17 Şubat 2013 Pazar Saat 11:15
İşgalci TC’nin geleneği ve onun son temsilcisi AKP hükümeti, 2013 yıllına girmesiyle birlikte kendi özel savaş medyasının üzerinde, sanki yeni bir şey yapacakmış gibi sahte barış havası yaratmak istiyor. Bu özel-psikolojik savaş yöntemi ile bazı kesimleri de inandırmayı da kısmi de olsa inandırmıştır. TC’nin hakkını yememek gerekir ki, gerçekten psikolojik savaş konusunda baya yeteneklidirler, geçmişte de bunu ispatlamıştır. Bu dönemde kendini demokrat, liberal sananlar bu sürçlerde Kürtlere akıl hocalığı yapıyorlar. Kürtler böyle yapmalı, şöyle yapmalıdır. Kürtlere akıl veriyorlar ama kimse faşist başbakanın ve akıl hocalarının yaptıkları ciddiyetsiz sorumsuz açıklamalarını kimse bir şey demiyor görmezlikten geliniyor. İkide bir “Türkiye’den çekilin gidin, ben garanti veriyorum açıklamasında bulunan Başbakana şunu hatırlatmakta fayda var “sen daha kendi çalışma ofisini kontrol edemiyorsun, kime neyin garantisini veriyorsun . Faşist başbakan anlaşılan hala Kürtleri tanımamış, kendine göre Kürtleri kandıracağını düşünüyor, bence Türk başbakanın en büyük ciddiyetsizliği var olan sorunun ciddiyetinden uzak ve gerçekçi olmamasıdır. AKP devletinin yaptığı ciddiyetsizliği kimse görmüyor, yada görmezlikten geliyorlar. Barış niyeti olan her şeyden önce ciddi olur, ona göre bir çaba sarf eder ki, insanlar inansın ve ciddiye alsınlar.
Faşist hükümet bir tarafta Kürtlerle barışacak bir hava yaratmak isterken, diğer bir yandan pratikte çok sinsi, yeni komplolar peşinde olmasıdır. Son dönemde uluslararası baskıyla yeni bir yasa meclisten geçirdi. Kendi deyimiyle sözde “terör finansını önleyecekmiş adı altında, başta egemen güçlere kendi sadakatini göstermek için, ikincisi ise, bu yasayla başta gelişmekte olan Kürt sermayesinin gelişmesini önlemek ve kendine yakın çevrelerin önünü açmak içindir. Kürdistan’da yaşanan otuz yılık özgürlük savaşı süresi boyunca, Kürtler bu tür uygulamalara, maruz kalarak hukuksuzca yargılandılar ve bun uygulamalara hiçte yabancı değiller.90’lı yıllarda Tansu Çiler JİTEM’in kirli çalışmaları ve kontravari uygulamaları ile Kürt işverenleri bazen şantajla, bu olmayınca fiziki olarak onları ortadan kaldırmayı hedeflediler. Bu günde AKP hükümeti, bu geleneği ulusal arası güçlerin isteğiyle açık bir şekilde yasalarla gerçekleştirmek istiyor. Geçen dönemde AKP’nin kurmayları, defalarca açıklamalarında bulunarak aynen şunu söylediklerini biliyoruz “eskide öldürüyorlardı, biz ise tutukluyoruz demeleri niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır.
İnsan bütün bu yapılanları bir araya getirdiğinde, bu yaklaşımların hepsi işgalci zihniyetin bir devamı niteliğinden başka bir şey olmadığı açıktır. TC ve onun hükümeti bunu iyi bilmesi gerekir ki, kendini tanıyan ve değerlerine bağlı olan Kürtler, bunlara kanmaz. AKP hükümeti ancak kendisini ve kendi kamuoyunu kandırabilir. Türk başbakanı artık bunu iyi anlaması gerekir ki, tarihte onun ecdatlarının yaptıklarından dolayı, Kürtlere tarihten dersler çıkararak onları iyi tanımışlar. Faşist TC’nin akıl hocalarının bu dönemde en çok dile getirildikleri, mücadele koşulları kalmamış bundan dolayı Kürt özgürlük hareketinin alanı daralmış diyorlar. Tam aksine Ortadoğu’da yaşan son gelişmeler Kürtler için son yüz yıllın en büyük tarihi fırsatı olarak değerlendirilmelidir. Hiçbir dönem koşullar bu kadar elverişli olmamış ve Kürtler bu kadar kazanım elde etmemişlerdi. TC hükümetinin de bunun farkında olduğu kesindir.
AKP devleti öyle bir hava yaratıyor ki, sanki sadece Kürtlerin barışa ihtiyacı varmış, kendilerinin öyle bir ihtiyacı yokmuş gibi bir hava estirmeye çalışmaktadır. Soruna bu zihniyetle yaklaşım olursa, Türk devletinin de sonu yanı başındaki komşularınkinden farklı olmayacaktır. Zaten bölgede bu anlamda başta Suriye olmak üzere, İran ve Irak merkezi hükümet ile aralarında ciddi sorunlar söz konusudur. Bütün bu sorunların kaynağında da Kürt sorunun çözümsüzlüğü vardır. Türkiye bu anlamda soruna samimi ve ciddi yaklaşım gösterdiği taktirde, bölgedeki komşuları ile daha iyi ilişkiler sağlanacağını bilmek zorundadır. Kamuoyunu kandırmaya yönelik, son günlerde AKP yetkilileri kara propagandalarına ağırlık vermişler. İmralı ile ve Kandil ile sanki ciddi görüşmeler varmışçasına propaganda yaparken, diğer taraftan özgürlük hareketinin tasfiyesi için diplomatik ve askeri operasyonlarına ağırlık verdiği görülmektedir. Barışın sağlanması, açık yüreklilikle ve kamuoyunu yanlış yönlendirmemekten geçer. Diğer biçimde yapılan gizli ve perde arkadaşındaki görüşmeler imha amaçlı olmaktan öteye gitmez.
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info