11 Ağustos 2011 Perşembe Saat 12:54
İran’ın PKK ve PJAK gerilla güçleri karşısında vermiş savaşın seyri nereye doğru kayıyor? İran bu savaşa neden girdi ne bekliyordu ve ne buldu. İran devleti her şeyden önce bu savaşla ABD ve uluslar arası güçlerin kendi etrafında daraltılmış olan çemberi yarmak istedi. Bu savaş her ne kadar görünürde PKK ve PJAK güçlerine karşı verilmiş bir savaş olsa da özünde bölgesel hegemonya savaşıydı. Bu savaşın İran için önceliklerden biri de Güney Kürdistan’ı ABD ve İsrail etkisinden çıkararak burası üzerinden Suriye’ye istediği gibi müdahale edip Esat rejimini ayakta tutarak Libya’da ki Kaddafi gibi Ortadoğu’ya yapılan müdahale karşıtı bir direnç noktası yaratmaktı. İran kendi toprakları dışında ne kadar direnç noktası oluşturula bilirse sıranın kendisine gelmesi o kadar gecikmiş olacaktır. Konseptin bir ayağı bunu amaçlarken diğer ayağı ise ABD ve İsrail etrafında bir araya gelen bölgesel ittifakı tersine çevirmek ve bu projenin taşeronluğunu üstlenen Türkiye’yi ikna edip yanına çekmekti. Bunun tek yolu ise daha önceki yazılarımda dile getirmiş olduğum Kürt özgürlük mücadelesini ezerek Kürt inkâr politikasına dönüşü sağlamaktı.
İran devleti ve statükocu rejimlerin can simidi olarak görmüş olduğu bu konseptin Kürt ayağı 16 Temmuz’da değil 17 Şubat tarihinde devreye sokuldu. İran devleti Güney Kürdistanlı güçleri özelikle de KDP’yi ABD ve İsrail denetiminden çıkarmak ABD’nin Güney Kürdistan’a askeri olarak yerleşmesini engellemek için Güney Kürdistan muhalefet gücünü devreye koydu. Bilindiği gibi 17 Şubat tarihinden sonra Güney Kürdistan’ın Süleymaniye ve çevresinde KDP k karşıtı halk eylemlikleri gelişti. Bu eylemlikler Goran Hareketi, Komala İslam, Yekgırtu İslam hareketi ve alttan da YNK’nin desteğiyle bu eylemlikler baş göstermeye başladı. Dikkat edilirse eylemliklerin hepsinin yönü KDP’yeydi. Burada halkın talepleri ve göstermiş olduğu tepkinin yanlış ve yerinde olmadığını söylemek istemiyorum. Halk yönetilme biçiminden ve yolsuzluklardan oldukça rahatsızdı. Halkın bu tepkilerinin bu güçler tarafından farklı bir amaç için kullanıldığından bahsetmek istiyorum. Bu dönemde KDP iki üç defa Güney Kürdistan’da ki halk eylemliklerin arkasında İran devleti olduğunu açıklamıştı. KDP İran ve Türkiye noktasında oldukça hassastır. Şayet elinde kesin bir bilgi yoksa bu tür bir açıklamayı kolay kolay yapmaz. Bu güçler içinde Ali Bapir liderliğinde ki Komala İslam hareketi tümden İran’ın ideolojik etkisinde olan bir harekettir. YNK ise geçmişten beri İran ile olan ilişkileri bilinen bir örgüttür. Yekgırtu İslami hareketi ise Fetullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen ve birçok kadrosunu Türkiye’ye göndererek eğitimden geçirmiş bir hareket olarak bilinir.
