALESİ ETKİLİ DEĞİL
-ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyon Kobanê’de de
IŞİD’e karşı mücadele kararı aldı. Ancak bölgeden etkili vuruşların yapılmadığı
haberleri geliyor. Siz bu kararı ve mevcut pratik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu koalisyonun gecikmeli de olsa Kobanê’ye saldıran çete
güçlerine karşı hava harekatı yapma kararı olumlu bir şeydir. Yani her ne kadar
içinde IŞİD’in bu düzeye gelmesinde sorumluluğu olan güçler de olsa, bu noktada
bir katliamın önüne geçmek üzere eğer birileri bir müdahale yapıyorsa bu kötü
bir şey değildir. Çünkü IŞİD vahşetinin bugün Kobanê’de yarattığı tehlike
gözler önündedir. Her kim ki bunun önüne geçerse kötü bir şey değil iyi bir şey
yapmış olur. Ancak ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Kobanê etrafındaki
IŞİD çetelerine karşı hava saldırısı bu nitelikte değildir. Yani katliamı
önlemeye dönük ciddi bir girişim düzeyinde değildir. ‘Dostlar pazarda görsün’
misalindeki vuruşlardır. Şimdi uluslararası bazı basın-yayın organları da, ‘koalisyon
güçlerinin hava saldırısı da IŞİD’in saldırısını durdurmadı’ diye manşet
atmışlar. Tüm uluslararası kamuoyu ve ilgili güçler bilsin ki bu konuda bir
yanlışlık var. Bilinmeli ki ABD’nin öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava
müdahalesi etkili değildir. Yani şimdiye kadar oradaki IŞİD güçlerini imha
etmeye yönelik bir saldırı yapılmamıştır. Bize ulaşan bilgilere göre, her
seferinde 2-3 roket atmakta, bazı teknik araçlarını hedefleyerek imha
etmektedirler. Şimdiye kadar 5-6 tank, aynı sayıda doçka aracı ve 1-2 depoları
vurulmuştur. Yani kızgın çatışma içinde olan, geriden açıkça Kobanê’yi
bombalayan IŞİD güçlerine karşı müdahale ederek önüne geçmek için bir girişim
söz konusu olmamıştır.
BAZI HAMLELER DAİŞ’İ BÜYÜTTÜ
Bu konuda ABD niye Kobanê’nin düşürülmesini istiyor, onu
anlamış değiliz. Çünkü bu yaklaşım IŞİD’i durdurmuyor, tersine ona cesaret
veriyor. Çünkü bu hava müdahaleleri etkili olmayınca, IŞİD de bundan cesaret
alarak saldırılarını daha da kızıştırıyor. ABD ve koalisyon güçlerinin bu politikası
ciddi kuşkulara işarettir. Türk devletini koalisyona dahil etme hesaplarıyla
hareket edildiği ve Türk devletinin dayatması nedeniyle etkili devreye
girmediği ihtimali yüksektir. Nedeni ne olursa olsun, bu yaklaşım Kobanê’nin
düşürülmesini yeğler bir eğilimi göstermektedir. Ama şunu belirteyim: IŞİD bir
takım çıkış ve hamlelerle büyüdü. Örneğin, Musul’a yürüyüp alınca 7 bin militan
katıldı. Şimdi 20 küsür günlük bir savaş sonucunda eğer ki Kobanê’yi düşürür ve
alırsa katılan militan sayısı 10 binleri aşar IŞİD büyümede bir sıçrama yaşar.
Özellikle çeşitli Kürt karşıtı şovenist grupların hepsinin IŞİD’e karşı
sempatisi gelişir ve katılımları gerçekleşir. IŞİD’in Kobanê’yi düşürmesi,
büyümesi anlamına gelir. Eğer IŞİD Kobanê’yi düşürürse, Ortadoğu’da en büyük
devlet haline gelir. Göreceksiniz en büyük devlet olur. Ve Kobanê’yi düşürürse
Kerkük hatta Bağdat bile tehlikeye girer. Kobanê’yi düşürüp güç kazanan IŞİD
Bağdat’ı da alır. Güney Kürdistan’da 36. paralelin altındaki tüm yerleri alır
ve artık kökleşmiş bir devlete dönüşür. ‘Biz anlamış değiliz’ dediğim husus
işte bu paradokstur. Çünkü Kobanê’nin alınması, beraberinde IŞİD’in ikiye
katlanmasını ve ABD’nin IŞİD karşısındaki mevcut projesinin çöküşünü
getirecektir.
Eğer gerçekten ABD bu IŞİD’i sınırlamak ve zayıflatmak
istiyorsa, o zaman niye Kobanê’deki IŞİD güçlerini böyle teğet geçer gibi
vuruyor? Niye etkili vurmuyor ve niye Kobanê’nin düşürülmesine zemin sunuyor?
Kısacası ABD’nin niye IŞİD’in önüne geçmediği konusu anlaşılmaz bir konudur.
