Faşist AKP-MHP hükümetinin pratiğe koyduğu savaş, imha ve katliam politikasının konsepti tüm yakıcılığıyla devam ediyor.İktidarın sistem krizi, ideolojik ve düşünsel bir krizdir.Bereberinde siyasi, ekonomik, toplumsal çelişkilerini getiriyor ki bu da erkek egemen zihniyetten kaynağını alıyor. Önder APO bunu “Bu zihniyet çözümsüz erkek egemenliği tarafından sorunları yaratan ve düğüm haline getiryor” olarak adlandırıyor. Savaş, çelişki, parçalama, kıyım ve talan hegemonik ve küresel güçlerin başlıca yöntemleridir. Günlük siyasette kadınlar, halk ve tüm bölge olarak iktidarın bu kirli ve karanlık yüzüyle karşı karşıya ve tanıklık ediyoruz. Bir yandan kadınlar ve insanlık bu sistemde ağır bedeller öderken, diğer yandan da mücadele cephesini büyütme konusunda her geçen gün somutluk kazanıyor. Halkların iradesini tanımama üzerine neredeyse tüm ülkede kuran sisteme karşı toplumların direnişi kadınlar öncülüğünde gelişiyor. Bu durum en son İran, Tunus, Lübnan, Afganistan vb ülkelerde görüldü. Tüm başkaldırı ve direnişlerde kadınların tepkisi ve öncülüğü ortadadır. Varolan sistemler artık sadece restore etme politikalarıyla ayakta kalamayacaklarını ve toplum dinamikleri üzerinden kendilerini dayatamayacaklarını anlıyor. Bundan kaynaklı genel bir değişim ve dönüşüme ihtiyaç duyulmakta. Çatışma ve çelişkilerin en çok yaşandığı ve acil çözüme ihtiyaç alanlarından biri de Ortadoğu bölgesidir. Bu çelişki ve krizlerin özelliklerinden biri çözüm değil, çözüm adına varolan krizi derinleştirmek ve toplumu umutsuz bırakmaktır.
Şüphesiz ki bu çelişki ve savaşta en çok bedeli ödeyen Kürt halkı ve onun özgürlük hareketidir. Bunun yanı sıra onların direnişçi duruşu Kürdistan ve bölge halklarının en dinamik gücü haline gelmiştir. Kürdistan’da kadın katliamları, kimyasal silah kullanımı, Kürdistan doğasının talanı ve en son Efrin’deki şehidlerin mezarlarının tahrip edilmesi gibi insanlık dışı savaş pratiği devam ederken, faşist TC bu işgal politikasını meşrulaştırmak için elinden geleni yapıyor. Biliniyor ki faşist TC’nin inkar ve imha politikasının tarihi çok eskiye dayanıyor. Türk devleti bunu İslam adına yapmaya çalışıyor. Bu isimle de çetelerden oluşan büyük bir ordu kurmuş ve bölgedeki işgal sınırlarını genişletiyor. Denilebilir ki bu plan uluslararası hegemon güçlerden bağımsız değil, tam tersine tüm güçler birbirleriyle işbirliği içindeler. Bu nedenle hiçbir devlet yani sistem güçleri bu politikaya karşı tutum alamıyor. Yürütülmekte olan bu politika doğrudan Önder APO üzerinde yürütülen tecrit politikasıyla bağlantılıdır. Tecrit, kadın katliamları, savaş, imha saldırıları, Kürt halkının değerlerine saldırı tek bir merkezden yürütülüyor. TC’nin tecrit politikasındaki ısrarı, uzun zaman diliminde tüm kirli yöntemlerle devam ediyor. Ancak biliniyor ki tecritin uzatılmasındaki amaç İmralı direnişini kırmaktır.Ancak denilebilir ki tecrit olduğu sürece savaş konsepti tüm şiddetiyle, katliamcı ve işgalci yöntemleriyle devam edecektir.
Tüm bu politikalara karşı genelde tüm toplum özelde de kadınların rolü büyük olacaktır. Kuzey Suriye savunmasında öncülük yaptığı gibi tüm toplum değerlerine karşı başta özgürlük kadın gerillaları olmak üzere devrimci kadınların direnişi güç, moral ve ilham olmaya devam ediyor. Özellikle kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve katliamına karşı mücadelesinde kadın devrimcilerin direnişi büyük etki ve kalıcı bir moral oluşmasına neden oluyor.
Asrin SİMORK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi