Suriye rejiminin HTŞ’nin eliyle herhangi bir direnişle karşılaşmadan yıkılmasının ardından HTŞ geçici bir hükümet kurmak için yoğun diplomasi görüşmelerine başladı. Colani Rejim zamanından kalma bakanlıklara kendisi gibi El Kaide bağlantılı ve dini açıdan radikal çetebaşlarını yerleştirdi. Toplum ve tüm devletlerin nezdinde yumuşak bir politika uyguladığını iddia ederek hem oldukça kozmopolitik olan Suriye sahasında ki güçlere hem de kendisini yakından takip eden devletlere varlığını kabul ettirmeye çalışıyor. Ancak bu politikasını geçici ve sadece göz boyama olduğunu herkes çok iyi biliyor. Çünkü HTŞ’de çok sayıda radikal-cihadist grup var ve Colani’nin şu anda uyguladığı politikayı uzun süreli kabul etmeyecekleri kesindir. Bu durum onların iç sorunlarının daha da derinleşmesine neden olacaktır. Ve eğer bu ılımlı politika devam ederse aralarındaki çatışmalar aşırı radikal çetelerin ortadan kaldırılacağı boyutlara dahi ulaşabilir.
PEKİ CİHADİST RADİKAL KİŞİLİKLERLE NEREYE KADAR SÜREBİLİR?
Zira halihazırda HTŞ eski rejimin kurumlarıyla ilgileniyor ve kendisine bağlı çete gruplarını bu kurumlara yerleştiriyor. Bu da gelecekteki Suriye’nin hangi karanlık ellerle yönetileceğini gösteriyor. Bunlardan ilki İdlib valisi olarak atanan Siqur el Şam’ın lideri Ebu İsa el Şeyh. Siqur El Şam, İslami Cephe’nin kurucuları arasındaydı. Bu grup temsili demokrasi ve laikliği reddedip şura meclisini içeren bir şeriat devleti istiyordu. Ahrar el Şam’ın liderlerinden Emir el Şeyh de Şam Kırsalı Valisi oldu. Ahrar el Şam’ın eski lideri Hasan Sufyan ise Lazkiye Valiliği’ne atandı. Katar-Türkiye ekseninden beslenmiş olan Ahrar el Şam, El Kaide lideri Eymen el Zevahiri’nin Suriye temsilcisi Ebu Halid el Suri tarafından kurulmuştu. Cephet el Şamiye’nin komutanı Azzam Garib, Halep Valisi oldu. Garib de yüksek lisansını Türkiye’de tamamladı. Suriye sahnesinde ‘Ebu el İzz Serakib’ takma adını kullanıyordu. Tartus Valiliği’ne atanan isim Enes Ayrut. HTŞ’nin, şeriatın nasıl pratik bulacağına kafa yoran fetva kurulunda üyeydi.
Colani’nin Dışişleri Bakanlığı’na atadığı kişi Esad Hasan el-Şeybani, HTŞ’nin şura meclisindeydi ve İdlib’deki Kurtuluş Hükümeti’nde siyasi işler dairesi başkanıydı. Türkiye’de yüksek lisans yaptı. HTŞ’de “Zeyd el Attar” adını kullanıyordu. IŞİD’in Suriye yapılanması Nusra Cephesi saflarındaki kod adı ise ‘Ebu Ayşe’ idi.
Savunma Bakanlığı’na Hamalı Merhef Ebu Kasra atandı. ‘Ebu Hasan’ olarak tanınıyordu. HTŞ’nin üst düzey komutanlarındandı. HTŞ aynı zamanda kontrolleri altındaki bölgelerde güçlerini artırmak ve yeni bölgeleri denetime almak için hazırlık yaptıkları öğrenildi.
Yine sitemiz Lekolin.org’un geçtiği Özel Haber’de MİT direktifleriyle hareket eden işgalci TC’nin HTŞ ile ortaklaşa Suriye’nin birçok noktasında ortak karargah merkezleri kurduğunu yayınlamıştı. Tüm bu faaliyetlerin yanında şu ana kadar Colani ve yeni hükümetinin toplumda kabul görmemesi ve aşırı şiddet yaklaşımlarının ortaya çıkması, tüm Suriye’nin bir iç savaşa girmesine neden olacak düzeye ulaştı demek yanlış olmayacaktır.
İsrail, İngiltere ve Amerika’nın kendi çıkarlarını esas aldığı Suriye sahasında halkların yararına hiçbir adım atmadıklarını, kriz ve kaostan beslenerek kendi varlıklarını güçlendirdiklerini tarih birçok kez göstermiştir. Bu saldırıların taşeronluğunu yapan işgalci TC, terör listesindeki HTŞ ile olan uzun süreli ilişkilerini aleni bir şekilde tüm kamuoyuna duyurdu.
HTŞ ve kendisiyle bağlantılı çete gruplarının Şam merkezini denetimine almalarının ardından Suriye’deki tüm siyasi parti ve yapılardan yeni bir hükümetin kurulması konusunda HTŞ üzerinde uluslararası baskının yanı sıra Arap devletlerinin şartları ve koşulları da bulunmaktadır.