Kürt halkının direnişinin ezilmesini istiyor olabilirler ama bu direnişin
ezilmesi beraberinde IŞİD’i de büyütecektir. Bu yüzden bir an için insanın
aklına, ‘acaba bunlar da mı IŞİD’in güçlenmesini istiyor’ diye geliyor. Ama
diğer yandan da kendileri için de bir tehlike. Her gün adam kesiyor. İşte
İngiltere ve Almanya da karar aldı peki müdahale nerede?
Biz burada demokratik kamuoyuna uyarı anlamında şunu
söylemek istiyoruz: Uluslararası güçlerin mevcut bu yaklaşımı Kobanê’de
gerçekleşecek katliama ortak olmaktır. Onların da gözü önünde bir katliam
süreci gelişiyor buna karşı herhangi bir şey yapma durumu yoktur. İnsanlık 21.
yüzyılda Kobanê’de bir katliamın gerçekleşmesine, hem de böyle kaşarlanmış çete
grupları tarafından gerçekleştirilmesine sessiz kalmamalıydı. Ama gerçek şu ki
bugün sessiz kalmaktadırlar.
Özellikle uluslararası güçlerin bu denli sessiz kalmaları,
kendileri açısından büyük bir hatadır. Umarız söz konusu uluslararası güçler bu
hatalı konumlarını görerek bundan vazgeçerler. Çünkü eğer mevcut politikalarını
değiştirmezlerse, kendi denetimlerinde büyütülen ve kendi silahlarıyla
donatılan IŞİD’in giderek güçlenmesi ve bölgenin en etkili devleti haline
gelmesinin yolu açılmış olacaktır. Ancak henüz zaman geçmiş değildir. İsteseler
daha etkili müdahaleler yapabilirler. Bu açıdan tüm uluslararası demokratik
çevrelerin de bu konuda duyarlı davranması ve IŞİD’in eliyle gerçekleştirilen
bu sömürgeci katliama karşı sessiz kalmaması gerekmektedir. ‘Ben insanım ve
vicdan sahibiyim’ diyen hiç kimse buna karşı sesiz kalmamalıdır. Bugüne kadar
Kobanê’de görülen şey, uluslararası hegemonik güçlerin vicdansızlığı, Kürdistan
üzerindeki sömürgeci güçlerin de acımasızlığıdır. Ama buna karşı insanlığın da
mutlaka söyleyecek sözleri olmalıdır. Kürt halkının söyleyecek sözleri de var
elbette ve bunu söyleyecektir.
ARTIK HER YER KOBANÊLEŞMELİ
-Son olarak Kürdistan halkına dönük belirtmek istediğiniz
bir şey var mı?
Şimdi tüm Kürt halkının kalbinin Kobanê’de attığını
biliyorum. Gerçekten her tarafta Kürtler süreci takip ediyor. Özellikle Kuzey
Kürdistan kitlesi, yine Avrupa’daki Kürdistanî tüm kesimler belli bir
duyarlılık ve eylemlilik içindedirler. Özellikle dün akşamdan bu yana tüm
Kürdistan’da ve yurtdışında Kürt halkının ve dostlarının gerçekleştirdiği çıkış
ciddi bir çıkış oldu. Bunun devam etmesi önemlidir. Artık her yerin
Kobanêleşmesi gerekir. Gün direniş günü ve insanlığa sahip çıkma günüdür.
Ulusal-demokratik değerlere bağlı tüm çevrelerin harekete geçmesi gereken bir
gündür.
Daha örgütlü ve etkili bir sahiplenmeye ihtiyaç vardır.
Özellikle uluslararası güçlerin göz boyama mahiyetindeki müdahalelerine
kanmamak gerekiyor. Halkımız kendi özgücüne dayanmalı ve kendi özgücüyle bu
saldırıyı kırmayı esas almalıdır. Bunun için örgütlülüğünü ve eylemselliğini
daha güçlü kılarak direnişini yükseltmesi önemlidir. Bu yerkürede tüm
canlıların yaşama hakkı varsa ve dünya tüm canlıların ortak malı ise Kürtlerin
de bu topraklarda özgürce yaşama hakkı vardır. Eğer bu hak ellerinden
alınıyorsa, özellikle de yurtdışında yaşayan tüm Kürdistanlıların da
uluslararası kurumlara gidip işgal etme hakkı vardır. Söz konusu bu kuruluşlar
tüm toplumların yaşama hakkını savunduğunu iddia ettiğine göre Kürtlerin de
onlardan davacı olma ve gidip hakkını arama görevi vardır. Bu yüzden özellikle uluslararası
kamuoyunun dikkatini çekmek için başta Avrupa olmak üzere tüm dünyadaki Kürtler
Kobanê direnişinin birer temsilcisi olarak önemli roller oynayabilirler. Bunu
yapacaklarına inanıyoruz.
KOBANÊ ATEŞ ALTINDAYDA, KUZEY DE DAHA YAKININDA DURMALI!