Burada altını çizmek istediğim önemli bir nokta var. Kimileri 17 Şubat’ta Güney Kürdistan’da başlayan halk ayaklanmalarının YNK’ye karşı da olduğu ve dolaysıyla YNK’nin buna ortak olmasının mümkün olmadığını düşünebilir. Onun için bu noktada kısa bir açıklama yapma gereği duyuyorum. 2005 seçimlerinden sonra YNK ve KDP arasında ortak strateji çerçevesinde yapılan görev bölümü gereği YNK Irak KDP ise Kürdistan’da ki en üst düzeyde ki görevlere talip oldu. KDP ilk dört yılında Kürdistan’da diplomatik, ekonomik, istihbari ve askeri olarak tek güç haline gelirken YNK ancak KDP’nin gölgesinde ve onun politikalarını onaylamanın dışında bir şey yapamadı. Bu durum hem YNK içinde hem de YNK’nin örgütlü olduğu Soran bölgesinde ciddi rahatsızlığa yol açtı. İşte Goran hareketi bu rahatsızlığın bir sonucuydu. Aynı zamanda YNK’yi kurtarma operasyonuydu. Belki YNK’yi bu isimle kurtaramazdı ama aynı kadro ve aynı anlayışı farklı bir isim altında bir araya getirmek ve bununla KDP’nin Soran bölgesinde ki gelişmesinin önü alınmak istendi. Onun için YNK’nin 17 Şubat hareketinden rahatsız olması düşünülemez.
İran’ın konseptin bu ayağında Güney Kürtlerini tümden teslim -alarak aslında KDP’yi teslim alarak- ileriki aşamada Komala İslami hareketinin daha aktif olabileceği bir hükümetin kurulmasıydı. İkinci adım ise PKK ve PJAK gerillaları karşısında bu güçleri aktif savaştırmak olacaktı. KDP halk isyanını çok sert bir biçimde bastırıp, Muhalif gruplar ve liderleri tasfiye etme dâhil seçeneği bunlar önüne koyunca, Güney Kürdistan muhalefetti bu noktada geri adım atmak zorunda kaldı. Bu noktada geri adım attılar ama konseptin ikinci ayağı olan gerilla güçlerine karşı operasyon hareketinde İran ile birlikte hareket etmeyi kabul ederek buradan KDP karşısında başarı elde etmeyi planladılar. Çünkü şayet İran bu operasyonda başarılı olsaydı Güney Kürdistan KDP elinden alınıp kendi denetiminde ki bu güçlere teslim edilecekti. Goran hareketi konseptin bu aşamasında ne kadar yer alıp almadığı noktasında elimizde çok fazla bilgi yoktur. Fakat operasyon karşısındaki sessizliği bu konuda ki kuşkularımızı güçlendiren bir durumdur. YNK ve Komala İslami hareketi hem deşifre olan gizli belgelerle hem de operasyon gününde Ali Babir’in Tahran’da olması bunun kesin kanıtıdır. Yekgirtu İslami hareketi ise Türkiye’nin ne zaman operasyona dâhil olacağını bekliyordu. Dikkat edildiğinde işin başından beri Güney Kürdistan’lı hareketlerden hiç biri kendi örgütü adına bir açıklama yapmadı ve bu konuda seyirci kalmayı yeğlediler.
Operasyon başarılı olmayıp uzayınca tabandan gelişen tepkiler bu güçleri sınırlı da olsa açıklama yapmaya zorlamıştır. İran mevcut konumda operasyonda yalnızlaşmış ve en önemlisi ise Türkiye’nin ihanetine uğramıştır. İran bu operasyon ile Suriye’de ki Esat rejimini ayakta tutmaya çalışırken Türkiye aksine Suriye rejimini tehdit ederek bu konuda Amerika yanında yer aldığını açıklamış oldu. Suriye ile Türkiye arasında ki restleşmeler İran’ı oldukça rahatsız etmiştir. Bundan kaynaklı İran PJAK ve PKK gerilla güçleri karşısında yürütmüş olduğu savaşı bir kez daha durup düşünmek zorunda kaldı. Bu durumda savaşı devam ettirmenin kime neyi kazandıracağı hesabını yapmaktadır. Görünürde İran’ın bu savaşı devam ettirmesi ABD’nin işini daha da kolaylaştıracak ve aynı şekilde kendi eliyle idam sehpasına çıkmış olacaktır. Onun için bu savaşı devam ettirmenin İran’a hiç bir kazancı olmayacaktır. Türkiye’nin bu tutumuna karşılık ileriki günlerde İran’ın PJAK gerilla güçlerine karşı ateşkes ilan etmesi uzak bir ihtimal olarak görmüyorum. İleriki günlerde İran’ın ateşkes çağrısı yapması kimseyi şaşırtmasın.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info