24 Haziran 2011 Cuma Saat 07:59
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu Türkiye’yi değişime zorlamaktadır. 2007 seçimlerinde DTP Grubu’nun yüzde 40’ının kadın olması Türkiye’deki diğer siyasal yapıların kadın politikasını etkilemiştir. Çünkü tüm diğer siyasi partiler kadın konusunda BDP karşısında mahcup ve ezik duruma düşmüşlerdir. Bu durum 2011 seçimlerinde meclise giren kadın sayısını arttırmıştır. İster kabul edilsin, ister kabul edilmesin Kürt Kadın Hareketi’nin Türkiye’deki kadın hareketini ve siyasi güçlerini pozitif doğrultuda iteklediği açıktır.
Kadının siyasette varlığının artması mutlaka olumlu sonuçlarını doğuracaktır. Her ne kadar AKP ve CHP’deki kadınların özgür iradeleri sınırlı olsa da sayının yükselmesi, meclisi olumlu etkileyecektir. Bloktaki kadın temsilciler onları daha demokratik ve özgürlükçü tutum takınmaya zorlayacaktır. Kürdistan’daki kadın örgütlü gücüyle bugünkü temsil niteliğini kazanmıştır. Kürt kadınları ağır bedeller vererek toplumdaki bugünkü güçlerine ulaşmışlardır. Kürt kadını kendisiyle birlikte Kürdistan toplumu ve Kürt erkeğini de değiştirmektedir. Botan kadınının siyasal mücadeledeki yeri, siyasal ve toplumsal yaşamdaki yeri bu gerçeğin en somut kanıtıdır.
Kürdistan’daki en büyük değişim kadın ve aile yapısındadır. Bu değişiklikler gözle görülür ve elle tutulur biçimde somuttur. Kürt Halk Önderi’nin 1990’lı yılların başlarında yaptığı kadın ve aile çözümlemeleri bugün sonuçlarını çarpıcı bir biçimde vermiştir. Hiç kimse bu gerçekliği küçümseyemez, görmezlikten gelemez. Bu gerçeği en fazla da Kürt toplumu dışındaki insanlar görmektedir. Dışarıdan Kürdistan’a gelenler ilk önce bu büyük değişikliğe şahit olmaktadırlar.
Şu anda Kürt Kadın Hareketi’nin örgütlü gücünü dikkate almayan hiç kimse demokratik siyasette yer edinemez. Kadın Hareketi bütün kararlarda etkide bulunmaktadır. Kadın siyasetçilerinin gücü de esas olarak örgütlü kadın gerçeğinden ileri gelmektedir. AKP ya da CHP gibi erkek egemenlikli eril yönetimlerin iradesiyle düşünen ve hareket eden bir konumda değillerdir. Kuşkusuz bir genel yönetim vardır, bu yönetim iradesi ve kuralları herkes için geçerlidir. Ancak bu iradenin oluşumunda kadının örgütlü gücü ve geldiği özgürlük düzeyi önemli etkide bulunmaktadır.
Demokratik Ulus Bloğu İstanbul’un Anadolu Yakası da dâhil dört ilde sadece kadın milletvekilleriyle temsil edilmektedir. Bu bile başlı başına Kürt kadınının geldiği demokratik siyasal gücün kanıtıdır. Blok açısından sembol yeri olan Amed’de 6 milletvekilinin 3’ünün kadın olması Kürt kadınının siyasal alandaki yerini göstermektedir.
Başta kadın örgütleri olmak üzere tüm demokrasi güçlerinin, demokratların, aydınların bu gerçeği görmesi gerekir. Aydın ve demokrat olarak da bu gerçeği dillendirmemek, bunun Kürdistan ve Türkiye için ne anlama geldiğini ortaya koymamak, bu kişilerin demokratlığını da, aydın olma karakterini de kuşkulu hale getirir.
Blok bileşiminden bir Süryani de milletvekili seçildi. Bunlar kısmen dile getiriliyor. Ama önemi kadar dile getirilmediği açıktır. Her halde bu kadın oranı ve Süryani birinin meclise gitmesi başka partide gerçekleşseydi sürekli işlenirdi. AKP 100 kadın milletvekili seçtirseydi, bu çok büyük bir devrim olarak ele alınırdı. Ama BDP için yüzde 40, Blok için yüzde 30’luk oran fazla dile getirilmiyor. Türkiye’nin bir kısım demokratları, aydınları ve liberalleri, AKP’nin ve CHP’nin yüzü teşhir olmasın diye bu gerçekleri fazla dillendirmiyorlar.
Bizim sözümüz esas olarak kadın örgütlerinedir. Kuşkusuz kadın örgütleri ve kadınlar BDP’nin ve Blok’un kadına yaklaşımını takdir ediyorlar, önemli görüyorlar. Ancak hakkıyla gündemleştirildiği söylenemez. Kaldı ki Kürt kadın hareketi bir kadın toplumsallığına dayanıyor. Kürt kadınları siyaset içinde etkili bir düzeyde yerlerini almışlardır. Kürt kadını geçmişte olduğu gibi artık mutfağın bekçisi değildir. Bugün tüm ülke sorunlarında söz ve karar sahibidir. Bu olumlu gelişme teşvik edilerek daha ileri bir noktaya taşınmalıdır.
275 kadın hedefi doğru bir hedeftir, bu hedef hayal değildir. Hayal diyenler erkek egemenlikli zihniyetin düşünce hegemonyası altında kalanlardır.
Bugün bazı ülkelerde aday listeler bir erkek, bir kadın ya da bir kadın – bir erkek sıralaması biçiminde hazırlanmaktadır. Kürdistan’da bu önemli oranda gerçekleşmektedir. Bu sistem en az yüzde 30 oranına tekabül etmektedir. Yeni seçim yasasına bu sistemi koydurmak Türkiye’deki demokratik siyasetin gelişmesinde önemli bir adım olacaktır.
Yeni seçim kanununda yüzde 50 hedeflenebilir. Ancak bu kabul edilmezse bile cinslerin art arda sıralandığı bir aday listesine kavuşturulması da önemli bir gelişme olur. Buna evet demeyen tüm partiler kadın örgütleri tarafından teşhir edilerek kadınların oy vermesinin önüne geçilebilir.
Mizgîn Delîla
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info