Bu koşulları fırsat bilen işgalci TC, geleceğin yeni Suriye’sinin inşasında Özerk Yönetim’e herhangi bir rol verilmemesi için harekete geçti. Bu temelde istihbaratını, askeri, diplomatik ve ekonomik tüm gücünü seferber etti. Aynı zamanda uluslararası kamuoyuna Suriye’deki gelişmelerin kendi kontrolü altında olduğunu da göstermeye çalıştı. Fakat asıl hedefi QSD ve Özerk Yönetim’in varlığını ortadan kaldırmak olan işgalci TC, bu plan temelinde saldırılarını ve tüm taraflarla yalvarma düzeyine gelen müzakerelerini devam ettiriyor.
MİT müsteşarının Şam ziyareti ve HTŞ yöneticileriyle görüşmesi esnasında, MİT’in HTŞ yöneticilerine Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim’in ve QSD’nin varlığına son verilmesi konusunda birçok talimat ve perspektif verdiği kuşkusuzdur.
Bu minvalde HTŞ’nin açıklamalarında ve kendisine bağlı basında QSD’nin gücünü tehdit eden, Özerk Yönetim statüsünü kabul etmeyen açıklamaları ön plana çıkarılmaya başlandı. Bunun somut örneğine Savunma Bakanlığı’na atanan Ebu Kasra’nın ilk mesajında Fırat’ın doğusunu hedef almasıyla tanık olduk. “Kürt halkı ile SDG arasında ayrım yapıyoruz. Kürt halkı, Suriye’nin diğer tüm bileşenleri gibi tam haklarını alacaktır. Ancak bölünme, federalizm veya benzeri projeler olmayacak. Suriye bir olarak, bütün kalacaktır” dedi.
KDP ÇİZGİSİNDEKİ ENKS ROJAVA’DA HAKİM KILINMAYA ÇALIŞILIYOR
MİT, ENKS yöneticileri gibi tüm Kürt ajanlarını devreye koymakla beraber ENKS’nin yalnızca Kürtleri temsil ettiği propagandasını yapmaya başladı. ENKS, Suriye Koalisyonunun bir parçasıdır ve Koalisyon ile ortaklaşa henüz HTŞ ile görüşmemiştir. MİT’in perspektifi olmadan ENKS tek başına ittifak yapamayacağını yaptıkları açıklamalarla aşikardır. ENKS’yi destekleyen MİT’in temel amacı uluslararası kamuoyuna şunu anlatmaktır: “Suriye’nin geleceğinde Kürt haklarını istiyorsanız, ENKS’nin gelecekteki ana hükümette Kürt temsilcisi olması Türkiye ve Avrupa ülkeleri için en iyisidir.”
Koltuğunu sağlama almaya çalışan HTŞ Suriye’deki tüm bileşenlerle ilişki kurmak zorundadır. Bu nedenle HTŞ’den bir heyet Durzî Komitesi ile görüşmeye gitti ancak Durziler gelecekteki Suriye’nin merkezi ve tekçi olmaması yönünde kararlı olduğunu göstermek amacıyla görüşme yapmadı veya erteledi. Sonrasında Colani geçen hafta güneyde Suweyda’dan Dürzi heyetini yeniden kabul edip teskin etmeye çalıştı. Yine Lübnan’da İlerici Sosyalist Partisi’nin doğal lideri Velid Canbolat ve Dürzi ruhani liderini ağırladı.
Ancak İşgalci Türk devleti, ENKS üzerinden ve Rojava’da yeni bölgeleri işgal etme tehdidini sürdürerek Özerk Yönetim ve QSD’nin HTŞ ve yeni kurulacak Suriye hükümeti karşısındaki tutum ve taleplerini zayıflatmaya çalışmakta.
Perde önünde bu kirli politikalarını yürüten işgalci Türk devleti perde arkasında da MİT eliyle sahada da boş durmuyor.
Sahada MİT’in, Kobanê kentinden Eyn İsa bölgesine kadar Fırat bölgesinin işgal edilmesi planına odaklandığı görülmektedir. Bunun için QSD güçlerinin hareketleri hakkında bilgi toplamak ve noktaların koordinatlarını belirlemek için Fırat hattındaki çetelerini ve ajanlarını harekete geçirdiği bilgisine ulaşıldı. Öte yandan Fırat bölgesinde yaşayan halkı bölgeden göçertmek ve işgal saldırılarının önünü açmak için tüm psikolojik ve özel bir savaş argümanlarını devreye koymuş bulunmakta.
Suriye ve Rojava sahasında onlarca kirli planı boşa çıkarılan ve sonuç kalan İşgalci Türk devletinin bu sefer evdeki hesapları çarşıya uyacak mı bekleyip göreceğiz. Yine henüz meşruiyeti kabul görülmeyen HTŞ çete grupları ve Colani işgalci Türk devletinin kirli oyunlarının temel bir parçası olacak mı? Belirsiz. Fakat şimdiden QSD ve Rojava Demokratik Özerk Yönetiminin attığı stratejik adımlar ve hamleler işgalci Türk devletini tersyüz etmeye başladı bile.
Anlaşılacağı üzere bu şekilde devam etmesi halinde HTŞ ile yeni Suriye kurma süreci deyim yerindeyse “Bu pilav daha çok su kaldırır”.
Militan RÊHAT