Bakurê Kurdistan’daki halkımızın da eylemselliğinin daha
sahiplenici olması gerekiyor. Özellikle Kobanê’ye yakınlaşma önemli bir
husustur. Kobanê sınırına dayanmak, orada direniş güçleriyle yakından dayanışma
göstermek, daha sonuç alıcı ve etkileyici bir düzeyi ortaya çıkaracaktır. Türk
devleti kitleyi Kobanê’den uzaklaştırmak istemekte bunu da güvenlik
gerekçesiyle yapmaktadır. Hatta bazı Kürt siyasetçileri bile, ‘güvenlik
nedeniyle halkı buradan çıkmaya ikna ediyoruz’ diye söylemektedirler. Bize göre
bu yanlıştır. Eğer Kobanê’deki halkımız ateş altındaysa, Kuzey’deki halkımız da
onu hissedecek şekilde yakınında durmalıdır. Yakınında dururken, riski de göze
almalıdır. Yani daha yakın bir hissetme, dayanışma ve etkili bir sahiplenmeye
ihtiyaç vardır.
Açık ki Kobanê direnişi toplumsal bir direniştir ve Kobanê
savaşı gerçek bir halk savaşı durumundadır. Çünkü arazi koşullarının el
vermediği ve tümden ova olduğu için bizim HPG olarak buraya doğrudan müdahale
etme koşullarımız bulunmamaktadır. Aynı biçimde Türk devletinin koridor
açmaması nedeniyle YPG de buraya takviye yapamamakta veya bunu çok sınırlı bir
biçimde yapabilmektedir. Bu yüzden Kobanê’deki direniş halkın direnişi ve
gençliğin katılımıyla yükselen bir devrimci halk savaşı direnişi durumundadır.
GENÇLER GRUPLAR HALİNDE SINIRI GEÇMELİ
Bu açıdan özellikle gerek Kobanêli gerekse de Kuzeyli
gençliğin zaman zaman gruplar halinde sınırı geçip direnişe katılması çok
önemlidir. Basından duyduğumuz kadarıyla bu tür pratikler oluyor ama mevcut
düzey yeterli değildir. Daha yoğun bir katılıma ihtiyaç vardır. Bu konuda
gençlik örgütlenmeleri bunu kendilerine görev bilmelidir. Bugün orada yürütülen
savaşa gençliğin bizzat katılımının ve katkı sunmasının, sonucun tayin
edilmesinde önemli bir rolü olacaktır. Özellikle şu anda Pirsûs, vb. yerlere
geçmiş, yine başka yerlerde çalışma halinde olan Kobanêli gençliği Kobanê’ye
dönmeye ve direnişi güçlendirmeye çağırıyorum. Kobanê’de direnen YPG ve YPJ
güçleriyle dayanışmak ve bir arada olmak için ve onlara katılmak için dönmelidirler.
KOBANÊ DİRENİŞİ SÜRECEK
Kobanê direnişi sürecek. Sokak sokak da olsa bu çatışma
yürütülecek. Bu konsepte katılan güçler direnişi kırmanın hesabını
yapmaktadırlar ama bilinmeli ki orada direnişi yürüten halkımız ve kahraman
YPG-YPJ militanları, IŞİD’in tanklarına ve toplarına karşı büyük bir
kararlılıkla insanlık iradesini yükselterek savaşmaktadırlar. Orada verilen
savaş bir irade savaşıdır insanlık iradesinin vahşete karşı duruşudur. Çok
değerli ve kutlu bir direniştir. Bu direnişte yer almak, özgürlükten ve
demokrasiden yana olan her bireyin yapacağı en kutlu bir iştir. Sadece Kürt
gençliği değil, vahşete karşı insanlıktan yana olmak isteyen, bütün
özgürlükçü-demokratik kesimlerin Kobanê’de gelişen bu büyük-tarihsel direnişe
sahip çıkması ve imkanları olanların da bizzat gidip katılması büyük değer
ifade edecektir. Bu, bir insanlık değeridir insan yaşamında kutlu olan
olgulardan birisidir. Orada yer almanın şerefine nail olmak insanlıkla
buluşmaktır. Bu açıdan başta Kürdistanî gençleri ve demokrasi ile özgürlükten
yana olan tüm gençliği, örgütleri ve kurumları Kobanê direnişiyle dayanışmaya
ve imkanları olanları da bizzat gidip katılmaya çağırıyorum. Kobanê direnişinin
başarıya ulaşacağına ve Kobanê’de gerçekleşen sömürgeci vahşete karşı insanlık
onurunun kazanacağına olan inanç ve kararlılık bugün daha fazla yükselmiş
bulunmaktadır.
KOBANÊ DİRENİŞİ ŞU ANA KADAR BAŞARILI OLMUŞTUR
Kobanê direnişi bu saate kadar başarılı olmuştur. Yapılması
gereken şeyi yapmıştır. Sömürgeciliğin oyununu bozmuştur IŞİD’in oyununu
bozmuştur. Kobanê’yi düşürme ve ardından da özgürlük hareketini tasfiye
sürecini başlatma planını boşa çıkartmıştır. Kobanê’deki direniş, Şengal
halkımızın da direnişi olmuştur. Tüm Kürdistan halkının ve tüm demokrasi
güçlerinin onuru olmuştur. Bunu yapmayı başaran direniş mutlaka zafere de
yürümeyi bilecektir nihai zaferi de mutlaka kazanacaktır. Buna herkesin
inanması gerekmektedir.
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”